8 Nisan 2017 Cumartesi

İnsanlıktan Uzakta

far from men ile ilgili görsel sonucu

1950'li yılların başı. Cezayir. Issız bir köy, tek başına bir adam. Bir adam daha. Biri öğretmen, biri misafir. Bir Camus öyküsü. 

Issız çöllerin toza toprağa bulanmış insanları, her yerde savaşın sesi. Cezayir topraklarını kaplayan sivri kayalar gibi insanoğlu. Cesareti ve gerçeği aramaya meyilli. Kanunlar, yola devam etmek zorunda olmak ve yolun sonunda kocaman bir yol ayrımı. 

Daru'nun mücadelesi etkileyiciydi. İnsanlıktan uzakta değil de tam insanlığın özünde bir hikaye. Aslında bana göre insanlardan ne kadar uzak gerçek insanlara o kadar yakın. Tanrısal mesele! Gerçeğe yakın olanların hikayesi. 

far from men ile ilgili görsel sonucu"Size öğretmenlik etmiş olduğum için gurur duyuyorum." Gözlerim nemlendi son sahnede. Öğretmen Daru çocukları ile birlikte. Muhammed ise çoktan gerçeğin peşinde. Bir yol üzerinde, belki bir kayanın dibinde. 

Eski okulumdaki öğretmenlik günlerim geldi aklıma. Anneleri ve babaları olmayan çocuklarımın her gün çizdikleri resimleri elime tutuşturmaları. Duvarları kaplayan çocuk resimleri. İsmimi yazmaları rengarenk kağıtlara, rengarenk kalemler ile. Kocaman iki yıl, öğretmenlikten ziyade babalık. Ya da abilik. Nasıl uygun görürseniz. 2010 yazı Hakkari. Dağ bayır üzerinde mutlu mesut geçen bir ay. Çocuklarımın sevinci, adıma türküler söyleyişleri. 

Gözlerimin nemini silip film üzerine biraz daha kafa yormalıyım. Sağlıcakla. 

4 yorum:

Dr.eamer dedi ki...

Tanıdığım en duygusal,en karakterli,en özverili öğretmen sensin sanırım sevigili çiklet..

Bilmiyorum belki sen kendini öyle görmüyorsun ama benim gözümde çok güçlü çok ayakları yerebasan bir karakteri simgeliyorsun herzaman ve sana imreniyorum.Eminönü'nde soğuk bir öğleden sonrası var,bir kafede ayaküstü bir şeyler atıştırıyorum öyle karmaşık öyle kendimden uzak bir ruh halindeyim ki dünyada kaydadeğer,güzel şeyler de olduğunu hatırlayabilmek adına açıp seni okuyorum(herzamanki gibi)

Bugün 1 yıllık evliliğimin yıldönümüymüş,kendimi dünyanın en yalnız insanı hissediyorum.27 yaşındayım ve dünyada kaydadeğer yaptığım hiç bir şey oldu mu düşünüyorum..hergün ders çalışmaya gidiyorum bahanesiyle evden uzaklaşmaya çalışıyorum ne yazık asıl uzaklaşmak istediğim kendimim ama bunun çaresi yok..kadınım ama hayatın kadınlığıma yüklediği şeyleri hiç mi hiç sevmiyorum,hekimim ama işimi sevmekten yorulunca terkettim,yıllardır istediğim yerdeyim koca İstanbul benim ama ben hiçbir yere ait değilim..böyle karamsar karamsar mahvettim değerli duvarını,affet ama seni gerçekten takdir ediyorum her şeye herkese rağmen yine de üretmeye,üreten insanlar yetiştirmeye,hepsinden önemlisi kendinle barışık olup kendini daha da geliştirmeye devam ediyorsun! O mesleğin hakkını veren çok az insan var dünya üzerinde,senin onlardan biri oldugunu bilmek potansiyel bir anne adayı olarak beni gerçekten umutlandırıyor.

Bir de aklıma gelmişken dün "grave of the fireflies" izledim,o kadar ağladım o kadar işledi ki o acı içime belki de bu yüzden bugün bu kadar negatifim.Bu hafta müsait bir günde bir de "frantz" izleyeceğim hepsini kaldırabilirmiyim bilmiyorum ama acının bile "sahici"sine ihtiyacım var. Bizim incir çekirdeğini doldurmayan dertlerimiz çok saçma çünki..

Hoşçakal sevgili beyaz çiklet,yeni yazılarınla görüşmek üzere

Beyaz Çiklet dedi ki...

Dr.eamer ;)

Öncelikle söylemeliyim ki yorumunu birkaç kez okudum. Hemen bir şeyler yazmak istemedim, önce söylediklerini hissettim. Hakkımda söylediklerin beni çok duygulandırdı çok da mutlu oldum. Söylediğin şeyleri ne kadar hak ediyorum bundan emin değilim. Yalnızca iyi bir insan olmak istiyorum sanırım. Bundan gerisini pek umursamamaya çalıştım hayatım boyunca. Son yıllarda sosyal medyadan el etek çektim. Hesaplarım artık yok ve ben çok daha mutlu ve özgürüm. Yaşadığım hayatı birilerine göstermek külfetinden kurtuldum. Bence kurtuluşumuzun en büyük aşamalarından biri bu olmalı. Diğerlerine bir şeyler göstermek ve bir tatmin sağlamak çok yapay geliyor bana. İnan ben de daha iyi şeyler yapıyor olmak isterdim, çünkü her birimizin yapabileceği dünya kadar şey var aslında.

Yorgun gibisin söylediklerinden bunu çıkardım. Yorulman aslında çok doğal; bir kadınsın ve İstanbul'da yaşayan bir kadınsın. İstanbul ilk gençlik yıllarımız için büyülü bir şehir olsa da maalesef ilerleyen yıllarda öyle olmuyor. İnsanı yoruyor. Sanırım birkaç sene içinde bu şehirden annemi de alıp gideceğim. Bu şehirde ve bu insanların arasında kendimi bulamıyorum. Sen de aynı hisleri paylaşıyor olabilirsin benimle. Muhtemeldir. Bazı dönemlerde hayatımızı çok fazla sorguluyoruz. Bu bir kısır döngü sevgili dr.eamer. Hayat tümden bir kısır döndü. Bir süre sonra hayaller yitiyor, mutluluklar azalıyor heyecan ise sönüyor ne yazık ki. Bir şeyler, hayaller gerçekleşince gerçekliğini yitiriyor gibi.

Yalnız hissetmekten korkma ben uzun süredir böyle hissediyorum. İnsanlar ile samimiyetsiz ilişkiler kurmak yerine yalnız olmak çok daha mantıklı geliyor bana. Yalnızlık insanı ciddi anlamda besliyor ve sanırım ancak yalnız olduğunda üretebiliyor insan.

Biraz uzaklara gitmek iyi gelecektir diye düşünüyorum naçizane fikrim. Sömestr'da bir Batı Karadeniz turu yapmıştım bana iyi geldi. İstanbul'dan biraz uzaklaşma imkanın varsa değerlendirmeni isterim. Çok çalışkan,zeki ve dirayetli bir kadın olduğunu düşünüyorum. Lütfen bu şehrin ve hayatın seni geri plana itmesine izin verme.

Sevgiyle kal, üzme kendini :)

Dr.eamer dedi ki...

Merhaba yine ben:)

Yazdıklarını okuyup teşekkür etmeden geçmek istemedim,ben de birkaç defa okudum ve öyle güzel tariflemişsin ki..özellikle 2.paragrafta gerçekten çok haklısın gençlik yıllarımızdaki gibi değil artık bu şehrin bize hissettirdikleri..bu trafik bu hava bu gürültü çok yoruyor,yine de o vapur iskelelerini görünce içime bir sıcaklık geliveriyor..aslında yalnız hissetmekten dolayı değil de bu kadar yalnızken yine de "insanların" dahil olduğu bir istanbul hayatı sanırım beni yoran.Yalnızca kendi yükümü taşımak ve bu korkunç kalabalık,kargaşa dolu şehirde gerçekten yapayalnız olup dediğin gibi üretken olabilmeyi hayal etmiştim hep ama hayat bizi malesef hayallerimizin çok çok uzağına götürüyor hatta hayallerimizi bile değiştiriyor.

Bilemiyorum ne kadar "doğru" ifade edebildim kendimi ama böyleyken böyle sevgili beyaz çiklet.Umarım ikimiz de dünyanın hangi köşesi olursa olsun huzurla ve gerçekten yanında huzur duyduklarımızla oluruz.

Beyaz Çiklet dedi ki...

Dr. eamer ;)

Güzel dileklerin için çok teşekkür ediyorum. Tüm olan bitene rağmen ayakta olmak ve nefes almak çok güzel, anları kaçırmamamız dileklerimle :)