10 Nisan 2018 Salı

Alışveriş Merkezlerinde Ne Yapıyoruz, Biz Kimiz, Biz Alışveriş Merkezlerinin Nesi Oluyoruz?

İki gündür bir alışveriş merkezine gidiyoruz. Annem kıyafet bakıyor kendine. Zaten senede iki defa annemi götürüyorum. Bir yaza hazırlık bir de kışa hazırlık. Onun dışında alışveriş merkezine gitmiyorum, gitmiyoruz. Ne ola ki bu alışveriş merkezi? Esnafımız vardı ya bizim, ne oldu onlara? 

Bir sürü gözlem yaptım çünkü saatlerce annemin alışverişinin bitmesini bekledim. Hafta içi gündüz saatlerinde işinde olması gereken onca insan neden alışveriş merkezinde? Anlayan beri gelsin. Her taraf çocuk dolu, çocuğun alışveriş merkezinde işi ne? Neden yemek katında burger king'in önünde devasa bir kalabalık var? Bizim yemek kültürümüz ne ara burger'a evrildi? Ateş kimi çağırıyor? 

Biz fakir bir milletiz ya, İstanbul'da yaşam çok zor. Bin liradan aşağı ev kirası yok. Üstelik merkezi yerlerde bile değil. Asgari ücret çok düşük, peki ya bu insanlar nasıl bu kadar çok alışveriş yapıyor? Ben basit bir öğretmenim. Alışveriş yapmıyorum, annem için de çok nadir yapıyoruz. İki ayakkabım var, birkaç pantolon ve gömleğim. Gerisi de don atlet malumunuz. Peki ya İstanbul'daki insanlar cidden bu kadar zengin mi? Herkes arabası ile geliyor, trafik feci. Biz minibüste canımız çıka çıka gidiyoruz. Niçin bunca eziyet? 

Bizim kahvemizin kırk yıl hatırı vardı hani, ezelden beri söylenen güzellik. Şarkılar da yazıldı üstelik, gönlümüz sohbetliydi, şendi. Ne ara kahve kültürümüz starbucks'a evrildi? En ucuz kahve en az on lira. Biz çocukken elimizde ekmek, içecek ile sokağa çıkmazdık. Ayıptı. Ellerimizde kahveler, sokaklarda ne yapıyoruz? Türk kahvesi sohbetin eşlikçisi idi, lezzetli bir aracı idi. Peki niçin bunca bireysellik? Kahveni al eline, tak güneş gözlüklerini gözüne, yerleştir kulağına kulaklıklarını. Hayal et, dünya senin. 

İki günde ciddi gözlemler yaptım, ürktüm halimizden. Bir insan alışveriş merkezinde nasıl sosyalleşir? İçim bunaldı iki günde, kafam allak bullak oldu. Ne manasız insanlar olduk biz böyle. Ayıp ettik, yazık ettik kendimize. Üzüldüm, çokça. 

Üretmiyoruz efendim, ülkece bir tüketme batağına saplanmış durumdayız. Her yanımız alışveriş merkezi olsa kaç yazar, kime ne yazar, yazar kasa ne yazar. İnsan doğası üretmeye meyilli, tüketmek bir yere kadar. 

Ben işin içinden pek güzel çıktım da, kafam yerinde değil. Bir daha kendime bu eziyeti yaşatmam, kitaplara geri döneyim. Şu travmayı da bilinçaltımın en çöp yerlerine bir güzel sıkıştırayım.

Hiç yorum yok: