Bir ses var içimde, gün içerisinde onunla konuşuyorum. Okul koridorları boyunca gidip geliyorum, volta atmaktan farksız, tavandan üzerime çarpan beyaz ışıklar rahatsız edici geliyor. Nedense yaşadığım her şey tüm bu vakitlerde zihnimde deviniyor, bir gece yarısını geçince. Yeşil perdesini sonuna kadar sımsıkı kapadığım odamın küçüklüğü hoşuma gidiyor.
Pek değerli hayatlarınız var, üstünüz başınız çok önemli, sakal moda olmadan evvel asla birkaç günlük sakalla dolaşamazdınız. İri fitilli bol paça kadife pantolon giymeyi bıraktığınız yıl oldu, şapka takma adabından dedeniz bile vazgeçmişti. Bayramlarda, doğum günü kutlamalarında babanıza deri ceket, annenize çiçek satan internet sitelerinden güller aldınız. Mutlu ettiniz, mutluluk dediğiniz şeyi bir nesneye devşirdiniz. Nesneler mutlu olmaya başladı. Siz?
Geçen yaz tatile gittiniz, güneş kremlerini boca ettiniz hafiften bronzlaşmaya başlayan teninize. Biraz içki yudumladınız, bazı geceler diskolarda sabahladınız, stresli bir işiniz vardı, heyulası bitmeyen dakikaları süpürmekte idiniz. Yıllık izninizde çocuklarınızla ıssız bir ormana pikniğe gittiniz. Yiyeceklerinizi plastik kapların içine koydunuz, sigara böreğine batırdığınız plastik çatalın ucu kırıldı.
Ne tuhaf insan zihni, ininde barındırdığı şeylerden bir haber, haberi bile olmayan yollara birer yolcu imişsiniz. Gün geceye çalınmadan araya sıkıştıracak işler, okunacak mektepler bulup buluşturdunuz. Sertifikalarınızı şeffaf dosyalara doldurdunuz, şimdilik doydunuz.
Aksayan ayağınıza dolanan kalın bir urgan, başınızı sokacak bir dam bulduğunuz an olduğunuz yerde kaldınız. Nadasa bıraktılar sizi, nekahet dönemleri geçirdiniz. Hafif salgın hastalıklardan muzdarip yataklara düştünüz, pamuk yorganlar çeyiz sandıklarında çürüdü, silikonlara sarındınız.
Bir tuhaf oldum, pencereyi açtım, sanki tüm kötülükler hevenk hevenk gökyüzüne karışıp yok oldu.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder