Ben küçükken annemle bir tek pazar kahvaltılarını birlikte yapabiliyorduk. İlkokula gittiğim dönemde o benden önce uyanıp işe gitmiş oluyordu. Pazar sabahları benim için büyük bir neşe kaynağıydı. Oturduğumuz apartmanın bahçe katı bizimdi. Mutfağımız kocaman bir bahçeye açılıyordu. İçinde türlü türlü sebzeler, birkaç tane kocaman ağaç...
İki kişilik bir çaydanlığımız vardı, minicik bir şey. Annem onunla kendine çay demler, kahvaltı boyunca da bir sürü çay içerdi. Bense kakaolu sütümü yudumlardım. Minik radyomuz da Trt Fm ayarlıydı. Biz kahvaltı yaparken türk sanat müziğinden eserler çalardı.
Bugün de yine bir pazar kahvaltısı günü. Pazar sabahlarını seviyorum, iş güç düşünmediğim, oturup uzun uzun kahvaltı yaptığım bir zaman dilimi. Hele bir de dışarıda güneş varsa, kuşlar cıvıldıyorsa. Artık pazar kahvaltılarımıza siyah beyaz bir film eşlik ediyor. Açıyoruz, eski İstanbul'u izleye izleye, mazide gönül gezdirerek vakit geçiriyoruz.
Hiç büyük hayallerim olmadı; zengin olmak, mal mülk sahibi olmak, şu mevkide, bu yerde olmak gibi. Ya kitaplar mutlu etti beni ya da bir tatil vakti dışarı çıktığımda gözümü kamaştıran güneş.
Cemal Süreya da demiş ya:
Yemek yemek üstüne ne düşünürsünüz bilmem
Ama kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı
Sabah-ı şerifleriniz hayırlı olsun efendim.
5 yorum:
Ben de bu pazarı nöbette geçiriyorum,yoğun bir çağrı ve ambulans trafiği ama dışarda güneş açmış ve kuş seslerini duyabiliyoruz ya artık gerisi mühim değil:)
İyi pazarlar sevgili Beyaz
Dr. eamer :)
Kolaylıklar diliyorum, arada pencerenin birinden dışarı bakmak umut ve güzellik verebilir :)
Tatil günlerini ben de çok seviyorum ama o kadar çabuk geçiyor ki :)
Kim Bilir :)
Keşke şöyle her ayın sonunda birkaç günlük bir tatilimiz olsaydı, ne iyi olurdu :)
Kesinlikle çok iyi olurdu :)
Yorum Gönder