29 Aralık 2014 Pazartesi

Riff Cohen - Que Du Bonheur












Riff Cohen, benim en sevdiğim sanatçılardan biri. Onunla tanışmayı çok istiyorum. Zorlu Center'a geldiydi de gidemediydim. Etnik bir hamurla yoğurulmuş tatlı kurabiyelere benzetiyorum kendisini. Bu gece de açıp Riff Cohen dinleyeyim derken yeni bir şarkısı ve klibi ile karşılaştım. Pek mutlu oldum. Umarım bir gün kendisini tanıyıp yanaklarıma yanaklarını değdirebilirim. 

28 Aralık 2014 Pazar

Saçları Kazımak Hayatı Kazımak

Güzelim saçlarıma kıydım. Bir buhran anı değildi elbette, lakin onlara canice kıydım. Gerçi saçlarım pek de güzelim sayılmaz. Aileden gelen kötümser ve bir o kadar hunhar bir gen yüzünden erken yaşta saçlarıma aklar düştü. Annem üç tel beyaz saçla doğduğunu rivayet eder. Hiç tanımadığım babam ise kel. Hal böyle olunca benim kafamın ortasında da İtalya şeklinde bir beyazlık mevcut küçüklüğümden beri. Geri kalan kısmı da çok siyah sayılmaz. Bütün bunlar yetmezmiş gibi bir de yanlardan ve tepeden açılmaya başladı. Daha yirmili yaşlarımın başında olmama rağmen yakın bir zamanda kel kalacağım apaçık ortada. Ben de girdim banyoya aldım makinemi elime ve saçlarımı bir güzel kazıdım. 

Aslında gayet hoş oldu, bu kazıma olayı ile birlikte hayatımda da radikal değişiklikler yapmaya karar verdim. Geçmişi de kazıdım bir güzel, o güzelim saçlarım lavaboya düştükçe ben de bir rahatladım. 

Küçükken bazı geceler, sabah erken kalkıp okula gitmek çok zor gelirdi. Ben de anneme çaktırmadan geceden okul kıyafetlerimi giyer, sabah beş dakika daha fazla uyumak uğruna o kalın kıyafetlerle yatardım kış geceleri. Bugün bir çılgınlık daha yapıp takım elbiselerimi giydim. Sabaha hazırım yani. 

Ey hayat, sen mi hep bizi onikiden vuracaksın ha ? Sorarım sana. Ben de senin kadar inatçıyım, hadi bakalım. 

Gecenin özlü sözü de Panic!At the Disco'dan gelsin o zaman;

let's kill tonight
show them all you're not be ordinary type

27 Aralık 2014 Cumartesi

Proust

"Alakamızı uyandıran bir kimseyi, bizce meçhul ve meçhullüğü derecesinde cazibeli bir hayatın unsurlarına karışmış sanmak ve hayata ancak onun sevgisiyle girebileceğimizi düşünmek bir aşk başlangıcından başka neyi ifade eder?"

Marcel Proust

24 Aralık 2014 Çarşamba

Eski Roma



















Bu sıralar Antik Roma ile yakından ilgilenmeye başladım. Ortalıkta ne kadar Antik Roma ve imparatorları belgeseli varsa izledim. Antik Roma'nın en ilginç yanlarından biri sosyal hayat. İmparatorların, konsüllerin yaşam şekilleri oldukça ilginç. 

Güzel de bir kitap buldum konu ile ilgili. İsmi, Eski Roma: Bir İmparatorluğun Yükselişi ve Çöküşü. BBC çalışanlarından Simon Baker'ın kaleme aldığı ve Say Yayınlarından çıkan kitap konuya ilgi duyanlar için bir kaynak niteliğinde. Tavsiye ederim. 

23 Aralık 2014 Salı

İlk Bilimsel Makalem

Yüksek lisansımın ilk dönemi bitmek üzere. Her ne kadar ilk dönem bir bocalama yaşamış olsam da sanırım alışmaya başladım artık. Bir yandan çalışıp bir yandan yüksek lisans yapmak oldukça zahmetli bir işmiş bunu idrak ettim. Ama neticede bir şeyler öğreniyorum bu bile çok güzel. 

Birinci dönemi bitirirken nihayet bir makale yazma aşamasına gelebildik. Tarih eğitimi ile ilgili yüksek lisans yaptığım için makalemin konusu da bir tarih eğitimcisinin hayatı, tarih eğitimi ile ilgili görüşleri ve eserlerinden oluşmakta.

Pek de kolay bir iş değilmiş bu makale yazmak. Literatür tarayıp, okumalar yapmak hayli zahmetlice. Ama altından kalkmayı başardım sanırım. Güzel de oldu, içime sindi.

Bakalım gelecek makalelerim nasıl olacak.

22 Aralık 2014 Pazartesi

Kafamda Bir Tuhaflık



















"Çok eski bir zamanda oluyordu bu, rüyalar kadar eski, ama aşk hep daha dün olmuş gibi gelir insana."

Orhan Pamuk'un son kitabı Kafamda Bir Tuhaflık'ı biran evvel okuyabilmek için elimdeki tüm kitapları bir çırpıda bitirdim. Mevlut'un hayat hikayesi çok derinden etkiledi beni. İstanbul'u yaşlanırken bu kadar detaylı bir şekilde gözümün önüne getiren Orhan Pamuk'u tüm içtenliğimle kutluyorum. Onda çok büyük bir gözlem yeteneği var, şehre ve içinde yaşadığı kültüre bu kadar yakından tanık olmak oldukça zor bir meziyet. 

İstanbul'un yoksul aileleri, Mevlut'un boza aşkı, Rayiha'ya olan sevgisi zihnimden hiç silinmeyecek sanırım. 

Herkesin bu güzel hikayeye tanık olmasını dilerim. Bence en kısa sürede alıp okumalı ve İstanbul, içinde yaşayan güzel insanları ile birlikte nasıl yaşlanmış, nasıl bir maceraya sürüklemiş çehresini ve nasıl bir karanlığa bürümüş hilesini görülmeli, tanık olunmalı. En kısa zamanda Mevlut gibi dürüst ve iyi yürekli bir bozacının mahallemizden geçmesini ve beni alıp kendi saflığına, temizliğine ve güzelliğine bürümesini diliyorum.

21 Aralık 2014 Pazar

Anna Rossinelli











Anna Rossinelli, 2011 yılında İsviçre'yi "In Love For a While" adlı şarkısıyla temsil etmişti, ben de kendisini oradan tanıyorum. Şarkı, o seneki yarışmada favorimdi. 

Aslında, bir gruplar. İki erkek müzisyen de dahil gruba. Geçenlerde Eurovision şarkılarını dinlerken yeni şarkılarına ve kliplerine rastladım. Çok sevimli,hoş şarkıları var. Mesela "Let It Go, Shine In The Light, See What You've Done, Joker, Strawberry Cream "bu güzel şarkılardan birkaçı. 

Samimi ve güler yüzlü halleriyle müziğe devam etmelerini diliyorum. 

20 Aralık 2014 Cumartesi

Eskişehir Yolları

Annemi tedavisine devam için yeniden hastaneye yatırdık. Doktorumuz bile yeter artık bütün sene size çalıştım diye eğlenceli sitemlerde bulundu. Neyse, ben de ilk iş hafta sonu tatilimde Eskişehir'e gittim. Allah Pendik'ten hızlı tren başlatanların cezasını versin. Eskişehir'e iki buçuk saatte gidilebilirken ben iki buçuk saatte karşıdan anca Pendik'e ulaşabildim, tebrik ediyorum küfürler eşliğinde. 

Gider gitmez annemin doktoru, koca memeli tombul teyzeler odamıza toplandı. Hepsi beni görmeye gelmiş. Bir an görücüye çıkıyorum gibi hissettim. Nasıl hissetmem ? Şu sorular bir bombardıman gibi peşi sıra geldi;

Evlenmeyi düşünüyor musun oğlum ?
Maşallah öğretmenmişsin,neydi senin branşın ?
Araban var mı yavrucuğum ?
Maşallah pek yakışıklısın sevdiğin var mı ?
Artık yavaş yavaş evlenmeyi düşün! Düşünüyor musun ?
Kız kaç yaşındaydı senin bu oğlan ?
Hızlı trenle kaç saatte geldin ?
Maşallah annene pek bağlısın,aferin yavrum. Evlenince nerede oturacaksın ?

Anneme bu sorular sırasında sinirli bir bakış fırlattım. Bakışım bir ok gibi deldi geçti adeta hastane duvarlarını. Neyse, teyzeler çay içip gittiler. Ben de o sıra hastanenin emektarları bizim de artık yakın dostumuz olan Zerrin abla ve Bünyamin abiyi gördüm. Gitmişken liseden arkadaşlarım ile de görüştüm pek iyi oldu. 

Allah ahiret sorularından uzak tutsun hepimizi diyerek gideyim, günün yorgunluğu üzerine bir kahve-sigara içeyim ben. 

16 Aralık 2014 Salı

Yolda'dan Yeni Albüm















Yolda en sevdiğim gruplardan bir tanesi. Hatta en başı çekenlerden. Dün Yolda'dan gelen bir mail ile içim heyecan doldu, kıpır kıpır hissettim. İsmini Pepule koydukları yeni albümleri çıkmış. İçerisinde dokuz tane de şarkı. Üstelik bu şarkıları kendi sitelerinden ücretsiz dinleyip indirebiliyorsunuz. Ve hatta ve hatta eğer adresinizi yollarsanız kargo ücretini ödemeniz koşulu ile Pepule'ye sahip olabiliyorsunuz. Var mı bu kadar iyi müzik yapıp eli ve gönlü bol olan başka grup, sanatçı ? Yok. Yolda ile yola devam.

Buradan dinleyebilirsiniz

15 Aralık 2014 Pazartesi

Pushing Daisies











Pushing Daisies, 2007-2009 yılları arasında ABC kanalında yer alan, iki sezondan oluşan 22 bölümlük tatlı bir dizi. Hikayemizin başkahramanı Ned, henüz küçük bir oğlan çocuğu iken onu diğerlerinden ayırt eden doğaüstü bir yeteneğinin olduğunu keşfeder. Ölen canlılara dokunarak onları bir dakikalığına hayata döndürebilmektedir. Eğer ölen bu kişi sevdiği biri ise onun yerine bir başkasını öldürüp sevdiği kişiyi tekrar hayatta tutabilmektedir. 

Enfes bir turtacı dükkanı olan Ned ve çocukluk aşkı Chuck arasındaki macera oldukça sevimli. Çok naif, yaratıcı ve turta dolu bir dizi olmuş. Her bir bölümü de kırk dakika kadar. İnsanı hiç mi hiç sıkmıyor. 

Diziyi her izlediğimde bir dilim turta yemiş kadar mutlu oluyor ve gülümsüyorum. 


14 Aralık 2014 Pazar

Biz ki

hüznün gölgesi altında
gülebilen insanlarız
son dediğinde yüce divan
hayır son değil diyenlerdeniz

dokunduğumuzda tüm çileklere
söğütlere ve tüm orman meyvelerine
mayhoş bir tat bırakanlardanız
ağzılarımızda ve yüreklerimizde

kuşların kanatlarını boyayan
kedilerin bıyıklarını çekiştiren
dizlerimizden aşağısı tutmasa da
birbirimizin ellerinden tutanlarız biz

ki her yer seyirlik,gökkuşağı
dillere destan tatlı mı tatlı bir hikayenin
iki minik kahramanı
ağzı yoğurt dolusu gülenleriz biz

uzak,güç demeden
gökyüzüne tırmananlarız
tırnaklarımız uzadığında
yeniden kesenleriz biz

aynı yıldız altında evlenen
tüm çıplaklığımızla sevişen
süt ile kahveyi boca eden
utanmadan içip yaşayanlarız biz

beyaz çiklet

When I Find Love Again













when I find love again,
when I find love again,
I'll be much better than the man, I used to be.


when I find love again,
when I find love again,
I'll have a better plan for us.


james blunt

13 Aralık 2014 Cumartesi

Lal-i Gül Boğaz'ın Yakutu



















Lal-i Gül,Hristina Aleksandrou tarafından kaleme alınan,Literatür Yayınları tarafından basılan bir tarihi roman.Giritli bir ailenin kızı olan Lili'nin ailesinin yanından kaçırılıp Dolmabahçe Sarayına cariye olarak getirilmesi ve akabinde yaşadıkları anlatılıyor eserde.Yazar,ailesinin gerçek hayat hikayesinden yola çıkarak kaleme almış romanını.

Tarihi bir roman olma özelliğinin yanı sıra,Girit ayaklanmasını,Osmanlı'daki harem hayatını,Abdülaziz dönemini yakından tanıma imkanı da sunuyor.Lili'nin verdiği hayat mücadelesi,sarayda yaşadıkları,çocuklarının ve kendisinin özgürlüğü için verdiği mücadele oldukça önemli.

Kitap güzel basılmış,içerisinden kitabın kapak resminin bulunduğu kartpostal tarzı bir resim de çıkıyor.Kitabın yazıları alışılageldik siyah renk ile oluşturulmamış,mor tercih edilmiş.Lakin kitapta pek çok yazım hatası var bu da dikkatlerden kaçmayan bir özellik.

Harem hayatını ve Abdülaziz dönemini merak edenler için tavsiye edebileceğim bir kitap.

11 Aralık 2014 Perşembe

Sürüngenimsi Yaratıklar UFO'lar Uzaylılar ve Yeraltındaki Gizli Dünyalar

















Farah Yurdözü'ne bir televizyon programında rastladım.Oldukça ilginç bilgiler veriyordu.Programı baştan sona izledim.Dünyada UFO araştırma enstitülerinin ve bu konuda çalışan pek çok bilim insanının olduğunun bilincinde bile değildim açıkcası.Evrende yalnız olmadığımızı düşünürüm hep,lakin bu konu hakkında daha detaylı bilgileri kendini araştırmaya adamış,UFO araştırmaları yapan bilgi birikimi oldukça yüksek bir insandan dinlemek ve okumak ayrı bir deneyim ve farkındalık oluşturdu bende.

Reptilianlar,eski uygarlıkların sırları ve günümüze kadar gelen pek çok kaçırılma hikayesi...Bunların hepsini bir kitapta bulmak oldukça keyifli geldi bana.

Eğer bu konulara ilginiz varsa okuyun derim.Öğrencilerim ile birlikte bu aralar tek muhabbetimiz uzaylılar.Bir gün okula bir UFO gelip hepimizi alıp götürecek sonra mutlu mesut yaşayacağız diye bekliyoruz.Şaka değil gerçek !

Erken Biten Psikolog Maceram

Psikoloğumla ilk buluşmamızın ardından önemli gelişmeler oldu.Ben epey değiştim.Konuştuğumuz ilk seansın sonunda bana hiç de kötü görünmüyorsun dedi.Ben de mi bir gariplik vardı yoksa duygusal bir yoğunluğun içinde miydim henüz çözememiştim.Kararı bana bıraktığını istersem üç haftada ya da ayda bir gelebileceğimi söyledi.Elbette konuşma mahiyetinde geçecekti seanslarımız.Ama kendimi bir çabuk toparladım.Ben de şaşırdım buna ama hakikaten iyiydim.Mail üzerinden konuştuk ve ben kendimi gayet iyi hissettiğimi,eğer kendimi kötü hissedersem tekrar geleceğimi söyledim.O da bunun doğru bir karar olduğunu söyledi.Espri de yaptı.Umarım bana hiçbir zaman ihtiyaç duymazsın dedi.

İnsanın kendine zaman ayırması oldukça önemli.Önce şunu dikte etmek lazım zihnimize,bunlar benim problemlerim ve ben bunlarla başa çıkabilirim.

Bir sürü kitap aldım,gezmeye başladım.Arkadaşlarıma zaman ayırdım.Arkadaşlık ilişkilerimin pek de kuvvetli olmadığını düşünürdüm,biraz asosyal bir yapım var.Ama öyle değilmiş işte ! Hiç olmadığı kadar dolu geçiyor günlerim.Çalışmak zaten bana ayrı bir güç veriyor,anneme moral depoluyorum bolca.İlk seansta bile hayata bakış açım değişti vay be !

İyileşiyorum hem de büyük bir hızla.Umutluyum yahu,evrenden güzel şeyler diliyorum.Güzel olacak biliyorum.

2 Aralık 2014 Salı

Tuğyan

Sabah müzik listemde karşıma çıkan ve beni alıp götüren anlamlı şarkı.Aydilge'nin Küçük Şarkı Evreni isimli albümünün bende yeri çok ayrıdır.Bu anlamlı şarkılardan biri de Tuğyan.
Tuğyan,Aydilge'nin Bulimia Sokağı isimli romanında adı geçen bir karakter.Aynı zamanda Aydilge'nin bu şarkıyı Kurt Cobain için de yazdığını söylüyorlar.

Mutlu uyu güzel,iyi çocuk Güray Hekim.

çocukken beyaz seven
şimdi siyaha boyanmış
çocukken masal seven
şimdi yalana boyanmış

Paris'te Son Osmanlılar: Mediha Sultan ve Damat Ferit



















Hem mesleğim hem de ilgi alanım olduğu için tarihi seviyorum.Siyasi tarihten pek hazzettiğim söylenemez lakin sosyal tarih kısmını daha çok seviyorum.Hele ki tarihi romanlar tam bana göreler.Bu konuda en iyi yazarlardan biri Hıfzı Topuz'dur nezdimde.

Paris'te Son Osmanlılar adlı kitabında yine tarih ile aşk hikayeleri bir araya gelmiş durumda Topuz'un.Abdülmecid döneminden Abülhamid dönemine doğru tarihi bir yolculuğa çıkıyorsunuz kitapta.Dönemin siyasi hayatı,saray halkı ve Paris sefaretlerinde görev alan sefirlerden Yeni Osmanlılara kadar pek çok olguyu ele alan geniş perspektifli bir kitap.

Kitabın başkarakterlerinden biri de Mediha Sultan.Kendisi Abdülmecid'in kızı,aynı zamanda Abdülhamid'in ve Vahdettin'in de kız kardeşi.Mediha Sultan'ın yaşadığı ilişkiler,özellikle Necip Paşa ve Damat Ferit Paşa ile geçirdiği evlilikler oldukça dikkat çekici.

Kitabın en sonunda ise bir Hıfzı Topuz geleneği olarak,arşivlerden ve şahıslardan alınan siyah beyaz dönem fotoğraflarını ve kişilerin fotoğraflarını görmeniz mümkün.

Tarihi romanları sevenler için tercih edilmesi gereken bir kitap diyebilirim.Zevkle okunuyor.

Çocuklarla Dertleşmek

Zaman zaman çocuklar ile dertleşiyorum.Öğrencilerimle.Çoğu zaman büyük bir insanın dertlerini anlayamıyorlar yaşları gereği.Bazen de beni öylesine şaşırtıyorlar ki ne diyeceğimi bilemiyorum.

Hayat hikayem hakkında bilgi sahibi olmak istiyorlar kimi zaman.Ben de anlatıyorum onlara yaşamımı.Benzer acılardan geçtiğimiz için empati kurabiliyorlar.Belki biraz da rahatlıyorlar bu sayede.

Dün öğrencilerimden biri çocukluğumu ve yaşamımı sordu.Ben de babasız büyüdüğümü,annemin benim okumam için çok mücadele verdiğini anlattım.Hastalıkları,tüm zorlukları nasıl aştığımızı anlattım.Hocam dedi,çok mücadeleci bir insanınız.Sizin böyle bir hayattan gelip öğretmen olmanız,master yapmanız,bizimle çalışmanız çok büyük bir başarı.Sizin gibi olmak isterdim.Dimdik ayaktasınız...

Ne diyeceğimi şaşırdım,afalladım bir an.Bunu bana on bir yaşındaki bir çocuk mu söylüyordu gerçekten ? 

Çocukların anlattıklarını,dile getirdiklerini lütfen es geçmeyin.Bazen kocaman kocaman,eğitimli,duyarlı olduğunu söyleyen insanlardan daha iyi anlıyorlar sizi.Çünkü henüz masumiyetlerini kaybetmiş değiller.

26 Kasım 2014 Çarşamba

Öğretmenler Günü Hediyeleri

Bu sene öğretmenler günüm oldukça bereketli geçti.Bir öğrencim origami ile yaptığı balıkları hediye etti bana.Çok başarılı,hemen masamın ve televizyonumun üzerine koydum süs olarak.Ömrüm boyunca saklayacağım.Bir başka öğrencim ise para atölyesinde yaptığı kendi parasını hediye etti.Para epeyce yüklü miktarda :)

Okul idaresinden de güzel hediyeler geldi.Üzerinde adım yazan,deri kılıf içinde bir dolma kalem.Doğrusu çok beğendim.Bunun yanında da el işlemeleri ile süslü,öğrencilerin yapmış olduğu bir kravat.Ve bir de görsel sanatlar dersi öğrencileri tarafından yapılmış olan minik bir kalp,altında ise güzel sözler.

En güzel hediye ise öğretmen arkadaşlardan geldi."Kirlenmek güzeldir" temalı bir Omo kağıdının üzerinde güzel sözler,kenarında bir sürü yıldız ve yanında bir kutu çikolatalı gofret.

İkinci öğretmenler günüm epey güzel geçti.Bir öncekine nazaran.Bakalım ilerleyen senelerde daha neler göreceğim.

24 Kasım 2014 Pazartesi

İlk Blog Yazım : İnsanoğlu

Bundan tam altı yıl önce başlamışım yazmaya.İlk yazımı yazdığımda henüz on yedi yaşındaymışım.Blogumda bir mazi yolculuğu yapayım derken tekrar paylaşmak istedim bu yazıyı.Ne çok şey değişti altı yıl içinde hayatımda...İtiraf etmem gerekirse oldukça beğendim yazımı,henüz o yaşlar için güzel bir yazı olmuş.Duygulanmadım da değil.Biraz da sorguladım,o zamanlar hayatı gerçekten yaşadığıma emin değilmişim.Şimdi yaşıyor muyum peki ? Sanırım bilmiyorum ama bildiğim bir şey var.Yaşamaya çalışıyorum,her insanoğlu gibi.

Derinlerde başladı önceleri hayat,çok iyi dip daldığını söylerdi hep.Bir namzet edasıyla çıkınca meydana ben de atladım peşi sıra eksik kalır mıyım hiç ? Takip ettim onu doyasıya.Karanlık bir gecede,daha avuçlarım terden parlamazken uzun bir yolculuğa çıkacağımı anlamıştım.Ama hiç çaktırmadım.Çok sağlam karakterliymiş,hiç yorulmadan düzgün adımlarla,başı gökte yürümeye devam ediyordu.Kimi zaman ıssız tepelerde hoyratça atarken boynunu sağa,kimi zamanlarda ise denizin esintisiyle kendine gelir gibi bakıyordu sol cenaplara.

Yaz kış demeden upuzun bir seyahat müjdelendi onun için.Sonradan öğrendiğime göre bu seyahat sonsuzluğa uzanırmış.Her neyse,o yola devam ettikçe ben de peşi sıra ilerledim.Bu arada kendimdeki devasa değişimin de farkındaydım.Ellerim yavaş yavaş büyüyordu,tenim bir buğdayın kabuğu gibi yanmaya başlamıştı.Karın dayanılmaz cazibesi altında,tutmasa da kimi zaman bedenimin bekçileri ayaklarım,ağır aksak da olsa devam etmeliydim yola.Nitekim öyle oldu.Hayat,bir yol çizmişti kendisine,haritasına bakıp bazı evlerin kapılarını çalıyordu.Çok ilginç gelmişti bana bu durum.Bazı evleri saatlerce ziyaret ederken,bazılarında bir dakika bile kalmak istemiyordu.Bazılarına ise hiç uğramıyordu.Önündeki kocaman dağlara seğirtip,nazlı bir gülümseyişin ardından çatılıveriyordu kaşları,ısırgan…

Çok yaklaşmıştım sonsuzluğa,sırrını çözecektim onun.Bu arada on yedi yaşıma gelmiştim.Kocaman bir delikanlı diyorlardı beni görenler.Ben ise bu tabiri hiç kendime yakıştıramazdım.Aradan farklı iklimlerin sarı sıcak coğrafyaları geçti.Bir gün karanlık bir mağaranın ağzında duruverdi hayat.Arkadan onu gözlemeye devam ediyordum.İçeriye girdi ve gözden kayboluverdi.Çok şaşırmıştım,olduğum yerde kala kaldım.İçeriden bir ses duydum : 

"Memnun oldun mu?" Hiçbir şey anlamamıştım ama bir anda cevap verirken buldum kendimi: ”Neyden memnun oldum mu?” Koskoca bir yol yürüdüm ve sen de beni takip ettin,memnun oldun mu”? Ben şeyyy diye kekelerken bir ses daha işittim ondan.Koskoca on yedi yılını kaybettin beni takip ederek,şimdi sana bu yılları kim geri verecek? Ah insanoğlu bir türlü anlayamadın zorumu,hayatı beni yakalamaya çalışarak değil de yaşayarak geçirseydin ne olurdu? “Şeyyy derken buldum yine kendimi,bu sefer boynum eğik geri dönüyordum."

Dünya Tarihi



















Bu aralar çok ciddi bir karar aldım.Kendimi resmen ders çalışmaya,kitaplara,ödevlere ve araştırmaya verdim.Üç dört saat uyku ile ayakta kalmayı başarıyorum sanırım.Ve evet böyle daha mutluyum.

Uzun zamandır hem öğrencilere faydalı olacak hem de beni temel olarak bilgilendirecek bir dünya tarihi kitabı arıyordum.Bugün buldum.Susan Wise Bauer adında bir yazar herkesin okuyabileceği,içinde temel bilgilerin yer aldığı dört ciltlik bir seri hazırlamış.Bugün metroydu metrobüstü koştururken ilk yüz sayfasını okuyuverdim.İlkçağ'dan günümüze kadar gelen basit düzeyde kapsamlı bir eser.Say Yayınlarından çıkmış.Dünya tarihi hakkında bir şeyler öğrenmek isteyenler için kesinlikle tavsiye ederim.

23 Kasım 2014 Pazar

Erzurum Güncesi



















İki günlük Erzurum turumu tamamladım ve İstanbul'a döndüm.Cuma sabahı Erzurum'a vardığımda ilk iş bir yere girip kahvaltı yaptım.Ardından en çok merak ettiğim yerlerden biri olan Yakutiye Medresesini ziyaret ettim.Gerçekten çok güzeldi,şehrin merkezinde yer alıyor zaten.Yakutiye'den sonra Rüstem Paşa Çarşısını ziyaret ettim.Gümüşçüler ve oltu taşı dükkanları arasında turladım.Büyük camileri ziyaret ettim tek tek.Ardından şehir merkezinden ayrıldım.Kuzenimin yaşadığı ilçeye doğru yol aldım.

Kuzenimin işten çıkışını beklerken bir kahvede soluklandım ve çayımı yudumladım.Pasinler Kalesini ziyaret ettim.Sokaktaki çocuklar ile sohbet ettim.Beni en çok güldüren ise sokak ortasına haporlör yardımı ile arabesk müzik yayını yapan bir dükkan oldu.

Kuzenimin gelmesi ile alışveriş yaptık ve güzel bir akşam yemeği hazırladık.Malum sabahlara kadar çay,kahve ve sigara eşliğinde muhteşem sohbetler ettik,tatlı bile yaptık.

Ertesi gün ilk iş Erzurum Arkeoloji Müzesini ziyaret ettik.Bir saat kadar inceledik sanırım,gerçekten çok değerli bir müze.Hoş,Ermeni soykırımı ile ilgili yanlı bölüm pek hoşuma gitmedi ama nihayetinde Türkiye'deyiz !

Ve elbette olmazsa olmaz et yemekleri...Pek kırmızı et tüketen biri değilim.Ama meşhur cağ kebabına bayıldım.Çok meşhur bir et lokantasında geçirdik akşamı.Ayrıca pekmezli baklava da pek güzeldi.Sonrasında ise Erzurum evlerini ziyaret ettik.Sanırım Erzurum'da en beğendiğim yer Erzurum evleri oldu.Tam evlerin bulunduğu sokağa girdiğimizde çok güzel de bir kar başladı.Erzurum evleri ziyaretimizden sonra kuzenimin öğretmen arkadaşları ile öğretmenler günü kutlamasına katıldık halaylar çektik ve sabah uçağı ile döndüm.

İnsanın sık sık kendine vakit ayırması gerekiyormuş.Bunu şimdiye kadar yapmıyordum fakat bir kere bu güzelliğin tadını aldım.Artık sık sık kısa seyahatlere çıkacağım.Bakalım bir sonraki ziyaretim nereye olacak.

20 Kasım 2014 Perşembe

Erzurum Yolcusu

Sabaha karşı yola çıkacağım.Çocuklar gibi heyecan yaptım yahu.Hem kuzenimi göreceğim hem de hiç görmediğim,gezmediğim bir şehri gezeceğim.Sanırım ara sıra böyle yapmalıyım.Şimdiden iyi hissetmeye başladım kendimi.Gitmeden biraz uyusam iyi olacak.O zaman iki günlük kısa bir maceraya hazırım,başlasın yolculuk.

19 Kasım 2014 Çarşamba

Ufak Tefek Notlar










İlaç gibi geldi.Melis Danişmend,Biraz Gülmek İstiyordum adlı ikinci albümünden son video-klibini Ufak Tefek Notlar isimli şarkıya çekmiş.Klip,gayet sade.Ekip arkadaşlarından ve konser turlarından görüntüler var.Ne hoş bir sanatçı Melis Danişmend,iyi ki var.Hakikaten ilaç gibi geldi bu son video bana.

eğer çok, çok seversen 
seni sever sandın ya
sanma sakın asla !
evet, belki bu mümkün
bir yıl ya da on yıl sonra
muhtemelen sen yorulunca 

18 Kasım 2014 Salı

.

"Gülümseyebilirim ve gülümserken cinayet işleyebilirim,Ve bağırabilirim 'Yaşasın' diye kalbimi sızlatana kadar,Ve ıslatabilirim yanaklarımı yapmacık gözyaşlarıyla,Ve sokabilirim yüzümü şekilden şekle."

Shakespeare, VI.Henry, 3.Bölüm

16 Kasım 2014 Pazar

Eve Dönüş Şarkısı













Jodi Picoult'un ilk kez bir kitabını okudum ve oldukça beğendim.Eve Dönüş Şarkısı,diğer kitaplardan bir yönü ile çok farklı.Eşcinselliği gayet güzel işleyen ve bunun yanında birbirini seven iki kadının hayat hikayesini anlatan sürükleyici bir eser.

Eşcinsellik,aile,çocuk,kilise,inanışlar ekseninde yazılmış su gibi akıp giden bir roman.Başkarakterler Zoe,Max ve Vanessa oldukça güzel çizilmiş kitabın içinde.Bilimsel verilerden tutun da,eşcinsellik ile ilgili geçmiş davalara ışık tutan,geleneksel aile modelini tartışan bunu yaparken de oldukça faydalı bilgiler veren bir roman olmuş.Tam bir seyahat ya da metro yolculuğu kitabı diyebilirim.Tavsiye edilir.

15 Kasım 2014 Cumartesi

Hayat Gailesi

Bu hafta sonu okulda öğrencilerim ile birlikteydim.Epey yoruluyorum esasen lakin bir yandan da bana iyi geliyor.En enerjik zamanlarımı öğrenciler ile paylaşıyorum,böylece kötü düşünmeyi de unutuyorum diyebilirim.Mesela bugün hep birlikte uzandık Penguen dergisini okuduk birlikte,epey güldük.Kendi yaptığımız minyatür langırtlarda maç yaptık,masa tenisi oynadık.

Tabii işim dışında bir de yüksek lisans yapıyorum.Daha doğrusu yapmaya çalışıyorum,ödevlerini hiç son güne bırakan bir öğrenci değildim.Bunu bu yaşta yapmaya başladım,dünya kadar ödev ve okuma.Bazen işin içinden çıkamıyorum.Evet roman okumak bilimsel makale okumaktan çok daha zevkli ! Çok büyük bir marifet yapıp çok fazla ders seçtiğim için kendimi tebrik ediyorum bir yandan.Bakalım kaç senede bitecek bu yüksek lisans denen zımbırtı.

Birazdan çamaşırlarımı yıkayıp yatarım sanırım,yarın da çalışıyorum.Hayat hep ama hep koşturmaca.

14 Kasım 2014 Cuma

İstanbul'dayım

ben her sabah kalktığımda
düşüyorum bir boşluğa
ne yazıyorsa alnımda
sen yoksun hiç yanımda

anlamazlar halimi
kim ne yapsın derdimi
bilmezler özlediğimi
yazmıyor ki alnımda

istanbul'dayım takılıyorum
doğru değil seni düşünüyorum
bazen bir durup nefes alıyorum
içimde bir umut bir umut
nasıl şey bir güneş bir bulut
nasıl şey bir hatırla bir unut

nil karaibrahimgil

13 Kasım 2014 Perşembe

Erzurum Seyahati

Kuzenim üç yıldır Erzurum'un küçük bir köyünde Türkçe öğretmeni olarak çalışıyor.Atandığından beri gitmek istedim ama bir türlü fırsat olmadı.Sonunda haftaya gitmek üzere bilet aldım.Hafta sonu küçük bir kaçamak yapmış olacağım.Onun da yalnızlıkla ilgili sıkıntıları var şu sıralar.Ben de aynı halde olunca birbirimizi görmek iyi gelecektir diye düşündük.Şöyle bir rakı balık yapalım,cağ kebabı yiyelim,köşe bucak gezelim,birlikte yemek yapalım ve sigaralarımızı tellendirelim dedik.İyi ettik,yakında görüşmek üzere Erzurum.

12 Kasım 2014 Çarşamba

Belki de Bunun Adı Hayata Koşmak

Bugün çok eğlenceli bir şey oldu.Kendimi rahatlatmak adına ne yapsam deyip duruyordum.Elbette dünya kadar çocuk ile hep birlikte olunca yapacağım planlar içine çocuklar da giriyor.Akşam yemeğine doğru yol alırken hadi dedim,çizgiye doğru gelin.Yemekhane kapısının önüne kadar koşu yarışı yapacağız.Elbette bağırıp çığlık atmaya başladılar.Son hızla hepimiz koşmaya başladık.O sırada etrafı da kolaçan etmiştim bir müdür yardımcısına ya da öğretmene yakalanmayalım diye.Talih budur ki bir hızla koşarken müdür yardımcısı da yanımdan geçti.İki saat sinirli bir surat ile arkamdan baktı.Ama aldırmadım,çünkü çok eğlendik.

Yemekhane kapasında da iki öğretmene yakalandım.Ne yapıyor bu manyak demişlerdir içlerinden sanırım.Ama güzel oldu,hepimizin yüzüne musmutlu bir gülümseme yayıldı.

Bir de ben bilmiyordum bizim okulun yoga kulübü varmış.İdareden izin alabilirsem bu Cumartesi de yogaya başlıyorum.Eh vakit,kendime zaman ayırma ve yeniden dirilme vaktidir !

Mühürlü Kaderim

böyle mi geçer bu rüya
çok mu sevdin kederleri 
hangi günahın bedelisin 
sen mühürlü kaderim

hep mi cefa
gördüğün reva
yok mu sende hiç vefa

mühürlü kaderim 
ben gibi erir misin
mühürlü kaderim
bir yol verir misin

gün olur bu rüyadan ben de geçerim
o gün sen de bitersin
eyvallah der o şarabı ben de içerim
o gün sen de bitersin...

nev

11 Kasım 2014 Salı

Psikoloğumla İlk Buluşma

Aslında çok heyecanlanacağımı sanmıştım.Bir hayli ter döktüm girmeden.Ama güzel ve konforlu bir odada sohbet ettik.Sanırım bu beni rahatlattı.Gitmeden önce psikoloğumun danışanlarının internet sitesine yazdığı yorumları okumak da etkilemişti beni.

Güzel bir karşılaşma oldu diyebilirim.Öncelikle kim olduğum,ne iş yaptığım nasıl bir yaşantım olduğu konusunda bilgilerimi aldı ve not etti.Ardından esas probleme geçtik.Son dönemlerde yaşadığım problemleri anlattım.Benimle ilgili güzel çıkarımlarda bulundu.Sanırım birilerine kendimi anlatmak konusunda epey istekli olduğum için ara ara sözünü de kestim ama eminim ki anlayışla karşıladı bunu.

EMDR adı verilen bir teknik uygulayacağımızı söyledi üç hafta sonra.Son dönemlerde yaşadığım ve beni kötü etkileyen anılar üzerinde çalışacağız ve bunları senin için normal hale getireceğiz dedi.Öncelikle kısa vadedeki problemlerimi çözeceğiz ardından benim ilişkilerimin de temelini oluşturan babasız büyüme üzerinde duracağız.Çünkü kendisinin dediği üzere,temelde çocukluğumda yaşadığım sıkıntıları çözmezsek ileri ki yaşantımda da sıkıntı çekebilirmişim.Ki çok haklı.

Aslında çok farklı değil yaptığımız işler dedi.Öğretmenlik ve yaptığım iş gereği sürekli çocuk psikolojisi ile iç içe olduğum için çok farklı sayılmaz hakikaten yaptığımız işler.

Biraz rahatlamış bir şekilde ayrıldığımı söyleyebilirim.Çıktıktan sonra kendimi daha iyi hissediyordum ve şu anda daha iyiyim sanırım.Elbette çok etkili olmadı nihayetinde tanışma mahiyetinde geçen bir ilk seanstı.Ve hayatımda yaşadığım ilk psikolog deneyimi olunca aman aman bir mucize ile çıkmadım içeriden.Ama her şeyin daha iyi olacağına da inandırdı beni.Umarım öyle olur.

10 Kasım 2014 Pazartesi

İlk Psikolog Deneyimime Az Kala

Hayal kırıklığına uğradım.Biri,bir anda tüm hayallerimi,geleceğimi,mutluluğumu önümden koparırcasına alıp gitti.Onulmaz haldeyim.Tüm yaşam enerjim bitmiş,mutsuz hissediyorum.Daha önce pek çok zorlukla başa çıktım.Ama son zamanlarda yaşadıklarımı artık kaldırabilecek halde değilim.Çok kolay mutlu olabilen,enerjik bir yapım yok fakat artık kırıntısı bile kalmadı.Bir makine olsa ve geçmişte yaşadığım tüm kötü anıları silip süpürse.O zaman çare olur muydu bilmiyorum.İntihara meyilli bir insan değilim fakat çok kolay yılgınlığa düşüyorum.Sevdiğim insana hemen bağlanıyorum ve sonuç,ortalıkta gezen hüsranlar yığını bir insan.Keşke hiç güzel sözler verilmese ilişkiler sırasında.

Kendimi değersiz görmüyorum bilakis seviyorum.Fakat artık güçlü değilim ve her zamanki gibi güçlü olan taraf ben olmak istemiyorum.Yalnızlık ebedi bir şey,sadece mutlu olduğunuzda kenara geçiyor ve sizi izliyor.Fırsat kolluyor,hayatınızın tekrar kötüye gittiği zamanlarda geri dönebilmek için.

Yarınki ilk psikolog deneyimimden önce yazmak istedim hissettiklerimi.Olur da tekrar yaşama dönersem karşılaştırma yapmak istiyorum çünkü.Bir daha bu kadar kuvvetli bir aşk,bir sevgi yaşamayacağım.Bir daha bir sevgi macerasına sürüklemeyeceğim kendimi.Yeniden ve yeniden üzülmek istemiyorum.Keşke üzen taraf olmayı başarabilseydim,keşke bu kadar duyarlı olmasaydım ve keşke kendimi koruyabilseydim.Yapamadım.

9 Kasım 2014 Pazar

Issız Adam

"Büyüdüğün evi,uyuduğun yatağı gördüm sevgilim.Seni,çocukluğunu düşündüm.Sen oradaydın ve bir gün benimle tanışacağını henüz bilmiyordun.Sen dizime yattın ben bir hikaye anlattım sana.Büyüdün,kafamda bir hikaye...Bilirsin bunu çok severdim.İkimize bir mutlu son yazdım sonra.O evde seninle birlikte oturduk.Sustuk.Yanımda durdun sessizce.Burası sondu,başka bir yaşamdı,sadece biz vardık.Bana baktın,mavi ve telaşsız.Sustuk.Başka bir yaşamda başka bir mutlu son.Biz bunu hak etmiştik,hikayemiz orada bir yerde hep benimle duracak.Dayanabilmemin tek yolu bu çünkü.İnsanın kokusu hep aynı mı kalırmış ? Şaşırdım.Sonra sana ait bir şey aldım yanıma.Bir küçük kırk beşlik plak.Arda kardeşin masalları.Eve uğrarsan bir gün,o plağın nasıl kaybolduğunu asla bilemeyeceksin.Biliyor musun,sen o küçük plakla bende,evimdesin hala.Ve sen bunu bilmiyorsun.Ve gözlerimi kapattığımda,kollarımda başka biri değil sen varsın.Ve sen bunu bilmiyorsun."

ada,ıssız adam

Uyan

canım kardeşim bak senin ellerinde hayatımız
uçan kuştaki güzelliği kaybettik,hastayız
çok sıkıldım ağlamaktan,durmaktan
bu ahlaksız oyunlara devam etmek günah

sonra kayboldu onlar da 
biz nefes alamadan

ah bu hayat anlamsız bir şaka
herkes bunun farkında
çok sıkıldım ağlamaktan,durmaktan
bu ahlaksız oyunlara devam etmek günah

uyan artık uyan
uyan dostum uyan
uyan uyan uyan karanlık uykundan

sen yine de o yolun sonundaydın
sen yine de hiçbir şey yapamazdın
sen uyuşuk,tembel,yalnızdın
sen

mor ve ötesi

6 Kasım 2014 Perşembe

Bir Ayrılık Hikayesi

Ona rastladığımda henüz 18 yaşındaydım.Üniversiteye yeni başlamıştım.İşte dedim,sonunda dualarım kabul oldu.Aşık oldum ve bu kesinlikle o.İlk başta uzaktaydık,sonra aynı şehirde buluşmayı becerdik,çok büyük bir azimle.Çok güzeldi her şey.Hayatımın en toz pembe yıllarını onunla geçirdim.Özlemi,heyecanı,sevgiyi,aşkı,şaşkınlığı,üzüntüyü,büyük küçük kavgaları hep onunla yaşadım.Hayatının her anında yanındaydım.Birlikte yaşama şansına da eriştik.Yemekler yaptık,evi temizledik,televizyon izledik,birlikte uyuduk,kedi besledik.Evet,hiç noksan tarafı kalmayan bir ilişki yaşadık.Hep örnek gösterildik,bizi şaşkınlıkla izlediler.Sadakatimizi ve sevgimizi takdir ettiler.Rüya gibiydi her şey.Dört yılı bitirmek üzereydik.Lakin olmadı,devam edemedik.

Hayatımda tanıdığım en mükemmel insan.Şimdi düşünüyorum da,hayat bana hiç bir konuda olmadığı kadar aşk konusunda cömert davrandı.O bir yerlerde yaşıyor olacaktı ve belki ben onu hiç tanıyamayacaktım.Ama öyle olmadı.Birbirimizi çok sevdik.Yıllarca bu ilişki için emek verdik.Şimdi anılar,fotoğraflar,hediyeler hepsi zihnimde,gözlerimin önünde.

Çok üzgünüm,içim parçalanıyor ve gönlümde kocaman bir boşluk var.Yalnız hissediyorum,bununla nasıl başa çıkacağımı bilmiyorum.Ama ona çok minnettarım.Bana hayatımın en güzel zamanlarını yaşattığı,bana çok emek verdiği,kahrımı çektiği için çok minnettarım.Tanrım,gülüşü hep gözlerimin önünde.

Küsmedik,zaten yakışmazdı bize.Birbirimizi incitecek tek bir kelam dahi etmedik.Hayatlarımızı ayırmadık,her anlamda birbirimizin yanında olacağımıza söz verdik.Şimdi onsuz ilk gecemi geçirmek üzereyim.Tüm İstanbul maceralarımız gözümün önünde,sanki yeniden yaşıyorum o anları.Bugün son kez öptüm onu,son kez sarıldım.

Bir kış masalında sevip yine bir kış masalında yitirdim onu.İlk defa bu kadar çırılçıplak hissediyorum.Her şeye rağmen iyi ki vardın sevgilim,şu hayatı tüketirken iyi ki böylesine gerçek bir aşk yaşayabildim,yaşatabildin bana.Tüm mutluluklar seninle olsun.

4 Kasım 2014 Salı

Bohemian Rhapsody

Kocaman bir insanım.Aslında çok da kocaman sayılmam.Yirmili yaşların başı,ortasına da yaklaştım gerçi.Şu sıralar aynada yüzüme baktığım zaman yaşlılık belirtileri görüyorum.Şaka değil.Cildim daha bir sert sanki,böyle biraz kırışık gibi.Göz altlarım birazcık da çöküyor sanırım.

Panic!At the Disco geçenlerde konserlerinin birinde Bohemian Rhapsody'yi seslendirdi.İtiraf etmeliyim ki bu meşhur şarkıyı Queen'den hiç dinlememiştim.Yeni favorim bu sıralar Bohemian Rhapsody.

Odanın içinde şarkıyı açıp Brendon Urie taklidi yapıyorum.Sözde kocaman bir konser salonunda konser veriyormuşum.Bir sürü insan beni izlemeye gelmiş.Sanırım bilinçaltımda bir yerlerde bu kötü sesle sahneye çıkmak gibi bir hayal oluşturmuşum.Umarım çıldırmıyorumdur !

2 Kasım 2014 Pazar

Hoşçakal Güzin













Kış günlerinde,Pazar kahvaltılarının ardından yapılabilecek en güzel aktivite film izlemek bence.Kahvaltıdan sonra tazelenen çayın eşliğinde koltuğa kurulup doya doya sinema keyfi yaşamak gibisi yok.Pazar matinemin bugünkü filmi,Hoşçakal Güzin idi.Uzun süredir adını duyduğum ve izleyemediğim bir filmdi,sonunda izledim.

Güzin İpek,ünlü bir Yeşilçam oyuncusudur.Zamanla ününü kaybetmiş ve yaşlanmış,bir huzurevinin bakımına bırakmıştır kendisini.Serkan ise üniversiteye hazırlanan,acımasız abisi ile yaşamaya çalışan bir gençtir.Serkan'ın yolu Güzin ile huzurevinde kesişir.Sonrasında ise hayallerin gerçeğe dönüşmesi ile noktalanan umut dolu bir hikaye başlar.

Bir Pazar sabahı evinize konuk edin derim Güzin'i ve hikayesini.

1 Kasım 2014 Cumartesi

Anadil

Dün, okul merdivenlerinden çıkarken iki tane beşinci sınıf öğrencisi ile karşılaştım.Biri, diğerine özel bir şeyler söylüyordu. Ben de duyunca, bana da söyleyin ne imiş o özel şey bakalım dedim. Önce ık mık etti sonra da dedi ki, hocam ben annemle Arapça konuşuyorum onu söylemiştim arkadaşıma sır olarak dedi. Hataylı mısın sen diye sorunca kocaman sırıtarak evet dedi. Ben de ne güzel dedim, bir dil daha biliyorsun ve bir kültüre daha aşinasın. Bunun bir sır olarak kalmasına gerek yok ama illa da kimse bilmesin istiyorsan söz aramızda dedim. Diğeri ise ben de Diyarbakırlıyım hocam diye atıldı hemen. Ben de Kürtçe ismini sordum cevap verdi sonra da o bana sordu ben cevap verdim. Hocam siz nerelisiniz diye sordu hemen. Ama gözlerindeki ışığı anlatmam mümkün değil. Sanki kendi canından, kendi topraklarından birine rastlamış gibiydi. Güneş doğdu bir anda gözlerine. Ben Doğu Anadolulu değilim ama Doğu'da bir süre öğretmenlik yaptım dedim. Çok sevindi, ben gidene kadar dönüp dönüp bana baktı. 

İşte bu yüzden anadilde eğitim diyorum. Bu yüzden herkes anadilinde eğitim görmeli diyorum. İşte bu yüzden bu çocukların en doğal hakları kendi dillerinde eğitim görmek, diledikleri gibi konuşabilmek.

31 Ekim 2014 Cuma

Mavi












Gazetelerin müzik eklerinden birinde rastlamıştım Mavi'ye.Avukattı yanılmıyorsam.Belki de kendi hayatı için büyük bir değişikliğe imza atarak müzik yapmaya karar verdi.Ardından şarkılarını dinlemeye başladım.Yine Aynı Hikaye,Kaptan,Bütün Şehir Rüyada,Yakışmaz Bana ve diğer şarkıları.Çok naif geliyor bana ezgisi,duruşu,gülüşü.

Müzik piyasasının içinde sessiz sakin ilerliyor.En çok da gözlerindeki samimiyet etkiledi beni.Mavi gözleri epey derin,iyilikle dolu bakıyor.Son çalışması Bir Kış Masalı çok güzel olmuş.Klibi de son dönemlerde izlediğim en iyi kliplerden biri.İçime ışık doluyor Mavi'yi dinleyince.

Bu geceki misafirim tam da kendisi.Sesi ile odama konuk oldu.Hoş geldi.

29 Ekim 2014 Çarşamba

Yatılı Okul Maceraları ve Tombişlerim

Yatılı okulda öğretmenlik deneyimi bir başka.Çocukların sosyal hayatlarında hatta her anlarında yanında oluyorsunuz.Bu sabah tatilimi çocuklara ayırdım.Saat yedide kalkıp kahvaltı yaptık birlikte.Ardından okulun spor kompleksine gittik.Bir tur koştuktan sonra futbol maçı yapmaya karar verdik.Takım kuruldu ve başladık oynamaya.10-9'luk skor ile yenildik.(Lakin üç tane gol attım bunu söylemem lazım :)

Ardından hepsine kola ısmarladım.Çocuklarım 11 yaşındalar henüz.Hepsini çok seviyorum.Onlar da beni severler,bir huyum hariç.Sabah kahvaltılarında yanaklarını sıkıp tombişlerimmmmm diye bağırdığım zaman çok sinir oluyorlar. 

Bütün hayatımı çocuklar ile geçirebilirim.Hatta aklımda bir çocuk kitabı projesi var.Yatılı okul maceraları üzerine.Bütün vaktim çocuklarla geçtiğine göre bu projeyi yakın zamanda hayata geçirsem çok iyi olacak.Tabii ki,kitabın adını Yatakhanemdeki Tombişler koymayacağım ! :) 

28 Ekim 2014 Salı

Kuyu Kazmaca

Mezun olalı neredeyse bir buçuk sene oldu.Bir buçuk senedir de aynı kurumda çalışıyorum.Özel sektörde.Öğretmenim.Nasıl desem bilmiyorum.Hayatın gerçeklerini tokat gibi öğrendim,çalışmaya başlamamla birlikte.Sanıyordum ki,siz hakkaniyetli olduğunuz sürece hakkınızı alırsınız.Okumuş insanlar nihayetinde hepsi,duyarlı olurlar diye düşünüyordum.Ama şu ana kadar zerresini görebilmiş değilim.Kendimi çocuklara ve işime vermesem tam anlamıyla bir entrika yumağı ile örülüp gideceğim.

Şaşılacak şey,herkes birbirini şikayet ediyor,birbirinin ayağını kaydırmaya çalışıyor.Yahu aynı pozisyonda çalışıyoruz üstelik biz eğitimciyiz.Şu bir buçuk sene içinde görmediğim kalmadı.Emekliliği gelmiş,görmüş geçirmiş insan bile aynı şekilde davranıyor.Herkes kendi çıkarını koruma peşinde.Bunu yaparken de zarar veriyorlar.Dönen entrikalara şahit oldukça ağzım açık kalıyor.

Sanırım hangi sektör olursa olsun bu durum aynı.Çocukların masumiyeti,kızgınlığınızı unutturan neşeleri de olmasa yapılacak iş değil yani.

Alın yahu bütün dünya sizin olsun.Ama çocukları rahat bırakın,masumiyetleri ziyan olmasın.

13 Ekim 2014 Pazartesi

Kurtuluş Son Durak



















İş,okul,hastane bin türlü üzüntü ve koşturmamın arasında birden aklıma geliverdi açıp izledim.Sosyal medyada bir sürü eleştiri almış olmasına rağmen filmi çok beğendim.Kurtuluş Son Durak.Hiç öyle sinemasal söylemlere girmeye,tekniğidir ığdısıdır dığdısıdır bahsetmeye gerek yok.Su gibi aktı.

Nihal Yalçın çok beğendiğim bir oyuncu.Film için yazıp söylediği şarkıları da çok beğendim.Tebrik ediyorum.

Uzun uzadıya da anlatmaya gerek yok,sıkıntılıysanız açıp izleyin filmi derim.Her filmin altında entellektüel birikim arayıp verdiği mesajları sorgulamaya lüzum yok.Çok güzel olmuş,olmuş işte.

10 Ekim 2014 Cuma

Aile

İnandıkça güzelleşiyor,renkleniyor her şey.Geçmişte yaşanan tüm ailevi küslüklere,üzüntülere rağmen yeniden birleştik.Yine belki bir yerde yaşananları unutamıyor insan.Ama kötü günlerde ailenizin yanınızda olması kadar güç veren başka bir şey yokmuş.Anladım,çok yakın zamana kadar bilmezdim.

Hayatın başımıza açtığı tüm dertlerin üstesinden tek başıma gelebileceğimi sanırdım.Ta ki ölümden dönmenin ne demek olduğunu anlayana kadar.Sevdiğinizi kaybedecek olma ihtimalinin üzerinize bir kara bulut gibi çöreklenmesine kadar...

Bayramı teyzemlerle birlikte geçirdik.Annem,iki teyzem,eniştem ve kuzenim.Hayatımda ilk kez bir aile olmanın mutluluğunu yaşadım.Bayram sohbetleri,akşamları kaçırılmayan diziler ve ardı ardına demlenen çaylar,tellenen kahveler ve sigaralar.

Aile çok güçlü bir kurum.Kısaca bayram tatili iyi geldi,daha iyi hissetmeye başladım.

1 Ekim 2014 Çarşamba

Tokio Hotel : Love Who Loves You Back












Tokio Hotel,ergenlik yıllarımda deli gibi dinlediğim gruplardan biriydi.Bill Kaulitz'in androjen imajı,bir hayli cesur genç çocukların ilginç halleri benim de ilgimi çekerdi.Son albümlerinin ardından epey uzun zaman geçti.Bu sanırım Tokio Hotel'in toparlanma ve kendilerine yeni bir müzik ekseninde yeni bir kariyer çizme aşamalarının uzun süreci idi.
Ve Tokio Hotel geri döndü.

Önce Run,Run,Run isimli şarkıları ile çıktılar.Ki bence bu başarılı bir çalışma olmuş.İkinci video hiç vakit kaybetmeden Girl Got A Gun adlı şarkıya geldi.Klibi oldukça sıradışı ve Tokio Hotel tarzından uzak buldum daha doğrusu anlamsız buldum.Sanırım yeni albümleri ile bir Miley Cyrus çıkışı yapmaya çalışmışlar.Ama olmamış,gereksiz bir şarkı ve gereksiz bir klip.Son klipleri ise an itibari ile yayınlanmış bulunmakta.Şarkıları ise Love Who Loves You Back.Bu şarkıda da Tokio Hotel'in rock altyapılı tarzını bulmak oldukça güç.Müzik bildiğimiz elektronik.Rock albümler ile piyasaya çıkan grupların birkaç albüm sonra elektronik zemine oturmaları sanırım bir gelenek haline geldi.Bu her ne kadar üzücü olsa da şarkıyı beğendiğimi söyleyebilirim.

Klibe gelince,bu sefer olmuş.Oldukça cesur sahnelerle ve artık çocukluktan çıkmış,genç adamlardan oluşan bir Tokio Hotel görmek beni heyecanlandırdı.Özellikle Bill Kaulitz çok daha seksi ve dikkat çekici olmuş.Klip çok cesurca.Bill Kaulitz'i bir yandan bir adam öpmeye çalışırken diğer yandan da bir kadın öpüyor.Açıkçası merak ediyorum,Bill ne zaman eşcinsel ya da biseksüel olduğunu açıklayacak(?) Sanırım bir altyapı hazırlıyor.

Genel olarak bizim o ergenlik yıllarımızı süsleyen rock yapan Tokio Hotel'i son albümlerinde göremesek de,yıllardan gelen alışkanlık işte neylersin ! Tokio Hotel'i her şeye rağmen dinlemeye devam edeceğim.

Efrasiyab'ın Hikayeleri



















"Her insan ancak bilmediği şeyden korkar.Korkusunu yenmek için bilmek ister.Fakat bilmesi için araması gerekir.İşte,din de bu arayış değil midir ? Bununla birlikte,eğer insan bir şeyi arıyorsa,onu bulmuş ve ona kavuşmuş da değildir.Kavuşamadığı şeye erişmek için can atar.Eh ! Bu da aşktır işte ! Kısacası,yolumuzu şaşırmış değiliz.Korkudan arayışa,arayıştan ise aşka geçtik.Hikayeleri anlatırken,elimizde olmadan seçtiğimiz üsluba bakılırsa,daha önce geçtiğimiz yerlerden tekrar geçmiş bulunduğumuz kesin.Çünkü bu üç duyguya da çok aşina görünüyoruz.Ne korku,ne arayış,ne de aşk bizi şaşırtıyor.Bu duygular,gönlümüzde çoktan dinmiş fırtınalar gibi.Benim için bu durum fazlasıyla alelade.Arayış bitince,aranan şey artık bir kez bulunduğu için,korku da aşk da biter."

Ölüm'ün Cezzar Dede'ye cevaplarından bir tanesi bu...Efrasiyab'ın Hikayeleri,İhsan Oktay Anar'ın düş dünyasından çıkmış uçsuz bucaksız bir yolculuğa götürüyor insanı.İtiraf etmeliyim ki İhsan Oktay'ın kaleminden aldığım zevki başka hiçbir yerli yazarın kaleminden alamıyorum.

27 Eylül 2014 Cumartesi

Çocuklarım

Bir seneyi aşkındır kimsesiz çocuklar ile çalışıyorum.Gönlü yarım,gülüşü tam çocuklarla.Küçücük yaşlarında hayatın yükünü sırtlayan,yoluna yerle yeksan olmadan devam etmeye çalışan çocuklar ile.Onca anı,onca hayat.Her birinin hikayesi birbirinden farklı.

Daha bugün birine ayakkabı bağcığı bağlamayı öğrettim.Biri ateşlendi revire götürdüm,saçlarını okşadım.Bir tanesi daha bugün yemekhaneye doğru koşarken yanıma gelip bana sarıldı.

Pek çoğunun derdine derman olmaya çalışıyorum.Annesizlik,babasızlık çok zor.Bazılarının hayat hikayeleri o kadar zorlu ki,bu çocuklar buna rağmen ağız dolusu gülebiliyorlar.Daha yeni kızdığım bir tanesi yemekhane sırasında tepsimi çatalımı hazırlayıp benden özür diliyor.

Yahu,bunlar çocuklar.Hakikaten çocuklar.Ne günahları vardı,niçin bu kadar ağır yüklerle doğdular,niçin yazgıları bu kadar kötü ? Çok zorlanacaklar,ama çok iyi yerlere gelecekler.Onlara her dokunuşumda,onlarla her konuşmamda kendimi çok daha iyi hissediyorum.Nazar değmesin,Allah onları her dem korusun.

sevemiyorsan istanbulu benim gibi
kaçalım yine bozkırlara

istanbulda kimim var ?
kimin için bu toz duman ?
istanbulda neyim var ?
ne kaldı ki kalabalıktan...

pinhani

25 Eylül 2014 Perşembe

Kaybetmeye Alıştıkça Daha Çok Özgürleşiyor İnsan

"Kaybetmeye alıştıkça daha çok özgürleşiyor insan."

İşte böyle diyor Angeliki,Ahmet Ümit'in son kitabı Beyoğlu'nun En Güzel Abisi'nde.Kısa ve net.Bir anda ne kadar doğru olduğunu düşündüm cümlenin.İnsan sevdiklerini,elindeki her şeyi kaybetmeye başladıkça dünyanın faniliğini daha derinden algılıyor.Günlük yaşamından sıyrılıp buz dağının görünmeyen kısmına yüzmek için efor sarf ediyor.Yapmayı planladığınız tüm her şey bir anda yok oluyor canlı zihninizden.Yerini düşünmemek alıyor.Bu sebeple çok anlamlı geldi bana bu cümle.Ne de olsa sonunda kaybedecek bir şeyiniz kalmıyor.Özgürlük dediğimiz şey bu.Kaybedecek bir şeyinizin kalmaması.

23 Eylül 2014 Salı

Pink Floyd'un Dediği Gibi













uzay kafası kocaman
bombardıman
beni sakladığı o küçük gezegen
darmaduman

yakıyor güneşimi yakıyor
keskin bıçaktan korkmuyor
bir şato yapıyor içime ah
benden bile izin almıyor

pink floy'un dediği gibi
bir başka tuğla duvarda
pink floyd'un dediği gibi
keşke sen de burada olsaydın

gaye su akyol

21 Eylül 2014 Pazar

Biliyorum

rakıyı sensiz içeyim diye
köprüyü yalnız geçeyim diye
küllenip biteyim diye
sevdirdin kendini biliyorum

gaye su akyol

18 Eylül 2014 Perşembe

Çeşm-i Bülbül

Çeşm-i Bülbül,senaristliğini Yedi Numara'dan tanıdığımız Oya Yüce'nin,kurgusunu yine Yedi Numara'dan tanıdığımız Şenol Şentürk'ün yaptığı,yönetmenliğini ise Serpil Kurtça'nın üstlendiği bir televizyon dizisi idi.Sanırım yıl 2005.Özel televizyon kanallarından birinin uyguladığı reyting politikası gereği ilk bölümü ile rafa kaldırılan,heder edilen muhteşem bir yapımdı.

O zamanlar henüz ortaokul öğrencisi idim.Yedi Numara'dan sonra içinde Engin Alkan,Ayça Mutlugil,Nuray Uslu,Özlem Türkad,Civan Canova,Ali Atay,Evren Yeşil,Kibariye ve Nükhet Duru gibi değerli isimlerin yer aldığı bu diziyi heyecanla bekliyordum.Çok kaliteli bir yapım olacaktı,hikaye de çok güzeldi.Lakin izleyemedik bu güzel yapımı.

Müzikleri ise benim için ayrı değerlidir.Toygar Işıklı ve Hüsnü Şenlendirici tarafından yapılan dizi müziğini Kibariye seslendirmiş ve inanılmaz bir iş çıkmıştır ortaya.Sözler ise şöyledir ;

kaderine inat 
yaşanır bu hayat
baharın kıştan daha hoyrat

umudun yasaklı
sevdaların saklı
sen değil hep hüzünlü haklı

ağla ya da gül
mevsim erken değil
açtırır bir gül içinde
çeşm-i bülbül

düşlerin mühürlü
hayat denilen sahnede
mutluluk zehirli
sana yarınsız gecede

bilmeden rolünü
oynarsın oyunu
kapatır perdeyi
alkışlar bu çeşm-i bülbül

ağlamak niye,gül
mevsim erken değil
açtırır bir gül
çeşm-i bülbül

Bir sinema filminden daha uzun sürelerde yayınlanan,içine neredeyse ekranın yarısını kaplayan reklamlar yerleştirilen,bir dakikada çekilebilecek duygusuz bir sahneyi on dakikaya kadar yavaşlatarak uzatan türkiye yapımı dizilerden çok daha değerli diziler yapılıyordu bu ülkede ben küçükken.Şu an aile olarak televizyonu rafa kaldırmış durumdayız.

Yedi Numara oyuncularını ancak tiyatrodan takip edebiliyorum.Gönül ister ki onları yine kaliteli yapımlarda televizyonda da görelim lakin tiyatrodan aldığım haz bile yetip artıyor bana.Hiç silinmesinler sahnelerimizden.