23 Eylül 2018 Pazar

Korkunun Aslı

İçimdeki korku, ete kemiğe bürünmeye başlayan tarifsiz bir yaratığa dönüşüyor giderek. Bir şehir, İstanbul'un dört bir yanı, herkes, içindeki her şey ile birlikte üzerime geliyor. Hayata devam etmek benim için giderek zorlaşıyor; bazen tahta bir kalemle bir şeyler karalıyorum hepsi yalnızca bu. 

Sabahları uyandığımda bir miktar enerji oluyor içimde, bir şeyler yapma isteği. Bilincimin en berrak olduğu zamanlar sabah uyandığım zamanlar. Bunu da yeni yeni keşfediyorum, gece ürpetiyor, aynı zamanda daha cazip geliyor fakat sabahın ayrı bir duygusu var. 

Ne yaptığım, nerede olduğum ile ilgili zihnim bulanık, karanlık. Artık okuldaki çocuk seslerine dahi tahammül edemez hale geldim, şehrin dağıttığı, parçalara ayırdığı her yerde kendime ait parçaları toplayabilecek gücüm bile yok. Mücadele etmeyi bile anlamsız bulurken, herhangi bir şey için adım atmak, bana korkutucu geliyor. 

Masamın üzerinde duran avokadoya bakıp duruyorum uzunca, annemin yaptığı dereotlu poğaçanın sıcaklığını dudaklarımda hissediyorum. Fakat hiçbir yerde, hiçbir evde kendimi sıcak ve bir yere aitmiş gibi hissedemiyorum. Her şey fazlasıyla karmaşık, her şey bir o kadar tahayyülümün dışında akıyor. 

Giderek Kafka'ya dönüşüyor belki de ruhum, korkularla sarılı varlığım çatırdıyor. Prag sokaklarından İstanbul'un yorucu bir semtine uzanan korkunun içinde çılgınca düşlüyorum. Rüyalardan uyanışlarımın korkusu içinde, sabah battaniyeme sarılı bir şekilde tavanı izliyorum. Olduğum yer, olmak istediğim yer ve içine sıkışıp kaldığım yer, hepsi aynı aynaya yansıyan ayrıntıların toplamını veriyor bana. Gitme isteği, ellerin bağlanışı, her geçen gün beni çok daha fazla üzüyor, yıpratıyor. 

5 yorum:

Kim Bilir dedi ki...

Satırların içerisinde kayboluyorum. Kalemin sihirli değnek gibi. Bu arada bence: "All you need is love"
Selamlar.

Beyaz Çiklet dedi ki...

Aşk bir kez denendi, yaraladı. Sonra zaman geçti biraz daha denendi, oldu, olmadı, son buldu. En güzeli avokado, yemyeşil, tadı yumuşacık. Bir de edebiyat, bitip tükenmiyor, okuyorsun, bitmiyor, sarıyor, sarmalıyor.
Sevgiler.

Bu saatte nerden geldiyse dedi ki...

hep bu dönüşümler döneminde insan kırılmalar yaşıyor.öyle öyle büyüyorsun veya hayattan soğuyorsun bilemedim işte :(

Beyaz Çiklet dedi ki...

Sanırım hem büyüyorsun hem de hayattan soğuyorsun. Her şey beyhude bir mücadeleye dönüyor, köşene çekilip izliyorsun, izliyorsun.

Kim Bilir dedi ki...

Hayat güzellikler de sunar insana. Hem de en ummadığınız zamanlarda. Bu şimdi size masal gibi geliyor ama değil. Gerçeğin ta kendisi. Ben buna Tanrının eli diyorum ve tanrının varlığına derinden inanıyorum. Tanrı varken de ümitsizlik diye bir şey tanımıyorum.