12 Nisan 2015 Pazar

Rosewater



















Bana, en beğendiğin aktör kim diye sorarsanız hiç kuşkusuz o muhteşem Meksikalı yani Gael Garcia Bernal derim. Tarif edemiyorum lakin onun gözlerinde tıpkı Dean Dehaan'da olduğu gibi farklı bir ışık var. Sanki hepimizden farklı bir amaç için yaşıyormuş gibi, gerçekten yaşıyormuş gibi samimi bir havası var.

Gael Garcia, filmde Amerika'da yaşayan İran asıllı bir gazeteciyi oynuyor. İran'da cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi genel atmosferi solumak amacıyla bir süreliğine Amerika'dan ayrılıyor. Filmde bir de Haluk Bilginer sürprizi var. Bilginer, Gael'in yıllar önce yitirdiği komünist babayı oynuyor. 

İran cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi, Ahmedinejad ve Musavi arasındaki çekişme, halkın gösterileri ve Gael'in asılsız iddialar ile hapse atılıp işkence görmesi filmin olay örgüsünü oluşturuyor. 

Genel olarak filmi beğenmekle birlikte verilmek istenen mesajda sorun olduğunu düşünüyorum. Otoriter rejimler altında, düşüncelerinden dolayı siyasi suçlu olarak damgalanıp çeşitli işkencelerden geçirilen masum insanların kurtarılması ile ilgili bir mesaj verilirken, Gael'in özgürlüğü için siyasi ve hayati düşüncelerinin tam tersini ifade etmesi ve hapisten ancak böyle kurtulabilmesi bana çok doğru gelmedi. 

Bir de filmin adı olan gül suyunu, yalnızca filmin başına sıkıştırılan kısa bir sahne olarak görmek de, sanki filmin adı öylesine konulmuş filmle de çok alakalı değilmiş imajı veriyor. 

Yine de izlenesi bir yapım olmuş. İyi seyirler dilerim.

Hiç yorum yok: