30 Nisan 2015 Perşembe

Nate Ruess: AhHa













Bahar geldi, yaz da yolda. Albüm mevsimi açıldı. Sevdiğim şarkıcılardan bir bir güzel çalışmalar geliyor, bu da baharın gelişi ile birlikte beni daha da mutlu ediyor. Son güzel çalışma Nate Ruess'dan geldi sıcağı sıcağına. Kısa zaman önce Nothing Without Love ile güzel bir çıkış yapan Nate Ruees, bu sefer AhHa isimli harika şarkısı ile karşımızda. Müzik hayatına dopdolu devam ediyor. Ben de mutlulukla dinliyorum. 

27 Nisan 2015 Pazartesi

Panic! At The Disco: Hallelujah














Sonunda bahar mutluluğumu yakaladım! Panic! At The Disco, harika bir şarkı ile geldi. Hallelujah, tam bahara ve yaza yakışır bir şarkı olmuş. Dinledikçe mutlu ediyor beni. 

Şimdi tam da neşe vakti! 

25 Nisan 2015 Cumartesi

Adam Lambert: Ghost Town














Adam Lambert, geçtiğimiz günlerde güzel bir single çalışması ile karşımıza çıktı. Şarkısının adı Ghost Town, biraz elektronik altyapılı biraz da pop-rock havası olan bir şarkı. Önce sakin başlıyor daha sonra hareketleniyor. Bu yaz epey dinleneceğini düşünüyorum. Adam çok sevdiğim sanatçılardan biri. Sahne performansı ve sesi dışında, açık eşcinselliği ve eşcinselliği ile barışık olması onu değerli kılan özelliklerinden. 


Anti Social Media: The Way You Are












Dinledikçe daha çok seviyorum bu parçayı. Anti Social Media, bu sene Eurovision şarkı yarışmasında Danimarka'yı temsil edecek. Eurovision'daki pop egemenliğine bir son vermelerini isterdim açıkçası. Şarkıları The Way You Are oldukça eğlenceli. Nostalji yaşatıyorlar adeta. Bir The Young Veins havası alıyorum onlardan. Bir grup tatlı adam. Benim gönlümün birincisisin Danimarka. A Friends in London'dın New Tomorrow adlı şarkısından sonra Eurovision'da en beğendiğim şarkılardan biri. Keyfini çıkartmak lazım. 

20 Nisan 2015 Pazartesi

Eurovision 2015


Eurovision 2015'e az kaldı. Yarışma başlamadan önce şarkıları tek tek inceledim. Bu sene gayet güzel şarkılar var. Özellikle içlerinden birkaçını epey sevdim. Onları paylaşmak istiyorum. İşte benim Eurovision 2015 kazananlarım: 

8. Azerbaycan (Elnur Huseynov söylüyor: Hour of the Wolf. Elnur son dönemde ülkemizde epey meşhur oldu, katıldığı müzik yarışması sayesinde. Elnur, Samir ile birlikte 2008 yılında da ülkesini Day After Day isimli şarkı ile temsil etmişti. Şarkı çok başarılı idi, bu seneki şarkısını da beğendiğimi söylemeliyim. Genel olarak baktığımızda Azerbaycan'ın Eurovision'a kaliteli şarkılarla katıldığının da altını çizmek isterim). 

7. Estonya (Elina Born-Stig Rasta ikilisi söylüyor: Goodbye Yesterday).

6. Avusturya (The Makemakes söylüyor: I Am Yours. Geçtiğimiz yıl Conchita Wurst başarısından sonra, Avusturya Eurovision'da gayet iyi ilerliyor bence). 

5. İzlanda (Maria Olafs söylüyor: Unbroken. Oldukça hoş bir şarkı. Kazanırlarsa çok mutlu olacağım).

4. Norveç (Morland-Debrah Scarlett ikilisi söylüyor: A Monster Like Me. Çok başarılı bir şarkı olmuş. Geçen yıl da Carl Espen, Silent Storm isimli şarkısıyla Norveç'i temsil etmişti. O da başarılı bir şarkıydı. Bu sene de aynı performans ile sahnede olacak Norveç). 

3. Gürcistan (Nina Sublatti: Warrior. Aile kökenimiz Gürcistan'a dayanıyor. Açıkçası bu kadar güzel bir şarkı gelmesi beni çok mutlu etti. Kesinlikle ilk üç sırada yer bulması gerektiğini düşünüyorum şarkının. Başarılar Gürcistan).

2. Makedonya ( Daniel Kajmakoski söylüyor: Autumn Leaves. Hem klip hem de şarkı çok iyi. Başarılar Makedonya)

1. Danimarka (Anti Social Media: The Way You Are. Şarkı bir harika. Anti Social Media da çok tatlı bir grup. Zaten Danimarka her sene çok kaliteli şarkılarla katılıyor yarışmaya, hiç şaşmadı şu ana kadar. Evet birinciliğe oynayacak bir şarkı değil, bunun farkındayım. Çünkü Eurovision kitlesi bu tarz şarkılara pek oy vermiyor. Ama şimdiden benim gönlümün birincileri kendileri. Başarılar Danimarka). 

Not: Ermenistan bu sene, Ermeni Soykırımının 100. yılı anısına, farklı Ermeni sanatçılardan oluşan Genealogy adında bir grup ile sahne alacak. Şarkının adı ise Face to Shadow. Son olarak sonunda San Marino Eurovision'a Valentina Monetta'dan başka şarkıcı gönderebilmiş. Tebrik ediyorum!

18 Nisan 2015 Cumartesi

Şekerpare














Yıllardır, Yavuz Turgul'un en güzel eserlerinden biri olan Şekerpare'yi izlemekten hiç ama hiç usanmadık. Hala izler ve güleriz. Engin Alkan bu sefer Şekerpare'yi müzikal bir oyun şeklinde düzenleyip sahneye hazır hale getirdi. 

Dün Kağıthane Sadabad Şehir Tiyatroları Sahnesinde Şekerpare'yi izledim. İnanılmaz güzel bir iş çıkarmış Engin Alkan ve tabi ekip arkadaşları. Her bir sahnesi o kadar keyifliydi ki, oyunun bitiminde tüm salon ayakta alkışladık. Özellikle Engin Alkan'ın doğaçlama yaptığı bölümler herkesin çok hoşuna gitti. 

Kendinize muhakkak vakit yaratıp Şekerpare'yi izleyin derim. 

14 Nisan 2015 Salı

Hayata Yolculuk












Hasan Söylemez, hikayesini kitabının kapağında gayet net bir biçimde özetliyor: "Bir bisiklet, sıfır lira, sekiz ay, on bin kilometre." Evet, aslında Hasan Söylemez'in macerası bu kadar net ve güzel. 

İnternet gazetelerinden birini okurken dikkatimi çekti Hasan Söylemez'in haberi. Nasıl yani dedim kendime önce. Hiç parası olmadan, nasıl bilinmeze doğru uzun bir yolculuğa çıkar insan. Haberin tamamını okuyunca içime bir umut serpildi. Nasıl sevindiğimi anlatamam, sevindim çünkü böyle güzel insanlar da varmış ülkemde dedim. 

Sadece bir bisiklet, yollarda geçen pek çok farklı öykü, özgürlüğe doğru çıkılan bir yolculuk. Sanırım hayallerimizi gerçekleştirebilmek için cesaretten daha fazlasına ihtiyacımız yok. 

Hasan Söylemez'in hikayesini gazete röportajlarından ya da internetten okumakla yetinmeyin derim. Bu ay ilk baskısı yapılan "Hayata Yolculuk" isimli kitabı çoktan raflardaki yerini aldı. Hayykitap'tan çıkan eser, Hasan Söylemez'in yolculuk macerasını baştan sona yalnızca samimiyet duygusu ile işliyor. Kitap için oldukça da güzel bir kapak tasarımı yapılmış. Ayrıca bana göre kitabın en güzel sürprizlerinden biri , Hasan Söylemez'in yolculuk macerası sırasında çekmiş olduğu pek çok fotoğrafın da kitabın içerisinde yer alması. Şiddetle tavsiye eder, iyi okumalar dilerim.

12 Nisan 2015 Pazar

Rosewater



















Bana, en beğendiğin aktör kim diye sorarsanız hiç kuşkusuz o muhteşem Meksikalı yani Gael Garcia Bernal derim. Tarif edemiyorum lakin onun gözlerinde tıpkı Dean Dehaan'da olduğu gibi farklı bir ışık var. Sanki hepimizden farklı bir amaç için yaşıyormuş gibi, gerçekten yaşıyormuş gibi samimi bir havası var.

Gael Garcia, filmde Amerika'da yaşayan İran asıllı bir gazeteciyi oynuyor. İran'da cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi genel atmosferi solumak amacıyla bir süreliğine Amerika'dan ayrılıyor. Filmde bir de Haluk Bilginer sürprizi var. Bilginer, Gael'in yıllar önce yitirdiği komünist babayı oynuyor. 

İran cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi, Ahmedinejad ve Musavi arasındaki çekişme, halkın gösterileri ve Gael'in asılsız iddialar ile hapse atılıp işkence görmesi filmin olay örgüsünü oluşturuyor. 

Genel olarak filmi beğenmekle birlikte verilmek istenen mesajda sorun olduğunu düşünüyorum. Otoriter rejimler altında, düşüncelerinden dolayı siyasi suçlu olarak damgalanıp çeşitli işkencelerden geçirilen masum insanların kurtarılması ile ilgili bir mesaj verilirken, Gael'in özgürlüğü için siyasi ve hayati düşüncelerinin tam tersini ifade etmesi ve hapisten ancak böyle kurtulabilmesi bana çok doğru gelmedi. 

Bir de filmin adı olan gül suyunu, yalnızca filmin başına sıkıştırılan kısa bir sahne olarak görmek de, sanki filmin adı öylesine konulmuş filmle de çok alakalı değilmiş imajı veriyor. 

Yine de izlenesi bir yapım olmuş. İyi seyirler dilerim.

5 Nisan 2015 Pazar

Paten Pazarı

Bu Pazar günü çocukluğuma geri döndüm. Okulda çocuklar ile eğlenceli bir hafta sonu geçirdik. Bir paten furyası baş gösterdi. Havaların da ısınması ile birlikte, patenini alan okul bahçesine, spor sahalarına gitmeye başladı. Ben de küçükken epey paten kaymıştım.

Henüz yedi sekiz yaşlarında iken, mor siyah renkli patenimle saatlerce kaydığımı, annemin işten dönüş vakitlerini beklediğimi hatırlıyorum. Lise yıllarımdan beri kullanmamıştım, eski patenlerimi de mahalledeki bir afacana hediye ettiğimizi hatırlıyorum.

Çocuklar, hocam siz de denemek ister misiniz deyince aldım bir tanesinin patenlerini ve kendimi rüzgara bıraktım. Çok mutlu etti beni. Hemen internetten güzel bir paten seçip sipariş verdim. 

Şimdi yeniden çocukluk heyecanı içerisindeyim. Hemen gelsin de paten kaymaya başlayayım. 

4 Nisan 2015 Cumartesi

Trendeki Kız



















Trendeki Kız, yakın zamanda İthaki Yayınları tarafından çıkarılan gerilim tadında bir roman. Akademik okumalardan sıkıldığım zamanlarda, enformasyon alemine bir nevi ara verip kendimi rahatlatmak için, "New York Times Bestseller" etiketi ile yayınlanan çeşitli kitapları okuyorum. İyi geliyor. 

Trendeki Kız'ı da böyle bir zaman diliminde alıp okudum. Sanal medyada da oldukça fazla reklamı yapıldı kitabın. Yazarın daha ilk kitabı olmasına rağmen, harikulade bir pazarlama mantığı uygulamışlar. 

Netice itibari ile gerilim severlerin boş zamanlarında alıp okuyabileceği, tam bir metro kitabı diyebilirim. Kitabı abartmaya hiç gerek yok. Belki acımasız bir yorum olacak ama bestseller etiketi ile çıkan kitapların çoğunun fiyasko olduğu aşikar. Boş zaman kitapları.

Merak edenler için alıp okuyun derim. Lakin şunu da söylemeden geçmek istemiyorum, İthaki Yayınlarının fantastik, kurgu ve gerilim dalında çok daha kaliteli kitapları var.