2 Eylül 2018 Pazar

Eylül

Zaman geçtikçe insan aklı geriye doğru işliyor. Geride kalanların özlemi, olacakların bilinmezliği derken bir ömür boyu sürüncemede, her yerde yoğun bir sis. Gecenin öteki yüzü bizden ne bekler, kapıda kim bekler hepsi kocaman bir muamma. Bir dişlinin arasına sıkışıp kalmış gibi, beden ruhun bir parçasıydı oysa, parçalanmadan önce. 

Hepsinin dilinde bir şarkı, ağızları açık hayata karşı. Bir orada bir de burada, bir dolmuşun içinde tıklım tıkış. Sıcaktan terlerken, Eylül henüz rüzgarlarını getirmemişken. Kim daha iyi, bu dünya gerçekten narin, uysal ve duyarlı insanlar için bir cehennem mi? 

Bir miktar felsefeye bürünmek, perdenin arkasında yanıp sönen ışığı takip etmek, edebiyata tutunmak en hakikisinden. Artık cümleler bile doğru düzgün bitmiyor, dil duyguları ifade etmede yetersiz kalıyor. Nüfus artıyor, mutsuzluk artıyor, dünya düzeni iyiye gitmiyor. 

Yaşamın arasında kaybolup giden insancıklar, Dostoveski'nin satırlarından fırlamış gibi. Herkesin hastalıkları, rekabetleri, mücadeleleri, her şeyin en fazlası. 

Daim düzen, düzensiz insan, kayıp ortalıklarda bir yerlerde düşen, gönlünü kıran her ne varsa hep üzerinde. Bir bilet, bir uğraş, devam etmenin telaşı ve tedirginliği, sofralar kurulacak, yemekler yenecek, illa ki çay içilecek. 

Peşimde iz, peşimde geçmiş, peşimde gelecek, üstelik her bir yandan, eylül sabrı, eylül'ün soğuğu hayalimde. 

Hiç yorum yok: