Niçin hep bundan da ötesi var diye bekleriz? Bir çemberin içindeyim. Akşamları ılık süt içerim, bardağın kenarlarında dört kat kaymak tabakası. Yapışıp kalınca büzüşüyor bir de, hiç sevmediğim bir görüntü.
Uzaya çıkan insanlara gıpta ile bakıp durdum hep. Bor, uçak yakıtı olarak kullanılıyormuş. Tutunamayanları da hala okuyamadım, kitap rafımda duruyor. Bilge Karasu'nun kitaplığı kapaklıymış, ne ince bir adam.
Öğrencilerim bir şeyler hediye ediyorlar, fazla eşya sevmiyorum. Hele ki süs eşyaları, hepsini atıyorum. Kalemler, kitaplar pek dağınık. Zihnim de dağınık zaten. Bazen dalıp gidiyorum, otobüs camından bakar gibi. İnsan hayata böyle bakar mı? Aldırma, kiminin gönlü kayık. Kimi de, işte bir otobüs yolunda. Sabahın erken vaktinde kalkıyor insanlar, işlerine gidiyor. Birileri böyle kurmuş düzeni. Hep mülk edindiler diye, bunca kötülük. Mülkiyete binaen, bir tuğla daha koyuyor laz müteahhit.
Kirpi duvarlar, alçacık pencereler. Çiçekler önünde soldu, tombul bir kedi oturmuş boylu boyunca telgraf çiçeğinin üzerine. Bu ne umursamazlık! Aşk olsun sana yeni gün, annemin elinde kahve fincanı, bir kadının ağzından tarot masalları. Falları kim uydurmuş?
Halı da yok biliyor musun, yerlerde toz tanecikleri. Yapışıp kalıyorlar, hep rutubetten, duvarlar damla damla, yemyeşil. Yeşilin en kötü tonu, en güzeli tomurcuklarda.
Şuranın balı meşhur, şuranın iklimi, şuranın bitki örtüsü. Aman ne de sıkıcı. Eski mahalleden kimi haberler, bir telefon uzağımızda. Radyonun anteni kopunca müziksiz kalmak gibi, memleketsiz kalmak.
Her akşam çay, her akşam çay. Hiç mi bıkmaz insan? Bir şeye de benzese bari tadı. Balık da mı yemiyorsun diye soruluyor. Yok yahu, yemiyorum işte. Zaten göbek de çıkmaya başladı, yaşlılık mı bu? Hep erken yaşlandık, bizim nesil çürük anacağım. Nerdeee, daha emekli olacağız.
Kış vakitleri Füruzan okunur, arkasından belki biraz Tomris Uyar. Berlin'in nar çiçeği, senin çiçeğin hangisi? Bir vakitler erkenden yatardı, çocuktu. Şimdi hep gece yarıları, her gün birkaç bardak kahve içmeler. Öğretmen mi olacakmış parasız yatılının çocuğu? Olmaz denilen şeyler hep oldu, galeta yapacakmış anası.
Saçında bir toka, yemyeşil hem de. Öyle toka mı olur yahu? Senin gittiğin parkın kaydırak rengi, salonda iri kıyım bir adam oturuyor. Kadife koltukların birinde, eski evinde bir kitap unutmuş ters kapak. Allah allah! Eskiyi de öyle çok özlüyorum ki, sorma gitsin. Sonra mahalle arası, iki site ötedeki kedi maması. Teyzenin biri, balkon penceresi gecekondu manzaralı.
Neresinden çıkarsan çık, kurtuluş yok. Pek tatlı, asil bir rüya ingiliz soyundan. Sonunda kalakaldı bir başına, bir evi var başını sokacak. Sırtı da ağrıyor hep eğri oturmaktan, son şarkı da çaldı köşe başı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder