23 Ocak 2013 Çarşamba


Boys Don't Cry


Uzun süredir izlemek için köşemde beklettiğim bir filmdi Boys Don't Cry.Filmde üzücü bir hikayenin anlatıldığını bildiğimden izlemeyi hep erteledim sanırım.

Filmin yönetmeni Kimberly Pierce.Andy Bienen ile birlikte yazmışlar senaryoyu.Hikaye ise tanıdık,gerçek yaşamdan alıntı.Yıl 1993.

Açıkça söylemek gerekirse Hilary Swank ilk defa bu film aracılığı ile izlemiş olduğum bir aktrist.Bu filmdeki rolü ile 1999 senesinde Akademi ödülü kazanmış,benim de performansını çok beğendiğim özellikle filmde gözlerini çok iyi kullandığını düşündüğüm oyuncu kişisi.Brendon'ı canlandırıyor.
Diğer bir karakter ise Lana.Lana'yı ise benim bu sene izlediğim Hitt and Miss adlı mini diziden tanıdığım Chlöe Sevigny oynuyor.Donuk bakışlı,başarılı bir aktrist.

Bir kadın bedeni taşıyan fakat kendisini erkek hisseden genç biri Brendon.Küçük tesadüfler sayesinde tanıdığı insanlarla kısa zamanda dost olur ve Lana'ya karşı büyük bir sevgi beslemeye başlar.Lana da onu sever,onun için mücadele etmeye çalışır.
Buraya kadar her şey Brendon ve Lana için çok güzelken işler istedikleri gibi gitmez.Arkadaşları,Brendon'ın bedenen bir kadın olduğunu öğrenirler.Bir anda hepsinin ona karşı tavırları değişir.
Brendon,Lana'nın iki arkadaşı tarafından tecavüze uğrar ardından kurşunlanır.

Bu hikaye bana 1998 yılında ABD'de işkence edilerek öldürülen eşcinsel Matthew Shepard'ın yaşamını anımsattı.

Dün çok fazla gözyaşı döktüm,her gün gözyaşı döküyorum.Tebessüm ederek yaşamaya çalışırken aklıma Brendon geliyor,Matthew geliyor.Ve de nefret cinayetine kurban giden onca iyi yürekli insan.
Çoğu zaman,hayatımın büyük bir bölümünde içinde yaşadığım bu yerkürenin,bu atmosferin gerçek olmadığını düşünüyorum.Gerçek olmamasını istiyorum.Anlamı yok,çünkü içinde yaşaması gereken iyi ve güzel insanlar yok.Brendon yok,Matthew yok.Kötüler var.

Keşke olmasanız.

2 yorum:

Ogaybende dedi ki...

bende baya bir süre erteledikten sonra izlediğimde "neden bu kadar geç kaldım ki" demiştim bu tarz filmleri o kafadaki insanların biran önce izlemesi, kafalarında ne gibi bir ışık yakar bilemem ama belki o tarz düşüncelere kapıldıklarında gözlerinin önüne geliverir, neyin neden ve niçin olduğu !

Beyaz Çiklet dedi ki...

O Gay Ben de ;)

Söylenecek,yapılacak o kadar fazla şey var ki misal Matthew Shepard'ın ailesinin onun öldürülmesinden sonraki mücadelesi takdire şayan.Bizim toplum içinde sesimizi çıkaramayışımızdan da kaynaklanıyor aslında bu durum.Bu payda hepimiz ortağız ve bir o kadar da suçluyuz.İşte bu durumda diyorum ki keşke daha iyisini yapabilsek;daha renkli,daha iyi bir dünyada yaşayabilsek.Hakikaten onları çok özlüyorum,çok fazla özlüyorum.