20 Şubat 2009 Cuma

Anıl STONE Yakında Bu Sayfalarda...

Ooo Stone'gillerin büyük varisi...Ooo müthiş bir varoluşun özgürlükçü simgesi...Ooo kavruk diyarların otomotiv zincirinin fedaisi...İşte bir Anıl Stone hikayesi

(Yakında burada:)

12 Şubat 2009 Perşembe

When You Look Me In The Eyes(Platonika)



Sevgili “Yass” mimlemiş beni…Her zamanki yazamadığım gibi geç bir mim farkındayım,eğitim sistemimizin daha ipini görmemiş bir kurbanı olduğumu belirtmeme gerek yok artık sanırım…Her neyse,platonik aşklardan bahsetmiş “Yass”…Bir masal misali…


Ne demek olduğunu bilmezdim aşkın,küçüktüm,belki de çocukluk aşkıydı ama içimin kıpırdadığını hissettiğim güzel anlardı.Aslına bakılırsa pek bahsetmem ben aşktan.Bir görevim olduğunu bellerim hep aklıma,hala da öyle,benim bir görevim var…Geleceğimi kazanmak.Belki de yanlış bir takım şeyleri ertelemek,hayata çivi çakarken çürük olmasından korkmak.Bu sene olmayacak,belki ileride…Neyse konu dağılmadan plotanika aşklardan,hikayemden bahsediyordum.Her gün sınıfta olmamıza rağmen insanın aklı dursa da içi durmuyor.İki sene aynı sınıfta yaşadık.Birbirinin ağzından hiçbir şey çıkmadan iki sene dolu dolu yaşadık.En güzeli neydi biliyor musunuz?Bir gün köylerden birine gitmek için bisiklet seyahatine karar verdik.Ve yola çıktık.Başka arkadaşlarımızda vardı.Yolda ilerlerken bisikletlerle birbirimize yaklaşmak,onun düşmekten korkması ve benim yanımda gitmek istemesi…İnsan; ağzından tek kelime çıkmadan bile gözleri ile konuşabiliyor.İnanın bu gerçek olabiliyor.Sınıfta kağıttan notlar yazmalar…Sıcak gülümsemeler.Her şeyden önce çocukluğun verdiği duruluk ve,yaşama aşkı…Şimdi büyüyorum ve dünyanın ne kadar zalim bir yer olduğunu görüyorum.Rehber öğretmenimle konuştuğumda bana hayatı akışına bırakmam gerektiğini söylüyor…Ben bırakamıyorum hayatı,kavgam var hayatla,devamlı sataşıyor bana.Belki büyük bir aşk yaşamamı o da istemiyor.Benim yollarımı kapatırken geleceği avuçlamamı istiyor.Kızamıyorum ona da…Duygusal bir bunalımdan uzak geriyi hatırlıyorum şimdi,gözlerimde mercan kırmızısı bir aşkın izleri,zincirleri kırmanın tam zamanı…Diyesim geliyor ama olmuyor…


İşte kötü sonlarla biten bir platonika,

Dünyaya gelen bir sirk kadar eğlenceli

İki sevgilinin birbirinden ayrılması kadar acı

Not defterine yazılan bir mektup kadar diri

365 gün yazılan mektuplar kadar sönük

Hiç değilse umutlarım gibi çocukcu…


İlk defa bahsettim aşktan bu kadar duygulu,beni geçmişe götürdüğün ve mimlediğin için teşekkürler “Yass”



5 Şubat 2009 Perşembe

Mutluluğun Güncesi



Nasıl anlatılır bilmem ki…

Derd-i hazandan başka mevsim didar sana

Nur-ı pak baharlar beklemekte,daha çok vakit var sana demişler.Yani ben uydurdum şu anda.Mutluluğun güncesi dedim de,belki de terazi burcunun gerçekte de var olan bir dengesizliği söz konusudur içinde…Ki hiç inanmam sanatçı ruhlu insanların dengesiz olması muhtemel mi?Yani Yıldız Kenter gibi bir usta ile aynı burcu taşımak herkese nasip olmaz zannumca.

Sabaha karşı güzel bir uyanış yaşadım.Her şeyi geç takip ettiğimden yorgunluğu bile geç yaşar oldum.Şu sıralar yeni duyduğum bir müzikle kendime geliyorum.”This is me”Güzel bir şarkı yüzümde tebessüm yaratan hafif tınılardan çok hoşlanıyorum.Günlerdir alamadığım doktordan randevuyu sonunda arkadaşım benim için almış.Ne arkadaşlarım var be,şuan da masamın üzerinden bana sırıtıyorlar hatta.Sağ olsunlar…Sonra sabahtan yola düştüm,otobüs sefası ve güzel bir yürüyüşün ardından doktordayım.Gözlerim için gittim.Şu ana kadar gözlük hevesindeydim ama şu andan itibaren vaziyetin değiştiğini anlayınca kendime gelmesi biraz uzun sürdü.Doktor 0.50 Miyop-astigmatsın dedi ve daimi gözlük verdi.Ya benim en sevdiğim yerim minik kahverengi gözlerimdir,kendime dediğim gibi sonradan gelebildim.Ah Şahrud,keşke buluşabilseydik senle kavakların altında…


Neyse Cumartesi soluğu annemle optikte alıyoruz kısacası.Ama ben takmayacağım galiba,her ne kadar annem bu konuda çok ısrarcı olsa da.Akşam bu pek sevindirici olmayan haberin üzerine Yol Arkadaşım içimi ısıttı.Rukiyem ve Hafizem ile birlikte gülmeler gırla.Ne güzel oluyor hakikaten Yol Arkadaşım’ı izlerken zeytinyağı yalamak.


Şimdi düşünüyorum da,galiba mutluluk çok uzakta değil.Dışarıdaki çılgın kalabalığa inat,Pinhan gibi iki başlılığın altından çıkıp hayata umutla bakmak lazım galiba…Parasızlıktan alamamıştım malum Elif Şafak pahalıca bir yazar.Sonunda aldım ve okuyorum annem sağolsun…Neyse hayatın,bugün de çok renkli bir Hint kumaşına bürünmüş müthiş defilesini izledim.Umarım hayatım boyunca renklerinden mahrum bırakmazsın beni hayat…