28 Mart 2013 Perşembe

Satranç


"...Suskunluğun siyah okyanusundaki cam fanuslu bir dalgıç gibi yaşıyordu insan,kendisini dış dünyaya bağlayan halatın kopmuş olduğunu ve o sessiz derinlikten hiçbir zaman yukarı çekilmeyeceğini ayrımsayan bir dalgıç gibi hatta.Yapacak,duyacak,görecek hiçbir şey yoktu,her yerde ve sürekli hiçlikle çevriliydi insan,boyuttan ve zamandan sürekli yoksun boşlukla.Bir aşağı bir yukarı yürürdü insan,düşünceleri de onunla birlikte bir aşağı bir yukarı,bir aşağı bir yukarı yürüyüp dururdu.Ama ne kadar soyut görünürlerse görünsünler,düşünceler de bir dayanak noktasına gereksinim duyarlar,yoksa kendi çevrelerinde anlamsızca dönmeye başlarlar;onlar da hiçliğe katlanamaz.İnsan sabahtan akşama kadar bir şey olmasını bekler ve hiçbir şey olmaz.Bekleyip durur insan.Hiçbir şey olmaz.İnsan bekler,bekler,bekler,şakakları zonklayana dek düşünür,düşünür,düşünür.Hiçbir şey olmaz.İnsan yalnız kalır.Yalnız.Yalnız."

Stefan Zweig

24 Mart 2013 Pazar

Stefan Zweig

"Bir Kadının Yirmidört Saati" ile başlayan Stefan Zweig yolculuğum hiç bitmesin istiyorum.Bir yandan da kendime çok kızıyorum bugüne kadar neden okumadım diye.Yarın ilk işim Satranç'ı almak olacak kesinlikle ! Ve Stefan Zweig'in dünyasına girmeye devam edeceğim,hiç çıkmamak üzere.

23 Mart 2013 Cumartesi

Zihin Yorgunluğu

Zihnim fazlasıyla yorgun.Elimden geldiğince uzaklara dalmamaya,geçmişi düşünmemeye çalışıyorum ama fayda etmiyor.Çok yorgunum aynı zamanda çok dalgınım.Hayat yanı başımda akıp gidiyor,bense bir köşede durmuş izliyorum.

Bu durum ders çalışmamı da engelliyor birkaç gündür.
Tek çarenin profesyonel destek almak olduğunu düşünüyorum.Zamanı geldi de geçiyor bile.
Mesleğimi yapmaya daha doğrusu para kazanmaya başlayınca ilk iş olarak bir destek alacağım.

Artık biraz olsun rahatlamak istiyorum.
Zihnimin içinde konuşanlar sussun hatta sonsuza kadar yok olsun.
Biraz olsun düşünmeyeyim.

22 Mart 2013 Cuma

Sözlü Haftası

Bu hafta öğrenciler heyecanlıydılar.Sözlü haftasıymış,staj hocam yapmam gereken her şeyi anlattı ve arka sıraya geçti.Bana da öğrencilere sözlü yapmak düştü.Yaramaz oldukları kadar bilgililer de.Hiçbiri boş değil bunu daha ilk günden fark etmiştim.Soruların büyük bir kısmına doğru yanıtlar verdiler.Yanlış yanıtlayanlar da muhtemelen heyecanlarına yenik düştüler.Yanlış yanıtlayanların sorularını teneffüste bir daha çözdük,böylece doğrusunu öğrenmiş oldular.Doğru cevaplayanların sevinçleri de görülmeye değerdi.

Henüz üç haftadır ders anlatıyorum ama öğretmenliği çok sevdiğimi fark ediyorum.Staja başlamadan önce tedirgindim ya bu meslek benim gerçekten mutlu olabileceğim bir meslek değilse diye.Ama öyle olmadı.Kesinlikle çok mutluyum.

Miniklerle çok iyi anlaşıyoruz,teneffüslerde hususi dışarı çıkmıyorum.Etrafıma toplanıyorlar ve sohbet ediyoruz.Olabilecek en genç öğretmenim onlar için,haliyle dillerinden anlayabiliyorum.Bütün gün peşimdeler.Hep laflıyoruz,dışarıda gördüklerime ise göz kırpıyorum ve yüzlerinde kocaman bir tebessüm beliriyor hemen.

Öğle arasına girmek üzereyken benden yemekhaneye gitmek için izin istediler.Ders daha bitmemişti,yedi sekiz dakika kalmıştı.Çok sıra oluyormuş yemekhanede,yoruluyorlarmış ayakta beklemekten.Ben de beş dakika kala izin verdim erken çıkmalarına.Hep bir ağızdan "Sizi çok seviyoruz hocam" diye bağırdılar.

İşte günün mutluluğu.

20 Mart 2013 Çarşamba

Nadir Zamanlar

Bir süredir felsefe okuluna devam ettiğimi yazmıştım.Dün ise Aydınlanma ve Sanat dersi vardı.Açıkçası bu haftaki eğitimden sıkıldığımı söylemem gerekir fakat güzel olan kısmı,eğitimden çıktıktan sonra kendi aramızda hoş sohbetler ediyoruz.Hayatı daha da anlamlı kılıyoruz belki de,elbette bu arada fikirlerimize saygı duymayı da öğreniyoruz.

Ders çalışmalarımı hızlandırmış durumdayım.Bütün gün dalgın dalgın,gözlerim bulanık geziyorum.Bu halim çok çalışmamdan mütevellit değil elbet,çok daha zaman ve emek isteyen bir sınav bu.Ama tek çare olarak görmüyorum,mutlu bir gelecek istiyorum o kadar.

İstanbul'da olmanın en sevdiğim tarafları akşam vakti henüz güneş batmak üzereyken,dolu olmayan belediye otobüslerinin arka koltuğundaki camdan yol boyunca gökyüzünü izlemek.Çok mutlu oluyorum,dışarıda iş çıkışı insan kalabalığı,koşturmaca ve günbatımı..Günbatımı neden sadece deniz kenarında,tatil yörelerinde güzel olsun ki ? Bir belediye otobüsünün camında da çok güzel.

Bu aralar tüm neşem Paramore'un "Still Into You" adlı şarkısı,albümün çıkmasına çok az kaldı,şarkılar da gelmeye başladı elbette.Bir yandan da Berberiler üzerine okumalar yapıyorum.Ece Temelkuran'ın Düğümlere Üfleyen Kadınlarını okuduktan sonra daha da bir merak saldım.Açlık Oyunları'nın ikinci kitabına ise mümkün olduğunca devam ediyorum.

Sorun yok gibi bu aralar.Tabi,bunlar nadir zamanlar.Kıymet bilmek lazım.

18 Mart 2013 Pazartesi

Masa


Melis Danişmend'in ikinci albümü Biraz Gülmek İstiyordum'un ilk klibi "Masa" adlı şarkıya çekildi.Yönetmen Evren Arasıl.Ve ben klibi çok beğendim.Özellikle Melis Danişmend'in elbisesi ve saçları çok güzel olmuş.

Yeni albümde en beğendiğim şarkılardan biri Masa,beni hüzünlendiriyor.Ben Melis Danişmend şarkılarında hüznü ve neşeyi aynı anda hissediyorum,bir yandan ağlamaklıyken bir yandan da güneş vuruyor yüzüme.İşte öyle güzel bir parça Masa.

Şöyle diyor Melis Danişmend :

Aslında içinde bir yerde makul bir insan var
Ama duruyor öyle kim bilir neye yarar 
Bir kere geldik bir kere hayata
Elimi tutmaya çekindin daima

17 Mart 2013 Pazar

Bir Kadının Yirmidört Saati


"Gösterişli bir tavırla ismini ruh ya da düşünce koyduğumuz,duygu ve acı dediğimiz şeylerin ne kadar zayıf,ne kadar alçak ve ödlek şeyler olduğunu korkuyla hissediyorum:Onlar ki,sınıra vardıklarında da,acılı beyni,azapla kıvranan teni büsbütün yok etme konusunda güçsüzdür.Kan her şeye rağmen damarlarda devinmeye;insan da öylesi anlardan sonra -devrilen bir ağaç gibi ölüp gideceğine- yaşamayı sürdürür."

Stefan Zweig

15 Mart 2013 Cuma

İkarus Başarsa


Koş çabuk kahraman İkarus
Senin günün,gülen yüzün kazanır istersen
Saklı ya hayat mucizelerde
Konar küçük bir öpücük balmumu kanadına

Birden susarsa bütün yenilgiler
Tekil hayatlar da bir gün devrim yapar ya
Bir anda doğmasa güneş

Sakin

14 Mart 2013 Perşembe

Biraz Daha Mı İnsanız ?

Bir süredir felsefe eğitimi alıyorum,bir aylık bir eğitim.Her hafta değerli bir hocanın eşliğinde Aydınlanma Felsefesi üzerine tartışıyor,konuşuyoruz.Tüm bu konuşmalar aslında özünde insanı ve insanın mutluluğunu kapsadığı için bana çok ilgi çekici geliyor.Bunca zaman neden felsefe okumadım diye hayıflanıyorum.Özellikle felsefeyle yaşamınızı bir dinamikler bütünü halinde ele aldığınızda,kendinizi de düşünürken ve hayatınızı çözümlerken buluyorsunuz.Tıpkı psikoloji gibi,ya da sosyal bilimlerin her bir dalı gibi.
Çok önemli olduğunu düşünüyorum felsefenin,birey için ve içinde yaşadığımız evren için.

Bir yandan da eğitim sisteminin ve ülkenin bizi zorladığı,içine girmemiz ve kendimizi unutup karışmamız gereken bir düzene dahil olmamız gerektiği için kızıyorum,bunca zaman  yalnızca istediklerimi yapıyor olabilirdim.Belki de sevdiğim uğraşlarım için vakit ayırabilir,özellikle zihnimin boş kısımlarını gelecek mücadelesi ile doldurmak zorunda olmayabilirdim.

Farklı yerlerde farklı hayatlar yaşıyoruz,aşmamız gereken ve mücadele etmemiz gereken yığınla şey var.Kabul ediyorum benim mücadelem çok daha çetin ceviz,acımasız ve yalnızlığı seviyor.

Bazen düşünüyorum,yoruldum evet ama beni ayakta tutan şey de bu inancım olabilir mi ?
Kendime inanıyorum,mücadele etmekten vazgeçersem çizginin dışında kalmaktan korkuyorum.Bu yüzden de yoluma olabildiğince devam etmem gerektiğini biliyorum.

Elbette yaşam bir açlık oyunları değil lakin Sineklerin Tanrısındaki çocuklardan ne farkımız var ? Biraz daha mı insanız ? Bence hiç değiliz.

10 Mart 2013 Pazar

Güneş

Bugün Kadıköy'den dönerken otobüs kullanmadım ilk kez.Hava çok güzeldi önce Karaköy'e geçtim sonra da Üsküdar'a.Yolumu uzatsam da mis gibi bir boğaz havası aldım.

Uzun bir süre denizi izledim.Bir güç beni olduğum yerden kaldırsın,suyun üzerinde bir başıma yürüyeyim istedim.O kadar güzeldi ki bugün güneş,bir ara yüzümü ona doğru çevirip  gülümsedim.Onun da yalnız olduğunu biliyorum,yalnızlığımı paylaştım belki de.İçi çok dolu bir tebessümdü.Umut da vardı elbet,gerçekleştirmek istediğim düşler de.

Sonra tek başıma yürüdüm.Otobüsle gitmem gereken tüm yolları yürüdüm bugün.
Çok sık kendimle başbaşa kalırım,kendimi çok sık dinlerim.Lakin bu sefer başkaydı.
Daha bir umutla baktım bugün güneşe,her şeye.

Biliyorum,bir gün ben de geleceğim.
Tek isteğim,oralarda da güneş olsun.
Üşümeyeyim.
Tebessüm edeyim hep.

7 Mart 2013 Perşembe

Değişim

Bu aralar hayatım deli gibi değişmekte.Bir Cumartesi gününü hiç bu kadar sabırsızlıkla beklememiştim.

Neler oluyor ben bile kestiremiyorum lakin olması için de çok çaba harcıyorum.Bilmeden.Belki iki gün sonra bu kadar neşeli olmayacağım..

Lütfen,rica ediyorum bu sefer benden yana ol.
Hiçbir zaman benden yana olmadın,bari bu sefer benden yana ol da umut dolayım.

5 Mart 2013 Salı

Eurovision 2013


Bu sene Eurovision şarkılarını dinlemekte geç kaldım,normalde aylar öncesinden hepsini yarışmaya kadar ara ara dinlerdim.Hala hepsini dinleyebilmiş değilim fakat Danimarka'dan bu sene yarışmaya katılacak Emmelie De Forest'ı görüp dinleyince diğerlerine bakmaya pek istek kalmadı içimde.Şarkının adı ise Only Teardrops.Bu seneki favorim kesinlikle Danimarka.Danimarka'nın şarkılarını genel olarak beğenen biriyim,iyi sanatçılar çıktığını düşündüğüm bir ülke.2011 senesinde de Danimarka adına katılan The Friend In London favorilerimden biriydi.
Ne güzel bir şarkıydı New Tomorrow.

Only Teardrops da çok etkileyici bir şarkı,bu seneki oyum Danimarka'ya gidecek belli oldu.
Eh,bekleyip görelim.

3 Mart 2013 Pazar

Fal

Hayatımda ilk kez bir yere gidip fal baktırdım,fazlasıyla heyecanlandım.Kahve falı ve tarot falı bir aradaydı.
Duymak istediğim şeyleri çok duyamadım,biraz da uydurdu sanırım.
Lakin direkt isim verdiği kişiler hakkında gayet iyi tahminlerde bulundu.
Nisan ayı benim için dönüm noktası olacak mı bilemiyorum;dönmem gereken bir evre,dönüşler istemiyorum hayatımda.

Bir gerçeğim var.Hayatımda bana manen ve maddi olarak destek olan tek insan annem.Bir de sevgilim var.Hayatımdaki önemli insanları saymak çok kolay benim için.Bugüne kadar kimseden hiçbir destek almadan büyüdüm.
Beni takdir eden,seven,anlayan ve bana yardımcı olan tek insan annemdi.Hala öyle.Hep öyle kalsın.

O yüzden tek isteğim ayaklarımın yere daha da sağlam basması,olduğumdan daha sağlam ve güçlü olmak.Biraz da rahatlasam ya ? Niye kontrol ediyorum ki hayatımı ? 

Çünkü hesap sormak istiyorum,benden çaldıklarını geri istemiyorum.Onların da değerlileri çalınsın istiyorum.

Bugüne kadar kimseye ihtiyaç duymadım bundan sonra da duymak istemiyorum.

Önümde kaç yol var onu da bilmiyorum.İstediğim tek şey daha da sağlam olmak.
Biliyorum başaracağım ! 

1 Mart 2013 Cuma

Öğretmenler Odası

İki gündür başıma gelen felaketlerden sonra kurşun döktürme kararı aldım.Neyse başıma gelen felaketlerin birini atlattım en azından.Sıra diğerinde,onu da haftaya halletmeyi planlıyorum.Asi miyim ? Evet kaderime boyun eğmeyeceğim ! 

Serileri pek sevmiyorum lakin Açlık Oyunları'nı çok merak ettiğimden kelli internette bir sitede ucuza bulunca sipariş verdim.Gelsin de okuyayım.

Bu arada bugün çok neşeliyim.Nasıl desem hava çok güzel,deneme sınavım çok kötü geçti.Alan sınavı geldi ve ben sınava hiçbir şekilde hazır değilim.Ama neşeliyim işte,bugün staja giderken otobüste müzik dinledim.Evren de anladı benim neşeli olduğumu.Telefonumda ardı ardına neşeli müzikler çaldı ki yarısından fazlası hüzünlüdür telefonumdaki şarkıların.Ben de hüzünlüyüm hoş o ayrı ama bugün çok neşeliyim.

Staj hocamla konuşmaya gittim.Önümüzdeki hafta 5/B'de derse başlıyorum.Yeni öğretmenleri benim,bir dönem boyunca ders anlatacağım.
Öğretmenler odasında falan oturuyorum çay içiyorum çok garip hissettim kendimi.

Ben şimdi bir de termos bardak alacağım kendime.
Dolduracağım kahvemi,yayılacağım öğretmenler odasına.

Vallahi çok eğlenceli,keşke hep öğretmenler odasında otursam.
Böyle bir garip bir hoş yani.

Niye bu kadar sevdiysem öğretmenler odasını,anlamadım.