24 Aralık 2016 Cumartesi

Rosetta














Rosetta.
Öfkeli, annesine ve yaşadığı hayata, yaşayamadığı tüm şeylerin toplamına. 
Annesi bağımlı, bir karavan hayatı, yerleşik düzeni yok.
İşe giriyor, işten çıkarılıyor, döngüsü kara yazısı gibi, dönüp duruyor.
Bir iş, sabit olmanın verdiği ferahlık, yılmıyor, balık avlıyor.
Waffle yiyor, su içiyor gibi oluyor, bira da içiyor, annesi içmemeli.
Un çuvalına sarılıp işini bırakmak istemediği sahne çok dramatik, can alıcı.
Yerde Rosetta.
Un çuvalına sarılmış, işten çıkarmayın beni diyor, yeni girmiştim diyor.
Sonra değişiyor gibi oluyor, arkadaş ediniyor, bir oğlan tanıyor.
İhanet ediyor, işi olsun diye, işi olmak zorunda.
Haşlanmış yumurta yiyor, kaynatıyor, yatağına yatıp yiyor.
Görüp, duyup, bildiğimiz ama umursamadığımız hayatlardan bir kesit Rosetta.
Belki de o, tam da, biz görüp, duyup bildiğimiz ama umursamadığımız için kesit kesitiz.
Kesik kesiğiz. 

Hiç yorum yok: