30 Haziran 2014 Pazartesi

Kelebekler

yarın annemin doğum günü
çok güzel bir hasır şapka aldım
iyi gelecek ona,hepimize 

uzaklardan geliyor biri
çok çok uzaklardan
uzun bir yolculuğun ardından
sabırla beklenen,çok beklenen

ve kimselere bahsetmediğim bir istek içimde
olacağına inandığım,gayret ettiğim

bazı günler büyük oluyormuş gerçekten
yarın büyük gün
ya da ben büyütüyorum gözümde
kim bilir
ama kelebekler uçacak yarın
hem de bir sürü
hem de rengarenk

29 Haziran 2014 Pazar

Agrı'nın Derinliği

Bir süredir Ermeniler ile ilgili araştırmalar yapıyorum.Belki de Kafkas kökenli oluşumdan mütevellit bu kadar sevişim Ermenileri.Belki de hayatımın acılarını ancak  bir toplumun acıları üzerinden anlatabiliyorumdur dilim döndüğünce.

İkinci kez okumam ve not almam gerektiğini düşündüğüm Agrı'nın Derinliğinden bahsetmek istiyorum biraz.Ece Temelkuran ; Ermenistan,Amerika,Paris ve Türkiye hattı üzerinde ele aldığı Ermenileri salt soykırım ve diaspora üzerinden tanımlamaktan ziyade,şahsi yaşam öyküleri,kültürleri,dilleri ve nar taneleri misali dünyanın dört bir yanına dağılmışlıkları ile ele alıyor.

Ermenileri anlatan mühim sembol nar tanelerinden bahsedince ise aklıma degerli sanatçı Sayat Nova'nın güçlü şarkısı Thamam Askhar'ın Eva Rivas yorumlu klibi geliyor.Çöle düşen nar taneleri,Der Zor'a doğru sürgün edilen Ermeniler gibi...

Ece Temelkuran da tam olarak soykırım sözcüğünü ele almadan Ermenileri tanıyabilmenin ne kadar mümkün olduğunun peşinde kitapta.

Bir yerde şöyle diyor Temelkuran :

"Kalbin merkezine yolculuk başlatırsa biri,sen de inip kendininkine oradan bir hikaye bulup çıkarırsın yeryüzüne.Hızla yukarı çıkınca vurgun yeme korkusu yoktur,çünkü iki kişisinizdir."

Çifte hikayeler vardır 1915'te.Muammadır hikayeler,aynı zamanda apaçık ortadadır.Bir toplumu bir topluma bağlar,bir toplumu bir toplumdan ayırır.Bu ince noktada belki de en önemli olan hikayelerimizi saklandıkları yerden çıkarmak ve çekinmeden birbirimize anlatmaktır.

23 Haziran 2014 Pazartesi

Lena













Lena'yı hepimiz hatırlarız.2010 Eurovision'a Almanya adına katılıp Satellite adlı şarkısı ile birinci olmuştu.2011 yılında ise tekrar ülkesini temsil edip yarışmayı 10. sırada tamamlamıştı.O zamanlar "çok tatlı" olarak adlandırılan Lena artık büyüdü.

Yarışmadan sonra Touch a New Day,What a Man gibi kötü şarkılar yaptı.Lakin 2013 yılında Sturdust adlı şarkısı ile birlikte müzikal olgunluğu oturmaya başladı.Müziğinin yanı sıra kliplerinde ve kıyafetlerinde de bariz bir değişim oldu.Son olarak Mart ayında yayınlandığı şarkısı Neon'u her şeyi ile beğendiğimi söylemem gerekir.Tarzı,duruşu artık kendine daha güvenli.Lena'yı bu değişim ile görmek beni şaşırttı ve haliyle sevindirdi.

Uzun süredir kendisini takip etmiyordum.Bundan sonra müzik listemde yer alacak.

22 Haziran 2014 Pazar

Büyük Kaçış








ayaklarımı kıçıma vura vura
kaçmak istiyorum büyükada'ya
hani orada yaşayan bir adam var ya
yıllardır inzivada...

melis danişmend

Softengine













Softengine bu seneki Eurovision şarkı yarışmasında Finlandiya'yı Something Better adlı güzel şarkısı ile temsil emişti.Genç bir rock grubu.Şarkıları oldukça başarılıydı sonuç pek de önemli değil en azından benim için.Genç bir grup oldukları için seslerini duyurma fırsatı buldular.

Yarışmadan hemen sonra çok daha başarılı bir şarkı olan Yellow House ile  sevindirdiler.Kaliteli bir de klip geldi şarkıya.Tavsiye ederim.

21 Haziran 2014 Cumartesi

Downton Abbey













Downton Malikanesi ITV kanalı tarafından yayınlanan dört sezonluk bir dönem dizisi.Şayet BBC dramalarına alışmışsanız Downton size hiç yabancı gelmeyecek.
Hikaye Crawley ailesinin yaşadığı İngiliz kırsalındaki devasa bir malikanede geçiyor.Aile fertleri ve hizmetçileri ile mutlu bir tablo çizen malikane,bölümler ilerledikçe bir çıkmaza doğru sürükleniyor.

Crawley evinin babası,erkek evladı olmadığı için mirasını ailenin kuzenlerine bırakmak zorunda kalır.Lakin Titanik'in batışı ile birlikte kuzenler ortadan kaybolur.Ortaya yepyeni bir mirasçı akraba çıkacaktır : Kuzen Matthew... Ailenin büyük kızı Mary ile kuzen Matthew arasında bir aşk başlar.

Dizinin en beğendiğim karakteri Mary'dir.Aklı başındadır,asil ve gururlu duruşu kimi zaman ona bazı hatalar yaptırsa da hatalarından ders çıkarmayı çok iyi bilir.Mary,bir insan kendine nasıl bu kadar güvenebilir sorusunun da apaçık cevabıdır aynı zamanda.

Hikaye yalnızca Crawley ailesi etrafında dönmüyor.Evin içindeki hizmetçilerin hayatı,bize dönem İngilteresindeki sınıfsal farklılığa bakış hakkında da genel bir bilgi veriyor.Kadının miras hakkının olmadığı ve birinci dünya savaşının patlak verdiği dönem İngilteresini çok net çözümleyebiliyorsunuz.

Kısacası,başarısını Golden Globe ile taçlandıran Downton Malikanesi izlenesi dizilerden bir tanesi.

18 Haziran 2014 Çarşamba

Lacey Sturm














Lacey Sturm,hayatımda özel bir yere sahip.Flyleaf ile birlikte sürdürdüğü yolculuk benim de büyümeme yardımcı olmuştu.Lise yıllarımdan beri dinlerim.Zorluklarla dolu bir yaşamı sırtlamıştır Lacey.Mutluluğu gerçekten hak eden insanlardan biri.Yakından tanımıyorum evet,lakin bazı insanların iyiliği,samimiyeti yüzlerine yansır.Lacey onlardan biri.
Flyleaf ile yollarını ayırdığında üzüldüm fakat böylesi Lacey için daha doğru olacak gibiydi.Bir oğlu oldu.Onu büyütecekti.

Onu büyütüyor.Belki de şu an onu uyutuyordur.Bir elinde İncil,şükürler ederek.
Bazen onun huzurlu hayatını düşünüyorum,bizim de hayatımızın huzura ereceğini düşlüyorum.Mercy Tree adlı şarkısını uzun uzun dinliyorum.Dua ediyorum,şükür ediyorum.Bir yerde sesimi duyan biri olduğuna inanıyorum.Her şeyin düzeleceğine inanıyorum.
Lacey de yanımda...

Sevdiklerinizin yanında olun.

Cibelle

Yaz tatili.
Yeni bir dünyanın başlangıcı gibi.Sabır ve iyi dileklerle geçmesini istediğim bir yaz mevsimi.Sonrasında gelecek baharın neşe getirmesini diliyorum.Cibelle şarkılarındaki gibi.Bu yaz onun sesi ve naifliği ile geçsin.İncitmesin bizi.

13 Haziran 2014 Cuma

Derinde Bir Şey Var

başka, başka
senin için üzüntüm herkesten ve her şeyden fazla
iyiyim diyorum soran olursa
kimseler bilmesin evimde ağladığımı arkandan

her gün kalktım yataktan bir duayla
bu defa duracağım sapasağlam ayakta
hava açık ve her şey normal
ama gözlerimde durulmuyor sular...

melis danişmend

11 Haziran 2014 Çarşamba

Meshoch Be Gufi













İbranice olduğunu tahmin ediyorum,ne anlattığı konusunda hiçbir fikrim yok.Ama biliyorum hüznü anlatıyor,acıları anlatıyor,yaşanmışlıkları anlatıyor,Anadolu iklimi kadar sertçe sesleniyor hayata sonra da diniyor,yaz yağmuru gibi.

Riff Cohen çok sevdiğim bir müzisyen.Daha önce pek çok yazımda anlatmıştım kendisini.Uzun uzun anlatmaya gerek yok.Sanatı yaşıyor desem yeridir.

Meshoch Be Gufi,müziğin evrenselliğini bir kez daha anlatan dokunaklı bir şarkı.Edinip dinleyin derim.
Müzikle hayat bulan bizler için her şey.

9 Haziran 2014 Pazartesi

Boş Masa

vazgeçme gönül
bu sevda şarkısı
gülerken ağlamak gibi
gideni anlamak gibi
kor gibi, yanıyor gibi

boş masası gecenin...

Hüsnü Arkan

7 Haziran 2014 Cumartesi

Çocuklarla Çalışmak

Kötü zamanlardan geçerken insan,tutunacak bir şeyler arıyor kendine.Yemeden içmeden kesilip milyon gram kilo vermemden mütevellit değil durumum.İçinizdeki acı öyle derine iniyor ki,ağzınızdaki afta dilinizin ucunu değdirdiğinizden daha da çok yakıyor canınızı.

Öğretmenliği bırakmayı düşündüğüm süreçte bunun yanlış olduğunu anlattı çevrem.Para kazanmalıydım,ihtiyaçlar epey artmıştı.Çalışmaya devam ettim her gün kendimi suçlayarak,bir yandan da her istediğimizi alabiliyordum bunun rahatlığı içindeydim.

Çocuklarla uğraşmak oldukça stresli.Hele de benim grubum gibi küçüklerse.Fakat şimdi düşündüğümde beni hala ayakta tutmaya devam ediyorlar.Biri kağıttan bir "anten adam" yapıp bana hediye ediyor tam da ağlamak üzereyken.Biri yanıma yanaşıp usulca "hocam bize bir sene baktığınız için teşekkür ederim" diyor.Biri bana cips almış birlikte yiyelim mi diye soruyor.Kimi kantarın topuzunu kaçırıyor ve sinir krizleri geçirmeme sebebiyet veriyor.

Çoğu zaman lanet okusam da çocuklar iyi ki varlar,iyi ki benim yanımdalar.Her biri meleklerimiz,annemin melekleri.Sevginin melekleri.

biraz yavaş konuşsak yol verir belki tüm ağaçlar
biraz sakin olursak çiçek açar belki tüm ağaçlar

üçnoktabir

Gül Kendine

gül kendine
bak ne kadar güzelsin
gül kendine
dünya kadar güzelsin

biter mi sandın dertlerin ?
yenilmesen hiç büyümezdin

mor ve ötesi

5 Haziran 2014 Perşembe

Öncesi ve Sonrası

Kendimi bildim bileli yorgunum.Yaşıyor olmaktan.Eklemlerimdeki ağrılar gibi dünya,fena bir yerimde biriken bir ağırlıktan ibaret.Tehlikeli ve ıssız.

Hayatımdaki dönüm noktasından önce belirli hayallerim vardı,az biraz hırslarım.Yapmak istediklerim.Şimdi onlar bir kenarda,diğer kenarda da yeni yaşamım.Arasında heybetli bir deniz,Marmara misali.Kuzguncuk - Kandilli arası kadar sakinim.Çok acı oldu ama yaşamın hiç önemli olmadığını anladım.Fakir ya da zengin,iyi ya da kötü,gey veya lezbiyen,uzun ya da kısa fark etmiyor.Ömür uzun değil ve acıması yok.

Yeni yaşamım için ufak düşüncelerim var sadece.Artık önceliğim,canımın içi.Bundan sonra yalnızca onun için yaşayacağım.Şimdi yaşamımın bir amacı var.Meğer beni yaralayan bir amaç bulamamakmış.Şimdi var.Çok acı verici oldu ama şimdi yaşamak için bir sebebim var.

***

Ve bir kere mücadele etmişseniz bundan sonraki hayatınız hep mücadele ile geçecektir.Hep böyle olmuştur.Mutluluk kısa sürer,ardından mutsuzluk gelir.Hep böyle olmuştur.

Ve bir kere mücadeleyi bırakırsanız yenilirsiniz,bundan sonraki hayatınız hep yenilmekle geçer.Hep böyle olmuştur.Ve bir kere mutlu olmayı bırakırsanız ardından hep mutsuzluk gelir.Hep böyle olmuştur.

4 Haziran 2014 Çarşamba

Uzun Bir Yolculuğun Bittiği Yer

" Dünyanın sesi vardı. Hep vardır. Kokusu, rengi vardı. Hep vardır. Havada düşünceler, sözler, davranışların anlamları uçuşur, kimse bilmez. Üzülen ya da korkan birinin canı kapkara olur. Sevinen ve iyi şeyler düşünenlerin canları hoş kokar. "

Hüsnü Arkan

2 Haziran 2014 Pazartesi

Bir Kedi, Bir Adam, Bir Ölüm


"Oysa şimdi bir kediyim ben : Uzak , denetimli, soğukkanlı ve güçlü bir kedi. Eski Mısır'da, Beni Hassan'da yapılmış üç yüz bin kedi mumyasından biriyim : Onlar kadar soğuk, onlar kadar güçlü ve mağrur."

Zülfü Livaneli

1 Haziran 2014 Pazar

Çiçekler İçinde

Çoçukken elimden tutan bir kadın vardı.Simsiyah saçları beline uzanan bir kadın.Bahçemize birlikte çiçek ektiğimiz,her sabah eşofman takımlarımızı giyip mahallede spor yaptığımız,anaokul servisine beni bırakan,sabah kahvaltılarında zeytin yeme yarışması yaptığımız,bir dünya oyuncağa sahip olmamı sağlayan,iş çıkışlarında elinde bir çikolata ve dondurma ile bana doğru koşan,gece yarılarına kadar çalışan,beni şehir merkezine hamburger yemeye,paten kaymaya götüren.


Sonra büyüdüm,ne ara büyüdüm anlamadım.Hiç yıkılmaz sandım,elimi asla bırakmaz.Dayanır sandım,dayandı.Hayatımızı altüst eden tüm karanlıklara rağmen dayandı.Başardı.
Şimdi onun elinden ben tutuyorum,yatağından kaldırıp yürütüyorum.Saçlarını tarıyorum.Artık altın sarısı,kısacık saçları.Gülsuyu ile siliyorum her yanını.Üzerinde çiçek bahçeleri olan pijamalar alıyorum,bir süre çiçek ekemeyeceğiz diye,eksik kalmasın diye.

Çok özledim seni güzel kadın,bir kere daha göstereceğiz insanlara ne kadar güçlü olduğumuzu.Her şey güzel olacak.Tıpkı sonu mutlulukla biten basit bir türk romanı gibi.Basit hayatımızda daha fazla zorluk olmayacak söz veriyorum.Çok yakında evimize geri döneceğiz.

...

"Bazan çay içerken yıllardır evli olan ve konuşulacak bütün konuları çoktan tüketmiş çiftler gibi masada sessizce oturur,önümüzden geçmekte olan Rus tankerlerine,Şehir Hatları gemilerinden Heybeliada'ya,hatta bir kere olduğu gibi Karadeniz turuna çıkan Samsun gemisine,başka hayatları,başka alemleri düşleyen mutsuzlar gibi hayranlıkla bakardık."

Masumiyet Müzesi