3 Mayıs 2017 Çarşamba

Thomas Mann: Buddenbrooklar (Bir Ailenin Çöküşü)


thomas mann buddenbrooklar ile ilgili görsel sonucu"Yaşamdan hep nefret mi ettim? Bu temiz, acımasız ve zorlu yaşamdan hep nefret mi ettim ben? Budalalık ve yanlış anlaşılma! Ben kendimden nefret ettim, yaşamın yükünü taşıyamadığım için yalnızca kendimden nefret ettim ben. Ama ben sizleri seviyorum... Bütün mutlu insanları seviyorum, çok yakında dar bir zindana girerek sizlerden ayrı kalmaktan kurtulacağım. Sizlerin sevdiği şey yakında benim içimde olacak ve ben sizlerin yanında ve sizlerle birlikte, sizlerin içinde olacağım... Hepinizin yanında ve içinde!" 

Buddenbrooklar, Thomas Mann'in henüz 25 yaşında 1900 yılında kaleme almış olduğu ilk romanı. Mann ve edebiyat dünyası için bir ilk eser olması bakımından oldukça önemli. 

Eserde, Almanya'nın kuzeyinde yaşayan köklü ve varlıklı bir aile olan Buddenbrooklar anlatılıyor. Aile şirketlerinin itibarını korumaya çalışan, yıllarını köklü aile geleneklerinden alan ve değişen dünyaya rağmen bu gelenekleri devam ettirme çabasında olan büyük bir ailenin yükselişine ve çöküşüne tanıklık ediyoruz roman boyunca. 

Eserden oldukça etkilendiğimi itiraf etmeliyim. Mann'in karakterleri çok canlı, karakter betimlemeleri ise büyüleyici. Kitabı okurken karakterlerin adeta roman sayfalarından çıktıklarını göreceksiniz kimi zaman. Her karakter oldukça detaylı bir şekilde işlenmiş. Thomas Mann, Buddenbrook ailesini anlatırken rotasını dönemin Almanyasına ve bilhassa Kuzey Almanya'ya da çeviriyor. Dönemin toplumsal yaşamı, insan ilişkileri, ahlak anlayışı ve burjuvazinin çöküşü çok net bir şekilde işleniyor. Mahkemeleri, toplumsal kabulleri, ikiyüzlülükleri, aile ilişkilerini ve dönem Avrupasının bakış açısını da büyük bir resim halinde görebiliyorsunuz. 

Hacimli bir roman olduğuna bakmayın, her sayfayı büyük bir merak ve istekle çevirdim. Buddenbrooklar sıradan bir roman değil, bana göre toplumsal özellikleri olan çok katmanlı bir roman. Bir aileyi bu kadar geniş açıdan anlatmak üstelik bunu 25 yaşında iken yazmak kesinlikle büyük bir yetenek ve emek ürünü diye düşünüyorum. 

Roman içerisinde en sevdiğim kısım sanırım Thomas Buddenbrook'un bir iç aydınlanma yaşadığı kısım oldu. Ölmeden bir süre önce hissetikleri, hayata dair düşündükleri ve yapmış olduğu sayfalar dolusu enfes sorgulama beni çok etkiledi. Thomas Mann özellikle bu satırlarda sanatını konuşturmuş diyebilirim. Kitaplığımdan sevgiler ve minnetler yolluyorum Mann. 

Hiç yorum yok: