30 Ağustos 2009 Pazar

Yurt

Sabahtan beri giremediğim siteye sonunda girdim,oh merkez kampüsteki yurt çıktı hem de yedek falan da değil.Yedek olsaydı işim biraz zordu çünkü bir daha gitmemiz gerekecekti Aydın'a.Ama şuan mutluyum ve şanslı olduğumu hissediyorum.Duyduğuma göre yurt ender rastlanır türdenmiş;)Şimdi de burs sonuçlarını bekliycem artık,inşallah burs da çıkar da Aydın'a dört köşe giderim;)

27 Ağustos 2009 Perşembe

Gökten Bir Elma Düştü!


Hani hep böyle derler ya masallarda,Kaf Dağının ardındaki ağaçlardan düşercesine,gökten üç elma düşermiş.Kardeşim yoktu benim,ben de hep kendi başıma düşmesini bekledim bu üç elmanın.Düştüler mi?Sanırım hala bekliyorum.Kapanıyor simsiyah bir gece,Vira Vira diyor fonda Yeni Türkü ve ben de minik hatıralardan bahsetmek istiyorum…


1999 ve 2000 senesinde bir hatıra defteri almışım.Bugün buldum daha dolabımda.Anahtarı yoktu ve ben de dedemin pensesi ile açmaya çalıştım ve zafer…Üzerinde çiçekler arasından bir ayıcık ve elinde de bir demet çiçek.Nisanın ikisinde şöyle bir yazı yazmışım hatıra defterimin başına…

Değerli sevenlerim!Bu defteri sizler için ayırdım.Hayatta en değerli şey güzel hatıralardır.Sizlerin yazıları ile dolacak bu hatıra defteri.Benim en değerli hazinem olacaktır.Yazacağınız her satır için sizlere binlerce teşekkürler…

Evet sekiz dokuz sene evvel aynen bunları yazmışım hatıra defterimin giriş sayfasına.Ve yanına biricik annemin yazısını eklemişim….


Aslında içerisinden bir şeyler paylaşmak istemedim.O minik ellerin ilkokul arkadaşlarımın yazılarının hep benimle kalmasını istedim.Ama içinde öyle bir yazıya rastladım ki ilkokul öğretmenimin yazısı.Ondan birkaç satır paylaşmak istiyorum.Aslında bunu da paylaşmak niyetinde değildim ama şimdi onun meslektaşı olacak bir genç için önemli olduğunu düşünüyorum…


Sevgili Şevket;

Biz insanlar doğruları bulup onlarla yaşamak zorundayız.İlk bakışta bize hoş gelen nefsimizi cezbeden durumlar çoğu zaman pişmanlık getirmektedir.İlk bakışta yapmak istemediğimiz şeyler yapıldıktan sonra bizlere mutluluk vermektedir.Mesela ders çalışmak veya bir iş yapmak gibi.

Sen öğretmenin ve arkadaşların tarafından sevilen birisin.Kalpa kalbe karşıdır diyorlar.Mutlaka sen de öğretmenini ve arkadaşlarını çok seviyorsun.Sevgi karşılıklı olur!Şevket,sevmeliyiz sabırlı olmalıyız ve çalışmalıyız.İnançlı ve iradeli olmalıyız.Araştırıcı bir genç olmalısın.Her konuda bilgi edinmelisin.Dünyaya geliş sebebimizi bilmelisin!Seni seviyorum,başarılı uzun bir ömür diliyorum.


O günler geldi aklıma,meğer hatıralar silinmezmiş bu gece öğrendim bunu.Sardım kollarımı bir kez daha hayata.İnşallah bir gün benim öğrencilerimde benim etrafımı doyasıya sararlar,ben de onların o minik elleriyle getirdikleri hatıra defterlerine yazılarımı gömerim.;)


Elmanın biri düştü,sanırım adı da hatıra;)Hayatın şifrelerini çözüyor muyum ne?Yoksa şifoniyerle mi karıştırıyorum bu şifreleri?Kafamda müzik çalar fonda yine Trt var.Neden kafanda diye sormayın çünkü sadece orada çekiyor;)


Hatıra hatıra dedin

Başımın etini yedin

İşte sana hatıra

Sakın beni unutma!



26 Ağustos 2009 Çarşamba

Miracle!


Bir mim daha aldım son günlerde.Gerçi iki gün oldu ama…Mimimin sahibi sevgili Noneless,nasıl olsa o affeder beni değil mi Noneless,sever o Çikletini;)


Ve ben de istediğim beş şeyi sıralıyorum.Aslında o kadar çok istediğim şey var ki sanırım bunların bazıları benim için bir mucize olsa gerek;)


-Öncelikle Öğretmenliği bitirdiğim ilk sene atanmak istiyorum.(Ne olur bana matematik öğretin)Özellikle Doğu Bölgesi’ne;)

-Yakışıklılığımın tescillenmesini istiyorum benim şu Kıvanç’tan ne farkım var ki;)

-Bir kitap ve bir film projem var.Ölmez de sağ kalırsak bunları gerçekleştirmek istiyorum öyle adımı bırakmak için falan değil.Neticede şu bizim meslek abidesi köşe yazarı Ayşe soyadı neydi ya ondan daha iyi yazdığımı düşünüyorum;)

-Kesinlikle Paramore,Aydilge ve Yedi Numara oyuncuları ile tanışmak istiyorum.Hatta Paramore’un konserine gidip doyasıya kafamı sallamak istiyorum;)

-Ve son olarak da bir zaman makinesi bulup Cumhuriyet Devri’ne geri dönmek istiyorum.Hiç değilse o zamanki insanlar daha kibardılar;)


Aslında çok istediğim var da mesela buradan gidip bir daha bu şehre gelmemek istiyorum,milli piyangodan ikramiye çıksın istiyorum.İspanya’ya ve Yeni Zelanda’ya gitmek istiyorum.Hintlilerle transa geçmek istiyorum.Saçlarım uzasın istiyorum…Kimse hayatıma karışmasın istediğim gibi yaşayayım istiyorum.Kulağımda kulaklıklar metroya binmek istiyorum….Bunlar da yedek liste;)


Olduk hayatta bir hayal-i aceze

Sanırım bazıları için gerek bir mucize;)


Hayırlı Ramazanlar;)


Well, it's nice to meet you, sir
I guess I'll go,
I best be on my way out;)



23 Ağustos 2009 Pazar

Nice To Meet You Sir!

Sahtelik…Ne kadar da sahte davrandığımızın daha yeni farkına vardım sanırım.Aslında ne kadar sahte davrandığımızın farkındaydım ama böyle bir davranışı kendime yediremiyormuşum meğer.Tabii;herkesin içinden geldiği gibi yaşayıp davranamadığı ülkemizde böyle bir durumdan söz etmek bile sanırım felaket habercisi olabilir.Ama dışarıya çıktığımızda insanların neden başka bir insana o kadar imalı baktığını anlayamıyorum.İnsan neden özgürce istediği gibi yürüyüp,dolaşıp,giyinemez ki…Toplum baskısı olmasa inanın daha farklı giyinirdim;)Ama bir gömlek ve bir pantolon idare ediyor beni;)Sırf bu yüzden fazla kalabalık olan yerlerde bulunmayı sevmiyorum.İnsanı kendi içine iten sebeplerden biri de bu sanırım.Beni tanımayan insanların olduğu bir yerde rahatça davranabilirken,mesele akıta akıta dondurma yeyip,kolumda kocaman saçma bir dövme ile gezerken burada bunu yapmak mümkün değil.Eğer sizin çok geniş bir çevreniz ve saçma bir çehreniz varsa küçük yerlerde geçen her zaman siz oluyorsunuz.Ama evinizde bütün gün oturup bilgisayarınız ve sevdiğiniz birkaç şeyle yaşıyorsanız bu sizin kaderiniz;)İşte yeni tanıştığınız birini hiç de sevmediniz,neden tanıştığıma memnun oldum dersiniz.Bu nezaket midir,yoksa sahtelik mi?Böyle sahte yaşadıkça insanlar nasıl başka insanlarla düzgün ilişkiler kurabilir ki!


Tanıştığıma memnun oldum bayım

Ben de evladım

Ama ben memnun olmadım yalan söyledim;)

Ne.Aaa?


Çiklet kayıt,Acı Gerçekler,Sahne-3/Polemik Yarat Evladım;)


Yedi Numara’nın son bölümü gibi “Kader” adında dram tarzı çektikleri bir kısa film yarışmasında komedi dalında birincilik alırlar;)Gerçekten komik buluyorum hayatı,herkes sahteyken o zaman benim dürüst olmam ne işe yarar ki?Belki de yarar devamı başka bir çekimde;)


Ve Paramore ve benim hayatımın müziğini yapan insanlar onlar birer ilah ve yeni klipleri Ignorance(En az on yazımda bahsettiğim gibi)



22 Ağustos 2009 Cumartesi

Dar Paça Hayatlar:Sinir Katsayısı!


Evet aslında wakan tanka için ekran başındayım.Ve şimdi bu konu üzerine düşünmek maksadı ile şöyle bir giriş yapayım dedim.Aslında çok sinirliyimdir hangisinden başlasam…Tamam bu biraz komik ve sinirli bir olay olacak ama…(Aslında mimi yanlış algılamışım ama böyle de güzel oldu içimi döktüm be;)


Biz birkaç hafta öncesi kadar annemle birlikte tercihlerimi yapmak için bulunduğumuz ilçeden il arabasına binmek üzere yola çıktık.Sabah 09:00 civarı ve biz annemle giyinmiş gara doğru gidiyoruz.Neyse arabanın içerisinde kimse yok hemen gidip en arkaya geniş ferah oturduk annemle.Ben de sağ cephede yandaki başka otobüsün camına doğru bakıyorum.Bir baktım yan komşumuz.Doğum için kontrole gidiyormuş hastaneye.Onu görünce hemen el sallayıp selam verdim bizim arabadan.O sırada annem beni dürttü arabanın içinde.Meğer komşumuzun arka koltuğunda oturan benim yıllardır görmediğim babammış;)Bir baktım buna tabi yakışıklılığım karşısında nutku tutuldu bana yandan yandan bakıyor;)Ben de hemen başımı çevirdim zaten annem hiç bakmıyor.Beyaz bir gömlek giymiş...Hala bana bakıyor ben de ne yapsam diye düşünürken daha da arabanın kalkmasına çok var.Yanımda duran kara perdeyi fark ettim ve o bana baktığı an perdeyi suratına kapattım…Ofsayt…


Sonra biz annemle gidip geldik tabii.Annem eve gelince komşuya oturmaya gitti.Komşuya gidip beni görmek istediğini fakat annemin izin vermediğini söylemiş.Ben senin yan otobüsünde oturuyorum ve sen beni görmek için yanıma bile gelmiyorsun.Arabanla kapımızın önünden geçiyorsun ve bir kere bile uğramıyorsun.Buraya gelip bir ay kalıyorsun ve bir mahalle altındaki evdeki kapıyı tıklatıp suratımı görmek aklına gelmiyor mu?Annem izin vermiyormuş…Evet gelince öyle sinirlendim ki bir de bizi millete kötülüyor.Telefon edip ağzıma gelen en aşüfte küfürleri saymak istedim ama onun sesini duymaya bile tahammül edemem.Ben kazanmışım öğretmen olacağım yakında ve sen bununla gurur duymayı bile bilmiyorsun.Senin gibi birinden ben nasıl doğdum ya hala anlamıyorum.


Evet ipliksiz bir gün yaşamıştım o gün ama ben bu yazıyı sinirli yazamadım ya wakan tanka,güldüm durdum biraz trajikomik oldu.Perde olayı adamın gerçekten yüreğine oturmuş komşuya öyle diyormuş;))Haaha…


It's good,good;)

19 Ağustos 2009 Çarşamba

Hüznükar


Göç yolları…Nerede ve kim olduğunu bilmeden yaşamak…Özünü kaybetmek ölesiye,yolların vazgeçilmez hainliği,uzaklığı…Bir dağ yamacına oturmak…Sisli ve karlı bir dağ yamacı…Çok uzaklarda beklemek birilerini.Can dediğini yarı yolda bırakmak,unutabilmeyi öğrenmek…Çok zor şeyler bunlar.Yaşamın kıyısında bir hayatın içindeyiz.Kimse kimsenin ölümünden veya doğumundan sorumlu değil,olamaz.Tek canız bu hayatta.Kendi kimliğimizde,varoluşumuzla.Ne kadar önemlidir gözler.Evet,oraya bakarak tüm insanın karakterini açığa çıkarabilirsiniz.Siz buradasınız,ya geride kalanlar…Sadece anıları yanı başımızda.İnsanın kendi kendine ayakta kalması çok zor elbet.Bir başına.Belki de bu yüzden seçtim ben eğitimciliği.Çok param olsun istemiyorum.Birinci sınıf uyarlama dizilerdeki başrol oyuncuları kadar da param olsun istemiyorum.Onlar gibi bir hayatım olsun hiç istemiyorum.Belki kırıldım bu şehirde,bu topraklarda çok fazla acı hissettim.Ama ben bu vatanın çocuklarını okutmak istiyorum.Orada bekliyorlar beni.Soğuk bir kış gününde hep birlikte bir soba eşliğinde ısınmayı öğretmek istiyorum onlara.Bu tarih kokan doğamızı ve coğrafyamızı yutturmak istiyorum ellerinde bir damla Türk Bayrağı rengi…Eğer bu dünyadan gideceksek,bu nefret,bu hırs,bu kavga niye.Neden yerleşmişiz bu kadar dünyanın orta yerine.Sokaktaki bir kedi portakal rengi bir yumakla oynarken biz niye umursuyoruz bu hayatı hala.Neden başkalarının bakışları altında yaşıyoruz.Çünkü bireysellik yok ülkemizde.Zamanın göçleri ve umutları hep yüreğimizde ilerliyoruz.Biz de aslen Gürcü’yüz.Rus yıkımı sonrası buralara gelmiş soyumuz.Kim bilir kaç akrabamız Gürcistan’da bizim yolumuzu gözler.Unutturulmaya çalışılmış tarihimiz.Ayrı düşmüşüz sevdiklerimizden.Sığınamamışız kimselere…Bir film izledim bugün…Saçma filmlere inat.Belki iki bin belki üç bin izleyicisi.Ama anlamlı bir göç hikayesi…Yeşim Ustaoğlu’nun filmi.Bulutları Beklerken…

Ben direneceğim bu dar paça popüler kültüre.Bu dünyaya gelmişsem muhakkak bir sebebi var.Benim bir görevim var.Ve bu görev sadece lakırdıdan ibaret değil.Bir oyun değil.Ben görevimin bilincindeyim.Asıl hayatın bundan sonra olduğuna inanıyorum ben.Çok daha güzel…Bu yaşadığımız sadece evrimin bir parçası.Ben de bekliyorum bulutları.O bulut bir gün alıp beni doğuya götürsün istiyorum.Batı fazla bana.Çok kalabalık,çok modern,çok cahil,çok yobaz,çok ahlaksız,fazlasıyla kibar,alacalı bir şey…İstiyorum ki yalnız başıma bir takaya binip denize açılayım.Yanımda sadece bir gece lambası.Gecenin karanlığı.Sevenlerim sormasınlar yolculuk nereye,binsiler benimle gelsinler…Bir kere de amaçsız yaşamayı öğreteyim onlara,sadece ilerlemeyi.Dünyanın tadını çıkarmayı ve bir kere olsun rahat hareket etmeyi.Bir bulut kadar maviyim şimdi.Ama yüreğim hüznükar.Eylem Aktaş’ın yüreğinden gelen güzel sesin tınısı kadar.Ahde vefa kalmadı dostlar;)

15 Ağustos 2009 Cumartesi

Garip!



Hani bazen kendinizi anlayamaz ne hissettiğinizi bilmezsiniz ya şu günlerde öyleyim galiba.Ne yerimden kalkmak istiyorum ne de bir şeyler yapmak…Bazen karar veremezsiniz her şeye,en ufak şeylere bile.Elleriniz tutmaz,sizi herkes her şey sıkar,bunaltır,tabii ki buna havaların çok sıcak olması da eklenince çekilmez bir dert alır.Aslında benim en büyük problemim hayatımı devamlı kontrol altında tutmak ve hiçbir şeyi akışına bırakamamak.Hemen arkadaşımı aradım yok yerleştirmeden sonra tek başımıza yurt kaydı yaptırmayalım.Birinden yardım alalım dur ben sana saat vereyim orada buluşup gidelim kayıt yaptıralım ve içimiz rahatlasın da gibi.Hayatı takmayan insanlara bayılırım hep rahatlıklarıyla kazanıyorlar ama ben böyle değilim işte.Çok fazla düşünceli olduğum söylenemez hatta pek düşünceli olduğum anlamı çıkmasın buradan.Arkadaşlarımla konuşurken onları takmadığım için benimle küsenler bile olmuştur…Her neyse işte bu oto kontrol bazen hayatı yaşanmaz ve renksiz hale getiriyor.Bir yandan yeni hayatımı düşünüyorum bir yandan da bir şeyleri sürekli dert ediniyorum ve ağzımın içinde kocaman yaralarla geziyorum.Artık anlıyorum ki kendimi hayatımın farkına varmalıyım.Bana para konusunda ve tüm konularda destek olan ailemden elde ettiğim son rahat birkaç yılım olacak.Artık kendi hayatımı kazanmaya başlamalıyım ve bunun bilincinde olmalıyım.Aslında beni korkutan şeylerde bir tanesi de bu.Musluk başı bozulsa tamirci gelir onu bile yerine takamam.Allah’tan annem okuyorum diye sesini çıkarmıyor pek bu duruma…;)Evet bu yüzden bu günlerde çok garibim.Bunu ne kadar engellemeye çalışsam da her şeyi düzenli ve disiplinli yapmak zorunda olmak beni kasıyor.Yedi Numara’da Armağan vardır hani aralarında en disiplinli,olgun görünen kişi.İşte içine biraz umursamazlık,boş vermişlik katın aynı ben…


Biri beni bu sıkıntılı ver gerilim dolu hayatımdan kurtarsın.Aman neyse vazgeçtim kimse kurtarmasın ben böyle fena da değilim açıkçası…Bir de artık…neyse hadi ben gidiyorum…Akşamüzeri karanlık bir ortamda yazmak gerçekten çok iyi herkese tavsiye…


Bu arada boyunuzu küçükse hiç der etmeyin.Çünkü benim gibi bir seksen küsür iseniz ve boynunuzun uzunluğu haddinden fazlaysa gün içinde müthiş ağrılar çekebilirsiniz demektir.


Hayal kurmak bedava demiştin ya hani hayallerim var şimdi;/



13 Ağustos 2009 Perşembe

Düşünce Gücü...


Kelimeler arasında kinayeler kurmak hoş değil.Bir bakıyorum hayat güzel bir bakıyorum sırtını dönmüş.Biraz düşünüyorum da sanırım burada da güneş doğuyor.Hesapsız düşünmek ve yaşamak için hiç de geç değil.Mutluluğun sırrı denen bir şey yok zaten.Mutluluğun sırlarını biledikçe nasıl mutlu olmak isteyebilirsiniz ki,meraksız,kitapsız,susuz yaşayamamak gibi…Uzaklarda aramamak lazım hiçbir şeyi,bir göz ucuyla bakmak yeterli sanırım.


Tipik bir kaçış,kayboluş güncesi; kaleme almak lazım bunları,tüm yaşananlar (ekstra kategoriler) gümledi..Güneş mis,hava aydınlık ne mi alaka?Ben çok fazla yolculuk yaptım yani ilçede oturuyorum ve lisem de ilde.Arası 45 dakika falan her gün git ve gel.Zamanla boş muhabbetler yapmak yerine kayaları keşfettim.Onların şekillerinden suratlar çıkardım eğlendim onlarla.Güneşle konuştum hep çok

sıcak oldu mu defol git dedim kızdı bir daha açmadı,üşüdüğümde hadi gel ısıt beni dedim hemen geldi.Vefalı dostlar;)


Ve benim girişteki yalnız ağacım hep ona göz kırptım.Kim bilir bu halimi gören kaç vatandaş beni garipsedi.O ağacı benden başka kim hatırlayıp hatırını sormuştur ki?Ben deli miyim,yo aslında akıllı olduğumu düşünürüm.İşte tüm mesele bunda Secret mikrıt palavra,düşünmek önemli.Ama hesapsız kitapsız sadece istemek ve düşünmek.

Tabi istediğiniz şeyi kırk kere tekrar etmeyi unutmayın sakın!Ben kırk kere Aydın dedim;)


Gözüm Aydın;)


Fonda Paramore Miracle!



12 Ağustos 2009 Çarşamba

Muallim Oluyorum!


En mutlu günüm bu gündür evet tarihe geçmeli.Yılların emeği sonunda karşılığını buldu.En azından bunun için ilk adımı atmış bulunmaktayım.Yerleştirmeler açıklandı ve sabah 9:20 ben yeni kalkıyorum.Geceleri uykumu bölenler duysun;)


Evet heyecanla ekrana bakıyorum.Allah’ım ne olur ilk tercihim Aydın olsun diye çok istiyorum dua ediyorum.O sırada hala ekranda bir şey yok.Görüntü yok…Beklemeye devam ve ben de heyecan giderek artıyor…Dershane hocam ilk tercihime yerleşmemin imkansız olduğunu söylese de ben diretiyorum ve işte o an…


Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Sosyal Bilgiler Öğretmenliği…İdealimdeki mesleğe kavuşmanın heyecanıyla anneme koşuyorum tabi ki.Sonra ilk e-maili(sözüm vardı) atıyorum…Sevinç,neşe…


Msn faslı diğer arkadaşlarımın nereleri kazandıklarını öğreniyorum falan filan.En güzeli de ne biliyor musunuz?Doğudaki çocuklar beni bekliyor hissediyorum ve bunun için Kpss olsun falanca olsun sonuna kadar inanıp çalışacağım..Benim bir amacım var…


Şükürler olsun Allah’ım;)



10 Ağustos 2009 Pazartesi

Aşık Mı Oldum?Ne,O Da Bana Mı Aşıkmış?


Nasıl söylenir bilmem ki?Daha geçen yazılarımın birinde aşktan bahsetmeme kararı almışken ya da bu konularda konuşmanın benim harcım olmadığından bahsederken…İçimde patlayan bir alevin ne anlama geldiğini bilmezmişim meğer…Yaptığım yırtılmış bir hayatı yapıştırmaya çalışmakmış ama ben yenisini istemişim ve kazanmışım bu hayatı…Onunla…İlk defa…Bir turda,okul gezisinde başladı aslında tanışmamız.Yeditepe gezisinden uzunca bahsetmiştim,hayallerden,dostluklardan yaşanan kocaman dolu dolu üç günden.Nereden bilebilirdim ki hayatımın aşkını,dostunu,can yoldaşını,GİZEM’ini orada bulacağımı.Hani genzi yanar ya insanın,kendinizi pamuk helva yerkenki kadar pembe ve somut hissedersiniz ya.İşte kendim gibi dışarıda doya doya elma şekeri ve pamuk helva yiyebileceğim biri çıktı karşıma…Bu öyle bir duyguymuş ki;insan bunu gerçekten hisseder gerçekten buna ihtiyaç duyarmış.Daha geçen gün konuştuk Feray ile yalnızlık bize göre dedik pek bir sözünden döner oldum ama çok mutluyum.Tıpkı Edward ile Bella gibi…Bir gece yarısı aşka kavuştum.Beni içmesine izin verdim ve onu korudum kolladım…Böyle bir şeye ihtiyacım vardı ve şimdi yeni bir hayat,yenir bir hakikat.Biraz uzak olsa da aşılır engeller kalmaz önlerde bir şey sizden başka;)


Ve şimdi geliyorum sana

Kırılgan cümleler kapandı içe

Uzandı sol yanım sana

Kabardı duygular en dibe

Ihlamur kadar saf kılıklı

Bir papağan kadar taze ve geveze

Sen kadar iki hece

Yaşadığımız sadece kendimizi dinlemece…


Facebook konusunda anlaştık tabi,öyle ilişkim var diye belirten saçmalardan olmayacağız.Her şey ikimiz arasında ve içimizde.Ben de aşktan bahsedersem anca bu kadar bahsederim.Odun!)


Kim ne derse desin aşk için….Naynananaynay….


Suyun öte yanı…


Dayan göğsüme hayda bre!

9 Ağustos 2009 Pazar

Ignorance!




Hayret bu ayın onuna geldik ama hala kotam tahmin ettiğim kadar tıka basa dolmadı.Böyle devam eder inşallah.Malum önümüz Ramazan;ne güzel olur Ramazanlar,iftar açmalar,sahura kalkmalar.Bir de bir dizi yayınlanacakmış sanırım “Aile Saadeti” tadında.Ben pek severim bu tür konak hikayelerini.Onun haricinde Hatırla Sevgili’yi de es geçmemek lazım tabii.Kocaman bir yaz daha gelip geçiyor,aslında boş bir yazdı benim için…Hiçbir şey yapamadım,zaten tatile çıkamamak ayrı bir kötü.Şöyle bir değerlendirme yaparsak.Teyzemlere,Balıkesir’e ve İnhisar’a gittim o kadar.Denize bile giremedik.İki sene falan önce öğrenmiştim yüzmeyi ama unutmuşumdur herhalde.Bu arada seneye para biriktirip kesinlikle tatile gideceğim.Dün izledim.Olimpos bunun için gerçekten mükemmel bir yer.Bungalov denilen ağaç evlerde uygun fiyata tatil imkanı.Bundan sonra bakacağım kendime.Hem yazın en çok sevdiğim tarafı saçlarım oldu.Saçlarımı uzatıyorum çünkü çevreden çok yakıştığını söylüyorlar.İri dalga mı ne diyorlar ona işte onun gibi uzuyor.Uzasın diye her gün duş alıyorum.Bu sene yeni bir imajla başlamak istiyorum…Hahha;.ıçayım imajını der gibi oldu birileri neyse.Aynı Tatlıtuğ ağabeyimizin saçları gibi oluyor.Bekleyin beni Best Model 2010…


Sıkıldım uydurdum bir şeyler.Hayden eyvallah!


Başlık ne alaka lan diye sormayın kel alaka değil.İçinde Paramore’umun olduğu her şey güzel ve o alakalı;)


Ignorance is your new best friend,
Ignorance is your new best friend






8 Ağustos 2009 Cumartesi

Yazarken Sev Beni


Büyük bir denizin içinde boğulmak gibi,cankurtaran olmadan ıssız bir deniz bu ama.Önce çok iyi yüzme bilmeden içine girdiğiniz ki bir cesaret,sonra gerçekle yüzleştiğiniz ve ilerilere gittikçe kendinize yer bulduğunuz ve bir daha hiç çıkmak istemediğiniz bir deniz bu.Yazmak…Aslında bana aşık olacak kişinin de beni önce yazarken sevmesini istiyorum.Bunu aç demeyin bu cümleyi daha fazla açamam hem sihir sözcüklerde değil midir zaten…Müzik ve yazmak sanırım vazgeçilmez iki şey.Küçükken annemin yazdığı şiirlerle yarışmalara katıldığımı saymazsak tabii ki.Bir gün bana hocam sormuştu bu zümrüt bakışlı hoyrat zamanı sen nasıl türettin kopya değil umarım bu demişti.Sonra şiire küsmeye karar vermiştim.Ama temin ederim o şiiri ve bu cümleyi sınıfta kendim yazmıştım.Bir kez de hocam üstü kapalı sınıfta herkesin içinde,çalıntı şiirler ile karşıma gelmeyin demişti lafı benim bir yerlerime sokarcasına…Geri zekalı hiç sevmezdim zaten kendisini…


Aslında yazı yazarken bazen sıkılıyorum ama bazen de çok hoşuma gidiyor.Hele ki Paramore eşliğinde.Bu arada Paramore’un yeni albümü çıkıyor.İlk şarkıları “Ignorance” cahillik anlamında.Mutlaka dinleyin.Forever punk..Şu yazımı yazarken de dinlediğim yine bir Paramore şarkısı “When ıt rains”…


Buradan aşağıya dönün işte tamam yine devam ediyoruz.Trt-2’de bir program var belki izliyorsunuzdur.”Okudukça”…Oradaki yazarların kitaplıklarını görünce hayran kalıyorum.O kadar çok okumuşlukları var ki bu dünyadan boş beyinli olarak ayrılmayacaklar en azından…Daha az önce konuşuyorlardı kitaplar,yazmak ve müzik hakkında…Ben de yazmak hakkında bir şeyler karalamak istedim ama gene sapıttım yoldan şaştım,yazı gitti tersine…En son şimdi uyduracağım bir şiirler kapatayım bari.Hep siyah beyaz kalın.Bir kez daha şükür ediyorum sana Allah’ım.Beni o bütün gün sokaklarda gezen,ellerindeki telefonlarla ve yaptıkları ilginç saç şekilleriyle etrafındaki kızları araklayan,züppe misali,beni karşılarında görünce ürken çünkü onlar gibi yaşamamamı kabullenemeyen,kahveye gitmediğim için terslenen,sigara içmediğim için azıtan,saldırgan,telefonlarındaki pornoları her yerde izleme asaletsizliğine sahip olan ve ağızlarından küfür eksik olmayan o şahıslar gibi yaratmadığın ve iman dolu bir genç olarak dünyaya getirdiğin için…Sadece sana inanıyorum;)


Kapat perdelerini

Gözükmemelisin gün ışığına

Sen değilsin onlardan

Buradan bakmalısın hayata

Çek bir duble

At bir göbek

Sıradan bir kurtuluş değil seninki

Donsuz bir hayatın çarpık bakışları

Aklı şeyinde kıllı bir mahlukat sana saldıran

Koş ama sadece nefes almadığın zaman

Kimse duymasın ayak izlerini

Sen böyle güzelsin

Çiklet bir sakız;)


Paramore seviyorum sizi ya;)))



7 Ağustos 2009 Cuma

Cesaret Mi?


Aslında bu kelime benim için pek fazla bir anlam ifade etmiyor ne yalan söyleyeyim.Cesaretli olmak ya da cesur olmak ve risk almak bana göre şeyler değil.Doğru hayata bir defa geliyoruz ama insanların nerede ve nasıl yaşadığı kesinlikle kişiliğini etkiliyor ve siz ona göre sabitleniyorsunuz.Cesur değilimdir hayatımı garantiye almaya çalışırım her zaman.Öncelik benim için mantıklı olmaktır,havai veya cesur atılgan bir yapım yok.Bir işe giriştim mi tam yapmak isterim ve her işte güvence ararım kendime.Bu güvence başkası ile ortak bir yapım değil,her zaman için tüm projelerimi bireysel yaptım,sanırım kendimle baş başa olmayı seviyorum…Cesaret etmek aslında hayatta birtakım şeyleri göze almak demektir bana göre.Şu anlamdaysa evet cesaretliyim.Macerayı severim ve kafa dengi insanlarla eğlenip yaşamak hoşuma gider.Ama bir şeyi başka bir şeye tercih etmekse bu durum cesaret için asla;yerimde kalmayı tercih ederim.Mesela bir iş sahibi olsam ve işten çıkmam gerekirse ya da işi bırakmaya karar vermişsem yeni bir iş bulana kadar asla diğer işimi bırakmam.Ben garantiyi seviyorum ve bunun insanın geçmişte yaşadığı ilişkilerde aldığı izlenimlerle bağdaştığını düşünüyorum.Zengin,elinde oyuncak niyetine paralarla dolaşan ve benim dilimi konuşmayan insanlarla işim olmaz,haydan gelen huya gider hesabı,kimseyle dost olmak zorunda da hissetmiyorum kendimi,önemli olan karşınızdaki kişinin de size cesaret vermesi.Bir bağlamda şu sorun olabiliyor.Karşımdaki insanın da beni sevdiğine inanmadan asla ona karşı bir aşk teklifinde bulunmam.Gururum her şeyden daha önemli…Biraz sert bir yazı oldu ama ;


Momol’e sevgilerle;!



3 Ağustos 2009 Pazartesi

Aşk Üzerine Tekleme


Duygusallık…Benim en çok üzerinde düşündüğüm ve şahsıma münhasır çıkarımlarda bulunduğum konulardan biridir.Kime göre neye göre duygusal?Ya da bu kelimenin sadece tek bir tanımı olabilir mi bir yerlerde.Uzakta…Çöl gülü kadar sakin bir şey bu duygusallık denilen şey.Aşk kadar pembe.Wakan Tanka;bir yazısında Elif Şafak’ın Aşk adlı romanının pembe kapaklı olması sebebiyle erkeklerin okumak istemediklerini;vapurda orada burada kendilerine pembe rengi yakıştıramadıklarını söylemişti.Bana trajikomik gelen bu olaya karşı dün bir kitap satan sitede rastladım.Bir de ne göreyim gri kapaklı Aşk çıkmış.Birden gülmeye başladım.Bu Türk Milleti’ne artık söyleyecek laf yok.Ulan kardeşim pembe tişörtten tutunda içinde pembe olan bir sürü şey giyersiniz.Yine Wakan Tanka’nın bu yazısına karşılık yazdığım yorumda akan kanlarınız bile pembe iken nedir şimdi bu yobazlık demiştim.Gerçekten gidişat kötü.Oysa daha önce belirttiğim gibi en kalabalık mekanlardan olan otogarda elimde kocaman bu pembe kitapla gezmiştim.İçeriğin değil kapağa verilen önemin bu kadar hassasiyetli bir konu olmasının kitap satışlarının ne kadar olmasıyla bağlantılı olduğunu belirtmek isterim.Amma da uzun cümle oldu.Halbuki son mantık yazılısından altmış falan almıştım.Çok gıcık bir dersti hiç sevmem…


Her neyse ben duygusallığın benim lügatımdaki tabiriyle uğraşıyordum.Son zamanlarda kendimi ifade eden çeşitli kelimelerle bir kolaj yapayım dedim.Neticede burası benim mekanım.Hassas olmakla duygusal olmak olmaz arasından aslında çok büyük bir fark var.Hele duygusallığın romantiklikle karıştırılması ise beni deli ediyor desem yeri var.Ya bu romantiklik denilen şey ne kadar sahte ne kadar düzenbaz yılışık bir şeydir.Pençelerini geçirdi mi ele avuca sığmaz bir piçimde yok eder tüm sevenleri.Tıpkı kurt adamlar gibi…Sinirli…Aslında pek hoşlanmam aşk konularından konuşmaktan ama madem Aşk adlı eserden örnek verdik ben de idolümdeki aşıklardan bahsedeyim.Elbette ki,benim hayatımın her şeyi,özümsediğim bir bildiri,ya da arasına fesat karıştırdığım bir ihale,tatlı bir çörek…Bu duygular kadar taze,Yedi Numara’daki Vahit Emmi ve Zeliha Teyze aşkıdır.Ama şunun altını çizeyim aşk baki değildir.O yüzden evlilik saçma bir kurumdur.Kim ne derse desin bu böyledir.Ayrıca bir şey daha yumurtlayayım mı;sorguluyorum da televizyondaki evlilik programlarına çıkan insanlar neden yalnızlıktan sıkıldım kendime bir hayat arkadaşı arıyorum derler de yeni bir aşk arıyorum demezler.Çünkü aşk biter,insan kendisine bakacak birini arar.Onunla yalnızlığını gidermek ister.Ama asla aşık olamazlar…İnsan yalnız doğar ve yalnız ölür.Her insanın içinde bambaşka insanlar yatar bana göre.Beyza’nın Kadınlarındaki gibi bambaşka insanlar…İçinizi asla bir başkası bilemez.Aşık olsanız bile…


Bak hayat bu iniş çıkış

Bir adımda aşka dalış

Tut elimden yol arkadaşım

Kaderde aşık olmakta varmış…yine…(Ama ben aşık değilim yanlış anlaşılmasın kısmetlerim kapanmasın sadece yazıya uygun fon müziği:)


Yol Arkadaşım:)