4 Mayıs 2015 Pazartesi

Ece Temelkuran: Devir













Pek çok yazar sayabilirim heybemde isimleri olan, başucumda bir sürü kitabı bulunan. Hepsi de benim için değerlidir ama Ece bir başkadır. Ece demeyi tercih ediyorum ona, soyadını kullanmadan, ailedenmiş gibi. Tüm kitaplarını okuyan bir okuru ve imza günlerinde arkasından koşturan bir manyak olarak son kitabını okumayı üç ay kadar bekledim. Sebebi basit, herkes kitabı okuyup bitirdiğinde ben daha yeni katılıyor olacaktım serüvene. Böylece herkesten farklı, daha özel bir okuma zamanı yaratacaktım. Nitekim öyle de oldu. 

Devir, Ali ve Ayşe'nin hikayesi. Onlar pırıl pırıl iki çocuk dersem yanılırım, aslında onlar ne kahraman ne de pırıl pırıl. Bizim çocukluklarımızdaki gibi, bu toprağa ait kimlikleri. Bu toprağın çocukları. Her ne kadar aile yapıları biraz farklı olsa da, Ali ve Ayşe ne yapıp edip bir araya gelirler. Kuğuyu da elde ettiler ya sonunda, içim ferahladı! Ne mücadeleydi ama! Tıpkı ülkemizde yıllar ve yıllardır verilen politik mücadele, yitirdiklerimizi unutmama çabası, Latife Tekin'in Unutma Bahçesinde biriktirdiklerimiz gibi... Adeta katmanlaşan bir eskimişlik, yıllanmışlık meselesi. İşte bu durumda yer alan bir ülkenin haleti ruhiyesini anlatıyor Ece son kitabında. 

Diyor ki kapağında da: "Unutulmayacak olanlar kalır... Ya hatırlamayacaklarımız?"

Hiç yorum yok: