Bir seneyi aşkındır kimsesiz çocuklar ile çalışıyorum.Gönlü yarım,gülüşü tam çocuklarla.Küçücük yaşlarında hayatın yükünü sırtlayan,yoluna yerle yeksan olmadan devam etmeye çalışan çocuklar ile.Onca anı,onca hayat.Her birinin hikayesi birbirinden farklı.
Daha bugün birine ayakkabı bağcığı bağlamayı öğrettim.Biri ateşlendi revire götürdüm,saçlarını okşadım.Bir tanesi daha bugün yemekhaneye doğru koşarken yanıma gelip bana sarıldı.
Pek çoğunun derdine derman olmaya çalışıyorum.Annesizlik,babasızlık çok zor.Bazılarının hayat hikayeleri o kadar zorlu ki,bu çocuklar buna rağmen ağız dolusu gülebiliyorlar.Daha yeni kızdığım bir tanesi yemekhane sırasında tepsimi çatalımı hazırlayıp benden özür diliyor.
Yahu,bunlar çocuklar.Hakikaten çocuklar.Ne günahları vardı,niçin bu kadar ağır yüklerle doğdular,niçin yazgıları bu kadar kötü ? Çok zorlanacaklar,ama çok iyi yerlere gelecekler.Onlara her dokunuşumda,onlarla her konuşmamda kendimi çok daha iyi hissediyorum.Nazar değmesin,Allah onları her dem korusun.
sevemiyorsan istanbulu benim gibi
kaçalım yine bozkırlara
istanbulda kimim var ?
kimin için bu toz duman ?
istanbulda neyim var ?
ne kaldı ki kalabalıktan...
pinhani
27 Eylül 2014 Cumartesi
25 Eylül 2014 Perşembe
Kaybetmeye Alıştıkça Daha Çok Özgürleşiyor İnsan
"Kaybetmeye alıştıkça daha çok özgürleşiyor insan."
İşte böyle diyor Angeliki,Ahmet Ümit'in son kitabı Beyoğlu'nun En Güzel Abisi'nde.Kısa ve net.Bir anda ne kadar doğru olduğunu düşündüm cümlenin.İnsan sevdiklerini,elindeki her şeyi kaybetmeye başladıkça dünyanın faniliğini daha derinden algılıyor.Günlük yaşamından sıyrılıp buz dağının görünmeyen kısmına yüzmek için efor sarf ediyor.Yapmayı planladığınız tüm her şey bir anda yok oluyor canlı zihninizden.Yerini düşünmemek alıyor.Bu sebeple çok anlamlı geldi bana bu cümle.Ne de olsa sonunda kaybedecek bir şeyiniz kalmıyor.Özgürlük dediğimiz şey bu.Kaybedecek bir şeyinizin kalmaması.
İşte böyle diyor Angeliki,Ahmet Ümit'in son kitabı Beyoğlu'nun En Güzel Abisi'nde.Kısa ve net.Bir anda ne kadar doğru olduğunu düşündüm cümlenin.İnsan sevdiklerini,elindeki her şeyi kaybetmeye başladıkça dünyanın faniliğini daha derinden algılıyor.Günlük yaşamından sıyrılıp buz dağının görünmeyen kısmına yüzmek için efor sarf ediyor.Yapmayı planladığınız tüm her şey bir anda yok oluyor canlı zihninizden.Yerini düşünmemek alıyor.Bu sebeple çok anlamlı geldi bana bu cümle.Ne de olsa sonunda kaybedecek bir şeyiniz kalmıyor.Özgürlük dediğimiz şey bu.Kaybedecek bir şeyinizin kalmaması.
23 Eylül 2014 Salı
Pink Floyd'un Dediği Gibi
uzay kafası kocaman
bombardıman
beni sakladığı o küçük gezegen
darmaduman
yakıyor güneşimi yakıyor
keskin bıçaktan korkmuyor
bir şato yapıyor içime ah
benden bile izin almıyor
pink floy'un dediği gibi
bir başka tuğla duvarda
pink floyd'un dediği gibi
keşke sen de burada olsaydın
gaye su akyol
21 Eylül 2014 Pazar
Biliyorum
rakıyı sensiz içeyim diye
köprüyü yalnız geçeyim diye
küllenip biteyim diye
sevdirdin kendini biliyorum
gaye su akyol
köprüyü yalnız geçeyim diye
küllenip biteyim diye
sevdirdin kendini biliyorum
gaye su akyol
18 Eylül 2014 Perşembe
Çeşm-i Bülbül
Çeşm-i Bülbül,senaristliğini Yedi Numara'dan tanıdığımız Oya Yüce'nin,kurgusunu yine Yedi Numara'dan tanıdığımız Şenol Şentürk'ün yaptığı,yönetmenliğini ise Serpil Kurtça'nın üstlendiği bir televizyon dizisi idi.Sanırım yıl 2005.Özel televizyon kanallarından birinin uyguladığı reyting politikası gereği ilk bölümü ile rafa kaldırılan,heder edilen muhteşem bir yapımdı.
O zamanlar henüz ortaokul öğrencisi idim.Yedi Numara'dan sonra içinde Engin Alkan,Ayça Mutlugil,Nuray Uslu,Özlem Türkad,Civan Canova,Ali Atay,Evren Yeşil,Kibariye ve Nükhet Duru gibi değerli isimlerin yer aldığı bu diziyi heyecanla bekliyordum.Çok kaliteli bir yapım olacaktı,hikaye de çok güzeldi.Lakin izleyemedik bu güzel yapımı.
Müzikleri ise benim için ayrı değerlidir.Toygar Işıklı ve Hüsnü Şenlendirici tarafından yapılan dizi müziğini Kibariye seslendirmiş ve inanılmaz bir iş çıkmıştır ortaya.Sözler ise şöyledir ;
kaderine inat
yaşanır bu hayat
baharın kıştan daha hoyrat
umudun yasaklı
sevdaların saklı
sen değil hep hüzünlü haklı
ağla ya da gül
mevsim erken değil
açtırır bir gül içinde
çeşm-i bülbül
düşlerin mühürlü
hayat denilen sahnede
mutluluk zehirli
sana yarınsız gecede
bilmeden rolünü
oynarsın oyunu
kapatır perdeyi
alkışlar bu çeşm-i bülbül
ağlamak niye,gül
mevsim erken değil
açtırır bir gül
çeşm-i bülbül
Bir sinema filminden daha uzun sürelerde yayınlanan,içine neredeyse ekranın yarısını kaplayan reklamlar yerleştirilen,bir dakikada çekilebilecek duygusuz bir sahneyi on dakikaya kadar yavaşlatarak uzatan türkiye yapımı dizilerden çok daha değerli diziler yapılıyordu bu ülkede ben küçükken.Şu an aile olarak televizyonu rafa kaldırmış durumdayız.
Yedi Numara oyuncularını ancak tiyatrodan takip edebiliyorum.Gönül ister ki onları yine kaliteli yapımlarda televizyonda da görelim lakin tiyatrodan aldığım haz bile yetip artıyor bana.Hiç silinmesinler sahnelerimizden.
O zamanlar henüz ortaokul öğrencisi idim.Yedi Numara'dan sonra içinde Engin Alkan,Ayça Mutlugil,Nuray Uslu,Özlem Türkad,Civan Canova,Ali Atay,Evren Yeşil,Kibariye ve Nükhet Duru gibi değerli isimlerin yer aldığı bu diziyi heyecanla bekliyordum.Çok kaliteli bir yapım olacaktı,hikaye de çok güzeldi.Lakin izleyemedik bu güzel yapımı.
Müzikleri ise benim için ayrı değerlidir.Toygar Işıklı ve Hüsnü Şenlendirici tarafından yapılan dizi müziğini Kibariye seslendirmiş ve inanılmaz bir iş çıkmıştır ortaya.Sözler ise şöyledir ;
kaderine inat
yaşanır bu hayat
baharın kıştan daha hoyrat
umudun yasaklı
sevdaların saklı
sen değil hep hüzünlü haklı
ağla ya da gül
mevsim erken değil
açtırır bir gül içinde
çeşm-i bülbül
düşlerin mühürlü
hayat denilen sahnede
mutluluk zehirli
sana yarınsız gecede
bilmeden rolünü
oynarsın oyunu
kapatır perdeyi
alkışlar bu çeşm-i bülbül
ağlamak niye,gül
mevsim erken değil
açtırır bir gül
çeşm-i bülbül
Bir sinema filminden daha uzun sürelerde yayınlanan,içine neredeyse ekranın yarısını kaplayan reklamlar yerleştirilen,bir dakikada çekilebilecek duygusuz bir sahneyi on dakikaya kadar yavaşlatarak uzatan türkiye yapımı dizilerden çok daha değerli diziler yapılıyordu bu ülkede ben küçükken.Şu an aile olarak televizyonu rafa kaldırmış durumdayız.
Yedi Numara oyuncularını ancak tiyatrodan takip edebiliyorum.Gönül ister ki onları yine kaliteli yapımlarda televizyonda da görelim lakin tiyatrodan aldığım haz bile yetip artıyor bana.Hiç silinmesinler sahnelerimizden.
Dağlar
sırrını dağlara üflediğinde
konuştuğunda anadilinde
açılacak sınırlar,özgürlüğe
koşmaya başladığında tekrar
daha bir güzel akacak zap
gülecek her zerresi,hislenecek
sesin daha gür çıktığında
doğrulacak hasankeyf
sonunu düşünmeyecek,nihayet
gülümsediğinde tekrar
taş çocuklar dirilecek
çiçek olacak hepsi,karları delecek
çaldığında dağlarının müziği
koşacaksın amansızca
ellerinde rüzgarın izleri,utanmadan
elini uzattığın yer senin olacak
titremeden bu sefer ellerin
ilk kez korkmadan,fısıldamadan
diyeceksin ben özgürüm,hakkınca
konuştuğunda anadilinde
açılacak sınırlar,özgürlüğe
koşmaya başladığında tekrar
daha bir güzel akacak zap
gülecek her zerresi,hislenecek
sesin daha gür çıktığında
doğrulacak hasankeyf
sonunu düşünmeyecek,nihayet
gülümsediğinde tekrar
taş çocuklar dirilecek
çiçek olacak hepsi,karları delecek
çaldığında dağlarının müziği
koşacaksın amansızca
ellerinde rüzgarın izleri,utanmadan
elini uzattığın yer senin olacak
titremeden bu sefer ellerin
ilk kez korkmadan,fısıldamadan
diyeceksin ben özgürüm,hakkınca
16 Eylül 2014 Salı
Azizim
doğuştan bir garipsin
kulakların adeta burnunun üstünde
limanlar dolusu gemi yüzdürür gibisin
kalın dudaklarının üzerinde
hayatının ortasında
nerede olduğunu bilmeden
bacaksız bir piyano eşliğinde
bir türkü tutturur,galebe çalarsın dünyayı
nedir bu çilen azizim
neresinden tutunacaksın
iki ucu boklu değneğe
değdiğin yer,gittiğin yer hep harabe
kalbinin deliğinden gözetlersin
kırlaşmış saçların,sigaradan sararmış dişlerin
nasıl taşırsın bunca gamı,yükü
bilmez misin aslında bu dünyadan değilsin
kulakların adeta burnunun üstünde
limanlar dolusu gemi yüzdürür gibisin
kalın dudaklarının üzerinde
hayatının ortasında
nerede olduğunu bilmeden
bacaksız bir piyano eşliğinde
bir türkü tutturur,galebe çalarsın dünyayı
nedir bu çilen azizim
neresinden tutunacaksın
iki ucu boklu değneğe
değdiğin yer,gittiğin yer hep harabe
kalbinin deliğinden gözetlersin
kırlaşmış saçların,sigaradan sararmış dişlerin
nasıl taşırsın bunca gamı,yükü
bilmez misin aslında bu dünyadan değilsin
15 Eylül 2014 Pazartesi
Tamiri Mümkün Kalbinin
koşarken peşinde beş para etmez şeylerin
mevsimler geçti aklımdan
duvarda asılı tescilli hüzünler
birkaç mucize anı
belki de küçük şeyler
kırılmışız bir yerde
tamiri mümkün kalbinin
fark etmeden isteyince
gerçekleşir hayallerin...
mor ve ötesi
mevsimler geçti aklımdan
duvarda asılı tescilli hüzünler
birkaç mucize anı
belki de küçük şeyler
kırılmışız bir yerde
tamiri mümkün kalbinin
fark etmeden isteyince
gerçekleşir hayallerin...
mor ve ötesi
14 Eylül 2014 Pazar
Broadchurch
Broadchurch,Itv kanalı tarafından yayınlanan dram polisiye tadında bir dizi.İlk sezonu 2013 yılında gösterildi.Bir hayli etkileyici olan dizinin ilk sezonu sekiz bölümden oluşmakta,her bir bölüm de hemen hemen kırk beş dakikadan oluşuyor.
