16 Ekim 2020 Cuma

13 Ekim'e Bir Not

13 Ekim, doğduğum gün. Babamın; annem ile beni bir doğum hastanesine bırakıp terk ettiği gün. Acı ile dünyaya gelmek ile neşe ile dünyaya gelmek arasında bir fark olmalı. İnsanı yok eden ve insanı yeniden var eden bir fark. Hep bu hikaye ile büyüdüm, çocukluğumda arkadaşlarım hep babamın nerede olduğunu sorarlardı; doğru düzgün bir cevap veremezdim 'yaşıyor' derdim, 'yaşıyor, gelecek elbette bir gün...

Gelmedi, annemle birlikte büyüdüm. Neler olup bittiğini ancak büyüyünce fark edebildim. Hayatın eğrisinin doğrusunun olduğuna inanmam; bizi var edenin yalnızca hikayeler olduğunu düşünüyorum. Bir de acı. Acı ile büyümek, acının olduğunu bilerek var olmaya devam etmek bence yaşayabilmenin kendisi.

Yirmi dokuz yaşına girdiğim şu günlerde, geriye dönüp baktığımda hep bir yaşam mücadelesi olduğunu görüyorum. Şimdi beni ben yapan, ismime yeni anlamlar yükleyen, biriktirdiğim hikayelerim ile sadece ben. 

Birbirimizin acısını anlayabilmemiz mümkün değil; var oluşumuz bunu olanaklı kılmamış. O yüzden insanların; "seni çok iyi anlıyorum" gibi saçma sözlerine asla inanmadım. Karşıma bazı insanlar çıktı, inanmak istedim, hayal kırıklığına uğradım. Herkesin kendi ile meşgul olduğu, kendine yonttuğu, kendi ile derdi olduğu bu dünyaya çok kırgınım. İçimde olup bitenler, beni yıllar içinde insanlardan uzaklaştırdı. Duygularımı da kendime sakladığım için, hep geri adım attım. Şu son birkaç yılda; çok fazla insan beni sevdiğini söyledi, ellerimden tutmak istedi. İnancım öylesine köreldi ki, yalnızlıklarını devşirmek isteyen, kendi ölümcül yalnızlıkları ile kendilerini var edemeyen bu insanlardan hep kaçtım. 

Annemin ölümcül bir rahatsızlığa yakalandığı altı yıl önce, o gece, hastaneye adım attığımda iki yıl boyunca hastaneden çıkamayacağımızı bilmiyordum. Bir baktım ki bir başımayım. Yüklenmem gereken kocaman bir sorumluluk var, üstelik çok da belirsiz bir süreç. Bir gece yarısı yoğun bakımın lavabosuna girdim usulca. Kimsecikler yoktu, aynaya bakıp uzunca bir süre ağladım. İnsanın kendisi ve gerçek ile baş başa kalması ne demek o an farkına vardım. Ağlayan gözlemlerimle kendime bir söz verdim; bir başına da başarabilir, anneni kurtarabilirsin. Derslere devam etmeye başladığım dönemde öğrencilerimin yaşları gereği durumumu anlaması mümkün değildi. Derslerimi işleyip on dakikalık arada lavabolarda ağlayıp hiçbir şey olmamış gibi devam ederdim. Şimdi, geriye dönüp baktığımda ne ara yirmi dokuzuna basmış bir adam oldum, anlam vermeye çalışıyorum. 

Bazı hikayelerimiz var, bizi biz yapan, acılarımız çok değerli. Hala kendi başına ayakları üzerinde durmaya çalışan ve artık güçlü de bir adamım. İnsanın başkasının derdini anlaması mümkün değil, duygularınız da, dertleriniz de sizinle birlikte kendilerini var edip bir müddet sonra yok oluyorlar. 

Hayatı toz pembe yaşayan insanlardan çok açık bir şekilde hoşlanmıyorum, çünkü hayat böyle değil. Üstelik hayatımın beş yılını böyle bir insan ile geçirdim. Ne acı...

Şimdi kendimle, acılarımla, buruk tebessümüm ile huzurlu bir adamım. Otuza bir kala, yirmilere henüz veda etmeden; kendim için sessizliğimi ve sakinliğimi korumaya devam edebildiğim bir dünya diliyorum. İnsanın kendini anlatması zordur ya, içimde tarif edemediğim iyi bir adam var. Hoş geldin yirmi dokuz, olduğum "beni" yarattığın için minnettarım sana.

5 yorum:

Geçmiş Bahar Mimozası dedi ki...

Doğum günün kutlu olsun, kendi gücün kendinden menkul olduğu için yürekten tebrik ederim seni..

Mahzûn Âdem dedi ki...

"Herkesin kendi ile meşgul olduğu, kendine yonttuğu, kendi ile derdi olduğu bu dünyaya çok kırgınım."

Di mi...

..."sessizliğimi ve sakinliğimi korumaya devam edebildiğim bir dünya..."

"Birbirimizin acısını anlayabilmemiz mümkün değil; var oluşumuz bunu olanaklı kılmamış."

?

"İyi insan var mı?" diye çok sorarsın...

Mahzûn Âdem dedi ki...

Öğretmenlik ve yetişme üzerine temeller:

Yorgunluktan Yorgunluğa Yollar Vardır | Önce CAN Sonra CANAN | 82.Bölüm

https://www.youtube.com/watch?v=tV4EwEFGbFQ

https://mahzunadem.blogspot.com/2020/10/blog-post_20.html

Dr.eamer dedi ki...

Nihayetinde seni SEN yaptı tüm bu hikaye. Yaşarken hiç güzel değildi eminim ama nihayetinde huzuru buldurdu sana. Güçlü de kıldı mı?Evet muhtemelen.. ama kim acı çekip güçlü olmak isterdi ki şu hayatta? Hep huzurlu ol sevgili Beyaz! ben uzaktan da olsa seni tanıdığıma gerçekten çok mutlu olmuş biriyim. Kişisel yaşamımda hiç tahmin bile edemeyeceğin kadar çokça ânıma dokundun eminim de nicelerininkine dokunmuşsundur. 30lu yaşların da hep dinginlik ve mutluluk getirsin sana. Yazacağın yeni hikayelerde kalbin kırılmasın kat kat açılsın ışıkla dolsun hep.Dünya ne kadar kalp kırıcı olsa da yine de olduğumuz insanlar gibi olalım isterim ve bizim gibi insanların varlığını bilmenin gücüyle yola devam edelim. Her şeye rağmen dünya güzel.. Kucağımda tuttuğum minik kızım da umarım senin kadar duyarlı,ahlaklı,temiz kalpli ve bilge olsun.

İyi ki doğdun Beyaz! İyi ki varsın! Kocaman sarıldım sana!

Muhabbetle..

Beyaz Çiklet dedi ki...

Geçmiş Bahar Mimozası,

Ne kadar güzel söylemiş ve özetlemişsiniz. İçten teşekkür ederim :)

Dr.eamer,

Bu kadar güzel sözü hak ediyor muyum bilmiyorum ama özellikle senden bunları duymak beni ne kadar mutlu etti bilemezsin, sanırım gözlerimi de doldurdu. Yıllardır takip ettiğim ve uzaktan da olsa gerçekten kendime yakın hissettiğim nadir insanlardan birisin. İyi ki burada birlikte soluk almışız ve almaya devam ediyoruz. Güzel kızın için canı gönülden mutlu, huzurlu ve muhteşem bir hayat diliyorum. Senin kızın olduğu için gerçekten çok şanslı.