24 Şubat 2011 Perşembe

Black Or White

Çok narin bi bünyem var.Tıpkı duygularım gibi.Devamlı grip oluyorum ve bu beni çok zorluyor.Yaşam kalitemi al aşağı ediyor,yoluma taşlar koyuyor.Bazen burnumu yerinden koparıp atmak istiyorum.
Yurda geri döndüm ve tabii okuluma.Üç arkadaş sırtımızda çantalarla Şirince'ye gittik.Şaraplarıyla meşhur bir Rum Köyü şirince.Arkadaşlarımla şarapların tadına baktık,evleri ve kendimizi fotoğrafladık.Otlu gözleme yedik ve yayık ayranı içtik.Ardından eşsiz ve bir o kadar fazla yağan yağmurun eşliğinde yürüdük.Önce şeftali aromalı şarap daha sonra ise çilekli olanı denedik.Ardından karadut denedik ve tadı çok hoşuma gitti.Bir tane aldım.Hatıra olsun diye,benimle birlikte yıllansın ve bende yıllandıkça ona bakıp yaşlılığıma daha çok ağlayayım dedim.Ancak ilk defa alkol alan biri olarak sıcak ve tarçın kokulu şarap pek hoşuma gitti.Girdiğimiz Winehouse'da - ki Amy Winehouse şakası etrafta dalgalandı itiraf etmeliyim - gelen misafirler anı olsun diye çeşitli yazılar yazıp duvarlara yapıştırmışlar.Ben de yazdım ki kağıda " Hayat,Şirince'ye gelip bir yudum şarap içmekmiş ".Hayat gerçekten bu kadar güzel mi ki ?

Hala burnumu çekiyorum ve zor nefes alıyorum.Film izliyorum bol bol.Black Swan'ı izledim en son.Büyüleyici demek doğru olur sanırım bu film için.Portman'ı ilk izlediğimde henüz küçük bir çocuktu." Leon "da oynamıştı.Şimdi ise kocaman bir kadın olmuş.Bir siyah kuğu..Ondan önce İstanbul Kanatlarımın Altında ve Remember Me adlı filmleri izledim.Spartacus'u bitirdim.Çok etkileyici bir dizi olmuş gerçekten.Bathiatus'un ölümünü zevkle izledim.Yaşa Spartacus !


Ben bu dört duvar arasına,beni tanımayan şehre gelince çok kötü hissediyorum.İlk günler hep böyle oluyor bunu hala aşamadım.Erkekler ağlamaz sanmayın.On dokuz yaşında koca bi adamım ama annemden uzak her yerde hüngür hüngür ağlıyorum.

Ayten Alpman'dan " Sensiz Olamam " ve Baba Zula'dan " Bir Sana Bir De Bana " adlı şarkıları dinledikçe ağlıyorum.Yurtta odamın tuvaletine giriyorum,kapanmayan fakat sadece kilitlenen tuvaletine kendimi kapatıyorum.Klozet kapağının üzerinde uzunca oturup halime ağlıyorum.Belki ben burda ne yapıyorum diye,belki de hala buraya alışamadığım için,belki de annem yanımda değilde uzakta olduğu için,belki de artık şiirler yazamadığım için,belki de..sebebini ben de bilmiyorum.Sadece tuvalette yanan beyaz ışıkla göz göze geliyorum.
Hani,Nina içindeki Siyah Kuğuyu ortaya çıkarmakta zorlanıyor ya,ben de bir türlü karaya bürünemiyorum.Taklitten öteye gitmiyor davranışlarım.Yüzümü pudralarla kapayıp sahneye çıkıyorum.

Belki de bir ya da iki kişi okuyor bu satırları.Benim hayatıma dair bir fikir ediniyor biri oturduğu yerden.Anlatıyorum ya,sadece gerçekleri.Döküyorum ya içimi burada,rahatlıyorum sanki.Beni de anlayan birileri var diyorum.Siyah kuğuların içinde beyaz kuğuyu oynuyorum.Beyaz gibi görünmüyorum.Gerçekten beyaz olduğumu düşünüyorum.Beyazlık gözlerimden aktıkça,gözlerinden akanın siyahlık olduğunu fark ediyorum.Siyah olmak ne kadar tozlu bi şeyse,beyaz olmanın da içinde o kadar fena söz barındırdığını biliyorum..

3 yorum:

Zeynep Şeker dedi ki...

siyah kuğuların içinde beyaz kuğuyu oynuyorum. ne kadar güzel yazmışsın.

özgür dedi ki...

bütün cikletleri patlatırım bundan sonra.

Beyaz Çiklet dedi ki...

Zeynep Şeker & Özgür ;)

Güzel yorumlarınız için teşekkür ederim (: