İlhami Algör, son dönemdeki eserleri ile okurlar tarafından tanınır, daha çok okunur hale geldi. Uzun süredir listemde olan bir isimdi, İletişim Yayınlarından çıkan kitabını hafta sonu tatilimde alıp okudum. İtalyan Yokuşu, Tophane, avaramu ve Müzeyyen desem kitabı bu dört kelime ile muazzam bir şekilde özetlemiş olurum sanırım. Hoşuma giden şu kısmı paylaşmak istiyorum, Sadri Alışık'ın isminin geçtiği her yerde büyük bir heyecan duymamak ne mümkün:
"Dünyanın bütün Kızılderilileri yenilir, Spartaküs kaybeder, gün batarken sararır, kuşlar döner, Sadri Alışık denilen hergele, her filminde ağlardı. O ağladıkça ben de ağlardım. Nedenini bilmez ağlardım. Ağladıkça Sadri'ye kıl kapar gıcık olurdum. Üçüncü şahıs olarak kalışına, hep gidici kadınları sevişine, bu gidiciliklerin bir mecburiyet gibi duruşuna, Sadri'nin bu mecburiyetlere, giden kişinin özgürlüğü olarak bakıp, ona ihanet etmemek için kendine ihanet edişine..."
Başkasına ihanet etmemek adına kendine ihanet eden, hayatla enfes bir mücadelenin içerisine girip sürekli kaybeden, şahsına ve akabinde tüm dünyaya okkalı küfürler yağdıran, kalbi sütliman oluncaya dek kır atlar üstünde koşturan ve Sadri Alışık ağladıkça ağlayan güzel insanlara gelsin diyorum bu kitap.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder