31 Aralık 2010 Cuma

Yüzümdeki Pudralar,Kilisedeki Koro,Kırmızı Bacaklı Balerin

(Yılbaşı günü bi yazı yazmışım,pek hoşuma gitti hemen yayınlayayım dedim.Geç oldu ama olsun :)

Yeni yılda nerde miyim ? Kıçı kuru zengin züppeleri ve kokoşumsu ukalalar gibi Uludağ'a kayak yapmaya gidemiyoruz ciciş.Bugün otogara biletimi almaya giderken bindiğim otobüste arka koltukta oturan ve üniversiteli olduğuna inanamadığım sümsük kız gibi ciciş kelimesini kullanmaktan utanmıyorum !

Evet kredi ve yurtlar kurumunda giriyorum yeni yıla.Kaplumbağa hızındaki internetimle.Oysa ne çok isterdim siyah şemsiyemi alıp yağmur altında yürümeyi.Saçmalama ben barlara falan gitmem.İçmeyen bi gencim.Erkekler hep içer mi ? Kızlar bile içiyor nasıl denklem bu ? Ama ben içmiyorum işte içmem de.İçenlerden de nefret ederim yanıma dahi yaklaşmalarını istemem ki içen insanla yakından arkadaş bile olmam.Aynı şekilde uzaktan arkadaş olmayacağım gibi.

Yiyecek bi şeylerde yok.Çünkü param da yok.Cüzdanımda sadece bi yirmi liram var.Arkadaşımın da bana yirmi beş lira borcu var.Muhtemeldir ki gece yarısı olduğunda ben etüt odasında ders çalışıyor olacağım.Çünkü pazartesi günü kazık mı kazım olan fiziki coğrafya adlı dersten okkalı bi sınavım var.Sınava kuru boya götürüyoruz sen düşün !

Karaktersiz ikiyüzlü,istediği gibi bi hayat yaşayamayan ve uyuşturucu kesinlikle kullanmayan masum görünümlü güzel insanlara sesleniyorum.Yurtta olmak güzel değil belki bu gecede.Hoş imkanım olsa da gitmezdim bi yere.Sanırım asosyal biriyim ben.Gerard Way,bu egzotik gecede seni dinliyorum.Helena için,annen için dua edicem sana.Bu gece uykumda olsa bile gel bana bi konser ver ne olur ? Şöyle oturup iki laflasak ? Ah MCR.

Gençlik Otobüsü Medya ve Tanıtım grubuna kabul edilmişim.Ama ne olduğunu bilmiyorum.Tek bildiğim bu gece boyunca My Chemical Romance'den Na Na Na adlı şarkıyı dinleyecek olmam.
Yüzümdeki pudralar,klisedeki koro,kırmızı bacaklı balerin,beyaz mumlar,caminin minareleri,cips kırıntıları,siyah şemsiyeler,kocaman bi tabut ve bi adet kırmızı külot.

Kalkın ayağa,bu gece size geliyorum ! Çok uzun,uzun bi gece olucak.
İyi yıllar dilemeyeceğim 2011.Bundan önce çok iyiymişsin gibi hava atma şimdi bana.Defol !

So Long !
Good Night !

18 Kasım 2010 Perşembe

Düz,Siyah ve Kısa Saçlarıma Dokundum;Aynaya Baktım Ve Hala Mutluydum

Eğer aynaya baktığında hala kendini ve değişmediğini görüyorsan bu iyiye işarettir.Eskiden giydiğim kazakları tekrardan dolabımdan çıkardım.Giydim bugün sıcacık.Sobanın yanındaki koltuğa oturdum ve televizyonu açtım.Sihirli bi film vardı.İzlemeye koyuldum,o sırada pek kullanmadığım gözlüklerimi takasım geldi.Kalın çoraplarımdan bi tanesi de ayağımdaydı.Düşlerimde ise Hayley'in pembe saçları vardı.Camın önündeki küçük aynayı aldım.Bi yandan filmi izliyordum bi yandan da kendime bakıyordum.Kısa saçlarıma,düz ve siyah saçlarıma.Yüzüme de baktım uzunca.Hala masumdum.Hala masumum.Mutfağa gittim ve kendime iki tane tost yaptım.Yedim.Sonra tekrar odaya geldim.

Hayatta görünmeyen ve sıradan şeylerle de mutlu olabileceğimi anladım.Kendimi yapamayacağım ve beceremeyeceğim bi hayal dünyasına sürüklemenin anlamı yoktu.O dünyada sürüklenip gitmekten korkuyordum,taşlar büyük olabilirdi.O sırada karar verdim,bu taşları oynatmak yerine,fiziki coğrafyadan kayaçlara çalışmak benim için daha mutluluk vericiydi.Kuzenimin verdiği saç kremiyle mutlu olabilen,bahçesine düşen kurumuş incir ağacı yaprakları toplamaktan büyük haz alabilen,tatillerde eve gitsem de annemi görsem diye deliren,çiçeklerle,kayalarla konuşan ve sırf bunları yaptığı için kendine yaşamda yer bulabilen ben,büyümekten bunları yapamamaktan korktum işte bugün.Nasıl büyüyebilirdim ki ? Nasıl babasız evimizin erkeği olabilirdim ? Nasıl askere gidecektim ben ? Nasıl iş arayacak para kazanacaktım ? Baktım ki hala daha küçüğüm,sihirli diziler izleyen,annesinin dizinin dibinden ayrılmayan,sıradan biriyim ben de.Bugün ilk kez sıradan olduğum için mutluyum.

Hala aynaya baktığımda kendimi görüyorum.Alnımdaki siyah saçlarımı okşayıp,sakallı yanaklarımdan bi çentik alıyorum,ve sağa doğru kayan gülüşümle kendime gülüyorum.Ve elli yaşına geldiğimde bile aynaya bakıp saçlarımı taradığımda mutlu olmayı diliyorum.Neden mi ? Masum ve iyi olmayı başarabildiğim için :)

Tanrı'yı oynamak mı ? Kimse yapamaz işte bunu.

Playing God.Paramore'un son klibi.Çok seviyorum sizi.

15 Kasım 2010 Pazartesi

Kuş Uçar Arkada Boku Kalır

Hayat çok boktan kabul ediyorum.Yaptıklarımdan pek fazla pişman olmam.Kıçına bi don giyen herkesin kendini korunuyor hissetmesinin doğal ve iç gıdıklayıcı olduğu gibi bu güveni ben de duyarım.Yani mesele don giymekte değil.Donunaza sahip çıkmakta.Derim ya hep.Masum biriyim ben.Bu dünyadan değilim.Pembe saçlı bi geline aşık olup evlenecek olan gelinin bizzat nedimesine evlenme teklifi edebilirim.Küçükken Ceyda ablaya yapmışım mesela.Dört yaşında mıyım neyim.Evlenme teklifi etmişim.

Şimdi geriye baktığımda dedim ya pek fazla pişman olduğum şey yoktur.Genelde insanlara gereğinden fazla değer veririm ki geçmişte bunu yaptığım biri oldu.Kalbi kırılan ben oldum ama kaybeden ve hayatta her zaman kaybedecek olan o oldu.Hiç bi şekilde de muvaffak olamayacak çünkü ahımı aldı.Mutluyum.Bi anlamda kendimi masum olan benden uzaklaştırdım.Ama ikili ilişkilerimde hep melek olan taraf ben olmuşumdur.Mutluyum.Şeytana tapar gibi görünürüm ama meleğimdir.Kuş uçar arkada boku kalır.Ben yuvadan uçarım gerisini kalanlar temizler.Ama bundan da bi şey öğrendim.Artık insanlara gerektiği değeri veriyorum.Mutluyum.

Seviyorum ve seviliyorum.Özel hayatımdan sana ne lan blog ? Gerizekalı şey seni ! Yok benim özel hayatım ! Var mı ki ?

14 Kasım 2010 Pazar

Bi Mısır Tarlası Gibi,Krem Şanti İçine Konulan Çilek Kadar Lezzetli


İçimde asi bi taraf var.Dağınık olmak,umursamaz olmak,dikkat çekici olmak isteyen bi taraf var bi yanımda.Popüler kültürün üzerimdeki ve yaşımdaki etkisiyle açıklamam yeterli oluyor bunu.Fakat bi tarafta da insan içine çıkınca sakinleşen biraz daha içine kapanan,on saat yolculuk yapsa bile kimseyle konuşmadan vakit geçirebilen,yalnız olmayı seven bi yanım var.Diğer insanlardan farklı olmak gözümde bi ayrıcalık değil.Fakat çoğu açıdan yaşıtlarımdan belki hem cinslerimden belki de herkesten farklı olduğumu hissediyorum.Bunun bana bahşedilmiş fantastik bi özellik mi,yoksa beni yeyip bitirmeye programlı bi düzenek,bi fak mı olduğunu kestiremiyorum.İlk kez eline kalemi alan bi çocuk gibiyim bazen.İnsan içinde kahveyi ya da bi fincan çayı ağzıma götürürken başkaları beni mi gözetliyor diye heyecandan soluğu kesilip ağzını titreten bi tipim.Fakat bunu büyük ölçüde aştığımı düşünüyorum.İnsanlarla her şeyimi paylaşamam.Çok çabuk kanarım her ne kadar uzaktan akıllı görünsem de.Herkesle aynı olmak en nefret ettiğim şeydir.Ama sanırım yaşamım boyunca bi farkındalık yaratamadan herkesle aynı oldum.Düşünüşümle veya tarzımla değil elbette.Sadece yaşam tarzımla,imkanlarımla,mahalle yapısıyla,çevreyle.

Bi mısır tarlasının içinde yürüdüğümü hayal ediyorum hep.İçinde tüm dünya şarkıları sırasıyla çalışıyor.Öyle hipivari maziden fırlama delifişek,serseri bi mayın tarzım da yoktur.Sadeyim belki de.Fark edilmiyorum şu minicik hayatta.Bunları dert edinsem de halimden memnunum ben.Belki yaşamak istediğim hayatı yaşayamıyorum.Değer verdiğim insanlara sahip olmak ve yetiştiğim çevreye boyun eğmek maksadıyla dilediklerimi yaşayamıyorum belki.
Soğuğum belki.Belki yalnızım.Belki tek istisnam hayatta olmam.Portakalda vitamin derler ya,bu evrende bi tozdan ibaretim belki de.

Şimdi burdan sana sesleniyorum.Bi şahıs bi cismani varlık ya da ruhani dünyadan bi huri,gaipten gelen bi ses olarak düşünülebilir.İkircikli yorumlar ve ironiler krem şanti içine konulan çilekler gibidirler.Kırmızı ama siyah noktalara sahip.Göz alıcı,tadı harika ama yerde yetişen,bodur..Yelkovan ve akrep misali.Bi yerde mutlu daha mutlu bi hayat var benim için.İçinde çıplak kadınların hamamda kurnaya yatıp göbek attıkları bi yerden ibaret olmayan.Erkeklerin kahvelerde fink attığı,sadece zevlerini düşündüğü bi yerden ibaret olmayan.

Tek istisnamsın.Beklemek ve bekliyor olmak her şeye rağmen güzel.Bi gün güzelliklere hep birlikte kavuşacağımıza inanmak ise daha güzel..

13 Kasım 2010 Cumartesi

Nerde Çokluk Orda Cidden Bokluk


Vizelerime çalışıyorum.Başarmak ve bi şeylere sahip olmak duygusu o kadar çok oturmuşki içimize,istediğimiz şeyleri yapamıyoruz.Yani ben yapamıyorum en azından.Bayram tatilindeyim sözde ama sınav çalışmak zorundayım.Neden sevdiklerimin yanında olamıyorum,dünya mı bencil ben mi çok bencilim ? Sistem böyleyse neden karşı çıkmıyoruz ki ? Siyaset Bilimi çalışırken,Modern Dünya Rejimlerindeki sorulardan biri de şuydu : "Hükümete fiziki baskı ve şiddet yoluyla mı boyun eğiliyor yoksa ortak pazarlık ve karşılıklı fedakarlıklarlar mı ? "Şİmdi buradaki fedakarlık kelimeleri haricindeki tüm kelimeler olumsuz,safsata ne biçim şeymiş bu siyaset.Midem bulandı.

Bu gece misafir var.Yarın sabah teyzemler geleceklermiş,mezarlık ziyaretleri sabah kahvaltısı falan geceye kadar gitmezler.Benim ders çalışmam lazım gelmeyin ya,insanlar ne kadar düşüncesiz.Çat kapı gelen misafirlerden nefret ediyorum.

İkinci üniversite olayına girişmek istedim fakat harçları görünce vazgeçer gibi oldum bi an.Ne o öyle ya.

"Öfkeden delirdim,bi boğa gibiydim" diyerek başlıyor Melis Danişmend.Yeni bi albüm çıkarmış sanırsam ya da çıkaracak bu ilk parçası.Bin Doz Öfke.Ben çok güzel buldum,akustik böyle indie bi tarzı var kendisinin.Kıvır kıvır saçları da pek hoş.Üçnoktabir de güzeldi benim için."Bahçe" isimli şarkılarını hala severek dinlerim mesela.

Odamızda tam on tane saksı var.Annem ben gideli iki ay oldu odayı botanik bahçesine çevirmiş.Böyle her giren şok,odanın ortasındaki sehpaya eskiden kitaplarımı,cüzdanımı,fanusu falan koyardım şimdi çiçek dolu yer kalmamış! Yemek bile yiyemiyoruz ha.Bi tanesinin adını da saçaklı koymuş annem.Gerçekten saçaklı bi şey.Böyle saçları var halıya kadar değiyor.Bugün de belgesel izliyoruz,kuşlar muşlar.Annem takılmış kuşun uçtuğu ağaca.Bahçeye bulupta diksek pek güzel olurdu,süs yapardık diye.Bi de bakır küp söylemiş birine dekorasyon için.Ohhoyy.

"Ne önüme bakıyordum,ne arkama.Varsa yoksa,bilendikçe bilenen zihnim.Sonu gelmiyor diye ağlıyordum,sonu gelmesin diye saplıyordum iğneyi.Bin doz öfke,bin doz bela."

Yeniden siyaset bilimi çalışmaya dönmem lazım.Yarın muhtemelen olay çıkarıcam.Evimizde yıllardır iki kişi yaşıyoruz üçüncü kişiye bile tahammül edemiyorum.İşte o kadar.

Bu arada kuzenim kamu personeli sınavından seksen üç almış.Büyük ihtimal atanacak.Mutluyum.Şırnak var tercihlerinde.Atanırsa ziyarete gidicem :)

11 Kasım 2010 Perşembe

Saçın Uzun Diye Hava Atma Lan,Karı Mısın Olum Sen ?


Uzun zaman oldu.Blog mlog yazmayı bırak blog mlog okumadım.Aynı zamanda blog mlog okumadığım gibi bana gelen mimsi şeylere de cevap veremedim.Çünkü bizim yurdumuzda internet yok.Çünkü biz devlet yurdunda kalıyoruz.Yirmidört saat sıcak suyumuz var ama.Adam olana çok bile.Ohannes ! Kaan Sezyum sevilir !

Kütüphanemiz var bizim üniversitemizin şimdi.Oradan da yazamıyorum çünkü çok kasvetli bi ortam var orada.Herkes ders çalışıyor böyle ne garip ! Aman canım,yazmanın da zamanımı olurmuş,ne vakit eserse kafama o vakit yazarım burası içinde beyaz sakızımla fink attığım sadecene bana ait olan bi mecra.Bitti.

Yani yazım bitmedi.Yazıyorum çünkü eve yani bayram tatiline gelmiş bulunmaktayım.Gelir gelmez masamın sandalyesini kırdım ve parmağımı kestim.En son gripli gripli 16 km'lik gerizekalı bi Doğa Gezisine katılıp bronşit olduktan sonra doktora tüp tüp kan verirken görmüştüm kanımın rengini.Mavi ırktan olmadığımı anladım.Gayet kırmızıydı kanım.Haa parmağım hariç başka bi yerlerimden de gelmekte o kırmızı kırmızı sıvıdan.Basur mu diyorsunuz siz buna ? Aha,ne kadar ayıp.Onun tıptaki dili hemoroid canım !

Saçlarımı kestirdim,kırk bir kere maşallah bana.( Maşallahı yanlış yazdığımı biliyorum ).Böyle bi buçuk senedir uzattım.Dalgalıydılar.Yüz milyon masraf ettim en kalite düzleştiriciyi aldım,gene de elektiriklendiler.Dedim ne o öyle karı gibi uğraş dur uğraş dur,kafama esti gittim kestirdim heman.İlk gün acayip bi bunalım yaşayıp beslemelere benzeşsemde sonunda alıştım.Erkek olmak varmış benden demesi valla !

Şimdi benim bayramdan sonra vizelerim var.İlk vizemiz Siyaset Bilimine Sokuş'tan ayyy pardon Giriş'ten.250 sayfa not çalışmamıştım hayatımda.Bi ilk olacak sanırım benim için.Hatta şuan şurda durduğum kabahat.Geçen sene 50 mevcutlu sınıftan kırk kişi kalınca kendi geçme olasılık olasılığıma takıldı aklım.Ama yeterince matematik bilgim yok.Zaten bu durumu matematik biliminin incelediğinden de şüpheliyim.

Benim botlarım var topuklu.Zaten bi seksen üç olan boyum bi seksen altı falan oluyor onlarla.Yolda görenler direk ohannes ! Ben gidecem.

Olum "Zeki" dinleyin !

Cut.

7 Ekim 2010 Perşembe

The Hard Times Of B.Ç.

Kredimi aldım bugün.Ve de bi tanecik bursum var onu da aldım.Üniversitede kısmı zamanlı çalışmak için iş başvurusu yaptım.Kütüphanede,kreşte ya da bilgisayar labaratuvarında iş veriyorlarmış.Az çalışma saatlerine karşılık iyi de para veriyorlar.Çok işime yarar.İkinci dönem gerçekleştirmek istediğim kurs planlarım var.Ve de yazın ehliyet almak istiyorum.Bunlar gibi bi ton şey düşünüyorum daha.Kendim ve geleceğim hakkında.Burada yani,yurtta ve üniversitede bi sürü örneği var.Anadolu'dan sırf okumak için gelmiş,hergün üzerinde aynı kıyafetlerle gezinen ve ailesinin gönderdiği parayla kıt kanaat geçinen çocuklar var.Bi çok şey paylaşıyorum onlarla.Görüyorum ki herkesten daha gururlu ve daha ahlaklılar.Tek dertleri okumak,öğretmen olmak ve bunun gibi şeyler.

Bi kaç film almayı tasarlıyorum.Bi tane de kitap alırım kendime okumak için.Ardından çamaşırlarımı temizlemeye vermeliyim.Üzerime bi şeyler almak niyetindeyim ki giyinmeyi çok seven bi insanım.Yiyecek bi şeyler alırım belki,ya da haftasonu hallederim onları.
Geçen geziye katıldım.Burada bi antik kent var.Akın akın turist gelmekte.Orayı ziyaret ettik biz de.Elin turisti nerelerden geliyor biz dibimizde parasızlıktan gidemiyoruz.Adalete inanıyorum gerçekten (!)

İkinci sınıfa geçtim,mesleğimi seviyorum.Fakat benim içimde hep sanatla ilgili bi şeyler yapmak fikri vardır.Malum sanat pek karın doyurmuyor.Ya da kişinin kendisini epeyce geliştirmesi gerekiyor ki bu da maddiyata dayanıyor.Edebiyatı çok severim örneğin.İyi dans ederim ama olanağım yok.Ya da bunun gibi şeyler.Bi gün ben de trende mirende bi yerlerde biri tarafından keşfedilmeyi bekliycem.Örneğin bi sinema filmi çekmek veya sinemada oynamak isterdim.İstanbul'da sinema tv okuyan bi arkadaşım var.Sözü var bana ilk filmini çekmeye yardıma gideceğim onun yanına.Hatta belki senaryo bile yazarım kim bilir.
İleride uzun beyaz sakallı,penceresinin önünde çiçek yetiştiren ve devamlı yazıp okuyan aynı zaten bari yaşlılığımda rahatıma bakayım.

Yeni bi diziye daha başladım."The Hard Times Of RJ Berger" diye bi şey.Komedi tarzı,ahlakın ucu kaçmış,içine erkeklerin çadır kurduğu sapıtık bi dizi işte.Ama eğlenceli.Belki ben de o kadar ahlaklı olmak istemezdim.Yani belki sapıtmak daha iyidir.Ama uygulama sıfır.Yani bilgisayar labaratuvarını geliştirmek yerine labaratuvarda para için çalışanlardan olmayı tercih ederdim.Evet sanırım ben de o ezik denen popüler olamayan tiplerdenim.Ama her zaman bi çekiciliğim vardır.. =P

Haa son olarak,bence dostluk denen bi kavram yok.Herkes arkadaş.Bi düşünün dostum dediğiniz insanı.Onla bi şeyler paylaşırken kendinizden ödün veriyorsunuz.Ya da yaptığı espriler iyi değil ama ayıp olmasın diye gülüyorsunuz.Durum böyleyse ortada kocaman bi ayıp var.Doğru acile!

5 Ekim 2010 Salı

Hayata Devam(Klişe Başlıklar)

Yeni bi dönem.Her şey herkes için yeni ve tabii benim için de öyle.Zaten bu hikayede ve bu blogda başrol benim.Her ne kadar turuncu ve siyah olup hayat kokmasam da.Yeniden üniversitedeyim.Bu sene zar zor aldığım laptopumdan sesleniyorum kendime.Kütüphanede internet ücretsiz.Yani şu kablosuz bağlantı denilen şeyden var.Rahat bi yer,kocaman vesaire.En azından yazılarıma arada da olsa buradan devam edebileceğim.

Oda arkadaşlarım yenilendi.Biri Çorumlu.Diğeri Denizli öbürü ise Iğdır.Hiç kimseyle sıkı fıkı olamadığım gibi onlarla da sıkı fıkı olamıyorum.Ama geçinmeyi bilen ve genelde sinirli olup sorun çıkartmayan biriyim.Şimdilik sorun yok zaten.

Kitap okuyorum,bol bol film alıp izliyorum.İkinci dönem de bi ton kursa falan gitmeyi düşünüyorum.İyi bi gelecek çok para demek.Bunu biliyorum.Hayata bi kere gelmişken onu da elimden kaçırıp ucuz yaşamak istemiyorum.

The O.C denen diziye başladım.Aslında yabancı dizi sevmem.Bi çok yabancı dizi izleyen insanlar hava olsun diye,kültürlü görünmek için izliyorlar adım gibi eminim.Ben Fatmagül'ü izlemem yok elin bilmem ne gevurunu izlerim muhabbetinde herkes.Kimse şeyinden kıl aldırmıyor.Neyse,eleştiri günü değil bugün.

Ben yazıma son vereyim de,dizinin ilk sezonunu izlemeye devam edeyim.

Çarklar dönüyor.Ama her bi çarkın içinde bi tane de dişli olanı var.Sivrisinden.Ömrüm boyunca o çarkın içine girmemem dileğiyle.

19 Eylül 2010 Pazar

Beyaz Çikletim Yine Yollarda:Biz Gidiyoruz


Merhaba Çikletçim ;)

Bugün Pazar ve ben artık son hazırlıklarımı yapıyorum.Malum,yarın akşam vakitlerinde yuvadan ikinci ayrılışımı yaşıycam.Ama bu sefer arkadaşlarım beni bekliyor.Biraz özlem gideririz biraz da ders çalışırız ve koca seneyi atlatmış oluruz.Bu kadar basit yani.

Eşofmanlarımı hazırladım.Her zamanki gibi rahat bi yolculuk geçirmek istiyorum.Hatta yarın yolda giyeceğim eşofmanlarımla bu gece yatağa giricem.

Neyse,lafı uzatmanın gereği yok.Ayrıca İhsan kazanmalıydı Survivor'ı.

Bi kutu beyaz çiklet attım şimdiden çantama.Seni boşlayacağım biraz çikletçim.Gidiyorum ya,final zamanları hele hiç vaktim olmayacak belki.Ama olsun tatillerde,boş vakitlerimde ve yazları yine beraberiz.Çok öptüm.

Çiklet gider,beyazı burada kalır :)

Hoşçakalın :)

15 Eylül 2010 Çarşamba

Annem Ve Ben : İki Kişilik Çekirdekçik Aile

Bi kaç gündür çiğbörek yiyiyoruz annemle.Şimdi annem çalışmayı bırakınca evde türlü türlü şeyler deniyoruz.Önce beraber çiğbörek yapmaya karar verdik.Annem açtı ben de kızartmasına yardım ettim.Ama çiğbörekler devasa boyutta olunca kalanını küçük yapmaya karar verdik.Annemin elinin ölçüsü yok gerçekten.Böyle bildiğiniz servis tabağı büyüklüğünde çiğbörekçikler.Ama biz onları yedik,ikimizin elinden çıktı.Annem ne yapsa yerim ben.

Sonra annemle alışverişe gidiyoruz.Ben tabiyki sepeti dolduruyorum olur olmadık şeylerle.Sonra anneme diyorum ki "Anne be,beni doğurmasaymışsın oh ne güzel maaşınla istediğin her şeyi alır,istediğin gibi yaşardın".O da her zaman sus bakalım,sen benim her şeyimsin,sen olmasan hayatın bi anlamı da olmazdı der.Bir tanem benim.

Annem evde olunca sabah akşam misafir geliyor bize.Aslında benim sinirli bi yapım vardır.Bazen anneme parlarım fakat sonra da çok üzülür,erkeğim falan demem oturur ağlar ve gider annemden özür dileyip sarılırım.Dizine yatarım.Sonra biz film izleriz beraber.Annem el işi yapar ve filmin en mühim sahnelerinde bakar.Çok gülerim.Ne anladık o zaman filmden dimi ama ?

Şimdilerde annemle internet ve bilgisayar kullanımı üzerine çalışıyoruz.Becerikli kadındır annem,zamanında gitmediği kurs yok.Dikiş,nakışı saymıyorum bile bilgisayardan daktiloya kadar hepsi yani.Hatta daktilo kurslarına beraber giderdik.O zamanlar başka bi şehirde oturuyorduk.Sakarya'da.Bi gün hiç unutmuyorum.Sakaryayı neredeyse yazın sel basacaktı biz ise kurs yolunda mahsur kalmıştık.Ne kadar gülüp eğlenmiştik o zaman.Kursa gidince annemin hocası bana temiz kıyafet vermişti.Elime de her seferinde boş bi daktilo verirdi ben de istediğimi yazardım orada.Şimdi ban laptopu götürünce evdeki internet ve benim masaüstü anneme kaldı.Msn açtık hemen,onu yaladık yuttuk.Sonra annemin şiirlerini yazması ve kaydetmesi için bi dosya açtık.Limewire çalıştık istediği müzikleri indirsin diye.Face hesabı istemiyoruz çünkü annem sevmiyor öyle şeyleri.Google'ı ana sayfamız yaptık ve annemin ilk arattığı şeyler dantel örnekleri ve tavuk yemekleri oldu.Ha bi de Radikal'in sitesine göz attık.En son masaüstü için yeni bi resim seçtik.Ardından da müzik dosyasını açıp müzik dinlemeyi öğrendik.Bilgisayarı açma kapama tamam zaten.İş kaldı pratik yapmaya.

Masamın sandalyesini kırdım ben.Sadece bi bacağını ama hala idare ediyor.Tamamen kırılana kadar kullanırım ben ama.

Şimdi ben gidiyorum ya üniversiteye uzaklara.Annemi çok özlüyorum.Çünkü ondan başka kimsem yok benim şu içine sıçtığımız dünyada.Bazen diyorum ki babam da bizle olsaydı keşke.Ailecek,üçümüz yaşasaydık bu mutlu anları.Beraber maçlara falan gitseydik ne bileyim.Sakarya nehrinde balık tutsaydık.Akşam baba oğul elimizde bi hediye anneme sürpriz yapsaydık.İftarlarda üçümüz akşamları neşeli,kahkahalı yemekler yeseydik.Beraber minik tatillere çıksaydık.Annemin duyduğu kadar babam da gurur duysaydı keşke benle.Ama o beni tanımamayı ve yolunu ayırmayı seçti.Seçimlere saygı duyarım.Olsun ama.Ben böyle de çok mutluyum.Çok değerli bi varlığa,anneme sahibim.Ve bunun tadını çıkarıyorum.Ve de her zaman şükür ediyorum annemle olduğum için.

Güzelsin hayat,hele bugün çok güzel göründün gözüme.Yüzümüzden gülücükleri eksik etme.Hoş etsen de sorun değil,biz yine iki kişilik bi çekirdek aile.Mutlu olmasını biliriz elbette :)

13 Eylül 2010 Pazartesi

Herkes Kendi Hayal Dünyasına Çünkü Yaşanacak Yer Kalmadı Artık Bu Dünyada


Kızma bana
Tabelamın yönü çok karışık
Cennet mi cehennem mi daha karar veremedim
On sekiz yaş bunalımı olsa gerek
Yüzümdeki edepsiz ifade mi
Boşver ona ne gerek
Kazık yedik,tırnak boyadık
İnsan olmaya çalıştık
Donunu mu çaldırlar
İçindeki duruyorsa sorun yok
Ama namusunu çaldılarsa
Kıçın açıkta kaldıysa ya
Kocaman bi salon

Koca memeli karılar,şeyini kaşıyan erkekler
Bi düğün var burada
Ama çok yazık
Damadın gelini bi o..spu

Ben sıkıldım gerçekten bu ahlaksızlıktan.Kimin eli kimin şeyinde belli değil.Masumca yaşayan aileler kaldı mı gerçekten?Ben onlarla tanışmak istiyorum.Ama lütfen genç olmasınlar,yaşını başını almış insanların hayatlarını dinlemek istiyorum saatlerce.Yok vazgeçtim.Ben onların muzurluklarını dinlemek istiyorum.Kaçamaklarını,eşlerini nasıl aldattıklarını.Alevlerle,Okşanlarla nasıl düşüp kalktıklarını.Necdetleri,Vahitleri nasıl süzüp durduklarını.Kıçlarını açmadan nasıl yaşayabildiklerini,nasıl para kazanabildiklerini.Ve bunları yazmak istiyorum.Aslında böyle bi tez hazırlasam ne güzel olur.

Geçen gün "Küçük Sırlar" adlı tv dizisini izliyordum.Çet var ya orda,Sucum ile içeri giriyorlar,Su Çet'e ne yemek istediğini sorduğunda Çet hiç utanmadan,sıkılmadan:Sosis,patetes kızartması ve küçük küçük üçgen börek istediğini söylüyor.Bunu ben söylemedim walla o söyledi.Üçgen börekle koca sosisler pek yakıştı bence de birbirine.Anlamadığım konu ise şu.Bence ne üçgenler ne de sosisler.Onlar olmadan insanlar bi hiçler.Oysa daha önemli temiz gülücükler.Kirsiz yüzler,makyajsız rüküşler.

Benim için yaşam tiyatoro oyunları ve müzikle dolu bi yer.İçinde garip kostümlü,külotlu adamlar ve kadınlar var.Kaytan bıyıklı.Muzip bi baloda dans edip birbirlerini süzüyorlar.Kırmızı gömlek çok yakışmış şu uzakta duran adama.Hele şu ki karşımdaki hanımın jartiyeri iş gıdıklayıcı.Yiyesi geliyor insanın.Kızgın değilim.Beyaz boyalar içinde mutluyum.Burada yalan yok,yalancılar yok.Neden gerçek dünyada bi garip gibi yaşayacağıma kendi dünyamda insan gibi yaşamayayım.Buna karışmaya kimsenin hakkı yok.Tıpkı bugün çarşıdan eve dönerken bana uzunca bakan kadına öküz dediğim gibi,alık olmaya meyilli olmaya ne hacet.

Paniğe gerek yok.Kadınlar ve çocuklar önden.Herkes kendi hayal dünyasına.Çünkü yaşanacak yer kalmadı artık bu dünyada.Seni panterella.


Bu yazı yazılırken dinlenilen şarkılar.Mimar Panic At The Disco!

-But It's Better If You Do
-Nine In The Afternoon
-I Write Sins Not Tragedies

Siz müzik devlerisiniz.Yaşasın punk,tiyatoralı punk.

10 Eylül 2010 Cuma

Adımı Kalbine Yaz


Bayram ziyaretlerimizi yaptık bol bol.Ben ki,bacaklarımdaki kıllar ortaya çıkacak diye kapri giymeye bile çekinen bi insanım-şort hak getire-bi eşofman,bi salaş tişört ve parmak arası terlikler uzun uzun yolculuklar yaptım.Hatta trende bana gülenler bile oldu.Ben de güldüm onlarla birlikte kendime.Hakkari'den beri böyleyim ya bi rahatlık çöktü üzerime anlatamam.

Sahte ananemlerde biraz vakit geçirdik bi gece kaldık,uyku,baklava ve sarma diye sayıklayarak uyandım.Bayram namazına gidemedim yine.Çünkü kendi evimizde geçirdiğimiz zaman bayramları namaza gitmeyi istiyorum.Başka sokaklardaki camilere girmek istemiyorum nedense.Bi de o kadar kalabalık beni ürkütüyor.Yoksa imana,dine ve inanca çok önem veririm.

Teyzemlere geçtiğimizde türlü türlü tatlılar,eve girenler çıkanlar pek bi kalabalıklar.Ben öyle yakışıklı biri değilimdir ama boyum vardır.Bi seksen küsür varım.Ama beğenilmek hoş beğensinler beni seviyorum ben bunu.Ki beğeniyorlar haha!

Kuzenim çok iyi fal bakar.Bana da fal baktı.İlkin,kocaman bi balık gördüğünü ama bu balığın üzgün olduğunu söyledi.Daha sonra çok çabuk meslek sahibi olacağımı ve üçüncü gözümün çok açık olduğunu söyledi.İki yere borcun var dedi.İki dilek dilemiştim ikisi de olacak dedi.Sonra ne dedi ki,dedi işte bi şeyler daha kızlar mızlar dedi.

Boğaziçi trenin de resmen priz var.Allah Allah.Ne ara koymuşlar o prizleri be,çok iyi olmuş gerçekten.

Boğaziçi diye Başkent Ekspresine binmişiz sonra geri indik.

Motora binmek ve hız yapmak güzel bi duygu hatta tam bana göre.Teyzemler annemi arabayla gara bırakırken,kuzenim de motoruna bindirdi beni.Böyle saçlarım uçarken ellerimi bıraktım ana yolda,ey özgürlük!

Ayrıca ben Paris Hilton'un "Stars Are Blind" isimli şarkısını gayet seviyorum yani.

Gerçek aşka şahit oldum,kendi ağzından gerçek aşkı dinledim dinledim durdum.Sonra gözümden bir damla yaş akmış,silmedim çekirdek yemeye devam ettim.

Hayat çok ciddiye almaya değmez bi yermiş.Sevmek yetmiyor sanırım.Sevilmek ön plana çıkıyor.Yalan.
Tarkan'ın son albümünü çok beğendim ben."İşim olmaz"güzel bi parça.Ama benim favorim "Adımı Kalbine Yaz"

Hey,hey gidi günler hey
Yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmezdi hatırla
Ne çabuk attın o günlerin pabucunu dama.

Ayda yılda bi olsa da muhakkak ara
Azıcık zamanından ayır da
Öldün mü kaldın mı diye sor ara sıra
Adımı kalbine yaz beni unutma.

Sevdiklerimize değer vermiyoruz bence,değer verelim.

Odamdaki kütüphaneden bi kare çektim bence çok hoş oldu.

7 Eylül 2010 Salı

Çikolata Günler

Evde son günlerimi yaşıyorum aslında.Bu rahatlığı özliycem.Odamda,internet başında geçirdiğim dakikaları,filmlerimi ve kitaplarımı.Bahçemizdeki çiçekleri,saksıları,kaktüsleri.Bahçede yaptığımız sohbetleri,akşam yemeklerini,müzik çalardan çalan kantoları,dondurma yemeye gidişlerimizi her şeyi özliycem.Yurda ve üniversiteye geri dönüyorum ayın yirmisinde.Çok az kaldı.Bayramda zaten burda değiliz,farklı şehirlerde oturan iki teyzemi ziyarete gideceğiz.

İşte dün gittim harcımı yatırdım bilet aldım falan,artık haftaya da çamaşırlarım yıkanır yavaştan toparlanmaya başlıyacağım.Ha,üniversiteyi yeni kazanıp evlerinden gidecek arkadaşlara sesleneyim(sanki duyan var).Çok eşya götürmeyin gerçekten yük oluyor.En sık giydiğiniz şeyleri götürün.Zaten o kitapları taşıyacağım diye bi hal olacaksınız hele ki yolunuz uzunsa benim gibi.Bi de çok kitap okuyan biriyseniz,bırakın az giydiğiniz kıyafetler dolabınızda kalsın gelince giyersiniz.

Evdeki son günlerimi film izleyerek geçiriyorum esasen.Bu hafta film günü oldu benim için.Önce Almadovar'ın Penelope karışımlı bi dramlar üçgeni olan filmi Kırık Kucaklaşmalar'ı izledim.Pek beğendiğim söylenemez esasen.Kalitesine diyecek bi şeyim yok Pedro bu,adam süper film yapıyor ama Volver ne bileyim daha güzeldi,hele orada Penelope'nin şarkı söyledeği sahne egzotik çok gotikti böyle soğuk domates çorbası gibi(hiç içmedim)

Ardından Serseri Mayınlar'ı izledim ve harikalığı karşısında binbir yüz ifadesinin içinde oyunlar oynadım sanki.Müthişti.Ferzan'ın bütün filmlerini alıcam üniversiteye gidince.Finale kadar rahatım ne de olsa.Hele filmdeki müziklere hasta oldum diyebilirim.Bi de canım makarna hamuru çekti ;)

Dün de ilk bölümünü izledim Son Tren adlı filmin.Birazdan ikinci bölümüne geçeceğim.Ben çok etkili buldum bu filmi.Sibel Kekilli oynuyor ve bence gayet iyi bi performans sergilemiş.Ağladığı sahneler çok başarılı.Can Dündar ile bi röportajı var kendisinin.Bence bulunup bi kez okunası bi şey.

Bu arada derslerimiz açıklanmış.Pek iç açıcı bulmadım bu seneki dersleri sanki.İşte şunları alacağız bu sene ;

Eğitim Psikolojisi
İslam Öncesi Türk Tarihi Ve Kültürü
Türkiye Fiziki Coğrafyası
Siyaset Bilimine Giriş
Temel Hukuk
Sanat ve Estetik
Bilimsel Araştırma Yöntemleri
Türk Kültür Tarihi
Diksiyon
El Sanatları ( Diksiyon ve el sanatları derslerimiz seçmeli.Birinde karar kılmak gerekiyor.Hangini seçsem bilemedim.Öğretmen olacak birinin diksiyonun güzel olması gerekir fakat Türkçe'den çok zor geçtim geçen sene,yani yine Türkçe hocası girecek ve benim bursumun kesilmemesi için alttan dersimin kalmama gerekli.O yüzden el sanatlarına daha yakınım sanki.Bilemedim,neyse karar veririm elbet.Hem el sanatlarına Güzel Sanatlar Fakültesinden bi hoca gelebilir,çok tatlı be onlar ;)

6 Eylül 2010 Pazartesi

Çok İyi Hissediyoruz Lan,Tekrar Dönüyoruz Bu Dünyaya


Şimdi kağıttan bi masal aslında benimkisi.Yok sanırım Çiklet kadar uçuk hayallere sahip biri daha yok.Biliyorsun yolda yürüyoruz beraber.Kafamızda kocaman bi saksı ve bazılarının kafalarında kavanozlar var kocaman balıkların içinde yüzdüğü.Ama bu onların sulu insanlar olduğunu göstermez.Sululuk yapma.

Çok iyi hissediyoruz lan,tekrar dönüyoruz bu dünyaya.Gerçek dünya nasıl mı,dur anlatayım sana.Ama biraz uzun sürecek.Dünyanın içinde çeşit çeşit salya vardır.Bu salyaların tadına bakıp hangi tarafı seçmen gerektiğine karar verirsin.Ama eğer ağzının içi haddini aşıp tatlı bi salya akıtmak isterse işte o zaman kocaman bi sorun var demektir.Köpekler ise daha güzeldir gerçek dünyada.Üzerlerinde deriden giysiler.Sonra toplar vardı gerçek dünyada.Toplarlar onları akıllarınca,kıçlarında olan akıllarıyla.Çok iyi hissediyoruz lan,tekrar dönüyoruz bu dünyaya.Adam deriz biz onlara,yemek yerler,sıçarlar ve osururlar.Esasen bunlar diğer yaptıklarının yanında çok naif kalır yani kibardır bunların bazıları.Ama Moliere yazmış ya hani Kibarlık Budalası bilmem neyi.Gerçekten budalaca kaçar bu dünyada kibarlık türü.Bedenin sana ait değildir bu dünyada.Seversin ama dokunamazsın,sürtünürsün hiç zevk alamazsın.Çorap geçirenler de vardır,onları hiç takma,onlar bu dünyadan bile değiller.Sonra bu adamların akılları şeyiyle gider gelir.Böyle bi şey düşün saatin ortasında bi ileri bi geri..Akıllarının bi damar yoluyla önlerindeki kabarık şeye bağlandığı söylenir bi rivayet yoluyla.Her şeyi oralarıyla halledebilirler.Ama ya arka tarafları.İşte onu beceremezler.Demek ki o kadar meziyetli değiller.Her şeyi küfürle halledeceklerini sanırlar.Ama pembedir donları hem de pespembe.Saatleri yoktur,otuz küsür isimleri vardır.Birden hoşlanırlar onlar.Otuzu ve biri yan yana getirirler.Sakın denemeye kalkma çünkü boştadır erkenden kalkar gider.10'a gelmeden puff yani.Takma ama sen bunları.Bi de kadınlar vardır bu dünyada.Çikolata yaparlar ve sadece kendileri yalarlar.Yaladıkları tek şey bunlar da değildir ayrıca.Hayatın tüm tozunu yutarlar ama yuttururlar da adama.Akıllıdır onlar,beyinleri çift yönlü çalışır.Donları ise kesinlikle beyazdır.Beyaz don iyidir.

Yürüdüğüm yollarda kocaman bi karnaval.Yoksa benim doğmamı mı kutluyor bu ahmaklar.Sadece bi oyuncak hikayesiydi anlatmaya çalıştığım oysaki.Nereden bilebilirdim yarattığım dünyada baş rolü oynayabileciğimi.Cinsellik te yokmuş hem burda.Neden yaptın ki bunu anneme? Üzdün onu.Biliyorum onun için de bi yer var.Ama babamı alma buraya.Bi bok çukuru varsa koyalım içine.Ya da koymayalım.Bilmem işte,bak ne diyor Panic At The Disco

"Saat öğleden sonra dokuzu gösteriyor."

Gitmem gerek.Çok iyi hissediyoruz lan,tekrar dönüyoruz bu dünyaya.

5 Eylül 2010 Pazar

Ömrümüzün Yarısı Ağlayarak Geçmedi Mi,Sevdamız Da Ağlasın O Zaman

Dünya nasıl bi yerdir senin için diye sorsalar bana (?) Tek kelime ile acımasız olduğunu söylerdim sanırım.Adaleleri geniş olmasına rağmen kalbi küçücük bi yer dünya.O kalbin içine ise sadece şanslı ve varlıklı olanlar giriyor maalesef.Para öyle değerli bi şey ki artık günümüzde.Onun için kırılan kalplerin,ölümlerin ve hainliklerin haddi hesabı yok.Biz gündöndü değiliz ki yüzümüzü güneşe dönelim daima.Bir kere zor ise hayat sizin için öyle zor devam ediyor.Evet arada iyi yüzünü göstermiyor değil.Ama hep karadan yana olmayı seçiyor.Rüya değil kabus oluyor sabahlara kadar ağlıyor sizin yanınızda.Bu Elif Şafak'ın yarattığı gibi Can Derviş bi hanım da değil zaten.Hanım olduğunu hiç zannetmiyorum ben o da ayrı bi konu.Dünya bi kadın olsaydı eminimki bu kadar acımasız olmazdı.

Hep mücadele etmek gerekiyor.Herkes analı babalı gelmiyor dünyaya.Aynı dakikada doğan çocukların biri varoş bi mahallede içkici bi babanın elinde dünyaya gelirken bi diğeri bir kaç semt ötede denize nazır bi villanın evladı olarak dünyaya geliyor.Çözsünler hadi bu adaleti bozulmuş durumu da.Her şey sayfalarca kitap yutmaya ve okumaya benzemiyor.Konfor içinde yüzerken,garabet için hayasız bir bakışla dikiliyor kimi canlar çürümüş pencerelerinden aşağı.Rutubet kaplı evlerinde yaşarken kimi yürekler hastalıktan inleyerek,kimi uçakla bilmem nerede seyehat ediyor.Dört yılda yüz altmış küsür ülke gezen bi milli eğitim müdürü vekili gibi.Çok adil.Hayalarını patlası var benim gibi bünyelerin.İnsanlar iş diliyorlar,işi olmayanlar ise sadece dileniyorlar ağızlarında Allah'ın adı.Paçalarını sıvayacak vakitleri bile yok insanların dereyi görünce.Hoş görseler bile onların gördükleri rüyalar tıpkı ulaşamadıkları dereler gibi kurumuş ve akmaz oluyor.Seyduna ile Şahrud nasıl birbirlerine kavuşamadılarsa.Bir zengin bir fakir aşk olmuyor.Para insanları ayırıyor.

Gerçek kesit tarzı oldu bu yazı da be blogcan.Ama şuna kalıbımı basarım.Şimdiki reyting rekortmeni dizilerden daha gerçekçi o kalp gözleri,gerçek kesitler falan.Neden bi zaman çok izlendiler.Çünkü gerçekten bizdendiler.Daha önce Kalp Gözünden ekmek parası yiyen BKM oyuncuları şimdi skeçlerinde dalga geçmekteler.Kıymet bilmiyoruz hiç bir zaman da bilmeyeceğiz.Geleceği düşünmekten bi hal oldum walla.Adım attığımız yerler çamur.Durum vahim.İş yok.Para yok.Kimisi ise bir tarflarını bir tarafça bir yerlerine yedirme derdinde, zevk derdinde.Garibin halini soran yok.

Mutluluk çok uzakta değil.Mesela geçen bi tencere mısır patlatarak mısır patlatmayı öğrenmiş oldum.Mutlu oldum bundan.Devamlı şükür ederim zaten.Allah yolumuzu açsın diye beklerim bi şekilde.Hayat Zor oyunu vardır.Toplum Gönüllülerinde.Hiç oynamadım bilmem de pek içeriğini.Saha sorumlumuz anlatmıştı gerçi ama aklımda kalmamış.Güzel bi oyun olsa gerek.Dimi ya?Hayat hep zor şeyleri seviyor.

Hiç bi bokumuz yok bu hayatta hatta hepimiz birer boktan ibaretiz.Bari sağlığımıza şükür edelim de hepten boka bürünmeyelim.Ne demiş Aydilge "Cüzdanım evde geri dönmem yine de,palto cebimde para yoksa param olmasa bile."

Günün şarkısı Yusuf Taşkın'dan "Ağla Sevdam" olsun.Ömrümüzün yarısı ağlayarak geçmedi mi,sevdamız da ağlasın o zaman.

2 Eylül 2010 Perşembe

Ferhan Amca İle Süheyla Nine


Mutfakta oturur hep bizim Ferhan amca,hiç kımıldamaz oradan.Yaz kış demeden mutfakta öylece oturur.Eşi Süheyla teyze geçen yıl hayatını kaybetti.Büyük bi bunalım yaşadı ardından;Süheyla nine miyoptu ileri derecede ama Ferhan amca astigmat olmasına rağmen tutturdu Süheyla Hanımın gözlüklerini takıcam diye.Engel olamadık annemle.Geçen sene almıştık onları eve.Çok mutlu bi çiftlerdi.Her ikisinin de saçlarında sadece iki tutam siyah saç vardı.Gürmüş eskiden Süheyla Hanımın saçları.Bi savurdu mu mahallenin delikanlılarının aklı çıkarmış.Televizyonu pek severlerdi karı koca.Televizyonun tepesinden inmezlerdi adeta.Gri giyinmekten ve kaşkolları ile oturmaktan haz alırlardı.Yaşlıydılar ama biz onlara bakmaktan pek memnunduk doğrusu.Hiç ummadığımız bi şekilde hayatını kaybetti Süheyla nine.Düştü,ayakları tutmaz oldu.Çok uğraştık ama yaşatamadık onu.O gidince hüzünle bakar oldu Ferhan amca bize.Kaşları hep yayvan,gülüşü çok mattı artık.Sanki bi kaleye haspedilmiş,yaşlı bi peri gibiydi.Kaleyi tırmanıp gökyüzüne ulaşmak çok zor geliyordu.Sihirleri olsa bile.Ama biliyordu,Süheyla ninenin sihirleri onu hiç yalnız bırakmazdı.

Bugün odama çıktık ilk kez Ferhan Amca ile.Masama uzun uzun baktı.En sonunda onu televizyon tutkusundan uzaklaştırabilmiş olamama seviniyordum içten içe.Kitaplarımı görünce pek hoşuna gitti.Annemse o sırada yorgan dikmekle falan uğraşıyordu,bize katılamadı.Bi de gece lambasını yaktım.Maziye dalmış olacak pek rutubetli baktı bana,sevecen.Ve ben de artık onun odamda kalmasına karar verdim.Nutuk'un üzerine oturttum onu,en güzel kitabın üzerine.Şimdi keyfi pek yerinde.Bi heykel ama ne de güzel bizim Ferhan Amca...

31 Ağustos 2010 Salı

Dicemidim:Berçelan Günleri


"Berçelan Yaylası" dört mevsimin aynı anda yaşandığı ender güzellikteki yaylalardan biriymiş Hakkari'de.Güzel Berçelan.Eteğinde karlar saklı.Rüzgar uçuruyor saçlarımı.Güneş bi yandan yakıyor tenimi.Ama üşüyorum aynı zamanda.Öyle bi yer Berçelan.Uçsuz bucaksız bi yeşillik şöleni,davetkar.Destansı bi güzelliği var.İçinde kurbağaların neşeyle fink attığı berrak ve buz gibi de içilesi bi suyu var.Piknik yaptık biz orada.Hakkarili dostlarla muhabbet ettik.Patlıcan közledik,ızgara tavuklar yaptık,Berçelan konuk oldu soframıza,muhabbet ettik.

Minik sohbetler ve gülücükler eşliğinde "bıttım" kahvesi içtik dostlarla.Zap suyu ve Sümbül dağı aklımızda,belki de hepimiz güzel düşlere daldık.Benim düşüm ise hiç değişmeyecek sanırım.Kardenlenler ve kardelen oğlanlarla birlikte derin bi eğitim hayatı.Sadece öğretmen olmak değil amacım.Arkadaş olmak onlarla.Oyunlar oynamak.Yaşlanmak istedim bi an.Bi emekli öğretmen olup,Berçelan'da,dağların arasında tek başıma yaşlanmak istedim.Yaşlandım düşlerimde.Islandım tertemiz karın rengiyle.Boyandım yeşile,beyaza,ala,güle.Bozkır türküleri içimde.Bedenim bozkırın içinde.

Hele bi esnaf abi yaklaşıp elimi sıktı ve dedi ki bana "Merhaba hocam,biz hiç bu kadar güzeli ve bu kadar yakışıklıyı bi arada görmemiştik,hoş gelmişsiniz Hakkarimize,aman diyeyim,gidince yalan söylemeyin,iyi tanıtın bizi oralarda,çay içmeye de bekleriz,gelin ballı cevizimizi yeyin".İnsan olmak ne kadar yüce bi duygu.Hakkari'de insan olmak daha da yüce bi duygu.

Düşlerim sardı dört bi yanımı.Üşüyorum deyip bu güzel şarkıdan bi alıntı yapmak istiyorum.Kuzenim söyledi bugün bu grubu.Kürtçe müzik yapıyorlar dedi,dinledim ve hayran kaldım.Hiç bu kadar ağlamamıştım uzun zamandır,ağladım."Koma Hivron" adlı bi grup sanırım.Şarkının adı "Dicemidim".Üşüyorum demek.Dinleyin derim ısrarla hem de.



Diyorlar ki şarkıda ;)

Sakla beni bozkırım
Gözlerinin yuvalarında
Dallarını umudumun süsü yap
Üşüyorum yine
Sakla beni
Beni güzelliğinde sakla
Sonsuzluğunda
Gözlerini aç bana
Derdini anlat bana
...

30 Ağustos 2010 Pazartesi

Ve Ben İnandığım Yoldayım


Bi çok macera yarışmasına başvurdum türlü türlü kanallarda.Artık çok para kazanmak mı yoksa kendimi gösterip ekranda kıçı kırık bi projede belki yer alırım kaygısıyla popüler olmaya çalışmak mı amacım bilemiyorum.Ama kati fikrim para kazanmak olsa gerek.Bilgi veya zeka para kazanmak konusunda amaç değil bence fakat önemli bi araç.Hayata bi kere geliyorum,neden iyi yaşamayayım ki sorusunu soruyorum kendime uzunca bi göz kırpıştan sonra.Gerçekten öyle,bi kez doğuyoruz ve bi kez doğmuşken neden iyi paralar kazanıp iyi yaşamayalım ki.Bence yeryüzündeki her insan evladı kaliteli yaşamı hak ediyor.Para kazanmak amaç oldu bende.Eğer ailenizin durumu çok üst seviyelerde değilse hayata o ufacık pembe gözlüklerden daha da toz pembemsi bi kıvançla bakamıyorsunuz.Para kazanmak ve para sahibi olmak oluyur direkt amacınız.Benim de amacım bu.Bazen çok bencil olduğumu düşünüyorum.Amaç para kazanmaksa kimseyi tanımayacak kadar bencil olabilirim sanırım.Kendimi tanıyorum az çok.Henüz on dokuz yaşına daha girmemiş bi genç olarak bunları düşünmem ne acı.Ya da acı olan öğretmen atamaları,iş bulma,atanma vesaire vesaire kaygısı..

Ben küçüktüm
Babam rüzgara kızar küfür ederdi
O sinirle bile annemi asla üzmeyeceğine dair yeminler ederdi.
Annem üzüldü,
Babam ise asla aşk üzerine şarkılar söylemeyeceğine yemin etti.

Güzel günler de var hayatta.Bugün yine annemle birlikte film izledik bahçemizde.Küs olduğumuz yan komşumuzu delirtmek için ben bilgisayarımın hapörlörlerini taktım müzik çalara ve gümbür gümbür güldük eğlendik.Çok fenayız ana oğul.Ha bi ara annem çoşup "Sabahlar olmasın,Allah!" dedi,işte o zaman koptuk ikimiz de.Müzeyyen teyzem çiçek verdi bize bir sürü.Bahçemize tekrardan renk geldi.Güzel çiçeklerimiz oldu.Duvardan sarkan çiçeğin adını "Mine" koyduk.

Bi gün biri bana seslenecek.Elimden tut diyecek ve beni alıp gidecek.Sadece yeşil olacak gittiğimiz yer.Yeşilin en derini.İçine indikçe suyu akacak böyle yeşilin.Ben de susup dua edeceğim Allah'a içimden.Uyandığımda gidecek biliyorum.Bunların hepsinin bi rüya olduğuna inanmak zorunda olucam.Ama lütfen,eğer bi gün gideceksen,tüm bunların rüya olmadığına dair bi kanıt bırak ortada.Mutlu olurum.

Her geçen gün ömrümüzü tüketiyoruz.Bense ne zamandır farkındayım.Sevdiklerimle ve en çok annemle vakit geçirmeye bakıyorum.Kimseyi kırmıyorum artık.Giderek ihtiraslarımdan arınıyorum.Beni mutlu edecek tarafları seviyorum.Seçimimi onlardan yana yapıyorum.Yaptıklarımız bu dünyada kalıcı.Bizse göçücü.O yüzden hırsla kazık atmanın,kin gütmenin ve kalp kırmanın bi manası yok.Üstün görmüyorum kendimi,kimseyi.Eğer hayat hakkındaki kararları kendi başıma almaz da başkalarına danışırsam daha sonra seçim şansım olmaz zaten.Bu yüzden tüm insanların tek başlarına olmaları gerektiğine inanıyorum.Yani herkes aslında sonunda sahnenin ortasında tek kalıyor.Doğarken teksek,ölürken de tekiz.Bi tabuta iki ölü sığmadığı gibi.

Zaman ne çabuk geçiyor.Eskiden bu tarz cümleler kuramazdım.Müzikal bi dans eşliğinde kafamda binbir hayaletle ve içimdeki gudubet sesle,neticeyi aktarıverdim şuracığa.Daha nice küçük mutluluğa...

29 Ağustos 2010 Pazar

Hüzün Gecesi

Birden mumlar söndü masada.Ne olduğunu şaşırmışken gözlerimi açamadım o karanlıkta.Gözlerim kapalı sessizce uzaklaştım masadan.Hiç şarap içmemiştim,kırmızı olsun istedim.Ama olmadı.Ruhu bile duymadı gittiğimi,duyurmadım.Yıllardır yazıyorum ona vermek için,küçük notlar,hepsi sararmış lekeli kağıtlarda.Aklıma geldikçe yazıyorum.Veremedim.Ceplerime koyduğum gibi uzaklaştım masadan.Kapıdan çıktığımı bile duymadı.

Hüznüme garp etmiş minik bir beste
Gramafon uzaktan eşlik ediyor bana aheste
Salkım salkım bir gülüş,gamzemin hemen dibinde
Elbet bir gün gelecek,ben olacağım
Gözlerinde çalan tek beste

Sadece bir hikaye değildi bu,içinde çocukluğumun geçtiği o evde kalan bütün anılarımdı.Toplasan beş para etmezdi ama değerliydi.Çürümüştü ama kokusu adamı meşke getirirdi.Mutluydu ama yalnızdı.Zor bi hayatı devam ettirmeye çalıştı.Eski bi resim çerçevesinde.Sadece kendi renkleriyle.

Bi şeyler yazmayı planlıyordum uzun zamandır.Fikir ise yeni düştü aklıma.Hiç yazamadım uzun soluklu bi şeyler.Ama bu sefer kararlu gibiyim.Daha yeni uydurduğum bir pasajı geçtim üstte.Bakalım neler çıkacak,merakla bekliyorum.

19 Ağustos 2010 Perşembe

Biliyorum Bi Gün Sihirli Bi Değnek Kıçıma Dokunacak


Ben hala bi peri masalında yaşama umudumdan vazgeçmedim.Biliyorum bi gün sihirli bi değnek kıçıma dokunacak ve ben güzellİkler ülkesinde devamlı beyaz çiklet çiğneyeceğim.Uzaylılara inanıyorum esasen.Ülke hakkındaki gerçekleri merak ediyorlarsa ben kaçırılmaya razıyım.Evet bu açık bi beyannamedir.Klastrofobik bi şey değil.Ama kapalı alan korkum vardır yani benim.Üst solunum yollarım küçüklüğümden beri hasta pek iyi çalışamıyorlar,bi de ben alt solunum yollarımı kullanınca hepten delirdiler o yüzden bana küsler şuan.En son burnumdan bi pişirimlik et çıkmıştı bi daha haber alınamadı.Neyse ben komiklik yapamıyorum ya.

Bu gece teyzemler geliyorlar.Gecenin ikisinde seyehat etme kararı alan tek manyak sülale bizim sanırım gündüzler poşete girdi.Neyse ben onları gardan,bisikletle karşılamaya gideceğim.
Gidiyorum ben,annemin yaptığı sütlaçlardan yiyeceğim.

18 Ağustos 2010 Çarşamba

İçimizde Bi Melek Var,İki Tane De Şeytan


İçimde iki tane şeytan var.
Ve bazen içimde kalan melek savaşamıyor onlarla.
Hepinizin içinde iki şeytan var.
Kötülük iyilikten daha güçlü bi şey.
Ne Selena gerçek ne de Bücür Cadı.

Böyle düşünmek istemiyorum.Hani peri masallarının her zaman cebi para dolu o yüzden çok süslü ve mutlu genç kızları ekrana çıkar ve güzel sözlerle mutlu olmak gerektiğini fısıldarlar ya.Ya da genç bi kadın genç bi erkeğin koynundayken günaha girdiğini fark etmez,zevk alır ve zevk verir.Sabaha ise pişmanlıktan kan kusar,dağılır ve bir daha da toparlanamaz.İki tane uçurum,yaşadığımız karasızlıklar hep iki konu veya iki kişi arasında,anne ve babamız var iki kişi,hep bi şeyi bi şeye tercih ederiz,iki tane tercih edemeyiz ama tercih yaparken doğal olarak iki şey arasında kalır ve düşünürüz.O yüzden iki tane şeytana sahibiz.Kötülük çoğul,iyilik tekil.Melek hep yalnız,köhne melek,grimsi konakta,avluda,caddede,bostanda sigarasını yere atan şeytan,arkasından söndürmeye gelen ise melek.Yani her halükarda güçlü olan şeytan.

Her şey oransal olarak birlikteliği sunuyor bize.Yani matematik bilimine bu sayede inanmaya başladım.Arada çok büyük bi enerji var.Uyanmak istiyorum bu kabustan.Keşke mutlu bi rüya görebilsek.Ama insanlar üzgün,mutsuz,işsiz,hüzünlü,kayıplı,insanlara sorulmadan bedenlerine girilmiş ve çıkılmış durumdalar.Sinema filmleriyle,tiyatrolarla oyalanamaz bu insanlar.En derin yerine zevk için sopalar sokulmuş bi alemdeyiz.Acele etmeliler,çünkü insan gibi yaşabilmek için bile dünya kadar anadan doğma şansa ihtiyaçları var.Ve maalesef bu şans dedikleri şey süt ve ekmek gibi dışarıda ücretsiz dağıtılmıyor.

Gülemiyorum çünkü acı çekiyoruz.Yaşadıklarım kalbimde.Sadakate inanmıyorum bu saatten sonra.Her ne kadar Yüksek Sadakat adında şarkılar çınlasa bile.İnsan mutlu olabilmek için bu kadar çaba sarf etmek zorunda mı gerçekten?Bu hayatta yarına çıkmak için,bi nefes daha alabilmek için bu kadar zor şeyler atlatmak zorunda mı bu insanoğlu.Yazık,sadece bi beden,nasıl yapsın tüm bunları mutlu olabilmek için.İyi yaşamak herkesin hakkı.Doğuştan adaleti bakire olmayan bu dünyadan bakire olarak gitmesini kimse ummuyor zaten umutlarımızın.Ama saf olarak gitmek istiyor duygular,dokunulmamış sadece okşanılmış ve sevilmiş.Sadece okşasın ve sevsin kişilikli dünya beni,kirletmesin.

Kötü baktım bu sefer evet.Çiklet belki de bu yazıda karardı.Ama her şeye beyaz bakan saf bi insan olmayı tercih etmiyorum.Sadece insan olduğu,parası olmadığı ve evet şansı olmadığı için onurunu satmak zorunda olan onca insan var.Üzülmek gerekiyor.Artık algılayalım,insanoğlunun acıları var.Çikletin de acıları var.

17 Ağustos 2010 Salı

Gecenin Bi Vakti Uçmak

Dün gece iftara davetliydik.Dönüşte annemler dondurma yemeye gittiler ben eve döndüm.Bisikletimle gitmiştim giderken.Evleri çok bayırda ve bizim oraya gelene kadar süper bi yokuş var.Kulağıma en sevdiğim müziği taktım ve yokuş aşağı doğru bisikletimle birlikte kendimi bıraktım.

Eğer gecenin bi vaktiyse,rüzgar varsa ve saçlarınız uçarken sevdiğiniz müzik saçlarınızın dalgalarında yankılanıyorsa bence bu uçmaya eş değer.

15 Ağustos 2010 Pazar

Sahurda Küçük Bi Huzur


Dün annem sahura misafir aldı.O kadar hoşuma gitti ki,eski gelenekmiş annem bahsetti dün.Sadece iftara değil bizim zamanımızda sahura hep misafir alnırdı.Komşular her gün birinin evinde toplanır bi demlik muhabbetin dolu dolu tadına bakılırdı dedi.Her zaman eskilerde yaşaması gereken bi insan olduğuma inanırım.Hani böyle cumbalı evlerde,kalabalık bi aile içinde.Ananeler,dedeler,teyzeler,dayılar,amcalar,yiğenler bi evin içinde.İşte o zaman düşünüyorum bu güzel Ramazan ayı kim bilir ne kadar güzel geçerdi.Özellikle Cumhuriyet zamanlarını görmek isterdim.Garip ama ben Fikriye Hanım'ı pek merak ederim.Onun neler hissettiğini gerçekten anlamak,zamanlarına tanık olmak isterdim.

Mesela Zeki Demirkubuz'un son filmi Kıskanmak'taki sahne ortamı çok hoşuma gitti benim.Sobanın üzerinde kaynayan bi ıhlamura bile özlem var içimde.Biz de kaynatırız gerçi ama o zamanlardaki gibi olmuyor işte.

Annemle film günlerine başladık.Geçen gün iftardan sonra dinlendik,bahçede kahve falan içtik,sonra annem senin şu Taş Baba'yı indirde bahçede serin serin oturup sahura kadar,bi film izleyelim dedi.Önce Sol Ayağım'ı izleyelim dedik başlarken film anladık ki izlemişiz onu.Sonra ben ısrar ettim ve on kere izlediğim Tim Burton filmi Alice'i izlemeye karar verdik.Oh.

Ramazan güzel geçiyor benim için.İçimde hep kalabalık bi aileye özlem var ve de denize tabiyki..Emekliliğimde Ayvalık'tan ya da Muğla'nın tatil yerlerinden bi ev almak istiyorum.Böyle duvarları kireç boyalı her yanı bembeyaz denize yakın küçük bi ev.Sanırım artık buradan sıkıldım.

Hakkari'li dostlarımızdan biri gitmeden hepimize bi cd hazırlamış.İçinde Kürtçe müzikler var.Onları tek tek dinlemek istiyorum.

Ayrıca dün yaptığım tavukgöğsü de harika olmuş.Akşam da misafirlere süpangle yaptım o da nefisti.Bugün de irmik tatlısı var.Tatlı,tatlı,tatlı.

14 Ağustos 2010 Cumartesi

Çok Tatlı Ama

Tatlı olan başlıktaki çelişki değil yani herhangi bir yaratık değil tatlıdan kastım.Kastım Ramazan'da yemek arkasından yenen tatlılar.Bizim evde bi gelenektir.Salata ve ana yemek annem tarafından yapılır,çorba ve tatlı işi bana aittir.Çok tatlı sever bi aileyiz.Sadece Ramazan'da değil de her zaman tatlı yeriz,evden hiç eksik olmaz.En olmadı annemin bir tarçınlı keki vardır hep ondan bulunur.O da olmadı bizim pazarda kurabiyeci teyze var.Beni pek sever her hafta bi kilo kurabiye alırız ondan,taze taze.

Ramazan'ın ilk günü,tiramisu yaptım.Gittim marketten kedi dili aldım.İnternetten tarif buldum ve aynısını uyguladım.Güzel de oldu afiyetle yedik.Ama labne peynirini light almayıp normal almışım o yüzden biraz peynir tadi baskın geldi annemin pek hoşuna gitmedi ama ben yedim,sonuçta tatlı yani kaçırmam.İkinci günü ise keşkül yaptım.Çok severim ben keşkülü.Sütlü tatlılar içinde ayrı bi yeri vardır,gizli gözdemdir yani keşkül.Ertesi günü ise vişne jölesi yaptım.Güzel oluyor şahsen soğuk soğuk benim çok hoşuma gidiyor.Bugün ise tavukgöğsü yaptım ve üzerine biraz ceviz çekip serpiştirdim çok hoş oldu yani.

Dün yeni çorba lezzetlerinden kafkas çorbasını denedik.Bizim oraların çorbası.Haliyle içinde lahana falan var.Çok leziz bi çorba bence Ramazan çıkmadan kesin deneyin sofralarınız güzelleşsin.

Hehe,kendimi yemek programı yapar gibi hissettim.Şimdi bu yazıdan çok marifetli bi manyak olduğum anlamı çıkmasın.Ben bu tatlıları falan hazır tozlardan yapıyorum.Yani süt ile pişirince oluyor arkasında tarifi var zati.Herkes yapabilir.Ben de normal sayılabilecek bi varlığım ekstra yeteneklerim yok bu konuda.Ama ailecek süslemeye meraklıyız bu bi gerçek.Benim ortanca teyzem profeyşınıl aşçı olur.Süper yemekler yapar.Girişimci dayım bi ara annemle ikisine teklif sunmuştu :D Bi restorant açalımmış,ortanca teyzem yemek yapar annem ise yönetir,yemeklerin süslemelerine bakarmış.Ne kadar ciddiydi teklifinde bilemiyorum tabii :D

Herkese hayırlı iftarlar :)

13 Ağustos 2010 Cuma

Ben Nasıl Biriymişim ki?

Ben rap dinlemem ama sanırım bu büyü beni de sarmaya başladı,yok hayır dinlemiycem ama son günlerde şu şarkıyı çok severek dinliyorum.Hani Eminem ve Rihanna düeti."Loe the way you lie"

Müzik konuşmak hoşuma gidiyor,her ne kadar müziğe başlayıp güzel bi gitar edinsem de sanırım dinlemek benim için daha hoş bi şey.Bir de salonda elimde merdivenin başlığı kulağımda kulaklıklar şarkı söylemek.Her ikisinden de vazgeçemem sanırım.Yazdan beri yaptığım en hayırlı iş Hakkari'ye gitmekti.Sıcaklar beni mahvediyor,aşırı terleyen biri olarak evden dışarı çıkamıyorum.Evde de tek eğlencem çiçeklerim ve internet sanırım evet çok kötü ama kültürlü olucam diye saçma sapan işler yapan tiplerden de değilim.Örneğin televizyonda belgesel yerine dizi izlerim,eğlenceli kanallara ve programlara bakarım burjuva değilim aristokrat hiç değilim.İtiraf edin artık hepiniz popüler kültürün bi parçasısınız,gerçekten ama öyleyiz.Bundan da gocunmamak lazım.

Annem bu bayram evde o yüzden bir çok yeri gezme kararı aldık.Umarım gezeriz biraz da ben de ferahlarım başka insanları görüp.Ayrıca uçakla uçmak güzel bir duyguydu.Belki ben de ileride host falan olurum belli olmaz bu işler.

Dün iftara gittik.Yemekten sonra evin oğlunun odasında film falan izledik.Çocuğun sanırım pornodan haberi yok.Erotik klip izleyen insanlar kaldı mı hala ya ? :D

Hakkari'de çok güzel bi etkinlikle hepimizin resimlerini çizip zarfa yapıştırdık.Sonra gideceğimiz güne kadar herkes küçük notlar yazıp zarfların içine attılar.Maksat dalga olsun ve ileride unutmayalım birbirimizi.Şimdi çok eğlenceli bi şey yapıp bana yazılan notları burada paylaşıcam.Başlayayım heman :)

"Ekibin küçüğü;samimiyetin içtenliğin ve olgunluğunla takdirimi kazandın.Bundan sonra da görüşmek dileklerimle."

"Gidip geldiğimiz o yoldan hatırladığım en net şeyler "slav" ve sen olacaksın,çok samimi bi yol arkadaşısın çok sağol"

"Şişşt ufaklık,yaşın ufak olabilir ama yüreğindeki olgunluk ve samimiyet çok büyük,iyi ki tanımışım seni"

Heyy,senle tanıştığıma çok memnunum.Çok eğlencelisin,kuzenime de benziyorsun hani :D"

"Dikkat et fazla açılma bugün daha beşinci gün,yavaş gel daha vakit var biliyorsun uğursuzum başına bela alma!"

"Beatiful and sexy but here you are baby!"

"Daha çok küçücüksün yeni bir hayat var önünde gerçeği bilirsen ki(daha toysun bilemezsin) yürüdüğün yol senin zaten.Yeni doğmuş bir bebek,yeni açmış bir çiçek (keçi) gibi.Bir ömür var önünde (-18) tiftik keçisi saçlarınla beraber KAL KAL KAL :D"

"Seni ilk gördüğümde çok sakin,etliye sütlüye karışmayan ve soğuk demiştim.Son sözüm dışındakiler aynıymış.Gerçekten çok sempatik ve iyi bir insansın.Tam da senin yaşlarında bi kardeşim olsaydı senin gibi yetiştirirdim onu(face'teki kendi çekim pozların hariç,aa kaldır onları çocuğum :D )"

Bir de sağ olsunlar bana Küçük Emrah posteri almışlar :D


8 Ağustos 2010 Pazar

Hakkari'de Bir Mevsim



Dağların arasında bir şehir düşünün.Dağlardan başka derdinizi anlatacağınız biri yok.Bağırsanız sesinizi duyacak kimse yok.Sümbül Dağ'ı tüm heybetiyle üstünüzde kükrüyor.Sarı bakıyor insanları,kollarınızı iki yana açtğınızda Hakkari'de,Hak sanki sizi duyuyor.Kullarına cevap veriyor her yerden.Yanık bi kadın sesi Duydum Van'da.Van havalimanında indiğimizden beri yanık bi ses,bi kadın sesi beni çağırıyordu sanki.Hakkari kadın,Hakkari tüm heybetiyle anlı şanlı bir kadın,kırmızı fistanlı gümüş kemerli yürekli bi kadın Hakkari.

Dört saatlik bir yolculuk yaptık Van'dan Hakkari'ye.Dağların arasından ilerlerken,tüm saçlarımı verdim Hakkari rüzgarına.Güneş yüzümü kavururken bi elimle dokundum havaya,güneş yaladı sanki tenimi,ısıttı.

Uzun bir yolculuğun ardından Hakkari Anadolu Lisesi yurduna geldik.Ekipten arkadaşlarla tanışıp on yedi günü geçireceğimiz odalara doğru yol aldık ve yerleştik.İlk etapta beni ürküten tarafı,her yerde askeri araç ve polis araçlarını görmemdi.Eğer yaşadığınız yerde bu kadar sık etrafta dolanan asker ve polis kuşatması görmemişseniz bunun size garip gelmesi gayet doğal aslında.
Hakkari günlüğümden bi şeyler paylaşmak istiyorum değiştirmeden.

"Sabah kahvaltıdan sonra Gençlik ve spor merkezine çocuklar ile çeşitli oyunlar oynamaya gittik.Bir kısım arkadaşımız çocuk hakları ile ilgili olan aynı zamanda bildiğim kadarı ile Bilgi Üniversitesinin geliştirdiği "Söz Küçüğün" adlı oyunu oynatırken bir grup arkadaşımız ve ben de dışarıda eğlenceli oyunlar oynadık.Ardından;Hürriyet,Cnn ve Star Tv'den röportaj için geldiler.Ne gerek varsa artık boy boy resimlerimizi çektiler.Hemen ardından gece film göstermi oldu.Sokakta,Belediyenin önünde Hakkari halkıyla birlikte,kurduğumuz açık hava sinemasında film izledik.Genco Erkal ve Şerif Sezer gibi değerli oyuncuların oynadığı Hakkari'de Bir Mevsim adlı film..

Hepsi bana ve diğer arkadaşlara hocam diye hitap edip durdular.Öğretmen çok değerli onlar için.En yaramaz çocuklar bile sadece öğretmen sözü dinliyorlar orada ve bir çoğu öğretmen olmak istiyor.Çocuk her yerde çocuk,hiç bi farkları yok.Tek farkları ise eğitimin yetersiz olmasına rağmen matematik yeteneklerinin iyi olması.Sosyal Bilgiler ve Türkçe gibi derslerini kolay buluyorlar veletler.Şimdilik dost olduklarım;Fatma,Çiçek,Rosalin,Serkan,Melike,Zeynep,Merve,Rukiye,Adem,Şaban ve Şivan.

Serkan,film izlerken yanımda oturdu ve yarın sabah sizi kapının önünde bekleyeceğim hocam dedi.Kocaman gülümsedim.Süper bilgili bi abiyle tanıştım.Bana film esnasında Halepçe katliamından,Şah zamanına ve Humeyni zamanına bir sürü sözlü tarih anlatımı yaptı.

Ahmedi çayının tadı bir harika.Karanfil kokusu var.Bir de halktan herkesin gittiğimiz her yerde zorla çay içirmesi yok mu,iyiki varlar :)"

Yediğim yemekleri yazayım hemen,ekip bize çok iyi baktı 89522366 kere et yedik.

-Adana Kebap
-Kaşarlı Kuşbaşı
-Lahmacun
-Izgara Kanat
-Hakkari Sarma(Kaşarlı)
-Güveç
-Kaşarlı Pide

Anılar bitmez.Daha devam edeceğim.Hakkari anlatmakla bitmez.Bir kadın asla anlatmakla bitmez.

5 Ağustos 2010 Perşembe

Hakkari'den Döndüm

Hey dostlar!

Hakkari'den dönmüş bulunmaktayım.Ha bi de bütün televizyon kanallarında çıktı bizim proje,hehe belki izleyenler olmuştur ben de vardım haberlerde.

Uzun uzun Hakkari'de yaşadığım izlenimleri paylaşmak istiyorum kendi objektifimden yansıyan foroğraflar ve anılarımla.Ama hem havalar çok sıcak hem de yorgunum biraz.Ama en kısa zamanda paylaşacağım bendeki güzel anları.

Şimdi gideyim zira çok sıcak :)

12 Temmuz 2010 Pazartesi

Bana Aşık Olacak İnsan Aha Da Böyle Olsun




Kapıların ardından gelen ışık gibi
Yollara düşür beni
Dönmem geri
Tertemiz nefes gibi
İçine çek beni
Sanki hiç kaybolmayan
Bi takıntı gibi

...

Aydilge/Takıntı

Çiklet Çiklet Havada Yumurtası Tavada


Sineksavarda sosyeteleştik.Önceden kokulu kocaman spreylerden kullanırdık odayı yatmadan önce ilaçlardık.Sonra ben geçen çarşıya çıktım ve bi baktım kokusuz spreyler çıkmış hemen aldım maşallah bayağı etkili bizim şey.Yetmedi annem gitmiş prize takılanlardan almış.Deniyorum bakalım nasıl acaba etkili mi diye.

Sonra ben şu lise Kpss mevzuuna dalış yaptım hafiften.Biliyorum biliyorum çok kadro yok ama napalım memur olucaz diye kıçımızda bile yolmadık tüy bırakmadılar.Bu sınava zengin bi insanın girmesi kuvvetle muhtemel olmasa gerek.Namütenahi bi durum olur o zaman bu.O zaman ben başka bi mevzuu bulurum.

Kocemen alışveriş merkezlerinde sağdan inip çıkanlardan mısınız yürüyen merdivenlere?O zaman siz güvenilir bi insansınız.Bu soldan çıkanların yelloz ve aşüfte mahiyetli oldukları anlamına gelmez elbet.Geçen Okan'dan öğrendim bunu da;en son masayı kesiyordu saçı bi karış havada.
Annem sonunda patatesli börek yapabildi.Ve koca tepsi bi günde bitti.Yanına da patlıcan közleyip salatasını yaptık oh.Ben çok mutluyum ya evimde,gerçekten.Belki sıkılıyorum ama yine de çok mutluyum.Küçük insanların her ne kadar dertleri büyük olsa da mutluluklarının gönülleri de o kadar küçük şeylerle doluveriyor.Nasıl bi cümle kurdum ben şimdi.Bizim bi arkadaş vardı,bizim yerelde gönüllü.Bi ara küsmüştü Tog'a gelmiyordu falan.İlahi.

Oğlum olursa adını Cinsel koyucam.

Bizim balıkların ikisi de mefta oldu.Şişman olan hominihahbsgsjd gırtlak resmen parmağımı vereyim yiyecek o türden bi turuncu pulluydu kendisi.Aha ne kadar abartarak yazıyorum halbuki bu blog reailst çizgisi olan kreatif bi blog.Yani kreatif blog şeysi ödülünü almışlığım da var boş yere hava yapmam burda be.Ama Romantizim de iyidir bence duygusal bağlarımın çoştuğu mecraların olması ve bunları lanse ettirmem hoş bişey tabii.Aman sözlüğün bi tanesinde Kristen Stewart'a lezbiyen diyen bile olmuş.Bu insanlardaki homostrofobik duyguları anlamak gerçekten çok güç.Güzel bi kelime oldu bu da.

Dünya Kupasını izleyeceğime Wimbledon falan izlerim daha iyi bence.Ah Serena vah Venüs.Eh Federer eh Nadal.Wafıl mı ne diyorlar ya ben ondan yemek istiyorum.Ya ben neden bu yeni çıkan ya da benim yeni duyduğum şeyleri yiyemiyorum suçum ne be.
Çok güzel bi rockçıysanız ileride popçu olursunuz bu böyledir.Popçu olsanız bile lütfen saçınızı sarıya boyamayınız ayy sarı iğrenç bi saç rengi ya(Koyu sarılardan bahsetmiyorum civciv sarısı kasıt.)Siyah varken.

Buharlı saç düzleştiricileri varmış ne var ben de alacam vallahi onlardan ama şimdi değil bahara doğru.Pahalı ama olsun özeniyorum şu düz saçlılara yahu.Hem bi kaç siteye baktım ben düzleştirici yorumları hep erkeklerden.Allah'ım ne hala geldik :D

Ayşe Özyılmazel denen facianın bi klibini izledim geçen."İki Sakin" miydi neydi.Abi orada anlatılmaya çalışılan duyguyu bana biri açıklasın lütfen.Hanımzade dudaklarını dolma gibi yapıp" on sekiz gündür temizim" derken üstüne giydiği-giymediği-erkek gömleği ve çıplak bacakları ile ne anlatmaya çalışıyor meraktayım.

Survivor izliyorum ben dehşet derecede hem de."İhsan ve Başak" favorimsiniz anti Hakancıyız :D Annem masaüstü aletine yani bilgisayara benim diyor ama kullanmayı bilmiyor hehe :D
Ayrıca babacığım muhtemelen sensin canım benim neden bizi gizli numaradan arıyorsun ha seni terbiyesiz,cıss :D

Son paragrafım ciddi olsun.Öyle zorsun ki hayat ama sana rağmen mutlu olmaya çalışıyoruz.Biz mutluyuz türlü oyunlar kursan da.