Sorguladığım iki önemli kavram var ya da kelime ya da buna benzer bir şeyler: mana ve varlık. Mananın kendisine ulaşabilmek epey zor, ya da manaya ulaşılabilir mi? Mana ulaşılabilir bir şey midir? Değil sanırım, hakikate erişilebilir belki, hakikat peşine düşülebilir. Sanki mana hakikat ortaya çıkınca aniden kavuşulan bir şey gibi. Her birinin birbiri ile bağlantısı var gibi. Günümüzde pek çok şey manasız geliyor bana. Çalışmak, zamanla yarışmak, tüketmek, üretememek, sistemin bir parçası olmak, giderek yalnızlaşmak, arayış içerisine girmek, bir türlü aradığımızı bulamamak. Hayat, aradığımızı bulamamak üzerine kurgulanmış gibi. Hal böyle olunca kendi yarattığımız kurguyu mu yaşıyoruz yoksa kurgu başından beri belli de, tüm rahatsızlığımız bundan mı mütevellit? Cevap aramaya çalışırken soru sormak elzem, bazen de sorulan soruların manasına bile hakim değiliz.
Bu aralar çok şeyi yarım bırakıyorum. Zihnin toparlanma evreleri var sanırım. Uzun süredir kendimi tam hissedemiyorum. Güzel olan da bu olsa gerek, tama erişmek ne mümkün ki? Samimiyet epey uzağımızda kaldı, uzay hakkında hiçbir bilgim yok, teknoloji ve bilimsel gelişmeler ilgimi çekmiyor. Siyasete de bir o kadar uzak kaldım. Tek kurtarıcım edebiyat sanırım. En azından bir sanat dalında kendimi bulabiliyorum. Bulduğumu sanıyorum belki de, bu bile zor bir aşama olsa gerek. Bazen ben metinleri değil de metinler beni okuyor gibi.
İnsan ilişkilerime gelecek olursak en alt düzeyde, çalışma yaşamına atıldığımdan beri maddi kazancım dışında hiçbir fayda görmedim. Sanki ilerleyen zamanlar da hale yola girmeyecek gibi. Düz bir yolda ilerlemek can sıkıcı, riskler ise günümüz dünyasında yaşayan insanın en büyü sorunlarından biri. Peki ya güvence? Artık kimsenin güvencesi olduğuna inanmıyorum.
Yeni gelişmelere uzakken, eskiye olan özlemim hat safhada. Ne kadar gördün ki eskiyi? Güzel soru. Gördüğüm kadarı yetti. Geçmiş, tozlu zigon sehpalar, sepya fotoğraflar, sobalı evler ve ahşap nesneler... Şimdi her şey plastik, içim çürüyor.
Değişim falan istemiyorum, belki bir hareket, peşime takılıp bedenimle bütünleşen bir ivme iyi gelirdi. Ya da aşk mı? Hiç sanmıyorum. Yalnızlığınızla barışın, müzikle dolun taşın. Kitaplar yardımcı, keşfedilmeyi bekleyen metinler var.
Varlık ise benim için sıkıntılı bir sözcük. Hem bir ayma hem de peşin hükümlü bir karanlık. Güneş mi açmış, bak camdan. Ölüm mü var, yaşayacaksın mecburen. Kısır bir döngü gibi. Varlık felsefesine dair bilgim yok, okuyamıyorum sanırım felsefi metinleri. Edebiyat aracılığı ile öğrenebildiğim kadar. Camus, yer yer Sartre.
Biraz karmaşık bir yazı oldu farkındayım. Herkes benzer şeyleri hissediyor mu? Merak ediyorum. Sanırım herkesin gailesi bir başka. Yaşayıp gitmek, düşünmemek üzere kurgulanmış birtakım şeylerin içinde ne olduğu belirsiz yaşamlar sürmek normal olan olarak adlandırılıyor. Sürgit, biteviye. Biraz kafam karışık, biraz da içim sıkışık.