19 Kasım 2016 Cumartesi

İstanbul'da Yaşamak Üzerine

Bazen dışarıdaki hayata adapte olmakta zorlanıyorum. İstanbul, zamanı feci derecede hızlı tüketen bir şehir. Yorgun, yoğun ve ruhsuz. Yaşadığım yer İstanbul olsa da, nispeten şehrin gürültüsünden uzak. İnsan kalabalığı da yok. Buna rağmen bu şehirde yaşamanın vermiş olduğu yorgunluğu genç yaşıma rağmen iliklerime kadar hissediyorum.

Bir kere sizi sürekli bir tüketim isteğiyle dolduruyor. Kendinize ne kadar ket vurmaya çabalasanız da, ihtiyacınız olmayan bir sürü şeyi tüketmeye başladığınızı görüyorsunuz. Çünkü nüfusun büyük çoğunluğu bu vakıaya kapılmış durumda, tepkiniz hal böyle olunca yersiz ve virane kalıyor. Aşırı tüketim ile birlikte üreten insan sayısı ise oldukça az. Kendime sürekli soruyorum, sen neler üretiyorsun? Öğrenci yetiştiriyorum, bilgimi onlarla paylaşıyorum, öğretiyorum, okuyorum, sanatın peşinde koşuyorum, porselen desenleme sanatı ile uğraşıyorum, özgün eserler çıkarıyorum, öykü yazıyorum, bir internet sitesi için yazılar yazıyorum, yıllardır bu blogu yazıyorum... Bunların hiçbiri yeterli değil ne yazık ki. İnsanoğlu kesinlikle üretmek için programlanmış. Günümüzde ise ürettiğimizden çok tüketiyoruz, sanırım mutsuzluğumuzun altında yatan en büyük sebep bu. Üretememek, bolca tüketip tükenmek. 

Bunun dışında maddi anlamda da İstanbul'da yaşamak çok zor. Ev sahibi olmak çoğu insan için bir hayal, kiralar artık zengin fakir muhiti ayırmaksızın her yerde çok pahalı, kışın ısınmak zor, bir sitede oturuyor iseniz aidat ücretleri çok fazla, ulaşım pahalı. 

Doğa dergilerinde gördüğümüz, filanca kişi her şeyini bırakıp dağa taşındı, ormanda tek göz ev yaptı, doğduğu köye yerleşti gibi haberlerin baş kahramanlarına gıpta ediyorum. İmkanlarım daha geniş olsaydı hiç düşünmez, bu yaşımda küçük bir köy evi alıp, içinde bir sürü kedi besler, edebiyata dalar, öyküler yazardım. Lakin bunun için kararlıyım, birkaç sene daha çalışıp iyi bir birikimin ardından tüm işimi gücümü bırakıp minik bir köy evine yerleşeceğim. Yoksa bu şehir gerçekten bitip tüketecek beni.  

Hiç yorum yok: