21 Ağustos 2018 Salı

Kırılgan Bir Çaba

Bir süredir düşünüyorum, esasen kendimi bildim bileli düşünüyorum. Yeni bir başlangıç yaptım, bir süredir tedirgin olsam da genel hissiyatım hissizlikten ibaret. Beş gün kadar seminer dönemi geçirdik, neyin niçin olup bittiğini anlayamadım. Zamana ve mekana adapte olmakta güçlük çektiğim için de oradan oraya savrulup durdum. 

Yeni okulda işler nasıl yürüyecek bilmiyorum. Yakında eşyalarımızın kalanını getirmeye şehir dışına gitmemiz gerekecek. Sonra işte askerlik, ondan sonra hayata adapte olmaya çabalama çalışmaları tüm hızı ile devam edecek.

Aklımızda başka bir şehre yerleşme düşüncesi vardı, bu sene gerçekleştirecektik ama tam da cesaret edemedik. İşsiz bir süreye kadar idare edebiliriz, iş bulabileceğimin de garantisi olmadığı için İstanbul'da yaşar gibi yapmaya devam etme kararı aldık. 

Şu an her şey yarım yamalak olduğu için kendimi havada hissediyorum. Zihnimi toparlayamıyorum fakat ders çalışmak zorundayım, derslerine gireceğim sınıfların konularını tekrar edip notlar alıyorum. Şu an pek istekli bulmuyorum kendimi, okullar açılınca nasıl olacak bilemiyorum. 

Hayatta halledilmesi gereken bir yığın ıvır zıvır iş var. Hiçbirini sevmiyorum bu işlerin. Annem hayata sıkı sıkı tutunabiliyor, her şartta içi umut dolu. Ya da bana pek belli etmemeye çalışıyor bilemiyorum. Bense öyle değilim, tüm her şeyden umudunu yitirmiş bir ruh gibi geziniyorum. Bunun farklı boyutları var tabii, ufak da olsa bir tatil bile yapamadım bu seneki koşturmadan dolayı. Yaz tatili de ev taşımak ve iş değiştirmek ile geçti. 

Dönüp dolaşıp aynı şeyleri anlatıyormuş gibi hissediyorum. Bu aralar tutunmayı başardığım ve adına mutlu olduğum tek şey yasemin çiçeğim. Eski evin balkonunda çok yalnızdı. Bu ev bahçeli olduğu için onu bahçeye koyduk ve hemen kendini toparladı, yeşillendi bir sürü filiz çıkardı ve epey büyüdü. Şaşırdık, onların da ruhu insan gibi sanırım. Güzel hissettikleri yerde büyüyüp filizleniyorlar. Betonların arasında ise hayata tutunamayıp sönüp gidiyorlar. Ben ne kadar tutunabileceğim yaşayıp göreceğiz. 

Elimde bir tük kahvesi ile, yarım yamalak yerleşilmiş bir evde, hiç tanımadığım bir semtte bunları yazıyorum. Görmeden anlayabildiklerim, gözümün gördüğü kadarıyla anlayabildiklerimden daha fazla. Bu zıtlık da hayattaki çabayı, mutluluğu ve iç huzurunu kırıyor. Işık suyun içinden geçip odak noktasında takılı kalıyor. Nitekim tüm hisler hep aynı kapıya çıkıyor. Yaptığımız sadece her seferinde farklı yolları izleyerek aynı sona varmak. Kırılgan bir çaba. 

Hiç yorum yok: