23 Eylül 2016 Cuma

Panic! At The Disco: LA Devotee














Panic! At The Disco, son albümlerden "LA Devotee" isimli enfes şarkılarına bir klip çekti. Klipte oynayan minik oyuncu, benim de yeni izlemeye başladığım "Stranger Things" adlı dizide "Will Byers" karakterini canlandıran "Noah Schnapp". Dizide olduğu gibi klipte de güzel bir performans sergilemiş, dolukça yetenekli bir çocuk oyuncu. Zannediyorum ki birkaç sene sonra genç ve yetenekli oyuncular kervanına o da katılacak. 

Klipte korku-gerilim temaları hakim iken, bu kez Brendon'a çok fazla rastlayamıyoruz. Onun yerini Noah Schnapp dolduruyor. Dün yayına giren klibi defalarca izledim, sanırım daha fazla izlemeye de devam edeceğim. Güzel iş, güzel şarkı, güzel Brendon. 

20 Eylül 2016 Salı

Güne Dair Yüz Güldüren, Kalbi Güzelleştiren Minik Bir Hadise

Bu sabah okulumuza yeni gelen öğrencilerimiz için bir Kadıköy turu düzenledik. Yola çıkmadan önce ofisime geçip bazı belgelere göz atmam gerekiyordu. O sırada masama oturdum, hafif bir müzik açtım ve geziye gelecek olan öğrencilerimin listesine bir göz atayım dedim.

Temizlik görevlisi bir abla var, benim bulunduğum katta görevli. Oldukça hatırşinas, tatlı, hoş sohbet biri. Bir yandan temizlik yapıyor bir yandan da telefonunun kulaklığını takmış, annesi ile konuşuyordu. Birden sohbet bana döndü: "Anne bir hocamız var ki, öyle candan, öyle tatlı, öyle bir şirin, kimse eline su dökemez" dedi. Duyduklarım karşısında çok mutlu oldum, sonra benim içeride olduğumu gördü ve yanıma doğru geldi. Selamlaştık; "Hocam annem sana bir dua etmiş ki sorma, kılına zarar gelmez bundan sonra" dedi. İçim ürperdi, kısa bir süredir tanıdığım, annem yaşında bir kadın ve onun annesi. Benim için uzak memleketlerden dualar okuyor, zeval gelmesin diye. 

İletişim, güler yüz, insani tutum ve iyi niyet o kadar önemli ki. Bir insan daha kazanmış olmanın mutluluğu ile bugünkü Kadıköy gezimizi öğrenci kalabalığına rağmen gayet sorunsuz ve güzel geçirdik. Biraz hüzünlü, biraz kırgın olduğum şu dönemde kendi küçük, manası büyük, bu derin hadise beni çok mutlu etti. Teşekkürler temizlik görevlisi ablam, sonsuz kere teşekkürler.  

16 Eylül 2016 Cuma

Louis-Ferdinand Celine: Gecenin Sonuna Yolculuk

"Boşuna heveslenmemekte yarar var, insanların aslında birbirlerine söyleyecekleri hiçbir şey yoktur, karşılıklı olarak yalnızca kendi acılarını anlatırlar, bu böyledir. Herkesin derdi kendine, dünyanınki de hepimize. İnsanlar o acılarından kurtulmaya çalışırlar çalışmasına, sevişme sırasında, onu ötekinin sırtına yıkarak, ama beceremezler tabii ve ne yaparlarsa yapsınlar, sonunda tüm acılarıyla baş başa kalırlar ve bir daha denerler, bir kez daha acılarını kakalamaya çalışırlar. "

***

"Eğer bu dünyanın içindeyseniz, yapılacak en iyi şey, öyle değil mi, buradan çekip gitmektir? Deli olsanız da olmasanız da, korksanız da korkmasanız da."

***

"Maneviyat, beden sağlıklı olduğu sürece onun kibri ve zevkidir, ama hastalanır hastalanmaz ya da işler kötüye gittiğinde bu kez de derhal o bedenden kaçıp kurtulma isteğidir."

***

"Yarın, onlar için de çok uzaktı, fazla bir anlamı yoktu, böyle bir yarının. Hepimiz için söz konusu olan, özünde bir saat daha yaşamaktı, üstelik her şeyin cinayete indirgendiği bir dünyada, tek bir saat bile tek başına bir olguydu."

***

"Her alanda, asıl yenilgi, unutmaktır, özellikle de sizi neyin gebertmiş olduğunu unutmak, insanların ne derece hırt olduklarını anlayamadan gebermektir. Bizler, mezarın önüne geldiğimizde, boşuna şaklabanlık yapmaya kalkışmamalıyız, öte yandan unutmamalıyız da, tek sözcüğünü bile değiştirmeden her şeyi anlatmalıyız, insanlarda gördüğümüz ne kadar kokuşmuşluk varsa, hepsini, sonra da yerimizi sıradakine bırakıp, uslu uslu inmeliyiz deliğin içine. Tüm bir yaşamı doldurmaya yetecek bir uğraştır bu."

13 Eylül 2016 Salı

Victoria











Victoria, Itv kanalının yeni dizilerinden bir tanesi. Mini dizi olarak toplam sekiz bölümde tamamlanması düşünülen yapımda; Victoria dönemi İngilteresi'ne doğru tarihi bir yolculuğa çıkıyoruz. Henüz on sekiz yaşında İngiltere Kraliçesi olarak tahta çıkan Victoria'nın; ailesi, İngiliz kabinesi ve kendisi ile hesaplaşmaları, dönemin atmosferi eşliğinde ekranlara taşınıyor. 

Dizide, Genç Victoria karakterini Jenna Coleman canlandırıyor. Kendisini diziye ve Victoria karakterine çok yakıştırdım. Dönem dizilerinde tarihi bir karakteri canlandıracak kişi, rol için tam uygun olmayabiliyor. Lakin Jenna Coleman Victoria için çok uygun bir seçim olmuş. Hafif başına buyruk, yeni yetme ve asi genç bir kadın. Lord Melbourne'ün beyefendiliğine ve akıllılığına ise diyecek hiç bir sözü yok, Rufus Sewell rolünün hakkını veriyor. 

İlk iki bölüm sonucu izlenimlerime dayanarak söylemeliyim ki Victoria, ne çok abartılı ne de çok sade bir yapım. Gayet kararında ilerliyor ve ilgi çekici konusu ile kendini izlettiriyor. Özellikle dönem dizilerini seviyorsanız izlemenizi tavsiye ederim. Tudors, Rome gibi entrikası bol, dev bir yapım değil lakin tatmin edici, naif bir dizi. Ayrıca Victoria dönemi İngilteresi hakkında biraz okuma yapmak, diziyi daha iyi takip etmeye yardımcı olacaktır diye düşünüyorum. 

9 Eylül 2016 Cuma

Orhan Pamuk: Yeni Hayat

"Hayat buydu işte, ne oradaydı, ne de başka bir yerde, ne cennette ne cehennemde: Tam işte burada, bu anın içindeydi muhteşem hayat. Hangi çılgın bizim yanıldığımızı ileri sürebilirdi ki, hangi şaşkın bize laf dokundurabilirdi, kimdi bize zavallı, sersefil, süprüntü diyecek! Ne İstanbul'daki hayatı istiyorduk biz, ne Paris'teki, ne New York'takini; salonlar, dolarlar, apartmanlar ve uçaklar orada kalsın; radyolar ve televizyonlar -bizim de var bir ekranımız- renkli gazeteler kalsın. Bizde tek bir şey var: Bak, bak yüreğime, nasıl da sızıyor hakiki hayatın ışığı onun içine."

8 Eylül 2016 Perşembe

24 Yaşıma Notlar

24 yaşımı bitirmeme sayılı günler kaldı, yaklaşık bir ay. Bunu söylemek için genç bir yaştayım belki ama zaman mefhumu hakikaten ardına bakmadan koşan bir yarışçı gibi, bir sürü engel, mücadele, kazanma arzusu eşliğinde sonsuz bir maratonda ilerliyor. 

Geçtiğimiz iki yıl hem zor hem de sürprizlerle doluydu. Bir sürü acının ardından yeni yeni kapılar açıldı. Şu an çalıştığım okula 2015 bahar ayında görüşmeye gittiğim günü hatırlıyorum. İlk görüşme, ikinci görüşme ardından üçüncü derken, bindiğim otobüsün penceresine minik gözyaşları döktüğümü hatırlıyorum. Hayatımı tümüyle değiştiren bir adım, bir umut ışığı beklerken hayal ettiğim okulda olmak beni çok sevindirmişti. Yaşamımı baştan aşağı değiştirdi.

Ardından annemin yavaş yavaş iyileşme süreci başladı. Bir ev tutup onu yanıma alabildim, geride pek halimizi soranımız, ne yaparsınız diyenimiz kalmadı. Bazı insanların güce diğerlerinden daha fazla ihtiyacı var. Sizi destekleyecek bir aileniz yoksa, her şey yalnızca sizin çalışmanıza bağlı ise olduğunuzdan daha güçlü olmak zorundasınız. (24 yaşındaysanız ve zamanı tarumar ediyorsanız hayat çok güzel; selam Cedric). Elbette kimse bu kadar güçlü olabilmeyi istemez, şahsen beni destekleyecek insanların varlığını tercih ederdim güçlü olmak yerine. Lakin ayaklarınız yere bastığında hissettiğiniz duygu da elbette oldukça gurur verici. 

Yeni bir iş, eğitimimin devam ediyor oluşu, basamakları teker teker çıkış derken yirmilerin ortasına da geldim. Tek başına mücadele veriyor olmanın götürülerinden biri de mizacınızın ve duygularınızın sertleşiyor olması. Her şeyi tek başıma hallettiğim için giderek etrafımdaki insanlara tahammül edemez hale geldim. Yalnız olmayı tercih ediyorum genelde, basit sorunlarla basit olaylar için kendini tüketen insanları hayatımda tutmuyorum. Gerçekten en ufak bir üzüntüye, moral bozukluğuna ayıracak zamanım olmuyor bu insanlar adına.

Bunun dışında her şeye rağmen güzel bir 24 yaştı benim için. Yeni iş, yeni sosyal çevre, yeni hayaller, yeni adımlar. Bakalım 25 nelere gebe? Hangi mecralarda at koşturacak, hangi duygulara dört nala koşacağız? Gel bakalım en temizinden, hoşundan. 

Şunu da eklemek isterim; bu blogu 2007 yılında açmıştım. Aradan tam dokuz sene geçti. Hala yazıyorum. 15 yaşındaki ben ile şimdiki ben arasında elbette çok fark var. Arada dönüp ilk yazılarımı da okuyorum, bazen gülüyorum bazen de aman tanrım bunları ben mi yazmışım diyorum. İnsanın 15 yaşında hissettiklerine dair yazılı bir şeyler olması çok güzel. Bir defter alıp günlük tutamıyorsanız, muhakkak buralarda olun, bir şeyler yazın ve okuyun derim. Sevgiler olsun.