Bu hafta sonu iki gün tatil yapma şansı yakaladım, bunu da bir güzel evin tadını çıkararak değerlendiriyorum. Öğlene kadar uyudum, bolca okudum ve kahvemi yudumladım. Hepsi çok iyi geldi. İstanbul'da soğuklar kendini hissettirmeye başladı, bunu ancak evin içerisinde ayaklarım üşümeye başlayınca anlıyorum. Anneme, bir hastane arkadaşı tarafından hediye edilen patikleri giydim, sıcacık uzandım koltukta. Kış battaniyemi de çıkardım, kitap okurken dizlerime örtüyorum. Sanırım yaşlandığımda da bu tablo hiç değişmeyecek.
Bugün annem ile çayımızı demleyip klasiklerden bir yeşilçam filmi izledik. Eski İstanbul, vapurlar, trenler, mütevazı yaşamlar, her izleyişimde hayran kalıyorum.
İki haftadır Tolstoy okuyorum, Rus edebiyatına olan merakım beni sarıp sarmalıyor. Bir iki gündür Ahmet Hamdi Tanpınar'a bir özlem var içimde. Sanırım Dostoyevski'ye geçmeden uzun süren bir Tanpınar yolculuğuna çıkacağım yine. Hazır İstanbul yapraklarını dökmüşken ve ruhum şu sıralar oldukça sakinken...
Saat neredeyse sabah üçe gelecek, uyku da bastırdı. Yeni bir sabaha uyanacağım yeni bir uykuya yatma vakti geldi, bir başka kış gecesinde görüşmek üzere o halde.
1 Aralık 2018 Cumartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
4 yorum:
Tolstoy en sevdiğim yazar. Dostoyevski nin ise "insancıklar" isimli romanını çok beğenmiş, 4 5 defa okumuştum.
Tolstoy'u ben de seviyorum özellikle Anna Karenina ve Diriliş adlı metinleri benim için özeldir. Şu an Sivastopol'ü okuyorum. Savaş ve Barış'ı ise sona sakladım. Dostoyevski'nin dünyası ise Tolstoy'dan daha farklı, insan psikolojise üzerine yoğunlaştığı derinlikli metinleri var. Suç ve Ceza da benim vazgeçilmezim. Tolstoy'un ardından bilmem kaçıncı kez Dostoyevski'ye başlayacağım. Bu sene Rus edebiyatı yılı olacak :)
Rus edebiyatı bana daha bir çekici geliyor. Özellikle Tolstoy okurken zaman makinesinden geçmiş gibi oluyorum :)
Kim Bilir ;)
Sivastopol bitti. Şu an Tolstoy'un Çocukluk isimli metnine başladım. Devamı gelecek :)
Yorum Gönder