1 Nisan 2019 Pazartesi

Martı Kuşu

Ya martı kuşları Halil, onlar da geri gelecek mi dersin bir daha ki bahara? 

Gelecekler ya elbet, dönüp duracaklar Galata'nın etrafında, biz de akşamları Karaköy kıyılarında seyre dalacağız hepsini. 

Hani ninem anlatırdı Halil, kızlığında İstanbul'a ilk gelişlerini. Sirkeci Garındaki bir dükkandan fulya çiçeği renginde bir ipekli almış. Yıllarca da saklamış onu. Şipşak bir fotoğraf çektirmişler dedemle birlikte köprünün yanı başında. O zamanlar derdi, tramvayların seslerine, insanların neşesine aşık olmuştum. Tüm gün sokaklarda dans edesim gelmişti, beni bir görseydin. Tıpkı Fransız film artistleri gibi güzeldim, incecik bir belim vardı. Şimdi bize boz bulanık görünüyor bu şehir, ruh taşlarına dönüştük. Gri, mat, donuk; o zamanlarda yaşıyor olmayı dilerdim.

Her zamanın kendine ait bir güzelliği vardır. Zaman, içinde acıyla birlikte umut barındırır. Kim bilir kaç gemi geçti şuradan, baksana. Deniz bile koyuldu, dibini göremez olduk artık. Bir hikayenin başladığı ve bittiği yer aynıdır, insanın doğduğu ve öldüğü yer gibi. Sahneler birbirine bağlandıkça, eğrisiyle doğrusuyla bir hayat çıkar karşına. Sen hayatın hangi cephesindesin? Anlat bakalım ürkek martı kuşu!

Ben mi Halil? Hiç böyle düşünmemiştim. Ben, sanırım acemi bir yolcuyum. Belli ki önümde daha çok yol var, tutmak gereken pek çok söz var. Kendime, sana, herkese karşı bir sorumluluğum var. Henüz bir bilet bile almış değilim, bir vapur düdüğünün ucunda sallanıyorum sanki. Ürkekliğim bundan besbelli, dahası var mı bilemiyorum. Hikayem çoktan başlamış. 

Güzel tarif ettin, insanı sisler içinden aydınlığa çıkaran tek bir şey vardır: hikaye. Oturup uzun uzun anlatacağın, her tanıştığın insana inci gibi dizeceğin kelimelerin oluşturduğu  bir anlam bütünü. Tamamen sana ait, bir yönüyle de başkalarının sahipleneceği bir hikaye aynı zamanda.
Ya senin hikayen Halil, sen de ürkek bir martı kuşu musun benim gibi?

Ben kendimi bildim bileli -tam bilmek katiyen mümkün değil ya- bir garip ruhum. İşte Karaköy, Galata, Sirkeci, eğri büğrü dolaşıp duran bir bilmeceyim. İnsan hep başkalarını arar ya, kendime yönelttiğim bir arayışım var benim. Ne ararım, kime inanırım bilmem. Hiç bilemedim, oysa bak: şu gördüğün insanlar her şeyi bilirler, kudretleri yaratılışlarında saklıdır. Evvel zaman içinden ahir zamana doğru yol alırlar. Ürkekliğim geçti ya, kaldı geriye tereddütler. Yaşama tereddütü, ayağı aksak bir martı kuşu. Gökyüzünü değil de toprağı bellemiş kendine yürümek için. Uçmak hayal.

Hadi uzat bakayım elini martı kuşu, son tramvaya yetişelim. 

2 yorum:

EĞİTİM PINARI dedi ki...

İnsan daima hayatı sorgulama halindedir. Çok teşekkürler böyle güzel bir yazı için.

Beyaz Çiklet dedi ki...

Eğitim Pınarı,

Ben teşekkür ederim değerli yorumunuz için :)