15 Ekim 2013 Salı

Nietzsche Ağladığında

Nietzsche Ağladığında belki de Yalom'un en meşhur kitaplarından biri.Hatta kuşkusuz öyle.Kitabın içinden çıkardığım çok güzel notlar var.Bunlardan biri,baba kavramı ile ilgili olan,fazlasıyla dikkatimi çekti.Henüz altı yaşında,bir vaiz olan babasını kaybeden Nietzsche anlatıyor ;
 
"Sırtımda babamı taşıma yükünü yaşamadım hiç,onun yargılarının ağırlığı boğazıma çökmedi,benim yaşama hedefim onun tutkularını gerçekleştirmek biçimini almadı.Babamın ölümü bir nimet,bir özgürlük olarak da görülebilir.Onun geçici arzuları asla benim yasam haline dönüşmedi.Kimsenin daha önce geçmediği bir yolu,kendi yolumu kendim keşfetmek üzere tek başıma bırakıldım.Bir düşünün ! Ben,Deccal,sahte inançlarla cinleri kovabilir,her başarım karşısında sitemle acı ceken bir vaiz-babayla yeni hakikatler arayabilir miydim ? Tüm o yanılsamalara karşı yürüttüğüm mücadeleyi kendi kişiliğine bir saldırı olarak görecek bir babayla?"
 
Belki de bir vaiz olan babasıyla yaşamının zor olacağını düşünen Nietzche,bu kelamları sarf etme gereği duymuştur.Ya da gerçekten özgürlüğüne giden yolu açtığı için,babasına erken ölümünden dolayı minnettarlık duyuyordur.
 
Çok doğru geldi Nietzche'nin bu sözleri bana,kendi penceremden baktığımda babasızlığın bende de aynı duyguları doğurduğuna kanaat getirdim.
 
Ayrıntı yayınlarından çıkan,Aysun Babacan tarafından muazzam bir incelikle çevrilen bu kitap muhakkak okunmalı diye düşünüyorum,Yalom'un zekasından çıkan dolu dolu bir yazın çünkü.


4 yorum:

Osman Karadutgil dedi ki...

Anasayfada gezinirken eklediğin fotoğrafı görür görmez açtım linki başlığa bakmadan. 2010'un yazında almıştım bu kitabı çok büyük bir hevesle. Okudum ilk 40 sayfasını ve bağlanamadım bir türlü kitaba. Hep 'okuyacağım bunu artık' diye atıldığım girişimlerimde galip gelemediğim tek kitap. Muhakkak ıy bunu okumayacağım deyip bıraktığım kitap olmuştur ama bu farklı benim için. Okumayı bu kadar isteyip de okuyamadığım için sıkıntı yarattı. Hala durur ama kitaplığıma koymadım bu gıcık kitabı. Gardrobumun üstünde, dil kitaplarımın yanı başına koydum. Her girişimimde de sadece ilk 40 sayfayı okudum. İnan ezbere anlatabilecek kıvama geldim artık. Doktor Breuer'ün Fraulein Salome'ye karşı koyamadığı hormonları falan, hepsi gözümün önünde canlanıyor. Sadece sonunu bilmediğim bir olay. Dilerim bir gün sonunu da öğreneceğim :)

Beyaz Çiklet dedi ki...

Karadut,her kitabın bir zamanı vardır.Öyle bir zaman gelir ki kütüphanenden alıp,açıp okumak için can atarsın.Kim bilir belki de senin için daha zamanı gelmemiştir.Ama zamanı geldiğinde muhakkak okumanı tavsiye ederim.İçinde çok değerli düşünceler var çünkü :)

Osman Karadutgil dedi ki...

İlginçtir ki bu yazdığımı daha önce de gene okuma girişimlerinden birine tanık olan kimya öğretmenime de anlatmıştım. Hocam hiç sarmadı bu kitap dedim. Şansa o da okumuş ve senin yazdığının aynısını dedi. Her kitabın zamanı vardır. Bu kitap bir şimdi okunmalı senin için, hiçbir şey anlamadan. Bir de ileride okumalısın bu kitabı. Gerçekten farkı göreceksin dedi. Kitap gerçekten ağır işliyor ama.

Beyaz Çiklet dedi ki...

Karadut,bence pek ağır işlemiyor.Çeviri ile alakalı bir problem olabilir belki.Ayrıntı yayınları gayet güzel çevirmiş.Sadece yoğunlaşmak lazım.Yılların filozofu Nietzsche öyle kolay anlaşılır mı hiç :) Dediğim gibi zamanı vardır her kitabın,okursun elbet :)