Muhteşem bir yazar ile tanıştım: Georges Perec. Bir süredir hangi kitapçıya girsem mistik bir şekilde karşıma "Uyuyan Adam" adlı romanı çıkıyor. Niçin almamak için direndim bilmiyorum, fotoğrafını çekip telefonuma kaydettim, bekledim, bekledim. Cioran'ın "Çürümenin Kitabı" adlı eserini bitirip almayı planlıyordum lakin dün kitapçıda tekrar karşıma çıkınca almaya karar verdim.
Bazı kitaplar vardır, bazı yazarlar. Okumak için bir liste oluşturursunuz, düzenli bir şekilde ilerlerken bir kitapçıda, birçok kitapçıda karşınıza çıkarlar hem listenizi hem de sizi darmadağın ederler. "Bir kitap okudum hayatım değişti" mottosuna inananlardan değilim lakin bazı kitapların hissiyatı çok farklı hakikaten. Çok derinler, tahmin edebileceğimizden çok daha derinler.
Perec'in romanı "Uyuyan Adam"dan kısa bir bölüm paylaşmak istiyorum. Üzerinde tartışılacak, paylaşılacak o kadar çok bölüm var ki, şimdilik bir tanesi ile yetineceğim:
"Bu senin yaşamın. Bu sana ait. Önemsiz servetinin tam bir dökümünü yapabilir, ilk çeyrek yüzyılının kesin bilançosunu çıkarabilirsin. Yirmi beş yaşındasın ve yirmi dokuz dişin, üç gömleğin, sekiz çorabın, artık okumadığın birkaç kitabın, artık dinlemediğin birkaç plağın var. Başka şeyleri hatırlamayı canın hiç çekmiyor: ne aileni, ne öğrenimini, ne aşklarını, ne dostlarını, ne tatillerini, ne de tasarılarını. Yolculuklara çıktın ve dönüşte yanında hiçbir şey getirmedin. Oturuyor ve beklemek istiyorsun sadece, bekleyecek bir şey kalmayana kadar beklemek: Gece olsun, saatler vursun, günler geçip gitsin, anılar silikleşsin."
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder