Can'a
Bayram ziyaretleri.Bir yerde benim içimi burkuyor.
Sabah kalktım annemin elini öptüm.Sonra iki kişilik ailemizle güzel bir kahvaltı yaptık.
Dedim acaba babam nasıl geçiriyordur bayramlarını.
Tek başına mı ? Yoksa onlarla birlikte mi ?
Bazen hiç konuşmak istemiyorum bu konuda bazen de yazmak geliyor içimden.İçimdeki boşluğa kendimi hapsetmeden.
Wristcutters:A Love Story adında naif,hoş bir film vardır.Filmde Zia,arabanın ön koltuğunun altındaki kara deliğe pek çok şey düşürür.Başkalarına ait şeyler.İşte benim içimde de öyle bir şeyler var.Başkalarına ait olan şeyler.Sanırım sahibi gelip açmadıkça,onları oradan çıkarmadıkça kara deliğin içine doğru çekilmeye devam edeceğim.Bir misafir gibi gelse biraz otursa ve gitse belki daha iyi.Ya da Kurban'ın dediği gibi 'gün gelir kapımı çalarsa benim için öldü deyin' demek en doğru olan.
Kendimi hep güçlü olmam gerektiği konusunda telkin ettim.Etmeliydim.
Herkese bana zarar verecek diye baktım.Bakmalıydım.
Belki de tüm bu şeyleri yaparken kendi içimde boşluk üstüne boşluk açtım.Küçükken durup durup kutusunu açıp seyrettiğim pastel boyalarımın rengine boyamak yerine karaya boyadım her şeyi.Şeffaflaşmasını önlemek için.Kendime kızdım.Kızdım durdum.
Artık kendime ve hiçbir şeye kızmamayı öğreniyorum giderek.Ne yapsak ne düşünsek ve en ağırından da olsa ne yaşasak her şey normal.Herkes hayatına devam ediyor.Herkes görmek istediği kadar görüyor sizi.Ve kendi mutluluğunu sizin mutluluğunuza devşirecek kişi sayısı azalıyor.En fazla 'iki' oluyorlar.
Kurban'ın Misafir adlı şarkısı çok şey anlatır.
Can dolaştı döndü geldiği yere
Bir durakta indi vardı evine
Anladı o an hayat bir gezidir
Can emanet ruh misafir.
Bu şarkı sanki bilinmeden benim için yazılmış.İsmime yazılmış.
Ne güzel anlatıyor beni,Can'ı.