Okullu bir toplum yapısına sahibiz. Okulla birlikte kapitalizmi içselleştiren ve bunun sonucunda eğitimi ve bilgiyi meta haline getiren bir toplumuz. Eğitimin kalitesi ve niteliği bu coğrafyada hiç düzelmedi, düzelmeyecek de. Bunu bir öğretmen olarak söylüyorum.
Bazı sabahlar ayaklarım geri geri gidiyor, işime gitmek istemiyorum. Bunun moral ya da motivasyonla veyahut tembellikle hiçbir alakası yok. Bilakis, sorumluluk sahibi ve çalışkan, üretken bir öğretmen olduğumu düşünüyorum. Peki bunun anlamı ne?
Öğrenciler günümüz okullarında hiçbir şey kazanamıyor. Bunun sebebi ise klasik okullu toplumların günümüz çocuklarının çağını yakalayamaması. Okullu topluma inancımı tümden yitirdim. Beton binalarda, toprağı, ağacı olmayan yığınların içlerinde çocuklar günde dokuz ders saati geçiriyor. Anne ve babalar sabah işlerine gidip para kazanacaklar. Peki çocuklarına ne olacak? Bebek diyebileceğimiz çocuklar anne ve babalarının işe gittikleri saatlerde okula gidecek, çünkü okulda onlara bakan bu arada onlara bir şeyler de öğreten birileri var (öğretimin içi çok boş) aynı zamanda okul güvenli. Ders saatleri anne ve babaların işten çıkış saatlerine kadar uzatılmalı, çocuk saatlerce o tahta sıralarda oturmalı. Sonra anne ve baba çocuğunu almalı. Bu sistem çok net böyle işliyor. Veli özel okula para veriyor, personel ve öğretmen o para ile kazancını sağlıyor. Sonra bu personel ve öğretmen evlenip çocuk sahibi olunca çocuğunu bu okullara gönderiyor. Yani kazan kazan sistemi, kapitalist bir döngü. Üzülerek söylüyorum ki bugün çocuklarınızı gönderip milyarlarca para döktüğünüz özel okulların hepsi ticari. Sizin çocuğunuzu düşünen kimse yok, düşük ücretlerle çalışan öğretmenler kendilerini zor düşünüyorlar. İş kaygısı, devlete atanmak için verilen mücadele, aileyi geçindirme zorunluluğu derken sizin çocuğunuzu düşünecek vakti ve hali kalmıyor öğretmenin.
Bir diğeri ise öğretmen değer görmüyor, özel okullar hangi öğretmen en düşük maaşla çalışacaksa o öğretmeni işe alıyor. Yaptığınız yüksek lisansın ya da deneyimin birkaç üst düzey okul hariç hiçbir önemi yok. İsterseniz uzaya çıkmış bir öğretmen olun. Öğretmenlerin sosyal hakları yok (özel okulların çoğu eğitim öğretim ödeneğini bile ödemiyor) dinlenme süreleri çok kısıtlı ve haftanın altı günü çalışıyorlar. Kalan vaktinde öğretmenin kendini geliştirebileceği, bilgi ve kültür birikimini artırabileceği imkanlar yok. Haftada bir sabah uykusu uyuyabilen öğretmen, üzerine maddi imkansızlıklar eklendikçe kitaba bile verecek parayı ve zamanı zor buluyor. Kendini geliştiremeyen ve güncel tutamayan öğretmen çocuklarınıza hiçbir şey öğretemez.
Thomas Bernhard, dünyadaki en aşağılık mesleklerden birinin öğretmenlik olduğunu söyler. Her gün çocukların hayallerini çalan, onlara başarılı olamazlar ve diploma alamazlarsa bir hiç olduklarını hatırlatan bir sistemin ürünü olarak bakar öğretmenlere. Haksız da sayılmaz, çünkü çocuğun başarısı çok görecelidir. Akademik başarısı olmayan çocuk aptal değildir, siz gönderdiğiniz özel okullarda çocuklarınıza bireysel öğretim yapıldığını ve onlarla özel olarak ilgilenildiğini düşünürsünüz ama durum hiç de öyle değildir. İçi boş ve niteliksiz bir eğitim veriliyor, eğitimi baştan ayağa formal değil informal olarak görüyorum. Her kafadan bir ses çıkıyor, niteliksiz idareciler tanıdık vasıtasıyla öğretmen ve idareci alımı yapıyor. Bir bakmışsınız özel okul patronunun tanıdığı bilmem kim iki üç yıllık deneyimle başınıza müdür yardımcısı olmuş. Eğitimin patronu mu olur? Akademik süreçten daha ziyade öğretmen evrak işi yapar, hiç bitmeyen saçma sapan prosedür ile uğraşırken öğretmen yeni öğretim metotları geliştiremez ve uygulayamaz. Haftanın iki üç günü nöbet tutar, tüm gününü ayakta geçirmekten hiçbir iş yapamaz hale gelir.
Bir çocuğum olsa asla özel okula göndermezdim. Bazen bu işi bırakmayı düşünüyorum çünkü hiçbir şekilde değer görmüyorum. Sıradan, düz herhangi bir iş yapsam da benzer bir maaş alacağım. O zaman niçin bu kadar mücadele ediyorum diyorum. Fakat başkaca bildiğim bir iş yok, haliyle işsiz kalmaktan korkuyorum. Nihayetinde yaşıyorum ve ne yazık ki yaşamak için çalışmak zorundayım.
Bir diğer sorun ise ülkede herkesin rahatlıkla öğretmen olabilmesi. Açık öğretim fakültesinde edebiyat ve tarih okuyup üzerine de paranızla formasyon alırsanız çok rahat öğretmen olabilirsiniz. Peki açık öğretim bitiren ve öğretmen olan bir kişinin niteliğini kim sorguluyor? Bu öğretmenler çocuğunuza ne kadar nitelikli bir eğitim verebilir? Öğretmenlerin çok büyük bir kısmı üstün yeteneklere ve üstün bir zekaya, bilgi birikimine sahip değil. Formasyon dediğimiz pedagojik bilginin adı bile geçmiyor okullarda. Ülkenin parlak zihinleri öğretmenliği meslek olarak tercih etmiyor ki. Şimdiki aklım olsa ben de tercih etmezdim, bir de üzerine marifet gibi yüksek lisans yaptım bu alanda.
Daha söylenecek o kadar çok şey var ki, başka bir yazıda da eğitimin felsefi boyutunu ele almak ve tartışmak istiyorum. Ve son olarak şunu söylemek istiyorum ki kendimi bu meslekten emekli olmuş bir şekilde hayal edemiyorum. Her geçen gün yorgunluk her geçen gün bıkkınlık ve umutsuzluk.
4 yorum:
Aynı düşünceleri paylaşıyorum seninle,tıp dünyasında da bu böyle. Verdiğimiz hizmetin kalitesi,geri dönüşü,mesleği uygulayana verdiği tatmin ve gelişmişliği sıfır. Esasen ülkede her alanda niteliksizlik ve sistemin kölesi olmak hakim ancak ne yazık ki elden bir şey gelmiyor hele hele de en önemli alan olan eğitimin bu hale gelmesi insanı kahrediyor.. 30 yılını eğitime vermiş,kendisi daha dokuz yaşında evinden ailesinden ayrılıp okumaya gitmiş, hem öğretmenlik hem de yatılı okul idareciliği döneminde geceleri uyumayıp öğrencilerim için daha fazla neler yapabilirim diye kafa patlatmış,araştırmış,öğretmeye çalışmış,farklı teknikler denemek ve bilimi sevdirebilmek için devletin ve kendisinin tüm imkanlarını sonuna kadar kullanmış bir öğretmenin evladı olarak seni ve kaygılarını inan çok çok iyi anlıyorum. Babam emekli olalı uzun zaman oldu ve her geçen gün eğitim sistemimizde gördükleri karşısında yaşadığı şoka ben şahidim..ama şunu da bil ki sevgili Beyaz o yetiştirdiğiniz öğrenciler ne olursa olsun sizlerin kattığı bazen ufacık gördüğünüz dev detayları asla unutmuyor ve bu detaylar hayatlarının birçok alanında onlara ışık tutuyor. Bu benim için de babamın yetiştirdiği binlerce öğrenci için de senin öğrencilerin içinde böyle inan! Sistem ne kadar kötü olursa olsun sen asla öğretmekten,anlatmaktan vazgeçme emin ol mutlaka bu emeklerin onlara ışık oluyor ve olacak..
Sağlıcakla
Dr. eamer;)
Bugün de o negatif günlerden birini yaşadım. İdareci baskısı, her yerde akıl almaz uygulamalar, en iyisinden en kötüsüne bütün kurumlarda eğitim dışı faaliyetler, sırf veliye iyi görünmek ve kayıt almak için yapılan akıl almaz uygulamalar, öğretmenin korunmaması ve her seferinde ayaklar altına alınması...
Tüm bu olumsuzluklara rağmen insan bir şekilde direnmek zorunda kalıyor. Misal dün yanıma gelen bir öğrencinin "öğretmenim size sarılabilir miyim" diye soru sorması, bir başkasının "öğretmenim siz çok iyi kalpli birisiniz" demesi. Beni ayakta tutan sadece bunlar. Daha güzel günler görmek dileğimle, her bir meslek ve her birimiz için...
Eğitim sistemi böyle olunca, onun ürünleri olan diğer bütün sektörlerin ülkemizdeki durumunu anlamak çok da zor değil.
Kim Bilir,
Maalesef içler acısı bir durum var. Bu sisteme dayanmaya ve direnmeye çabalıyorum...
Yorum Gönder