Fargo'dan sonra izlemek için yeni bir dram ararken dikkatimi çekti dizi.Halk arasındaki tabiri ile vurdulu kırdılı,silahlı tabancalı polisiye dizileri ve filmleri pek sevmem.Ama Broadchurch kasvetli havası ve polisiyeden çok dram olma özelliği ile beni etkiledi.
Herkesin birbirini tanıdığı sakin bir sahil kasabasında 11 yaşındaki bir erkek çocuğu öldürülür ve bunun üzerine pek çok olay gelişir.Ailenin ve kasabada yaşayan tüm insanların sırları tek tek açığa çıkar.
Dizinin güzel olan bir başka yönü ise kuşkusuz müzikleri.Olafur Arnalds tarafından seslendirilen "So Close" isimli şarkıyı çok beğendiğimi söyleyebilirim.
Şu sıralar dram izlemek isteyenlere bolca tavsiye edilir.
10 Eylül 2014 Çarşamba
Kozmik Alem
Yıllardan 1998.Henüz yedi yaşındayım.Gülay bir Sevi Masalı adlı albümünü çıkarmış.Tabii o zamanlar Gülay dinlediğimi zannetmiyorum.Aradan birkaç yıl sonra annem Gülay'ın kasedini almış.Yeni teybimizde dinleyip duruyoruz.Derken bir şarkı çalıyor Kozmik Alem diye.İşte orada takılıp kalıyorum.Sözlerini o zamanlar anlamıyorum ama şarkıya hakikaten mest oluyorum,defalarca defalarca dinliyorum.
Şimdi internetten sorgulattığımda şarkı hakkında pek az bilgi var,yok denecek kadar az.Tam bir sigaralık,içkilik,gece vakti şarkısı.Sözlerinden bir kısmı şöyle ;
ah imgesel dünya
mest oldum kozmik aleme
kaybettim canı risk-i cambazhanede...
Şimdi internetten sorgulattığımda şarkı hakkında pek az bilgi var,yok denecek kadar az.Tam bir sigaralık,içkilik,gece vakti şarkısı.Sözlerinden bir kısmı şöyle ;
ah imgesel dünya
mest oldum kozmik aleme
kaybettim canı risk-i cambazhanede...
9 Eylül 2014 Salı
Yardım Et
Bir gün diyorum,sonsuz huzura erebileceğimiz bir yerde olabilecek miyiz ? Bir delikten kaçarcasına,usul usul sırtımızı dayayıp birbirimize,gerçekten gidebilecek miyiz ? Dünyanın hüznünü geride bırakıp,sınırı aşabilecek miyiz sırtımız siper ?
Her dem telef olduk,tümden yıkıldık.Hayallerimizin yandığı yerde bir daha sevinemedik,küllerimiz karışmadı dipsiz nehirlere,akıp gitmedik.Bir yangın yerinin ortasından,şaşkın bakışlar arasında yok olup uçamadık.Direnemedik acılara,ağır geldi yıllar.Üstümüze çöreklenen akbabalar ile yaşamayı başaramadık,mücadele bir yere kadar,dahasını göğüsleyemedik.
Yardım et ! Her kimsen,nereden geliyorsan,nereye gidiyorsan...Bilmiyorum,gerçekten bize yardım et ! İnsanlığı kurtar,kalplerimizi tazele.Tümden yardımına ihtiyacımız var.İnsanız en nihayetinde,bil ki o kadar korkak o kadar ürkeğiz.Her sabah ve her akşam bir boşluktayız,ölmekteyiz.Yardım et yabancı ! En yeni güne en yeni umutlarla başlat bizi.
Lütfen yardım et.
Her dem telef olduk,tümden yıkıldık.Hayallerimizin yandığı yerde bir daha sevinemedik,küllerimiz karışmadı dipsiz nehirlere,akıp gitmedik.Bir yangın yerinin ortasından,şaşkın bakışlar arasında yok olup uçamadık.Direnemedik acılara,ağır geldi yıllar.Üstümüze çöreklenen akbabalar ile yaşamayı başaramadık,mücadele bir yere kadar,dahasını göğüsleyemedik.
Yardım et ! Her kimsen,nereden geliyorsan,nereye gidiyorsan...Bilmiyorum,gerçekten bize yardım et ! İnsanlığı kurtar,kalplerimizi tazele.Tümden yardımına ihtiyacımız var.İnsanız en nihayetinde,bil ki o kadar korkak o kadar ürkeğiz.Her sabah ve her akşam bir boşluktayız,ölmekteyiz.Yardım et yabancı ! En yeni güne en yeni umutlarla başlat bizi.
Lütfen yardım et.
6 Eylül 2014 Cumartesi
Tol
"içimden atamadığım bir yumru,bir ateş,bir lanet var sanki.Başım çok ağrıyor,kalbim çok ağrıyor,gözlerim çok ağrıyor...Bildiğim,öğrendiğim,yaşadığım her şey yavaş yavaş siliniyor aklımdan...Geceleri azap gibi...Kabuslar yakamı bırakmıyor bir türlü...Kötü bir şeyler olacakmış duygusu var,neyin ne olduğunu kavrayamıyorum çok zaman...Zaman benim dışımda ilerliyormuş gibi,zaman beni kusacakmış gibi,kelimeler bir araya toplanıp,bir vücut olup beni içinden atacakmış gibi...Gölge..."
murat uyurkulak
murat uyurkulak
Kuş Hatıraları
ne harman sigarası kaldı geriye
ne olimpos gazozu
ne sadri alışık
ibrahim sadri / kuş hatıraları
ne olimpos gazozu
ne sadri alışık
ibrahim sadri / kuş hatıraları
3 Eylül 2014 Çarşamba
Çocuk
Birkaç hafta önce henüz hastaneden çıkmadan koridorda bir oğlan çocuğu gördüm.Gözleri çakmak gibi,sarışın bir tip.Merhaba yakışıklı dedim,dedesinin kucağından indi ve dünyadaki en güzel gülüşlerinden birini hiç utanmadan suratına öylece yerleştirdi.İşte ilk defa böyle garip bir şey hissettim orada,henüz 23 yaşındayım ama keşke böyle bir oğlum olsa dedim.Ne yapardım bilmiyorum onunla,sanırım her şeyi yapardım.Sabahları nutella yerdik,birlikte izleyeceğimiz bir animasyona kahkaha ile gülerdik.Şehir hatları vapurunda ayaklarını uzatırdı denize doğru,ben de arkasından tutardım düşmesin diye.Ve daha bir sürü hayal,çocuğa dair.
Neyse ki yüzlerce öğrencim,çocuğum var.Her gün onlarla ilgilendiğim için çok mutlu hissediyorum kendimi.
Tanrıya şükürler olsun.Hayatımız daha çok masumla dolsun,dolsun ki hüznü unutalım.
Binalar
nasıl bir hüzün çöktü üstüne
iğne atsan yere düşmeyecek
boyunu aşacak dalgalar
derinlere dalamadığın yerlerde
nasıl bir soğuk bu
yüzüne vuran rüzgarlar misali
çok daha fazla yaşayacaktın
üst üste,üst üste dikilen binalar gibi
iğne atsan yere düşmeyecek
boyunu aşacak dalgalar
derinlere dalamadığın yerlerde
nasıl bir soğuk bu
yüzüne vuran rüzgarlar misali
çok daha fazla yaşayacaktın
üst üste,üst üste dikilen binalar gibi
2 Eylül 2014 Salı
Erken Kaybedenler
"Çünkü büyüdükçe arzularım küçüldü,şaşkınlıklarım küçüldü,beklentilerim küçüldü.Büyüdükçe öyle küçüldüm ki içimde taşacak bir şey kalmadı.Büyümenin bir bedeli varsa işte bu,yarım metre uzadım,yirmi kilo aldım ve dünyadan vazgeçtim..."
emrah serbes
emrah serbes
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)