1 Ağustos 2009 Cumartesi

Maziye Yolculuk


Eskiye yolculuk aslında popüler kültürün etkisi altında çakıl taşları toplamaya başlayan bir genç için pek de ilgi çekici olmasa gerek.Özellikle bu genç kendini hala ana kuzusu bir çocuk olarak hissediyor ise.Bazen herkesten sıkılıyoruz ya,öyle dönemler yaşıyoruz en azından ben devamlı bu girdap içinde sürükleniyorum.Bir şeyler eskiye itiyor beni,o siyah beyaz havaya.O birbirine yakın eski konak havalarına,zamanda yolculuk yapmak istercesine.Bu nereden mi aklıma geldi?Geçen gün elimde bulunan fakat benim okumadığım bir dergi buldum kenarlarda bir yerde.Yeditepe gezisi sırasında İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümünden almışım sanırım.Oradaki ablayı da hiç unutmayacağım esasen,bütün binada gezdirmişti beni ve ben o gittiğinde kaybolmuştum…İşte Yeditepe Postası’nı belki bilenler vardır.Sanırım Yeditepe Üniversitesi Gazetecilik Bölümü öğrencileri tarafından itina ve hassasiyet ile hazırlanmış bir dergi.Orada bir yazı dikkatimi çekti.Hemen söyleyeyim 2008 Haziran’ı uygulama dergisiymiş bu.Her neyse;İrem Yılmaz isimli bir ablamız bir yazı hazırlamış dergiye.Heybeliada’daki Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın yalısından ; bir de fotoğraf var.İşte bu sırada düştüm mazinin içine.Bir de Göksel ablamız yeni bir nostalji albümü yaptı.Baksana Talih’e diyerek devam ettim okumaya yazıyı.Genel olarak içerik eski değerlerimize pek de fazla önem verilmemesi.Fakat benim değinmek istediğim konu eski insanlar ve onların yaşadığı tahta kaplama müthiş güzel ve bana bir romanın tozlu sayfalarını anlatan mazide yüzen yırtık bir aşk hikayesini anlatan toz pembe bir hava katıyor.Hüseyin Rahmi’nin o yalıda nasıl bir ruh hali içinde eserlerini kaleme aldığı duygusunu düşünmek bile benim tüylerimi ürpertiyor.Geçmişe gitme şansım olsaydı bu konaklardan birinde yaşamak isterdim herhalde.Tıpkı Çeşm-i Bülbül adlı dünya tatlısı dizinin yayından kaldırılmasının beni hüzünlendirdiği gibi.Sene 2005:(


Yani diyorum ki ben,o güzel anılar her daim canlanmalı yüreğimizde.Bir Türk Filmi izlerken amma da saçmaymış deyip gülmemeliyiz.O saflığın artık günümüzde olmamasına oturup da üzülmeliyiz.Benim de diğer bir yazımda bahsettiğim gibi bir hikaye peşindeyim ama daha başlayamadım.Biraz sabır Allah’ım:)


2 yorum:

MOMOL dedi ki...

eskilerde tarif edemediğim, bizi sarıp sarmalayan bişi var, bu duygunun yerine uygun bir sözcük seçemiyorum...
ama ne demek istediğini anlıyorum:)

Beyaz Çiklet dedi ki...

Momol;
Aslında ben de o sihirli sözcüğü bulamadığım için anlatmakta biraz zorlandım ama eski her zaman yeni benim için;)