25 Ocak 2015 Pazar

Çoluk Çocuk



















Tek kelime ile harika bir kitap. Patti ile Robert arasındaki hikayenin her bir satırını ve onların şekillenen hayatlarını kalbim çarparak okudum. Patti ve Robert'ın inandıkları yolda ilerlemeleri, hayattaki tüm zorlukları göze alarak sanat dünyasının içine girmeleri ve gerçekten istedikleri işleri yapabilmeleri oldukça ilham verici. 

Bugün pek çoğumuz olmak istediğimiz yerde değiliz, bize ait olmayan hayatları bize birkaç beden büyük gelen bir kıyafet misali taşıyoruz. Aslında pek çoğumuz istediğimiz yerde olup, kendi hayatlarımı şekillendirebilirdik. İşte Robert ve Patti bu konuda bahanesi olmayan insanlar. Yalnızca yapmak istedikleri ile yola çıkan ve bundan başka tutanacak dalı olmayan iki yetenekli insan.

Ayrıca Robert'ın eşcinselliğini keşfi de, eşcinsel bireylerin aynayı kendilerine tutmaları açısından etkili olabilir. Robert ve Patti'nin hikayesine kitaplığınızda yer verin derim.

21 Ocak 2015 Çarşamba

Kronik Öksürük

Kış ayları boyunca devam eden kronik bir öksürüğüm var. Hiç ilaç kullanmadan arada rahatsız etmeyen öksürüklerimle yaşayabiliyordum. Lakin artık pes etme noktasına geldim. Bir hafta önce bir göğüs cerrahına gidip tüm tetkiklerimi yaptırdım hepsi temiz çıktı ama öksürüğüm şiddetlenerek arttı. Doktor alerjik rinit olduğumu söyledi ve kullanmam için iki ilaç verdi. Bunlardan biri Mucovit-C diğeri Levmont. Aman Tanrım !

Levmont'u kullanmaya başladığımdan beri seyrek olan öksürüğüm arttı. Terleme ve üşüme, baş dönmesi ve baş ağrısı, yoğun halsizlik -ki 15 saat uyuyorum yani hiç normal değil-, gece kabuslar...Neredeyse bütün yan etkilerini yaşıyorum. Hayat kalitem sıfırın altına indi resmen. Her saniye öksürüyorum. Yarın doktoruma tekrar gideceğim. Bir öksürük nelere yol açtı. Resmen yemeden içmeden kesildim, ayağa kalkamıyorum ve yapılacak bir sürü işim var ne de güzel ! 

Son olarak kara turp - bal kürünü önerdi tanıdıklarım. Yarın doktoruma danışıp onu da deneyeceğim başka çarem kalmadı. Bütün kışı öksürerek geçiremem elbette. Umarım yakın zamanda sağlığıma kavuşurum ! 

20 Ocak 2015 Salı

Peri Gazozu



















Peri Gazozunu, karların İstanbul'u istila ettiği vakitte okudum. Okuldan dışarı çıkamadığım günlerde epey heyecanlandırdı beni Peri Gazozundaki öyküler. Ercan Kesal, sinema yıllarından önce doktorluk yaptığı türlü kasabalardan öykülerle çıkıyor karşımıza. Anadolu insanının karakteristik özellikleri su gibi ortaya çıkıyor. Bir yandan da Cumartesi Anneleri, faili meçhul cinayetler ve ülkemizin karanlık girdaplarla dolu yüzü es geçilmemiş kitapta. Ercan Kesal gayet sade bir dille tek tek anlatıyor kalbinden ve zihninden dökülenleri. 
İyi ki kaleme almış Peri Gazozunu.

18 Ocak 2015 Pazar

Bir Oğlum Olsa

Tuni ile hafta sonu Eskişehir'de çok güzel vakit geçirdik. Öncelikle onu annemle tanıştırdım. Annemi hastanede ziyaret ettik. Daha sonra öğle yemeği yedik, kocaman hamburgerleri midemize indirdik. Ardından Odunpazarı evlerini gezdik. Çok güzel bir eğitim karikatürleri müzesi açılmış orayı da ziyaret ettik. Şişeli Dükkan'a bayıldık. Ardından Sazova'ya doğru yol aldık. Nuh'un gemisinin ardından Masal Şatosunda kendimize bir seans aldık. İnanılmaz güzeldi. Alice'ten Keloğlan'a, Dede Korkut'tan Tepe Göz'e kadar pek çok masal kahramanı ile tanıştık. Ardından çektirdiğimiz fotoğrafları basılı olarak aldık. Masal Şatosu hatırası. Ve elbette Sualtı dünyasını da ziyaret ettik. 

Kısa gezimizde Tuni ile çok eğlendik. Yolda bana bir şey söyledi ve tüm dünyanın güzelliğini tekrar kalbimde hissetmeme neden oldu. Babam yaşamıyor ama siz benim öz babam gibisiniz...

Yaşadığımız şu hayatta her şey gelip geçici. Ama sevgi öyle değil. Hele de masum bir çocuğun sevgisi. Bir gün oğlum olacak biliyorum. Tuni gibi olacak. Ve işte o zaman dünyalar benim olacak. 

16 Ocak 2015 Cuma

Eskişehir Yollarındayız

Bugün öğrencim Tuni ile güzel bir Eskişehir turu için yollara çıkıyoruz. Onun için bir sürü Uykusuz ve Penguen aldım. Kendime de birkaç yol kitabı. Envai çeşit abur cuburdan oluşan çıkınımızı da doldurduğumuza göre yolculuğumuza başlayabiliriz. 

Tanrım bir gün böyle bir oğlum olsun. Onunla doyasıya eğlenelim !!

14 Ocak 2015 Çarşamba

Strong











London Grammer ile yeni tanıştım. Strong adlı bir şarkıları var. Her dinleyişimde tüylerimi diken diken ediyor ve yaşam mücadelesini tekrar tekrar sorgulamama neden oluyor. 

Zorlukların altından kalkmaya çalışırken çok ama çok yoruluyorum. Özellikle bu sıralar. Ama bir güç beni ayakta tutuyor. Çocukların sevgisi.

Bugün bir öğrencim hocam size çok önemli bir şey söyleyeceğim ama kulağınıza fısıldamam lazım dedi. Ben de telaşlandım önemli bir durum mu var acaba diye. Kulağımı uzattım ve eğildim. Hocam ben sizi çok seviyorum dedi gözleri parlayarak. Ağlamamak için zor tuttum kendimi.

Hayat bazen ufacık bir sevgi sözcüğü kadar güzel ve anlamlı. Dünyaları bana geri verdi bu söz. Ve yine mücadele etmeliyim dedim. Her şey tamamen iyi olana kadar. 

12 Ocak 2015 Pazartesi

Bir Garip Kedi

Okulumuz çalışanlarından çok sevdiğim bir ablanın kedisi var, okuldaki odasında bakıyor. Dişi bir tekir kendileri. Tam bir hanımefendi. Sepetinin içinde oturuyor bütün gün. Abla, birkaç gün gelemeyecek. Kediye ben bakıyorum. İsmi de Garip. Garibe koyalım bari demiştim yavruyken bulduğumuzda ama kabul etmedi. Kaldı ismi Garip. 

Bu akşam işim bitince sevmeye gittim azıcık. Bir tabak dolusu tavuğu hop mideye indirdi. Suyunu yeniledim, temizledim azıcık da sevdim. Kıçımın dibinden ayrılmadı Garip hanımefendi. 

Eski sevgilim ve ev arkadaşları bir kedi almaya karar vermişlerdi. Ben de pek hoşlanmamıştım bu fikirden. Önceleri dokunmam derken sonraya kediye en çok bakan haline geldim. Sonrası malum, şimdi kedilere dayanamıyorum. 

Annem hastaneden çıkıp eve dönünce biz de köpek alacağız bir tane. Şu acımasız dünyada, sırdaşımız ve dostumuz olsun diye. İyi ki varlar. 

Minik Yol Arkadaşım

Aslında çok minik sayılmaz, on iki yaşında. Benim öğrencilerimden biri değil ama çok iyi anlaşıyoruz. Nihayetinde aynı okuldayız. Özellikle sabah kahvaltılarını birlikte yapıyoruz. 

Ben hafta sonu tatillerimde Eskişehir'e gidiyorum. Annemi ve teyzemi ziyaret edip hızlı trenle dönüyorum. Pek yorucu olmuyor. Yatılı olduğu için okulumuz, uzaktan gelen öğrenciler ancak hafta sonları, tanıdıkları ile dışarı çıkabiliyorlar. Ben de minik dostumu bu hafta sonu bir aksilik çıkmazsa Eskişehir'e götürmeyi planlıyorum. Bu fikrime öyle sevindi ki havalara uçtu. 

Şimdi aklımda bir sürü plan var. Acaba birlikte neler yapsak diye. Güzel bir Eskişehir macerasına hazır ol minik dostum ! 

9 Ocak 2015 Cuma

Postcrossing












Postcrossing ile çok sevdiğim bir arkadaşım sayesinde tanıştım. Siteye üye olmak oldukça basit. Üye olduktan sonra kendinize bir profil oluşturuyorsunuz. Sonraki aşama ise en heyecanlı olanı. Pek çok ülkeden pek çok insan siteye üye olmuş durumda. Sistem size rastgele kartpostal gönderebileceğiniz birini atıyor. Kartpostal göndereceğiniz kişinin de profilinde ne tür kartpostallardan hoşlandığı yazıyor. Siz de ona göre bir kartpostal edinip postaneden yolluyorsunuz. Elbette kartpostalın arkasına göndermeden önce bir şeyler yazmak insanı mutlu ediyor. 

Şu an iki kişiye kartpostal göndermiş bulunmaktayım. Biri Almanya'ya diğeri ise Rusya'ya. Rusya'ya uzun bir sürede ulaşıyor ama Almanya'ya oldukça kısa bir sürede gidiyor. Kartpostallar kişilere ulaştıktan sonra, kişilerin size attıkları mesajlar da oldukça mutluluk verici. Böylece, hiç tanımadığımız diyarlardaki tanımadığımız insanları mutlu etmiş oluyoruz. Bir insanı mutlu etmek kadar güzel bir şey yok bu hayatta.

8 Ocak 2015 Perşembe

Cennetin Dibi: Modern Zamanlarda Eğlencelik Hayat



















Cehenneme Övgü'den hemen sonra aldım Cennetin Dibi'ni. Ardı ardına okumanın keyif vereceğini düşündüm, öyle de oldu. Sanmayın ki yalnızca haz veren bir eser, içinde gündelik hayata dair cezbedici pek çok bilgi var. En sevdiğim kısım ise Gündüz Vassaf'ın bir aralar Paris'te yaşayan kuzenin komşusunun öyküsü oldu. 

Gündüz Vassaf bu kitabında farklı bir dünyada karşılıyor bizi. Sisteme inceden göndermeler yaparken, dünya üzerinden hayal dünyamıza uzanan örneklerle süslüyor kitabı. Özellikle Mahşer Çocukları adlı bölümü defalarca okumanın faydalı olacağını düşünüyorum. Hatta uygun bir vakitte öğrencilerime de okumalıyım.

Sanırım bir sonraki Gündüz Vassaf yolculuğum Mostari ile devam edecek. Şuan Peri Gazoz'u ile çok mutluyum. 

4 Ocak 2015 Pazar

Cehenneme Övgü: Gündelik Hayatta Totalitarizm ve Gündüz Vassaf'ın Aşk Üzerine Müthiş Yorumları











"Aşk sona erdikten ve iki kişi o deneyimden çıktıktan sonra da aşk bir bütün, bir toplam, bir gestalt olarak baki kalır. Yitirilen, aşk değildir. Yitirilen, o belirli sevme şeklinden vazgeçen kişidir. Ama, kişilerin arasındaki aşk, bir zamanlar var olmuş olan aşk yok olmuş değildir. O her zaman mevcuttur. Aşk ilişkilerimize kişiler aracılığıyla bakma alışkanlığımız yüzünden aşkı gözden kaybederiz. İki ilişki ya da iki aşk birbirinin aynı olamaz. Oysa, çoğu kişi, yeni bir aşk ilişkisinde, eskisinde bulduklarını aramaya kalkar, ama yeni sevgililerinde aynı heyecanı, aynı zevki bulamaz. Onların düştüğü bu aptalca hayal kırıklığı üzerinde fazla durmaya gerek yok. Aynı deneyimleri ısmarlayıp tekrarlamaya çalışmak; zamanı, insanları, aklı ve duyguları standartlaştırma çabası, gerçekten son derece ilkel bir totalitarizm örneğidir."

"Kimileri de başlangıçta aşk artık mevcut olmadığı, kendileri de çifte standartlara tahammül edemedikleri için eşlerini terk eder, sonra bir başkasına aşık olup yine aynı kısırdöngüye girerler."

gündüz vassaf 

3 Ocak 2015 Cumartesi

Ayrılık Sonrası

Bugün bir arkadaşımla oturup hayatı sorguladık. Bir anlamı olmadığını düşündüğüm hayat üzerine konuşmak bile epey yorucu. İnsan büyüdükçe dertleniyor, telvelerine ayrılıyor adeta. Bir içimlik dibi karanlık kahve parçacıkları kalıyor yerine. Ayrılığın ardından hayatımda pek çok şey değişti lakin insanın içinde bir yerlerde acı kalıyor. Bu onun için de öyle midir bilmiyorum, muhtemelen öyledir. Hüzün insan suretine ait. Yaşamak ne de ağır bir şey. Dahası insan olmak onulmaz yaralarla boğuşmayı gerektiriyor.

Bir köşeye sıkışmış gibi hissediyorum kimi zaman. Kendi kendime mutlu olmaya çalışıyorum. Birini düşlemeden, birine bağlanmadan ve birini sevmeden. Denedim, sevmek çok zor bir şey. Çok ağır bir yük, hele ki kaybedince daha da ağırlaşıyor. Su yüzeyinde kalmaya çalışmak gibi heder edici. 

İnsan kalbi ne tuhaf, ne kadar ağır. Bunca ortak noktamız varken, bunca iyiyken neden böyle oldu diye sorguluyorum kendimi alamadan. Gündüz Vassaf'ın da söylediği gibi gündüz insanın aklına gelmiyor belki, lakin gece basıp odama çekildiğim zaman hüzünler de henüz ben kapımı kapatmadan içeri dalıveriyorlar. Sanki oturmuşlar koltuğuma bana bakıyorlar. Bir süre ilgilenmiyorum onlarla, istenmeyen misafirler gibi davranıyorum. Ama olmuyor, en nihayetinde bir çay ve sigara eşliğinde başlıyoruz sohbete. Elbette gece, hüzünler dolusu bir kalbin yakarışları ile noktalanıyor. 

Bir dünyam var kendime ait, her şeyden öte ben varım. Ama illa ki o benliği bir sevgiyle eşitleyip dağıtacaksın birine. Yanında da yoksa ne yapasın, öylece kalıyorsun. Kötümser değilim, kin de beslemiyorum ama içten içte bana yaşattığı acıların aynısını yaşamasını diliyorum her yaşadığım an. Sanırım bunu da hak ediyorum, bir gün biri çıkacak ve senin de kalbini en onulmaz şekilde kıracak. Belki o zaman fark edeceksin neler yaptığını, yaşattığını. Bir gün bir yerde ben çıkacağım karşına, ya da benden sana kalmış bir hatıra. Tıpkı Ada'nın tokası gibi. Bir gün bir yerden çıkacak bana ait bir parça. İşte o zaman yüzleşeceksin kendinle. Ve işte o zaman dökülecek sırlar açığa. Kapatamayacaksın bir daha.

Yaşamın Anlamı

"Yaşamın anlamı gece duyumsanır ve sorgulanır. Kimse bunu öğle yemeği sırasında tartışmaz. Yaşam, gecenin konusudur."

gündüz vassaf / cehenneme övgü

2 Ocak 2015 Cuma

Beyaz Kale'den

"Seviyordum O'nu, O'nu rüyamda gördüğüm kendi çaresiz, acınası görüntümü sevdiğim gibi, bu görüntünün utancı, öfkesi, suçu ve hüznüyle boğulur gibi kederle ölen yabani bir hayvan karşısında utanca kapılır gibi, kendi oğlumun arsızlığına öfkelenir gibi, kendimi aptalca bir tiksinti ve aptalca bir sevinçle tanır gibi seviyordum; belki de, en çok böyle: Elimin kolumun bir böcek gibi boşu boşuna kıpırdanışına alıştığım, aklımın duvarlarında her gün yankılanarak sönen düşüncelerimi bildiğim, acınası gövdemden çıkan nemin benzersiz kokusunu, bitkin saçlarımı, çirkin ağzımı, kalemimi tutan pembe elimi tanıdığım gibi..."

orhan pamuk / beyaz kale'den, hayatımda duyduğum en güzel sevgi tarifi sanırım.

Savdım Sıramı














haberin geldi, yine en son ben duydum
bunu ummazdım yerim çarçabuk doldu
ağır geldi, geçti kalbime oturdu
sana hiç kızamadım, olması gereken buydu

seyrettim ellerini, değerken başkasına
hep severdim gülümsemeni
gül daha çok gül, yakışır sana

kıymet bilsin yanındaki
son iyi kalbi ona bıraktım
ben savdım sıramı, harcadım şansımı
onlar sana iyi baksın

kime niyet, kime kısmet, kime nispet
geçmedi geçmez, içimizden arsız hasret
göresim geldi, arkadaşlar beni tuttu
seni arayamadım, artık buna hakkım yoktu

mavi

1 Ocak 2015 Perşembe

Heteroseksüel Yakınlıklar

Heteroseksüel olarak bildiğim bir arkadaşım vardı. Çok da yakındık, daha sonra farklı bir şehre taşındı iş dolayısıyla. Zaman zaman aramızda sulu konuşmalar geçiyordu ama şaka yaptığını biliyordum çok da abartılacak şeyler değildi zaten. Bugün bir mesaj attı. Önce seni özledim dostum diye bir şey yazmış, uzun zaman oldu görüşmeyeli ben de hakikaten özledim. Ardından yanlış anlama ama sana sarılmak isterdim şu an dedi. Sarılmak bir sevgi belirtisidir, bunu da yanlış anlamadım. Lakin ardından, seninle uyumak isterdim şu an dedi. Önce anlamadım, nasıl cevap vereceğimi de pek bilemedim. Kız arkadaşı olduğunu biliyorum hem de uzunca bir süredir. Kız arkadaşın varken niye benimle uyumak isteyesin ki diye sordum. Senin yerin doldurulamaz gibi bir yanıt verince aramızda bir süre konuşma geçti. Sonra durduk yere eşcinsel olduğumu mu düşünüyorsun diye sordu. Ben de haliyle evet öyle düşünüyorum dedim. Sonra öyle olmadığını, yanlış anladığımı söyledi. Halbuki benim yanlış anlamamı gerektirecek bir durum yok ortada. Ben de üstelemek istemedim. Belli ki kendine bile itiraf edemiyor henüz. 

İnsanın kendi doğasına aykırı davranması çok garip. Bunu aşmak oldukça mühim. İnsanın kendine yalan söylemesi kadar kötü bir durum yok. Umarım bir gün bana gerçeği itiraf eder de rahatlar. 

Beyaz Kale



















Sonra, yüzüne korkuyla bakarken, içimden "Ben benim," demek geldi. Sanki bu saçma sözü söylemeye cesaret edebilseydim, beni başka biri yapmak için dolaplar çeviren bütün o dedikoducuların, Hoca'nın, ve Padişah'ın oyunlarını boşa çıkaracak ve kendi varlığım içinde huzurla yaşamaya devam edecektim. Oysa, rahatını tehlikeye atabilecek her türlü belirsizliğin sözünden bile ürkenler gibi korkuyla sustum.

Orhan Pamuk