1 Şubat 2016 Pazartesi

Ferzan Özpetek: Sen Benim Hayatımsın

Ferzan Özpetek'i filmleri ile tanırız bir çoğumuz. Hatta benim en sevdiğim yönetmenlerden biridir. Cahil Periler, Serseri Mayınlar ve Karşı Pencere hayatımda çok büyük bir öneme sahiptir. 

İlk kitabı İstanbul Kırmızısı'nı bir türlü alıp okuyamadım, Sen Benim Hayatımsın adlı ikinci kitabını da çıktığı gibi alıp okuyamadım derken nihayet aldım ve bitirdim, uzun bir yolculuk sırasında. Ne tesadüf, Bandırma'ya arkadaşlarımı ziyarete giderken bir çırpıda bitti. Soluksuz okudum. Filmlerinde olduğu kadar, edebiyatta da üstün bir yeteneğe, tertemiz ve dopdolu bir bakış açısına sahip Ferzan Özpetek. Aynı zamanda eseri, eşcinsel edebiyat için atılmış büyük bir adım. 

Sen Benim Hayatımsın, Ferzan Özpetek'in kendini kattığı, yaşamından ve filmlerinden kesitler sunduğu bir eser. Ferzan Özpetek'in aşkları, erkeklere de aşık olabildiğini keşfi, İtalya'da henüz ünlü bir yönetmen olmadan önce yaşadıkları, arkadaşları ile geçirdiği vakitler, aşkı ve cinselliği doyasıya tattığı tatlı zamanlar... Valerio ve çok sevdiği Simone... Aşkın saflığı ve cinsiyetsizliğine, bir hayat hikayesine, Roma'ya çok güzel bir güzelleme niteliğinde Sen Benim Hayatımsın. Sıcacık bir yaşam öyküsü. 

Translar, evliler, bekarlar, bir apartman terasında başlayan ve devam eden yılların eskitemediği dostluklar, zamanın savurduğu insanlar, gizli plaj maceraları, aşkın en yalın ve korunmasız hali, dünyanın duygusu... 

"Bu karanlık düşüncelere kapıldığımda tam anlamıyla kanım donuyor. Rastlantı sonucu tanıştığımızı bilmek keyif vereceğine batıl inançlara sürüklüyor. Kendimi bir felaketten sağ kurtulmuş gibi hissediyorum. Eğer seni tanımamış olsaydım hayatımın dönüşebileceği felaketten." 

Bu sözleri bir gün bizim için de söyleyebilecek, değerli ve büyük aşklar yaşayabileceğimiz insanlarla tanışabilmemiz dileğimle. 

Hiç yorum yok: