19 Şubat 2016 Cuma

Danimarkalı Kız












Birkaç yazımda bahsetmiştim. Uzun süredir beklediğim bir filmdi Danimarkalı Kız. Dün akşam çok sevdiğim bir arkadaşım ile birlikte izledim. İstanbul'un en merkezi sinemalarından birinde izlememize rağmen salonun oldukça boş olması beni çok üzdü. 

Film ise beklentimin çok üstündeydi. Nasıl ifade edeceğimi bilemiyorum. Eddie Redmayne harika bir performans sergilemiş. O gülen gözleri o kadar samimi ki, bence çok doğru bir iş yapıyor. Etkileyici bir oyuncu. Filmde, Lili'nin bir erkekten bir kadına dönüşümü de oldukça etkileyici işlenmiş. Çok yakışıklı bir erkek ve çok güzel bir kadın...

Beni derinden etkileyen karakterlerden biri de Gerda oldu. Kesinlikle çok güçlü bir kadın. Kocasının dönüşüm sürecinde çok acı çekmesine rağmen, her an onun yanında oldu. Onun gerçekten kendisi olabilmesi için elinden gelenin çok daha fazlasını yaptı. Var mıdır gerçek hayatta böylesine bir aşk? Kocası bir kadın olurken sonuna kadar ona destek olabilecek bir eş, bir sevgili? En zor zamanlarında terk etmiyor muyuz sevdiklerimizi? Umursamıyoruz onca yılın sevgisini, iyiliğini ve güzelliğini. Gerda ayakta alkışlanması gereken bir kadın.  

Lili, son ameliyatından sonra Gerda'ya dönüp: "Kendim gibi hissediyorum" diyor, bu sahne hiç aklımdan çıkmayacak sanırım. 

Belki de Lili'nin hayatı hepimiz için bir örnek oluşturmalı. İnsanlar hissettikleri gibi yaşayabilmeliler. Kadın, erkek, eşcinsel, transeksüel, interseks, biseksüel olmamızın hiçbir önemi yok. Önemli olan şu an, şu zaman, hissettiğimiz duygular, mutluluğumuz en önemlisi de kendimiz olabilmemiz. İnsan hissetmediği, ait olmadığı bir bedende nasıl yaşayabilir ki? Nasıl buna dayanabilir hayatı boyunca? Nasıl rol yapabilir her dakika, her saniye? 

Lili'yi hiç unutmayacağım. Başarısından, cesaretinden ve kendi gibi olma azminden dolayı onu her zaman muhteşem bir kadın olarak hatırlayacağım. 

Hiç yorum yok: