22 Nisan 2017 Cumartesi

Koca Dünya














Bilinmedik bir ormanın içinde bir su kenarı, yaprak hışırtıları, boyası atmış küçük bir tekne. Ağaçların arasından sızan güneş ışığı, anne ve babası olmayan iki çocuk, doğanın sesleri. Doğaya sığınma cesaretini gösterebilen iki koca dünya. Bir abi bir kız kardeş ya da sadece onlara göre böyle. 

Gece, sis ve el fenerleri. Motor tamiri, alın teri, bir cinayet bir bıçak. Kimsenin sizi bulamayacağı bir yer, hayvanlar, babalar ve babasını arayan yaşlı bir kadın. Surete ışık tutan bir deli, dünyanın tüm nimetlerinden arınıp doğaya sarınmış iki koca dünya. 

Süslü sözcükler yazacak değilim üstelik zihnimde hala filmin müzikleri. Bir yanda Zuhal'ın saçları, diğer yanda abisinin paslı elleri. İnsanın en büyük günahının doğadan kopmak olduğunu düşünürüm. Sanki başımıza ne gelirse doğadan kopmamız yüzünden. Bunca keder, acı ve vicdan azabı. 

Reha Erdem'in son filmi Koca Dünya'dan bahsediyorum. Her karesi bir fotoğraf gibi, şiir gibi, rüya gibi. Yer yer Beş Vakit'in izleri, Hayat Var'ın izleri. Ağaç tepelerinde doğayı dinleyen çocuklar, su kenarında doğaya uzanan çocuklar, doğayı ölü bedenleri ile kucaklamak ister gibi boylu boyunca uzanan çocuklar. Reha Erdem sinemasının en güçlü yanlarından biri bu, doğaya uzanan insanoğlu. Her bir ses her bir görüntü sanki doğadan kopuşumuzun vicdan azabı. 

Gönülden teşekkürler Reha Erdem. 

Hiç yorum yok: