31 Mart 2016 Perşembe

Küçücük, Minicik, İçi Dolu Turşucuk Mutluluk

Herkesin mutlu olduğu şeyler farklıdır öyle değil mi? Mesela sizi en çok mutlu eden şeyler nelerdir günlük rutininiz içinde? Öyle ütopyalara, hazmı zor hayallere ve reyhanlı rüyalara gerek yok. Merak ediyorum sadece. 

Misal ben bugün neler yaptım? Gün içinde nasıl mutluluklar çıkardım ve neler pay biçtim kendime en pileli, en gösterişlisinden?

Sabah çalıştığım okuldan geldim, on günlük bir bahar tatiline girdik. Sonra biraz müzik dinledik annemle. Ödemelerim vardı onları yaptım internet üstünden. Sonra annemi de aldım yürüyüşe çıktık, o sırada bir ucuzcu dükkan bulduk. Ucuz bir masa aynası, bir adet bodrum menekşesi (en beyazı ve en laciverdinden, tanrım o ne güzel bir renk uyumu öyle), sarı renkli bir saksı beğendim, annem el radyosuna pil aldı, masama ucuzundan bir not kağıdı aldım ve çıktık. Eşyaları eve bırakıp kahve faslına başladık. Annem kahve yaptı, ben de balkonda çiçeği diktim. Can suyunu verdim. 

Sonra ben kitapçıya gittim. On günlük tatilim için üç kitap aldım. Oğuz Atay, Bilge Karasu ve Ali Lidar. Yanına da indirimlisinden iki dvd aldım. Arjantin Hikayeleri ve Hayatımın Yazı.

Ben kitapçıdan geldim, yine dışarı çıktık annemle. Hava güneşli, güzel ya. Mutluluk dozajını en üstte tutmaya çabalıyoruz. Gelirken dükkandan kır pidesi almıştım. Fırında patates yaptık hemen. Plastik kaplara ve bez torbaya doldurup parka gittik. Oturduk, sohbet ettik yedik içtik. Ben anlattım annem dinledi, annem anlattı ben dinledim ama en çok ben anlattım. 

Asansöre binerken: "Hadi anne, asansöre oynayarak binelim" dedim. "Tamam" dedi, gülüştük. 

Bazen ruhum sıkılıyor, kendimi çok melankolik buluyorum. Hatta kendim için burada melonkalik yazarken bile gözüm seyirebiliyor, seyirdi. Ruhu uyanık tutmanın formülü ya da mutlu olmanın ezeli iksiri nedir bilmiyorum, bilen var mı onu da bilmiyorum. Ama küçücük, minicik içi dolu turşucuk mutluluklar, o geri dönülemez anlar var ya. Yalnızca o zamanlar ruhumu huzur kaplıyor. Gece yarısı kalkıp portakal yemek gibi, ya da ağza bir tanecik karanfil atmak gibi. Gece yarısı çişe gidip uyuklamak ya da yorganın altından uykulu uykulu uzanıp, ayak altını kaşımak gibi. Minik ama değerli, tatmin edici. 

Hiç yorum yok: