14 Şubat 2013 Perşembe

Perde

Dışarıdan çok güçlü görünen aslında hiç güçlü olmayan biri olduğumu düşünüyorum.İnsan neden güçlü olmayı istesin ki ? Efsanelerde hep anlatılan,dile gelen madalyon benzetmesi gibi.Belki de izlediğim tarihi filmlerde,okuduğum efsanevi romanlarda madalyonları hiç sevmemem bundandır.Madalyonların bir yüzü hep soğuktur.Tıpkı insanoğlu gibi.

Hep gitmek var içimde.İsimsiz bir şehre,giriş tabelasındaki bir harfi düşmüş.Mavisinin beyazı eskimiş,yıkık dökük.Çöl tozlarıyla dolu bir yerlere.
Beni bulunduğum yerden iten bir şeyler var.Düşler kırılmış,oyunlar bozulmuş,içindeki bitkiler çürümüş.Yalnız ve eprimiş bir ev,içim.Bir o kadar da huzurluyum aslında.
Fakat insan hep kendinde olmayan şeyleri arıyor.Kendinde olmayan şeyleri seviyor.
Ve kendinde olmayanı yaşamak istiyor.

Yaşamak istediğim çok az şey var.
Büyük hayallerim yok hayata dair,içinde kimsenin fark etmediği bir yerlerdeyim.
Dört duvarın arasında bir oda.
Allı güllü bej bir perde,ananemin çakısı.
Ve hep üzülelim,ağlayalım diye çekilmiş fotoğraflar.Bir kucak dolusu albüm.
Budur işte,daha nasıl tanımlanır ki yaşamak,doğum fotoğrafları ile başlar en nihayetinde hep aynı son.

Akşam vakti doğuya doğru çekilen allı güllü bej bir perde.

Hiç yorum yok: