26 Ağustos 2020 Çarşamba

Emily Bronte: Uğultulu Tepeler

Bu yıl dönem metinlerini tekrar okumaya İngiliz edebiyatı ile başladım. İlk okuduğum metin ise Uğultulu Tepeler oldu. İngiltere'de 19. yüzyılın ikinci yarısını Victoria Dönemi olarak adlandırıyoruz. Özellikle bu dönemde hem toplumsal hem de ekonomik açıdan orta sınıfın yükselişe geçtiğine şahit oluyoruz. Dönemin kadın yazarlarının metinlerine baktığımızda ise genelde taşra portresi çıkıyor karşımıza. İngiltere'nin çeşitli bölgelerinde yaşayan orta sınıfın, çiftlik hayatının ve bu tekdüzeliğin içinde yaşanan sıradan olayların bir bütün olarak kahramanların ruhsal ve fiziksel durumlarını nasıl etkilediğine tanık oluyoruz. Hem dönemi açısından hem de kurgusu açısından ben Uğultulu Tepeleri başarılı buluyorum. 1848 yılında genç yaşta hayatını kaybeden yazar, ardından onun adını her daim yaşatacak olan bu güzel yapıtı bırakıyor bizlere. 

Victoria Dönemi İngiliz metinlerinde, 1800'lü yılların Rus metinlerindeki derinliği, mizahı, felsefeyi ve psikolojiyi bulmak çok mümkün değildir. Yüzeysel olduklarını söyleyemem lakin ele alınan konular hep belli başlı tipolojiler ve olaylar etrafında döner. Kır yaşamı, taşra heyecanları, sıkışmışlık hissi ve tabii bunlarla birlikte gelen bir aşk hikayesi mevcuttur. Fakat, Uğultulu Tepeler belirli özellikleri açısından bu mevcudiyetin dışında, ayrı bir yerde konumlanıyor. 

Romanın olumsuz kahramanı olan Mr. Heathcliff, kitabın içerisinde tam anlamı ile çözümlenmese de; onu rahatsız eden hayatın izlekleri direkt olarak okuyucuya tesir edebiliyor. Üstelik, Mr. Heathcliff kurgu içerisine öyle bir işlenmiş ki, yazarı bu konuda tebrik etmemek elde değil. Metnin içinde her bir karakterin hayatta temsil ettiği bir duruş var. Taşranın sunduğu olanaklar ve yaşam aşkı ile tutuşan genç karakterlerin dışında, evin içerisinde görev yapan hizmetlilerin tasvirleri ve yerleri oldukça güçlü. 

Metnin içerisinde muhakkak ki yazarın yaşamakta olduğu hayatın iz düşümleri de mevcut, bunu yadsımak doğru olmaz. Kendi adıma anti kahraman yaratmanın kurguda epey zor olduğunu düşünüyorum. Bu açıdan da metin kendisini diğer dönem metinlerinden farklı kılıyor. Roman boyunca Mr. Heathcliff'i çözümlemeye çalışıyor ve onun suretinin niçin kötülüğe meyyal olduğunu tespit etmeye uğraşıyorsunuz; bu durum da son sayfalara kadar okuru canlı ve ayakta tutuyor. Nahid Sırrı Örik de, Kıskanmak adlı metnindeki anti kahramanı ile bence Mr. Heathcliff'e bir selam çakıyor. Karşılaştırma, bir başka konunun yazısı olmaya değer. 

Netice itibari ile, 'klasik' diye tabir ettiğimiz ve benim bu tabiri doğru bulmadığım dönem metinleri; dönemlerin toplumsal, tarihsel ve psikolojik özelliklerini keşfetmemiz açısından oldukça değerli. Kanaatimce; bir dönemi irdelemek isteyen bir araştırmacı ya da meraklı bir kişi; dönemi hem tarih hem de edebiyat olarak incelemeye başlamalı. Öteki türlü bu bütünselliği yakalamak epey güç olacak belki de yarım kalacaktır. 

Her birimizin hayatında bu kadar iddialı ve keskin birer Mr. Heathcliff olmasa da, ondan izler taşıyan tanıdıklarımız vardır diye düşünüyorum. Hikaye boyunca benim kahramanım ise kesinlikle Mrs. Dean oldu. Tüm yaşananlara rağmen ayakta kalmayı başarması ve her açıdan bir zamanlar bir parça bile olsa sevgi beslediği, tanıdığı kişileri asla yalnız bırakmaması takdire şayan. Bence hepimizin hayatında birer Mrs. Dean olmalı.

2 yorum:

Dr.eamer dedi ki...

Ah! Sonunda okumuşsun!:)

Dediğin gibi edebi olarak belki çok büyük bir derinliğe sahip anlatım ve tasvirler olmasa da karakterleri adeta kanlı canlı görüyormuşsun hissini bu eseri okurken asla kaybetmiyorsun. Kötü karakter kime göre kötü? İyiler neden iyi? Gerçekten etik olarak durum böyle mi?

Sanırım “Büyük Umutlar” ile “Uğultulu Tepeler” en beğendiğim edebi eserler arasında İngiliz edebiyatında kesinlikle başı çekiyor. Bronte ailesini her daim saygı ve minnetle anıyorum bize bu harika eserleri ve soru işaretlerini bıraktıkları için:)

Ahh o kadar istiyorum ki şu sıralar kitap okumak ancak minik meşgalem yüzünden henüz fırsat bulamıyorum. Fırsat bulduğumda biraz da Türk öykü yazarlarını okumak istiyorum özellikle yeni dönem yazarları.

Yeni eğitim öğretim yılın hayırlı uğurlu olsun sevgili Beyaz. Fırsat buldukça yazmanı en istikrarlı okuyucularından biri olarak heyecanla bekliyorum herzaman:) Özellikle edebi alanda harika tanıtımlar yapıyor,insanda o eseri hemen okumak için heves yaratıyorsun. Kesinlikle profesyonel olarak da bu işi yapmanı öneririm. Sağlıcakla..

Beyaz Çiklet dedi ki...

Sevgili Dr.eamer ;)

Büyük Umutları henüz okumadım lakin listemde, merakla bekliyorum ona da sıranın gelmesini. Uğultulu Tepeleri gerçekten çok beğendim, Jane Eyre'i de çok severim ama sanırım Uğultulu Tepeler bende daha derin bir iz bıraktı. Bronte kardeşlerin önünde saygıyla eğiliyorum gerçekten.

Minik meşgale bence en güzeli, ona bakmak, onunla var olmak çok güzel olsa gerek. Sağlıklı bir ömür diliyorum :)

Uzaktan eğitim zorluğu olsa da umarım güzel bir yıl olur. Okudumlarımı buradan paylaşıyorum genelde; sanırım bir yerlere yazmaya, bunun için hareket etmeye mecalım yok lakin olsa çok güzel olurdu. Bu fikir aklımda bir yerlerde olacak :)