23 Ağustos 2012 Perşembe

Tersine Dünya

Saçlarımı üç numaraya vurdurdum.Bence bu erkek için radikal bir karar.Bunun yanında suratıma eşlik eden beş karış sakallarım var.Siyahlı kızıllı.Kızıllar içinde kaybolmuş durumdalar.Her ne kadar üç numara olsam da kafamın tam ortasında İtalya şeklinde olan beyaz saçlarım görünmekteler.

Bazı şeyler içimde kayboluyor.
Her sabah kalktığımda iyi düşünmem gerektiği konusunda telkin ediyorum kendimi.Umutlu olmalıyım diye.Hayır olmuyor.Hep kaygılıyım ve hep umutsuz düşünüyorum.
Bu kendimi çevremden ve insanlardan uzaklaştırmaktan başka bir şey değil.
Bu arada kişisel gelişim kitaplarının hiçbir işe yaramadığının da en güzel kanıtı bu.
Tek dostum Yalom bu konuda.En iyi dostum hem de.Sadece iki kitabını okudum diye de hava atıyorum burada.İşime yarayan tek şey In Treatment oldu sadece.O da bir nebze.

Lütfen dünya tersine dön ! Dön ki ben de umutlu bir insan olayım.
Her şeyden bir mutluluk çıkarayım.
Sanırım bu ancak senin dönmenle olacak.
Daha hızlı dön dünya,
Tersine dön.

22 Ağustos 2012 Çarşamba

Ordinary Type


Cuma günü gidiyoruz.Hayır taşınmıyoruz keşke taşınsak.Teyzemi ziyarete gideceğiz ve bir düğün için orada olmak gerekiyor.Ben oradan Aksaray'a doğru yola çıkacağım Cumartesi gecesi.Ne zamandır uzun yolculuklar yapmıyorum.Bana göre evde oturmak en iyisi ama koca yaz evde oturdum zaten.Soranlara 'yazın şuraya gittim' demek için sırf.Bakalım eğitim nasıl geçecek.

Annem tek başına açmıştı baklavayı.Fıstıklı yeriz biz.Yanında dondurma.Çok güzeldi.
Sonra Kazım amca ve Jale teyzede şeftali yedim.Ardından annemin dedikoducu arkadaşına dayandık gittiğinde ise bir oh çektik.

Yazın toplamda beş roman,dört tane yarım roman okudum.Kırkdört tane film izledim.
Liste tutmak güzeldir bence.

Bütün hayatını evde geçirebilecek biriyim.Hiç sıkılmıyorum.Evet arada dengem bozuluyor şöyle bir gezeyim istiyorum.Gezmeyi herkes sever.Ama benim dünyam duvarların ardı değil.İçi.

O zaman Brendon'a selamlar gönderiyorum bu gece.Her gece kendi kendime Panic! gecesi yapıyorum.Sloganım belli.

Let's kill tonight,kill tonight !
Show them all you're not the ordinary type.

21 Ağustos 2012 Salı

The Young Veins


Albüm tanıtımı yapmayacağım.Zaten bu konuda hiçbir bilgi sahibi değilim.Sadece beğendiğim bir gruptan bahsedeceğim.Ryan Ross'u Panic At The Disco'dan tanıyoruz.Yollarını ayırmışlardı.Lakin bir süredir yeni bir müzik grubu oluşturmuş durumdalar.Topluluğun ismi The Young Veins.

Tarzlarını ve şarkılarını çok beğeniyorum.Hele ki Cape Town isimli şarkılarını bu sıralar neredeyse her gün dinliyorum.Bana o diyarlara gitme ve güneşin altında bir başıma kavrulma isteği veriyor.

The Young Veins kesinlikle dinlenmeli.

20 Ağustos 2012 Pazartesi

Havada Kalan

Bir başka dünya olsa gerçekten gitmek isterdim.Tek başıma çok uzaklara.
Hep kar yağsın ve karların içinde uyuyayım isterdim.Sonra bir şömine başında nefes almak.
Hep yorgunum çok ama çok yorgunum.Keşke anlasalar keşke hepimiz birbirimizi anlasak.

Bu sefer daha güçlüyüm ama.Daha iyi hissetmek zorundayım.Sürekli psikolojik bir savaşın içindeyim.
Sürekli birilerinin yaşadığı hayatları izlemek oturduğum yerden,ne kadar acı verici.Onların zengin hayatlarını izlemek.Bunu yapmak istemiyorum bu sefer yapmayacağım.

Geceleri çok zor uyuyorum.Düşünceler düşünceler.
Artık bir dur demem gerekiyor ve artık kendimi daha iyi hissetmem gerekiyor.
Bir çizgi çekmeliyim.

Ellerimi havaya doğru uzatıyorum ama bomboşlar.
Ellerim havada.

19 Ağustos 2012 Pazar

Can'a

Bayram ziyaretleri.Bir yerde benim içimi burkuyor.
Sabah kalktım annemin elini öptüm.Sonra iki kişilik ailemizle güzel bir kahvaltı yaptık.
Dedim acaba babam nasıl geçiriyordur bayramlarını.
Tek başına mı ? Yoksa onlarla birlikte mi ?
Bazen hiç konuşmak istemiyorum bu konuda bazen de yazmak geliyor içimden.İçimdeki boşluğa kendimi hapsetmeden.

Wristcutters:A Love Story adında naif,hoş bir film vardır.Filmde Zia,arabanın ön koltuğunun altındaki kara deliğe pek çok şey düşürür.Başkalarına ait şeyler.İşte benim içimde de öyle bir şeyler var.Başkalarına ait olan şeyler.Sanırım sahibi gelip açmadıkça,onları oradan çıkarmadıkça kara deliğin içine doğru çekilmeye devam edeceğim.Bir misafir gibi gelse biraz otursa ve gitse belki daha iyi.Ya da Kurban'ın dediği gibi 'gün gelir kapımı çalarsa benim için öldü deyin' demek en doğru olan.

Kendimi hep güçlü olmam gerektiği konusunda telkin ettim.Etmeliydim.
Herkese bana zarar verecek diye baktım.Bakmalıydım.
Belki de tüm bu şeyleri yaparken kendi içimde boşluk üstüne boşluk açtım.Küçükken durup durup kutusunu açıp seyrettiğim pastel boyalarımın rengine boyamak yerine karaya boyadım her şeyi.Şeffaflaşmasını önlemek için.Kendime kızdım.Kızdım durdum.

Artık kendime ve hiçbir şeye kızmamayı öğreniyorum giderek.Ne yapsak ne düşünsek ve en ağırından da olsa ne yaşasak her şey normal.Herkes hayatına devam ediyor.Herkes görmek istediği kadar görüyor sizi.Ve kendi mutluluğunu sizin mutluluğunuza devşirecek kişi sayısı azalıyor.En fazla 'iki' oluyorlar.

Kurban'ın Misafir adlı şarkısı çok şey anlatır.

Can dolaştı döndü geldiği yere
Bir durakta indi vardı evine
Anladı o an hayat bir gezidir
Can emanet ruh misafir.

Bu şarkı sanki bilinmeden benim için yazılmış.İsmime yazılmış.
Ne güzel anlatıyor beni,Can'ı.

18 Ağustos 2012 Cumartesi

Hayatı Yaşarken

Aksaray'a gidiyorum haftaya.

En yakın arkadaşımla birlikte.
Gezmeye değil esasen.Tübitak'ın Doğa Eğitimlerinden birini kazandık.
Ihlara Vadisi Doğa Eğitimi.
Sanırım en çok hoşuma gidecek olan şeylerden biri de konaklayacağımız otelde çıkacak olan açık büfe yemekler.Yetmiş kilonun küsüratlı rakamlarında hızla ilerlerken beni en çok cezbeden şeylerin yemekler olması çok normal.

Sonra değişiklik.Bütün yaz evden dışarı çıkmayan,tatil yapamayan birisi olarak bu eğitim bana iyi gelecek sanki.Sonra canım ciğerim var yanımda sıkılmayacağım da.
Lakin Aksaray'a epey uzak oturduğumuz için saatler süren yolculuklar ve aktarmalar yaşayacağım.
Seyahatimin gece olması hem serinlik açısından hem de duygusal açıdan daha iyi tabii.

Eğitimden döndükten sonra şu slim fit dedikleri takım elbiselerden alacağız.Malum staj işleri derslere girmeceler falan.Heyecanlıyım aslında.En çok da öğrencilerin benimle hangi kelimelerle dalga geçeceklerini merak ediyorum (?) Ben olsam epey yaratıcı olurdum.

En çok düşündüğüm şey ise ben kışın o ceketin üzerine ne tür bir palto giyeceğim.Trençkot mu ? Erkekte en boktan duran şey.Bir de slip var tabi.

Bu arada annem makarna graten yaptı tepsinin yarısını yedik.
Sevgilim de güzel yapar bu arada.
Bu arada iki gündür hayatı tiye alıyorum.
Çok nezaketsizce.Üzülüyorum kendime.

Halbuki dünyada boktan bir parçacığım.Ne çok abartıyorum kendimi.
Ama inanın siz benden daha fazla abartıyorsunuz kendinizi.
Ne gerek var ama.

15 Ağustos 2012 Çarşamba

Bir Fincan Kahve Ellerim Avuçlarım

Sabaha karşı perdemi aralayıp bir fincan kahve alıyorum.İçmiyorum sadece muşambanın üzerinde bekletiyorum.Beyaz kupanın içinde güzel görünüyor.Rengi hüznümden koyu.

Ardından akustik bir şarkı takıyorum dilime sessizce fısıldıyorum.Yeni okumakta olduğum kitabım Rana bana bakıyor uzaktan belli ki acı içinde.Ben de acı içindeyim.Durulmuyorum.Durulmam iyi değil.Normal olan durulmam değil.

Ayaklarıma üşüme geliyor,üzerimde siyah bir atlet beş beden bol.
Minicik şortum ve kırk numaraya zor erişen ayaklarım.
Yanına ellerimi de koyuyorum.

Ah nasıl oralar anlatsan bir anane ?
Yorgun musun,aç mısın nereden bileceğim ben.
Nereden bilecektin biricik torununu göremeden uçacağını.
Nereden bilecektin onu kimsesiz bırakacağını.

Mezarlık ziyaretimiz var bugün.
Sabahı bekledim ananemi erkenden selamlamak için.

Annemi kolumun altına alıp hiç göremediğim ananemi ve dedemi ziyaret edeceğim.
Bir torun bıraktınız geride size inanan ama dünyaya inanmayan.
Sevgiye ve insanlığa inanmayan.
Hayatı hep kaçarak,gitmek isteyerek yaşayan.

Ne orada ne burada.

Muhtemel Şeyler

Geçen gün annemle konuştuk iftardan sonra bir demlik çay eşliğinde.Ben anlattım o dinledi.
Dedim ki bir yerde bir şeyde sorun var.Sanki zihnimin içindeki parçaları tamamlamakta güçlük çekiyorum.Kayıp bir parça var fakat nerede olduğunu bilmiyorum.Bulamayınca da öfkelenmek yerine kendi içime çekiliyor,dalgınlaşıyorum.

Esasen halimden memnunum.Kendime değer veriyorum.Herkes kendini sever.Ben değer veriyorum ruhuma ve bedenime.

Parmağını bir kez daha doğrulttuğunda
Eski sevgi olmayacak yerimde
Eski düşler,eski anılar
Hepsinin önüne birer tane yakışıksız sıfat,bilcümle

Ama inanıyorum bir şeylere.Tutunmak için inanmak gerekiyor.
Bu dünyada yaşama sebebimizi anlayana kadar böyle devam edecek sanırım bu durum.

Karşılıklı isteşeceğiz ama kazanan olmayacak.

Ve tekrar parmağını doğrulttuğunda
Muhtemelen ben bu dünyada olmayacağım
Olmayacağız.

13 Ağustos 2012 Pazartesi

Sabaha Karşı

Günışığını izlemek güzel.Odanın hafif karanlığında aynadaki aksimi de görmek güzel.İki aylık sakallarım hoşuma gidiyor.Onlar da güzel.

Güzel olmayan bir şeyler var,samimi olmayan.
Yağmurlu havaları seviyorum.Elimde olsa soğuk bir ülkeye taşınırdım yaşamak için.
Ve de dağsız tepesiz dümdüz.Uğultulu Tepeler ya da ne bileyim Mansfield Park havasında bir yer.
Ne fark eder.

Mayonez ile salatalık turşusunu bir arada yemeyi seviyorum.
Elveda Lenin'de başrol oğlanın annesinin yediği gibi.Güzel hislerden biri daha.Ne azlar oysa.

Yüz kızartıcı bir şeyler söylemek istiyorum.En çok söylemek istediğim kelime sanırım sikindirik.
Yakında 21 yaşına gireceğim.Eh artık küfür edebilirim,içimden olsa da.
Bunu söylediğim için çok utandım.

Ve seni inanılmaz seviyorum.Özlüyorum.

Gün ışıdı.Birazdan oynamaya başlayacağız.Komşular gelecek güleceğiz,anlatamayacağız.
Ama öncesinde ben sabah uykusuna dalacağım.

Ölümümüz de sabaha karşı olsun değil mi,sabah serinliğinde.
Gecenin içinden çıkan ruhumuz ayaza doğru ayılsın.Ayılsın ki ayaklar altına alınmasın.
Yollar kar dolu.
Çok dolu.

12 Ağustos 2012 Pazar

Yolda / Annem


Bu sıralar rastgele farklı müzisyenlerle tanışıyorum sanal alemde.Farklı gruplarla.Ve sonra başımı taşlara vuruyorum nasıl daha önce dinlemedim şarkılarını diye,gerçekten üzülüyorum.İşte bu gruplardan birisi de Yolda.Üstelik internet adreslerinde şarkılarını ücretsiz dinleyip aynı platformdan indirebiliyorsunuz.

O kadar huzur dolu,naif ve daha pek çok güzel sıfata layık şarkıları var ki etkilenmemek elde değil.Özellikle annem,peynir gemisi,sonbahar,eski resim ve yol adlı şarkılarını severek dinliyorum.İçlerinden 'annem' ise beni ağlatmayı başardı.

Şöyle diyorlar şarkılarında en içten ve en dokunaklı sesleriyle;

Bir yanım hep eksik kaldı
Sen gittin gideli
Bir büyük sevda istemeden bitmiş gibi

Dostlarım değişti dünya değişti
Ölümden korkar oldum
Deliliğim azaldı bak şimdi duruldum

Canım annem güzel annem
Şimdi göklerin güzeli oldun
Her aşık olduğumda biraz da seni buldum

Canım annem güzel annem
Şimdi bir bulut oldun
Her düşen damlada biraz da seni buldum

Ah yanar yüreğim yanar.

11 Ağustos 2012 Cumartesi

Onlar Bunlar

Çevremde beni sözleriyle üzmeye çalışan insan-lar var.Evet kocamanlar ama bilinçli olarak beni üzmek derdindeler.Şahsiyete yüklenmiş muhteşem bir kötülük.Kötüler.

Ve beni üzmeye çalıştıkları zaman bile mutlulular.Mutlu mutlu üzüyorlar.Her şeyi fark ediyorum ama asla üzgün cevaplar vermiyorum.Sanıyorlar ki kalbimde yerleri var,hiç yok oysa ki.

Çok güzel bir annem var,çok güzel bir sevgilim var.
Artık üzülmüyorum çünkü hayattaki en değerli iki şeye sahibim.
Mutluluk ve iyilik benim yanımda.

Asla sizle değil.

Nükleer Başlıklı Kız'ın FHŞ isimli şarkısında bahsettiği gibi,

Görmelisin birileri var sana bakan
Zannedersin güçleri var seni yenen..

9 Ağustos 2012 Perşembe

Herkes Gibi



Nazım Hikmet'in bir şiiri vardır.İsmi "Herkes Gibi."
Selim Demirdelen Dut Ağacı isimli bir albüm sunmuştu dinleyicilerine.İçinde güzel seslerin ve şarkıların olduğu güzel bir albüm.Sezgi Olgaç'ı çok yeni tanıdım.Çok güzel yorumlamış "Herkes Gibi" adlı şarkıyı.

Diyor ki Nazım,

Gönlümle başbaşa düşündüm demin
Artık bir sihirsiz nefes gibisin..

8 Ağustos 2012 Çarşamba

Bir Ucu Sarı Bir Ucu Pembe

Hayata adım atmaktan korktuğumu fark ettim.Kolay değilmiş.Mezun olduktan sonra ne yapacağım düşüncesi İle yatıp kalkıyorum tüm gün.Histeri bu ya geçmek bilmiyor bir türlü.Kafamı dağıtmak için kitap okuyorum.Filmler ise hayatımı iyice dram haline getiriyor.Tabağında ters dönmüş bir yaz helvası gibiyim.Bir ucu sarı bir ucu pembe.

Misafirimiz eksik olmaz bizim.Yatılı misafirler.
Bir yandan kızıyorum bir yandan da sevdiğin insanların,akrabalarının yanında olması güç veriyor insana.
"Dostlarla bir araya gelip dünü yaşamak" olağan hızıyla gerçeklerle yüzleşmek kadar basit.Bir yandan da çok zor.Kafam karışıyor.

"Zararın neresinden dönsem karşımda eski bir tanıdık
Bazen sonsuz huzur bazen lanet olası bu yalnızlık"

"Üzülmek için çok geç" der ya Feridun Düzağaç.

Kargalar kadar yırtıcı,zehir zemberek hayat.
Bütün yıldızlar gözlerime doluşsun istemiyorum,bir uyanayım dünya değişsin yüzümüze yalnızca tebessüm gelsin istiyorum.

6 Ağustos 2012 Pazartesi

Benim İçin Öldü Deyin

Bu aralar mutlu olmaya çalışıyorum.En azından deniyorum.Gülümsemek yeterli oluyor çoğu zaman.Fakat ağlamaya alışmışsanız tebessüm etmek bile zor geliyor.Her şeyi anlamlandırmaya çalıştıkça geriliyor "hayat halleriniz."Hayalleriniz.Hepsi misafir.Misafiriz.

"Güzel müzikler dinliyorum hayat da öyle olsun istiyorum" der Melis Danişmend bir twitinde.

Ben de bu aralar güzel müzikler dinliyorum.Yeni gruplardan PERA'yı öneririm,çok güzel bir albüm olmuş.Sonra Nükleer Başlıklı Kız dinliyorum.Hep takip ederdim kendilerini ve çok beğenirim.Lakin akustik performansları beni daha çok etkiliyor söylemem gerek.Sonra Gevende var tabii benim ruhumun müziği.Daha pek çoğu,hepsini saymayacağım.

Bu arada Kurban'ın pek derin bir şarkısı var ismi "Misafir."
Melis Danişmend güzel yorumlar bu şarkıyı Kurban kadar.Şöyle de güzel sözleri var :

Eskiden büyük bir kapı vardı
Artık duvar olan yerde
Ben insana dost değilim.

5 Ağustos 2012 Pazar

Mysterious Skin


"Geçmişe geri dönüp silmeyi dilerdim.
Ama yoktu.Yapabileceğimiz bir şey yoktu.
Sessiz kaldım ve olanlardan ötürü ne kadar üzgün olduğumu telepati kurarak iletmeye çalıştım."

"Dünyadaki bütün kederleri,hüzünleri ve boktan acıları düşündüm.Ve bunlar beni kaçırmak istedi.Kalbimin en derin noktasından bu dünyayı bırakmak,buradan gitmek istedim.
Gecede yükselen ve büyülü bir şekilde kaybolan iki melek gibi."

İlk kez hayata dair düşüncelerimi,hislerimi ve beni bu kadar iyi anlatan bir filme rastladım.İzlemekte geç kaldığım için çok üzgünüm.Bir Gregg Araki filmi.Başrol oyuncuları Brady Corbet ve Joseph Gordon-Levitt kesinlikle muhteşem oynamışlar.

My Sterious Skin.

4 Ağustos 2012 Cumartesi

Bir Gün Tekrar Karşılaşacağız

Savaşmaya ve barışmaya gücü olmadığı zamanlar vardır insanların.Belki de hayatı çok fazla kaale almaktan geçer bu cebirli ve kederli günler.Ama bazen de hep bu ikilemi yaşarız.Bir türlü çıkamayız bu ruh halinden.

Renkli balonlar vardır hayalimizde ama gökyüzü kapalıdır,birazdan yağmur yağacaktır.Şimşekler size kızar ve bulutlar sizi korkutmaya çalışır esmer renkleriyle.Sanırım sürekli benimle olan ruh halim bu,onun dostluğunu seviyorum.Ama bir öyle bir böyle hali beni rahatsız ediyor.Çocuk olmasına veriyorum değişkenliğini,yaramazlığını.Bir yerde de dingin olmak istiyorum tek yöne doğru bir dinginlik,içinde keman sesleriyle deniz sesleri olan bir dinginlik.

Kendi hayatımla bir yerde bir kez daha tanışmayı istiyorum.Söz veriyorum bu sefer her şey farklı olacak.

1 Ağustos 2012 Çarşamba

Ruhum Kazan Bedenim Kepçe

Çok sevdiğim 'biri' geldi bize.Birlikte iftarlar,sahurlar,gezmeler,filmler,okumalar ve her şeyden güzel sohbetler var iklimimizde.Yeni dünyanın kapıları bizlere her zaman açıkmış gibi hissediyorum.Kalplerinde iyilik olanlara,bizlere.

Migren teşhisinden sonra bir de antidepresan yazdı doktorum çünkü uyku problemi çekiyorum.Gece uyurken beynimin içinde sürekli birileri konuşuyor ve beni rahat bırakmıyor.Zihnim hep meşgul sürekli kafamda konuşan insanları dinliyorum ama nafile çünkü susmuyorlar.İlaçlardan almadım,almayacağım da sanırım.Bir şekilde şu sürekli düşün-me halini masaya yatırsam fena olmaz.Yeneceğim bu durumu.

Son sınıf olmanın verdiği iş bulma ve hayata atılma telaşına veriyorum tüm bu yaşadıklarımı.İyi ve garanti bir iş sahibi olmayı kim istemez ki ?

Benimki de böyle bir durum işte,ruhum kazan bedenim kepçe.