25 Haziran 2022 Cumartesi

Fire Burns You Cold

Cuma günü itibari ile okul sonrası çalışmalarımız bitti, nihayet yaz tatiline çıkabildik. Önceden yaz tatilleri beni epey heyecanlandırırdı, son zamanlarda ne yazık ki aynı heyecanı duymuyorum. Dün kuzenimle buluştuk, Hazzo Pulo'da birkaç kadeh şarap içip dertleştik. Yakında bir yurt dışı seyahati gerçekleştirecek, onu mutlu görmek beni de mutlu etti. 

Biz de annemle iki gün sonra yurt içinde bir seyahate çıkacağız. Hayatımız için yeni bir adım diyebilirim, umuyorum istediğimiz gibi sonuçlanır süreç. Şehrin merkezinde bir konaklama yeri ayarladım, işlerimiz bitince biraz gezer, ferahlarız. Aslında bu yaz tatilinde deniz kenarı, sessiz bir yerlere gitme planım da var. Karar aşamasına geçmekte çok zorlandığım için henüz ne yapacağımı bilmiyorum. Umuyorum kısa süreliğine de olsa sessiz sakin bir yerlere dinlenmeye gidebilirim. 

Meslek hayatımın en hızlı geçen senesiydi sanırım, çok fazla yoruldum diyemem. Çok yoğun bir iş tempomuz var ve yıllar içinde buna alıştım. Önümüzdeki yıl da bu yıl çalıştığım seviyeler ile çalışacağım. Her şeyi en baştan planlamama gerek kalmayacak, önümüzdeki sezon için iş dışı birkaç uğraş edinmek istiyorum. Hayatta kalmaya çabalamak bu olsa gerek, kendimi öylesine zorluyorum ki, tutunmak için sebep aramak bile beni oldukça yoruyor. Yine de deneyeceğim, bir şekilde bir yerlerde ufak da olsa bir anlam bulmaya çabalayacağım. Ne de olsa yorulunca bırakma özgürlüğüne sahibim öyle değil mi? Evet, bırakabilirim. 

Yüksek lisans arkadaşlarımın hepsi doktora programına başladılar, hatta tez aşamasına geçenler oldu. Benim de başlamamı istiyorlar, bu konuda içimde pek istek yok açıkçası. Yoğun bir iş tempom var, arta kalan vakitte kendimle baş başa olmak istiyorum. Belki böyle bir maceraya hazırlık yaparım, belki de hiç girişmem. 

Yaklaşık iki aylık bir tatil olacak benim için, oturup bir okuma listesi çıkaracağım. Bazı kitaplar aldım; her zamanki gibi bir kısmı psikoloji bir kısmı tarih. Bu sefer felsefe de ekledim aralarına. Uzun bir süredir kitap okumaya odaklanamıyorum, daha doğrusu pek çok şeyi yapma isteğimi kaybettiğim için oluyor bu. Yeniden okumaya başlarsam devamı gelecektir. 

Her saniye içimde büyümekte olan boşluk hissi ile ciddi bir mücadele içerisindeyim. Bu hafta okulda diğer bölümler ile kahvaltı yaptık. Öncesinde herkesin bir şeyler getirmesi istendi. Ben de bir önceki akşam bir tepsi poğaça ve kurabiye yaptım. Daha önce hiç yapmamıştım, neredeyse bütün gece bununla uğraştım. Ertesi sabah kahvaltı için yaptıklarım çok beğenildi, yeniden yapmam istendi. Bu da, hayata katılmak için kendimi zorlama girişimlerimden bir tanesiydi. Bu şekilde bir yol alabilir miyim bilmiyorum ama öylesine deniyorum ki, yeniden aynı çemberin içine sürüklenmekten korkuyorum. Ya da, yeniden hayata katılmaktan korkuyorum, kim bilir. Ama bir süre sonra yeniden beyhude bir çabanın içinde olduğumu fark edeceğim, yeniden kendi içime çekileceğim. Hep aynı kısır döngü, sahte bir mutluluk içinde yer almaktansa gerçeklerim ile yaşamaya çalışmayı tercih edeceğim yine, biliyorum. Biliyorum fakat yine de deneyeceğim, yavaş yavaş, azar azar. 

Bir Isak Danielson şarkısı ile bitirmek istiyorum yazımı;

You want the fire when the fire burns
Everything down to the ground
Am I a liar? I'm not lying here alone when you're not around
I don't want love like this
I'll miss your kiss
But that's the way it goes
Who wants the fire when the fire
The fire burns you cold?

3 yorum:

Kim Bilir dedi ki...

Sizin işin güzek yanı da uzun süre tatil :)) Ben bu sene galiba ağustos gibi bir yerlere gideceğim.

Beyaz Çiklet dedi ki...

Kim Bilir,

Evet, bu açıdan şanslıyız sanırım :) Tüm sene çalıştıktan sonra bir yerlerde dinlenmek insana çok iyi geliyor. Gittiğin yerden yazmayı unutma, okuyorum hepsini :)

Kim Bilir dedi ki...

Çok teşekkür ederim, yazarım tabii :))