Milan Kundera, okumak eylemin güzelliğini, bu eylemin devamlılığı ile birlikte insanda zuhur eden duyguları şu apaçık ve oldukça hoş sözlerle açıklıyor:
"Onu ötekilerin üzerine çıkaran bir şey daha vardı; masasında açık bir kitap duruyordu. O lokantada masasında kitap okuyan tek kişi olmamıştı bundan önce. Tereza'nın gözünde kitaplar gizli bir kardeşlik bağının işaretleriydi. Kendisini çevreleyen kaba saba dünyaya karşı tek bir silahı vardı çünkü; belediye kitaplığından aldığı kitaplar, her şeyden önce de romanlar. Fielding'den Thomas Mann'a kadar sürüyle roman okumuştu. Romanlar, Tereza'ya yetersiz bulduğu yaşamından düşsel bir kaçış imkanı vermiyorlardı sadece; elle tutulup gözle görülen nesneler olarak da anlam taşıyorlardı; sokakta, koltuğunun altında kitapla yürümek müthiş hoşuna gidiyordu."
Tereza'da zaman zaman kendimi görüyorum. Sürekli roman okuması, köpeği ile çıktığı gezintiler, Tomas hakkında düşünceleri, kuşkuları ve Tomas ile sürdürdüğü ilişki. Çok derin anlatılmış Tereza karakteri. Daha önce okumak eylemi üzerine bu kadar güzel sözler işitmemiş, okumamıştım. Kundera epey derinlikli bir yazar. Satırlar arasında çat diye çıkıveriyor, sarsıyor insanı.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder