2 Mart 2018 Cuma

İtiraz Edebilmeyi Öğrenmek

Son bir haftadır çalıştığım okulda gerilimli bir hava var. Elbette bu gerilimin sebeplerinden biri de benim. Üç yıldır herkesi ve eğitim ortamının işleyişini anlayışla karşılamaya çalışıyorum. Ciddi bir emek veriyorum kendimce, uykusuz kaldığım pek çok gün oluyor. Bunun yanında bugüne değin hiçbir çalışma arkadaşımı kırıp incitmişliğim yok. Fakat işleyiş ile ilgili kendi fikirlerimi söylemeye başladığımdan beri tepki çekiyorum. İnsanların sevgileri itaatiniz ile doğru orantılı olarak değişiyor. Yani itiraz etmeden çalışmaya devam ederseniz sizden iyisi yok, biraz sesiniz çıkmaya başladığında ise gerilim yaratmakla suçlanıyorsunuz. Oysa kendi fikirlerimi söyleyebilmek, çalıştığım ortam adına en doğal hakkım. İş yerlerinde idareciler tarafından çalışanlara daha fazla özgürlük alanı verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Esasen bu, birilerinin vermek zorunda olduğu bir şey de olmamalı. Doğal olarak bu özgürlük alanı olmalı zaten. Yoksa başarıdan ve üretimden bahsedemiyoruz ne yazık ki. 

Bir "eğitimci" olarak söylemek istediğim bazı şeyler var, itiraz edebilmeyi öğrenmek konusunda. Eğitimci tanımını bilerek tırnak içine aldım, ne yazık ki günümüzde herkes eğitimci, herkes bir şekilde öğretmen oluyor. Bunların dışında tek tip bir eğitim anlayışından bahsetmek oldukça yersiz. Her çocuğun özel, kendine özgü olduğunu düşündüğümüzde ülke olarak ne yazık ki uzun yıllardır tek tip eğitim ile başarılı olamıyoruz. Çocukların öğretmenlerinin fikirlerini, bilgilerinin hepsini doğrudan kabul etmesi hatalı. Çocuklarımızda ve genel olarak insanlarımızda itiraz edebilme yetisi yok. Bunun altında bazı kaygıların yattığını düşünüyorum. Örneğin, iş kaygınız varsa itiraz edemiyorsunuz. Not kaygınız varsa itiraz edemiyorsunuz. Ve buna benzer pek çok kaygı örnek verilebilir.  

İtiraz etmekten kastım her şeye itiraz etmek değil. İtirazın bir gerekçesi olmalı, çocuklar özgürce, uygun ortam ve koşullarda yine uygun üsluplarda fikirlerini beyan edebilmeliler. Aynı şekilde yetişkinler de öyle. Önemli olan ortak bir noktada da buluşmak değil. Kimse ile, çocuklar ile de ortak bir noktada buluşmak zorunda değiliz. Yalnızca birbirimizden farklı fikirlerimizin olduğunu kanıksamalıyız. İletişim de burada başlamıyor mu zaten? 

Eğitim sisteminde yapılandırmacı yaklaşımdan bolca bahsederiz. Tezimi yazarken de bahsetmiştim. Bunun yanında eleştirel düşünce de bizim olmazsa olmazımızdır. Lakin bunların hepsi müfredatlara sıkışıp kalmış enstantaneler. 

Her "şu şöyledir" diyenin dediğini onaylamak ve yapmak durumunda değiliz. İtiraz ettiğiniz takdirde kendi fikirlerinizi beyan etmiş oluyorsunuz. Üstelik benim eğitim anlayışım, eğitime bakış açım herkes gibi olmayabilir. 

Anne babalar çocuklarını yetiştirirken, öğretmenler de çocukları eğitirken "itiraz edebilme" kısmına dikkat etmeliler kanımca. Yıllar yıllar geçmiş olduğu halde üretebildiğimiz, geleceğimiz olarak baktığımız nesil yani bizler ortadayız. O zaman bir yerlerde yanlış bir şeyler var öyle değil mi? 

Hiç yorum yok: