18 Aralık 2017 Pazartesi

Tezek

Diyorsun ki, sen git buralardan, nasıl gideyim? Toprağım olmuş buralar benim, ha şu yeşil ağacın dalı, şu karşımızdaki parkın bankı, Gülhane'nin ağaçları, Sirkeci'den kalkan tramvay? Kolay mı sanırsın buradan çekip gitmeyi, kendini bağladığın yerden düğümleri çözmeyi? 

Çocukken evimiz ayva ağaçlarına bitişikti, damın üstü tezek doluydu. Yazlar sıcak geçince anamla babam çatıya çıkarırdı tezekleri. Bütün gün öğle güneşinin altında oturur, arada koyunlara göz kulak olurdum. Karşı köyün çerçisinden bir kitap aldıydım biriktirdiğim paralarla. Şalvarımın içinde saklardım anam babam görmesin diye. Böyle renkli renkli resimler vardı içinde. Bir çocuğun hayatını anlatırdı kitap, pek akıllı bir çocuğun. Böyle şehir yeri, anası babası var yanında. Yemek yapıyorlar, sinemaya gidiyorlar, tatile çıkıyorlar. Benim tatilim otlaktı, dağdı, bayırdı. Bir gün derdim, ulan bir gün sen de böyle tatillere çıkacaksın, o zaman hiçbir yerin tezek kokmayacak. Banyo yapacaksın sıcak suyun altında. Hayallere dalardım yani, oğlan çocukları kendi aralarında hep bunları konuşurdu. Anlatan oldu muydu bir şehir yeri hikayesi, ağzımız ay çöreği gibi açık dinlerdik. Sonra büyüdük de geldik işte buralara. Gidemem, gidemem dedim ya demin, gelmek de gitmek de ne kadar kolay diye düşündüm bir yandan. Gelen insan niye gidemesin, ölen insan niye dirilmesin. Her şey geçti de şu tezek kokusu burnumdan silinmedi bir türlü. 

Ben şehir yeri tezek kokmaz sanırdım. 
Sizin oralar da tezek kokuyor mu kardeş?

Hiç yorum yok: