2 Ağustos 2018 Perşembe

Kitaplarda Sadeleşme Üzerine

Geçtiğimiz yıl "hayatımda sadeleşme" başlığı ile kendim için bir kampanya başlatmıştım. Biraz bu süreçten bahsetmek istiyorum. İstanbul'daki evde yaklaşık bin civarı kitabım vardı, edebiyat ve tarih ağırlıklı olmak üzere. Bir süre önceye kadar kitaplarımı asla elimden çıkaramaz, birkaç günde bir kütüphaneden hepsini alıp saatlerce düzeltirdim. Sanırım hayatta doğru düzgün bağ kurabildiğim tek nesne kitaptı benim için. 

"Hayatımda sadeleşme" projesini başlattığımdan beri pek çok şeyi elimden çıkardım. Evdeki tüm kırtasiye malzemelerini, sırt çantalarını, fazla olan çalışma masalarını ve gereçlerini ilkokula giden tatlı bir oğlana hediye ettim. Tabii ki bunun karşılığında ondan çok çalışma ve bol bol okuma sözü aldım. Ardından giyim eşyalarını ayıkladım, evdeki süs eşyaları ve kozmetik malzemeleri ile birlikte onlara da veda ettim. Bir vakfa bağışta bulundum giyim eşyalarımı. İhtiyaç sahiplerine ulaştı, güzel bir iş oldu. Bu projeyi büyüttük, çalıştığım okuldaki öğrencilerimin kıyafetlerini de aynı şekilde düzenleyip gönderdik. Çocuklar da çok mutlu oldu. 

Gelelim kitaplara, sanırım benim için en zoru buydu. Bir gün oturup onlarla vedalaştım, başkaları da okusun istedim onları. Yaklaşık beş yüz kadarını bulunduğum ilçedeki bir liseye bağışladım. Geri kalan kısımdan hala ayrılabilmiş değildim. Kendime ayırdığım kitaplar benim için değerli, arada dönüp baktığım ve tekrar okuduğum kitaplardı. Hele içlerinden bazı metinler vardı ki, görmediğim günler kendimi kötü hissederdim. Bunun da bir tür bencillik olduğunu düşündüm, kötüleri ayıkla iyileri kendine sakla. 

Bir sahaf ile tanıştım ve kitaplarımın hepsini vermek istediğimi söyledim. Geçtiğimiz gün gelip hepsini aldı, hatta çay demlemiştik, birlikte oturup sohbet ettik. 

Şu an kitaplığımda yalnızca iki cilt halinde Füruzan ve Tomris Uyar'ın toplu eserleri kaldı. Onları da neredeyse sürekli okuduğum için yanımda bulundurmak istedim. Füruzan benim için çok değerli, bambaşka bir yazar. Ondan öğrendiğim çok fazla şey var, hayata ve insanlara dair. 

Buna sanıyorum batıda "minimalizm" diyorlar. Son zamanlarda pek moda oldu. Güzel de oldu esasen, moda olmasını umursamıyorum fakat bazı insanlar üzerinde bıraktığı etki çok güzel. Az eşya, biriktirme ve depolama durumlarından vazgeçiş, ihtiyaç kadar harcama, az tüketme, çöp çıkarmama, vejetaryen ve vegan beslenmeye doğru adımlar; bunların hepsi zincir gibi, çok değerliler. 

Hayatta her şeyin mülkiyetini edindiğimiz gibi kitapların da mülkiyetini ediniyoruz. Bana kalırsa -farklı bir kategoride olsa da- kitaplar da birer tüketim malzemesi. Her üretim bir tüketimdir neticede.

Hiçbir şey biriktirmeyin, hiç koleksiyonunuz olmasın, sadeleşmek güzel, huzur verici, bir şey alırken iki tane almayın, biri bitince diğerini alın. İnanın gerçekleştirmesi çok çok kolay. 

2 yorum:

Geçmiş Bahar Mimozası dedi ki...

Keşke yapabilsem, ama sanırım hazır değilim; onları kendimden bir parça olarak görüyorum :(

Beyaz Çiklet dedi ki...

Geçmiş Bahar Mimozası ;)

Çok zor bir karar, öyle kolay verilebilecek bir karar değil. Lakin diğer türlüsü de huzur, gönül rahatlığı... Herkesin keskin kararları, dönemeçleri vardır. Kendinizi zorlamayın, zamanı gelirse onlara veda edebilirsiniz eminim ki :)