19 Nisan 2019 Cuma

İç Ses I

Başından çok fazla şey geçti genç yaşında, babasız büyüdün, annen ölümden döndü, o işten o işe koşturdun, gelecek kaygısı ile boğuştun, yorgunluğunun sebebi, mutsuz olman bunlardan kaynaklı olabilir mi?

Belki, belki de mizacım böyledir. Herkes kendine göre bir şeyler yaşıyor, acılarla dolu dünya nihayetinde. Elbette içinde mutluluklar da var. Ama erken yaşta yorulunca insan, daha fazla mücadele edesi gelmiyor. Bir ay önce gittiğim bir iş görüşmesinde müdür yardımcısı gelecekten beklentiniz nedir, kendinizi birkaç sene sonra nerede görüyorsunuz diye sordu. Aynı yerde dedim. Şaşırdı. Çünkü bir beklentim yok, mevki atlamak onu ya da diğerlerini mutlu ederken beni şu andaki halim bile mutlu etmiyor. O mevkiden o mevkiye atlayacaksın, diğerleri seni takdir edecek, başarılı olacaksın, ailen ve çevren seninle gurur duyacak. Peki ya sonra? Senin de sonun aynı, benim de. Diyemiyorsun tabii.

Bu kadar mı ümitsizsin her şeyden? Daha çok gençsin, önünde uzun yıllar var. Yeni deneyimler yaşayacaksın, niçin bu erkenden vazgeçiş? 

İnsan hayattan bilinçli olarak vazgeçmez, üstelik bu bir vazgeçiş bile değil. Ne olduğunu bile anlamlandıramadığın bir şeyden nasıl vazgeçebilirsin ki? Hepimiz ayrı bir yolculuktayız, farkındayım ve şaşırıyorum üstelik. Diğerleri nasıl bu kadar sıkı tutunuyorlar hayata, sanki hiç ölmeyeceklermiş gibi. Biraz sorgulama yapalım seninle birlikte. Sence onları hayata bağlayan şey ne? Tabii ki ölüm korkusu, öyle çok korkuyorlar ki kendilerine sürekli yeni uğraşlar buluyorlar, çok çalışıyorlar, koşturuyorlar sonra evleniyorlar, yıllarca ev kredisi ödüyorlar, çocuk yapıyorlar sonra yıllarca çocuklarını büyütüyorlar. Neden ama? Çünkü sürekliliği olan şeyleri tercih ediyorlar ki yaşayabilsinler. Kendilerini kandırıyorlar her gün. Çünkü ancak böyle ölümden kaçabilirler. Ben her şeyi kabullendim. Hayat bir hiçlik çukuru, doğumdan ölüm döşeğine kadar tekrar eden günlerin hepsi birbirinin aynı. Ölüm korkusu insanda yaşama sevinci yaratırken, yaşam korkusu ise insanda ölüm isteği oluşturuyor, ölüm korkunu ortadan kaldırıyor. Hayatın nesi anlamlı? Neden ısrarla yaşamaya devam ediyoruz? 

Ama hayatın kanunu bu. İnsan doğar, büyür ve ölür. Çok basit bir döngü. Bu süreci de ne kadar verimli ve mutlu geçirirsek kar, yaşamın kendisinde anlam aramak yerine anlamsızlığı kabul edip yaşam için çabalamak en doğrusu. Neden sürekli hayatını yalnızlık, var oluş sancısı, cevaplar aramak ve mutsuzluk ile geçirmeyi tercih ediyorsun? 

Bu bir tercih değil yanılıyorsun. İnsan düşünmeli, insan her an anlam aramalı, sorular sormalı ve yanıtlamalı. Hayatı yaşanılır kılan şeylerin hepsi bütüncül bir yanılgı, toplamdan arta kalan şeyler sana sonucu vermiyor. Ne için bu kadar mücadele ediyorum? Birkaç yıl daha fazla nefes alabileyim diye mi? Niye buna bir son vermiyorum? Bunu derinden yaşıyorum ama anlatırken güçlük çekiyorum, onlar kendilerine sebepler bulmuşlar ve onlara tutunmuşlar. Çoğunluğun bildiği doğrudur diyemeyiz. Bense hep kendi etrafımda dönüp, okuduğum her şeyden anlam çıkarmaya çalışıyorum. Onlar yaşama katılıyorlar, çünkü başka çareleri yok. Bense yaşamı dışarıdan izliyorum, ancak böyle yaşamaya devam ediyorum. Hiçbir şey mutlu etmiyor beni. Hiçbir şey heyecanlandırmıyor. Eskiden böyle değildi, çocuktum ve bir sürü renkli umudum vardır. Büyüyünce hepsi griye boyandı, gerçek dünya düzeni ile tanıştım. Sonunda öyle bir mücadeleler zinciri sardı ki beni, yığıldım kaldım. Elbette ayaktayım, elbette devam etmek zorundayım. Fakat beni ben yapan tüm isteklerimi kaybettim. Ne oradayım, ne de burada anlayacağın.

Bir çay molası verelim mi? Biraz için ısınsın, sonra kaldığımız yerden devam ederiz...

5 yorum:

Kim Bilir dedi ki...

Peki yaşamak için neden bir anlam gerekir? Mutlu olabilmek için neden sonsuzluğa ihtiyaç var?

Beyaz Çiklet dedi ki...

Kim Bilir,

Yaşama tutunmak için insanın elinde bir şeyler olmalı, bir amaç olmalı ki devam edebilsin. Bu bir sürü şey olabilir; başarı, para, kadınlar ve erkekler, çocuk, ev, daha lüks yaşam, ün ve benzeri. Bunların hiçbirine karşı istek duymuyorsa insan yani bunların hepsinden el etek çektiyse deyim yerindeyse, yaşama tutunacak bir şeyler de bulamıyor. Bu da haliyle insanı mutsuz ediyor. Çünkü bulmacayı çözmüş gibisin. Günlük dünya dertleri ve amaçlar peşinde koşan insanlar bunların hepsini bir şeylerden kaçmak için yapıyor. O şey ne? Muhtemelen ölüm ve ölüm korkusu. Elinde kaybedecek bir şeyin kalmayınca ölmekten de korkmazsın. Aslında bu farklı bir bilinç, maddeyle olan bağının kopması gibi. Diğerleri kendilerine yaşamak için birer araç edinmişler, amaç dedikleri şeyler de bu araçlar. Hepsinin de maddeyle bir bağı var. Ya amacımın olmamasını tercih ediyorsam? İşte film burada kopuyor, eninde sonunda eline ne kalacak? Bir hiç.

Dr.eamer dedi ki...

Katılmıyorum!

Aslında katılıyorum da ama senin veya bir başkasının “bütün bulmacayı çözdüğü”ne katılmıyorum. Sonsuza dek bilinmeyen şeyler olacak ve hergün bir şeyler keşfedecek insan. Belki bugün bir kum tanesi kadar öğrendiğin şey belki yarın kocaman bir dünyanın kapılarını aralayacak kadar tecrubeye sahip olacaksın. Bunlar bana ne kazandıracak ki diyebilirsin ama asla bilemezsin ve bence bilinmemezlik yaşama tutunmak için en güzel neden.

Bir de şu var sevgili Beyaz, yüzlerce binlerce kitap da okusan hala okunacak bir şeyler var öyle değil mi? E hadi senin hayata tutunma amacın da bu olsun ne dersin? Değmez mi?:)

Senin kadar iyi ifade edemesem de anti-savımı inanmazsın ama çok çok büyük noktada da katılıyorum sana. İnan öyle çok şey yaşadım ki..ama aslında koca bir okyanusta bir kum tanesi hala yaşadıklarımız, asırlarca sürmüş hikayelere bir harf bazında sadece katkımız.. yine de bazen dalında açmış bir ilkbahar çiçeği bile yaşadığını hissettirmiyor mu sana?? Her ne olursa olsun ne zalimlikler görürsek görelim ne boş insanlarla varoluş mücadelesinde yanyana yürürsek yürüyelim her nefes bir can ve aldığın her nefes seni farklı kılan. Çok ölüm gördüm, ölüm korkusu büyük bir sebep insanları ayakta tutan haklısın; beynimiz buna programlı istesek de istemesek de..Şahsen ölümden korkmuyorum ama, sonrasındaki hayata inandığım için değil sadece ölsem de ölmesem de bir ruhum, aklım, uzayda kapladığım bir hacmiö ve yaşanmışlığım olduğu için korkutmuyor ölüm beni. Çok yorgun başladım ben de hayata çocukluktan yüklü geliyoruz sırtımızda,gümüş tepsiyle asla sunulmadı hayat bize ama yine de sanırım beni ayakta tutan şey “sevgi”

Bir kuşa,bir çiçeğe,bir insana..mutlaka bir şeye karşı sevgi duyabildiğim zaman yaşadığımı hissediyorum. Bu da hayat mı diyebilir bir başkası ama herkesin hayat tanımı farklı. Şahsi kanaatim(ki doğru olmayabilir) boğuşman gereken şeyler yüzünden sevgi kısmını hayatında biraz geri planda bırakmış olabilirsin. Ve çok çok gençsin,genciz! gerçekten daha o kadar değişecek ki düşüncelerin,tecrübelerin,gerçeklerin..

Seni uzun zamandır okuyorum sevgili beyaz böyle değildin, o bildiğim şeklinle kalman da saçma olurdu zaten, büyüyoruz..ama böyle de kalmayacaksın emin ol! Kendini “böyle düşündüğün için” üzme ve sorgulama her şeyin bir nedeni vardır hayatta deriz ama bulamadığın bazı nedenler belki de çook çok ileride bahşedilecektir sana

Bu saatte üşenmedim yazdım ama yine de çok doğru ifade edemedim bence kendimi,umarım kırmamışımdır seni:/ tek söyleyebileceğim şu uzak saçma platforma rağmen seni oldukça tanıyorum ve çok seviyorum! Sana,yaşamına,bize ve birçoklarının hayatına kattıklarına çok değer veriyorum ve hakkında benim gibi düşünen binlerce de insan bulabilirim. Senin yaşama gelme nedenin bizler değilizdir elbet bunu “yaşama amacı” olarak algıla diye yazmadım. Sadece bil istedim. Bazen duymak, bildiğimiz şeyleri yeniden anımsamak iyi gelir insana. Fikirlerine, soru işaretlerine katkım olamasa da senin için burdayım ve herzaman olacağım bunu bil istedim!

İyi geceler sevgili Beyaz Çiklet,kendine iyi davran;)

Beyaz Çiklet dedi ki...

Dr. eamer ;)

O kadar güzel ifade etmişsin ki yazdığından beri defalarca okudum ve esasen verecek cevap da bulamadım. Söylediğin her şeyde ama her şeyde haklısın. Yaşam konusunda yüklendiğimiz her şey yorucu. Özellikle hayat mücadelesi vermek ile meşgulken işin "sevmek" kısmından uzaklaşmış olmak hakkındaki yorumuna yürekten katılıyorum. İnsan genç yaşında pek çok şey yaşayınca belki de hayata karşı katılaşıyor. Naif bir insanımdır lakin hayat mücadele etmeyi gerektirdiğinde, geride kalan her şey beni yoruyor, çekiniyor ve kendimi geri çekiyorum. Biliyorum bir anlamda mizacım bu lakin tümden hayatımı kaplayan bir duruma sokan da benim, bilinçli olarak üstelik.
İnan ben de seni çok seviyorum, bazen insanı en yakınları bile bu kadar iyi anlayamazken sen her seferinde daha derine inebiliyorsun.İyi ki üşenmeyip yazmışsın ve iyi ki sen de varsın! :)

Dr.eamer dedi ki...

Ne mutlu bize o zaman! Her şey elimizde cheers;)