7 Kasım 2015 Cumartesi

Sabahattin Ali: Kuyucaklı Yusuf

"Yalnız, gökyüzündeki yıldızlardan çayın dibindeki çakıllara, doğu tarafından kopup gelen bulutlardan batı tarafındaki denize kadar uzanan ve yayılan bu kocaman gecenin içinde, yapayalnızdı. Düşüncelerini hangi istikamete koşturursa koştursun, karşısına kimse çıkmıyordu. Şu anda bu koskoca dünya üzerinde kendisini düşünen bir tek kişi bile mevcut olmadığına o kadar emniyeti vardı ki, acı bir kabadayılıkla kendisi de hiç kimseyi düşünülmeye layık bulmuyor; fakat bundan, sebebini anlayamadığı bir üzüntü duyuyordu. Acaba onu sahiden hiç düşünen yok muydu ve o hiç kimseyi düşünmemekte, kendini yalnız bulmakta bu kadar haklı mıydı? Bu ihtimal onun gerilmiş olan sinirlerini biraz gevşetti. Sırtını ağaçtan ayırdı; derin bir nefes aldıktan sonra, kasabaya doğru yürümeye başladı."

2 yorum:

Bu saatte nerden geldiyse dedi ki...

memleketimde geçtiği için ayrıca severim. Sahattin ali döneminde eski hallerini düşünmek insanın hoşuna gidiyor.
ama kürk mantolu madonna bana daha bi güzel gelir nedense.

Beyaz Çiklet dedi ki...

Bu saatte nerde geldiyse ;)

Sabahattin Ali benim için özel bir kalem. İnsan duygularını çok güzel kelimelere döküyor. Zaman zaman satırlarını okurken, 'işte tıpkı ben' dediğim oluyor ve bu beni çok mutlu ediyor. Kürk Mantolu Madonna'nın bir çokları için daha özel bir yeri var sanırım. Çok derin, satır araları dopdolu daha edebi bir eser. Tam bir sanat eseri. Diğer kitapları da güzel, tıpkı Kuyucaklı Yusuf gibi. Ama dili Kürk Mantolu Madonna'ya göre daha sade, daha az duygusal belki. Ama kesinlikle diğer eserleri de muhteşem. İçimizdeki Şeytan da ayrı nefis.