30 Mayıs 2022 Pazartesi

River

İnsanın kendi var oluşunu gerçekleştirmesi için kaygının elzem olduğunu okumuştum. Kaygılarımız yaşıyor olduğumuza dair belirtiler sunuyor, işte buradasın ve varsın. Peki bu kaygı ve var oluş ile şimdi ne yapacaksın? Ben bu sorunun cevabını bilmiyorum, sürekli arıyorum ama bir cevap bulamıyorum. Şeyleri olduğu gibi kabul etmek insanı rahatlatıyor, hiç böyle biri olamadım. Deniyorum ama en fazla birkaç dakika sürüyor. 

Geçenlerde boş dersimde okul bahçesinde bir tur attım. Sevdiğim bir müziği dinledim, ağaçlara baktım ve adımlarımı hızlandırdım. Öğrencilerin tuhaf bakışları altında, yüzümü güneşe dönerek birkaç tur yürüdüm. Toplumdan, bedenimden, diğerlerinin bedenlerinden sıyrıldığımda kendimi özgürleşmiş hissediyorum. Fakat bu düzenin içinde kendimi var edemiyorum. İçimde tarifsiz bir sıkıntı, hareket etmemi engelleyen bir şeyler var. Her şey kabul edilebilir haliyle oldukça yanlış geliyor bana, sanki var oluşuma aykırı bir şekilde yaşıyorum. Bunu oldukça derinden hissediyorum. 

İnsanların arasında varım ama yokum, sınıfta ders anlatırken varım ama yokum. Çocukları bu sistemde baskı altında tuttuğumuzu düşünüyor ve kendimi çok suçlu hissediyorum. Geçen gün, beşinci sınıf öğrencilerimi bahçeye çıkardım, bugün ders işlemiyoruz ve doğanın tadını çıkarıyoruz dedim. Elbette çok sevindiler, onları mutlu etmek ne kadar kolay. 

Çimenlerin ortasına oturduk, kimi uzanmayı tercih etti. Elime bir top aldım ve öğrenci isimlerini söyleyerek topu onlara yuvarladım. Herkes en büyük hayalini paylaştı, sonra mutluluğun ne demek olduğu üzerine konuştuk. Beşinci sınıf öğrencilerinin mutluluk tanımlarını ve hayallerini dinlemek ister misiniz? 

  • "Öğretmenim, ben hurma topları yani enerji topları yapmayı çok seviyorum. Hem size hem de tüm sınıf arkadaşlarıma yapıp getireceğim. Bu beni çok mutlu ediyor". 
  • "Öğretmenim, ben dans etmeyi ve tiyatroyu çok seviyorum. Büyüyünce bir müzikal sanatçısı olmayı planlıyorum". 
  • "Öğretmenim, ben ileride en sevdiğim arkadaşımdan ayrılmak istemiyorum. Hep onun yanında kalmak ve mutlu olmak istiyorum". 
  • "Öğretmenim, siz çok iyi bir insansınız. Hep sizin sınıfınızda olmak istiyorum". 
  • "Öğretmenim, ben hayattaki en kolay işleri yapmak istiyorum. Hayata bir kere geldik değil mi, neden kendimizi bu kadar yoralım. İşte o zaman mutluluk olur". 
  • "Öğretmenim, ben büyüyünce size mail atmak istiyorum. Yaptıklarımı anlatmak istiyorum. İşte o zaman çok mutlu olacağım". 
Mesleğim ile ilgili tüm düşüncelerim olumlu olmasa da, bu mesleğin en keyif aldığım tarafı, reel hayata kendini kaptırmış yetişkinler yerine hayalleri ile yaşayan çocuklarla çalışmak sanırım. Onları çok seviyorum, bazen beni bu dünyanın dertlerinden, var oluşumun ağırlığından alıp uzaklara götürüyorlar. Yüzlerinde hep bir gülümseme. 
  • "Peki öğretmenim, sizi en çok mutlu eden şey nedir?" Öğretmen uzun uzun düşünüyor. Sonunda diyor ki, "Ben, beni hiç kimsenin tanımadığı uzak diyarlara gitmek istiyorum. Bir sürü kedim ve çiçeğim olsun istiyorum, ahşaptan tek göz bir evim olsun istiyorum. Sabah evimin arkasında ormanda doyasıya koşayım, hiç ayakkabı giymek zorunda kalmayayım. İstemediğim, anlamlı bulmadığım şeyleri yapmaya zorlanmamayım. Tamamen özgür olayım, özgürce karar alabileyim". Öğretmen ilk kez bir hayalinden bahsediyor. Ve bir çocuk çemberin içinden öğretmene gülümsüyor, "biz de sizinle yaşamaya gelebilir miyiz öğretmenim?.."
Bu yazıya Aurora, "River" isimli şarkısı ile eşlik etti. 

I am a shadow, I am cold
And now I seek for warmth
Stitch your skin onto my skin
And we won't be alone

16 Mayıs 2022 Pazartesi

Belki Güneş Parlayabilir

Usul usul yok oluyor gibiyim, kendimi hiçbir yere sığdıramıyorum. Oturduğumuz bu kiralık daire, bu mahalle, mesleğim, öğrencilerim, annem, etrafımdaki insanlar, şehir içi yolculuklar, kitaplar, filmler, bedenim, İstanbul ve hislerim... Hepsine yabancıyım, hepsi, tanıdık yüzlerini kaybettiler. Birkaç sene öncesini düşünüyorum, hayata ne kadar da sıkı tutunuyormuşum. 

İstanbul'da ilk kez ev kiraladığımda çok mutlu olmuştum. Eşyalı bir daireydi, site içerisindeydi, bahçesinde bir havuzu vardı. Tüm tatil vakitlerimde yurt içi turlara çıkıyordum. Yaz gelmeden önce tatil planları yapıyordum, okuma hedeflerim vardı, bir yandan yüksek lisans tezimi yazıyordum. Edebiyat, içtiğim su kadar önemliydi benim için. Artık içtiğim suyu bile hesaplamıyorum, önemsemiyorum. Edebiyat okumayı bıraktım, birkaç aydır yalnızca iki, üç kitap okudum. Sayısını dahi hatırlamıyorum. Her şey bir kapanın içine sıkışıp kayboluyor gibi, her şey birer birer anlamını kaybediyor. Anlamaya çalışıyorum ya da tüm bunlar çok fazla anladığım için. Yaşam, usul usul yok oluyor gibi, kendimi kendime sığdıramıyorum. 

İş arkadaşlarım, zaman zaman onlarla birlikte bir şeyler yapıyorum. Çok keyifsiz, yanlarında sadece fiziki olarak var oluyorum. Aşk, karşıma çıkan herkesi kendimden uzaklaştırıyorum, yapamıyorum, yalnızlığı seçiyorum, rahat edemiyorum, alanım yalnızca bana ait, başkasına yer bulamıyorum. Kendime, kendimde bir yer bulamaz iken, başkası... 

Giderek yabancılaştığım bir düzen, geleceğe dair hayallerim yok. Adım atarken güçlük çekiyorum, yarın sabah işe gidecek olmak bile bir yük gibi geliyor bazen. Peki ya ne düşlüyorum? Hiçbir şey. Bir planım yok, bir aktivitem yok, hiçbir şeyle uğraşmak istemiyorum. 

Birkaç yıl önce, bir fotoğraf makinesi almıştım kendime. İstanbul'un dip köşe her yerini gezip fotoğraflar çekiyordum. Sonra yazıyordum ben, pek çok öykü ve deneme. Çok okuyordum, anlamaya çalışıyordum. İnsanlar ile bir aradaydım, hayatın akışına kendimi kaptırıyor, yağmurlu kış günlerinde Kadıköy'e film izlemeye gidiyordum. Yeni insanlar ile tanışıyor, bundan korkmuyordum. Bazı kurslara kayıt olmuştum, evime saatlerce uzakta olsalar da kurslara katılmaktan büyük keyif alıyordum. Şimdi sokağa çıkmaya bile mecalim yok. İçimde hiçbir şey yok, neden böyle oldu peki? İçimde neler devindi, neler yer değiştirdi? Neden benim de diğer insanlar gibi dış dünyada ayakta kalma becerim yok, neden bu kadar inciniyorum? İnanın bilmiyorum. Uzun süredir hiçbir şey bilmek istemiyorum. 

Gecenin bu vakti oturmuş, karanlık gökyüzüne bakıyorum. Gökyüzü olabildiğince parlıyor ama benim gözlerim artık parlamıyor. Kulaklarımda Tamino'nun sesi, Sun May Shine. 

troubled by a sound

vile and yet devout

in your eyes, in your eyes

there lies no caress, they could not shine less

8 Mayıs 2022 Pazar

Eurovision 2022

Çocukluğumdan beri Eurovision şarkı yarışmasını takip ederim. İçimde çocuksu bir heyecan uyandırır bu yarışma. Aylar öncesinden şarkıları dinlemeye, klipleri izlemeye ve değerlendirme yapmaya başlarım kendimce. Bu yıl da gelenek bozulmasın istedim, biraz değerlendirme yapmaya geldim. 

Yarışma, önümüzdeki hafta İtalya'da gerçekleşecek. Geçen yıl, Maneskin adlı İtalyan grubun kazanması ile birlikte İtalya güzel bir çıkış yakaladı. Bu sene yarışmaya Mahmood ve Blanco, Brividi isimli şarkıları ile katılıyor. Mahmood, Soldi isimli şarkısı ile yarışmaya 2019 yılında katılmış ve ikinciliği elde etmişti. İtalya'nın bu yılki şarkısını da beğendim. Bir Soldi havası olmasa da başarılı bir şarkı. Sanıyorum üst sıralarda yer alacaktır. 

En beğendiğim şarkılardan biri Portekiz'e ait. Maro isimli şarkıcının seslendirdiği Saudade isimli şarkıda yerel ezgiler var. Sıradan ve basit pop şarkılarının yer aldığı yarışmada naifliği ile parlıyor şarkı. Etnik ezgileri çok seviyorum, bu nedenle bu sene desteklediğim ülkelerden biri Portekiz. 

Bir başka favorim ise Hollanda. S10 tarafından seslendirilen şarkının adı De Diepte, Flemenkçe bir şarkı. Solistin sesi, tavrı ve şarkının bende bıraktığı hissi çok sevdim. İyi bir derece almasını umuyorum. 

Portekiz ve Hollanda dışında favorim diyebileceğim bir şarkı yok. Yine de melodilerini beğendiğim, birkaç kere açıp dinlediğim şarkılar da oldu. Örneğin Estonya'nın şarkısını başarılı bulduğumu söyleyebilirim. Cyprus'un şarkısı da hoşuma giden melodiler arasında yer alıyor. Ülkelerin kendi dillerinde yarışmalarını seviyorum. Yunanca oldukça beğendiğim bir dil, bu açıdan şarkıyı ayrıca beğendim. Ermenistan'ın şarkısı da bana iyi hissettiren şarkılardan biri oldu. Bahsettiğim ülkeler dışında bana hitap eden, dinleme listeme alabileceğim başka bir şarkı yok. Biraz sönük bir yıl olacağını düşünsem de, yarışmayı izleyecek olmak bile heyecan verici olacak. Umuyorum müzik kazanır.